23 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

23 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

li şarkıcı Antonia episodunda ise Gı- orgio De Chirico ye Rene Magritte'in sürrealist resimlerini hatırlatan çok kuvvetli izler var. Kendi çaplarında teknik bakımdan kusursuz her epi- sod arka arkaya eklenmekle uyuşma, bütünlük ve devamlılık sağlanmış olmuyor. Filmin genel romantizmiyle üçün- cü episodun - Antonia kısmı - dra- matik atmosferi bırbırlerıyle hıçbır şekilde bağdaşamamakla birlikte bu episod, filmden tamamen ayrı olarak ele alınırsa konusu ve işlenişi bakı- mından en başarılı kısımdır. Şarkı söylemenin ciğerlerine zarar verece- ten kendini alamamaktadır. Dr. Mu- cize, Antonia'ya onu şarkı soyleme- ye zorlayan annesinin hayalini 'gös- terir. Hayalin isteklerine boyun eğ- mesi ölümüne sebep olur. Bu episod- da, ilgisi yokmuş gibi. Öteye beriye serpiştirilen eski mimari eserleri ka- I yarattığı esrarlı hava, tonia'nın annesinin ruhu ile karşı- laştığı, ölümle mücadele ettiği za- man kullanılan Freud vari rüya sem- bolleri, büyük bir boşluğa derinlik duygusunu artırmak uzere yerleştı- rilen şekiller zaman ile rasındaki metafizik bağlantıyı olduk- ça kuvvetle hissettiriyor. Konulu bir film için hayal veya rüya gibi mü- kemmel bir sahne olabilecek bu kı- sım "Hoffmann'ın Sihirli Masalları" nda diğerlerinde olduğu gibi esaslı bir temele dayanmadığı için bir renk, ses ve hareket yığını olmaktan Heri gitmiyor. Kadın Satılmaz Harpten sonra Hollywood'da Fred innemann, Ella Kazan, John Huston gibi yeni değerler ortaya çık- mışken, sıradan r çeviren John Ford eski itibarından pek kaybetmiş gorunuyordu "Kadın Satılmaz - The Oulet Man", emektar sınemacının "Muhbır-Informer" ve ap The Grapes of Wrath" gi- bı klasık filmleriyle ayni seviyede bir eserdir. Filmi seyrederken 1953-54 mev- sımınde Küçıık Sahne'de oynana: M. Sygne'ın "Babayiğit - Playboy of the Western World” adlı pıyesını ha- tırlamama ânsız, - İrlanı mıl tiyatro yazarı Sygne in oyun Ford'un fil manları arasında- ki karakter yakm]ıkl düşünce benzerlikleri, Ford'un anavatanı İr- anda'yı anlayarak sevdiğini belli e- diyor. Küçük İrlanda kasabası Inis- free sakinleri bu sevgiyle birer hikâ ye tipi olmaktan kurtulup bütün can - hlıklariyle yaşayan insanlar haline geliyorlar. Frank S. Nugent'in senaryosu kü- çük bir topluluğun geleneklerini, i- n çlarım, davranışlarını belirtecek şekilde, kurulmuş. Rakibinin ölümü- ne sebep olan Amerikalı eski boksör Thornton'un Inisfree'ye dönüşü, ken- dini kasaba hayatına alıştırmak, hal- kına, ısın evlenebilmek için sarfettiği gayretleri esas alan senar- yo Thorntoa'un karşılaştığı bütün AKİS, 23 HAZİRAN 1956 İrlandalıların beşeri yonleı'ıyle Siv- e imkân veriyor. Hiç dü: şunmeden pastoral film sı- fatı yerilebilecek olan "Kadın Satıl- a Ford tabıatla iç içe yaşayan ınsanlaı'ın ğrulukl: natlarını, geleneklerine ve ınançları- na sıkıca bağlılıklarım mükemmelen gösteriyor. Maddeden kaçmak için Yeni Dünya'yı bırakıp doğduğu te- miz memlekete donen Thornton karısı Mary Kate'in gelenekleri ıca- bı çeyiz parasında israr edişine ilgi- siz kalışı, parayı karısının ağabeyi Danoher'den almak için kavgaya ya- naşmaması, en ufak bir hareket i- masında kavgaya hazır İrlandalı gö- de korkak olarak tanınmasına sebep oluyor Babayıgıt in babasını öldürdüğü için k: n tanınması; babası çıkageldiği zaman da gözden düşmesi gibi. Bunlara son vermek gerektiğini anlayan Thornton önce karısını Amerikan usullerine değil İr- SİNEMA kında âdetlerine göre erkekçe yola getirir. Bu cümbüşünü Ford bütün ustalığiyle yaşatıyor. Da- noher'den güç yoluyla alınan para ı boylayınca, karıkoca birbirleri- âr Bütün tabiat güzelliklerini tesbit eden technicolor fotoğraflarla, Vic- tor Young'ın İrlanda halk havaların dan tertiplediği fon müziği, Ford'un diğer yardımcı ve bütünleyici tesir vasıtalarıyle iılınm bunyesıne tama- men sindirilmiş. Başta Barry Fitz- gerald Victor Mac Lagl O'Hara, Ward Bond ve John Wayne olmak üzere İrlandalı oyuncuların hepsi mekanik dünyanın insanlarda yarattığı kin ve ihtiraslardan uzak, tabiatın koynunda kendi doğrııluk anlayışlarına sıkıcasına bağlı kalan bu topluluğu, John F ahir mizanseninde başaı'ıyla temsıl edi- yorlar. 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: