26 Ekim 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

26 Ekim 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

s P Futbol Bir sahamız var! 958 Dünya futbol kupasına ha- zırlanan İsveç — Federasyonu ge- çenlerde bir mektup aldı. Bu mektup, finalleri Haziran sonunda Stokholm ve Solna'da başlayacak olan 6. Jules Rhnet Kupası Organizasyon komite- sinden geliyor ve İsveç futbol fede- rasyonunun bir kontrola hazır olma- sı bildiriliyordu. Tertip — Komitesi dört kişilik bir mütehassis heyet kupa finallerinin yapılaca- ğı stadları kontrol etmek istemişti. Doğrusu aranırsa İsveç futbol fede- rasyonu böyle bir kontrolü pek bek- lemiyordu. Çünkü çalışmalar gayet normal gelişiyor, . önceden kararlaş- tırılan program tatbik — ediliyordu. Açıkçası stadlar ve çalışmalar haber- siz bir kontrola dahi hazırdı. Nite- kim komitenin kontrol heyeti Stok- holmden fevkalâde intibalarla ayrıl- mış, yeniden genişletilen stadları, 'kafilelerin misafir edilecekleri bina- ları memnunlukla gözden geçirmişti. Bu. İsveçin ilk imtihanı atlatması demekti. Şimdi gözler Hazirana çev- rilmişti. Türkiyeye misafir —olarak gelen ütün yabancı futbol ekiplerinin Ye- şilköye indikten — sonra sorduğu ilk sual artık herkesçe bilinmektedir. "Sahanız nasıl?" Eğer yabancı e- kipleri karşılıyanlar arasında ço iyim Federasyon — erkânı veya Bolge temsılcılerı Varsa verilen ce- vap tektir: " alâde". Ancak misafirler idman yapmak için neşe içerisinde Dolmabahçeye geldiklerin- de, suratlarda okunan memnuniyet- sızlık sinirli konuşmalar ve hattâ oy- namaktan vazgeçer tavırlar hemen her defasında rastlanan manzaralar- dandır. Çünkü Dolmabahçe Stadı ü- zerinde asla oynanmayacak bir toprak meydandır. Şöyle kenar- da koşede hayâl olarak görünen bir kaç çim yer hariç, saha adeta taşlaş- mış bir toprak parçasıdır. Elbette yüzbinler kıymetindeki oyuncularla, yıllarca uğraşarak kurulmuş takım- larla İstanbula gelen misafirler, böy- le bir sahada oynamaktan korkmak- ta ve seyrettikleri lig maçları sıra- sında yerlere yuvarlanarak yara b re içinde kalan futbolculara hayretle bakmaktadırlar. Şurası —muhakkak- tır ki, Dünya futbol çevreleri, iyi bir stadın, iyi futbolda başrolü oynadı- ğına kat'i olarak inanmışlardır. Bir tek sahası olmayan Türkiye, elbet- te futbol oynayanlar arasında sayıl- mayacaktır. "Biz futbolu sokak ara- sında oynar, sonra Macarları yeneriz" gibi komik lâflar, modern spor zih- niyetiyle beraber yürüyecek halde değildir. Spor yapmamız için bu işi yapabileceğimiz yerlere ihtiyaç var- dır. Ankarada oynanan ve 5-1 mağlu- O R kiye maçından sonra, Ankara seyir- cisinin bozuk oynayan milli takımı 1shkladıg1 ileri sürülerek, ir “milli muştu. Hemen bütün milli karşılaş- malar taş suratlı Dolmabahçede ya- pılıyor, Ankaranın müsabakaları rad- yodan takip etmesi tercih ediliyordu. Ancak son iki yıl içinde vukua gelen bazı olaylar İstanbulu ve toprak mey- anlı Dolmabahçeyi yaya bırakmış, Başşehri, yalnız Turkıyede degıl bı— zimle maç arzulayan Avrupa mle- ketlerinde de konuşulur hale getır— miştir. Kolay değildi yani. Artık Tür- kiyede bir stad, üzerinde mükem- melen futbol oynanacak bir — saha mevcuttu. Bu, tribünleri ve çimenleri degıştırılen Ankara 19 Mayıs Stadı- er duşuncelerın ortadan bundan böyle kalktıgına 1nanılsa 19 Mayıs Stadyomu Övünülecek — eser milli karşılaşmaların sadece Anka- rada oynanması lâzım geldiğine de hükmetmek gerekir. Ankarada maç- ları 60.000 kişi rahatça seyredebile- cektir. Ankarada maçlara, — şimdiye kadar sahasızlığı one sürerek gel— mek istemeye, birçok yabancı koşarak gelecektir. Fakat bu ara- da düşünülmesi gereken bir çok şey yok mudur? Ankara stadının açılış merasimin- den çok önce gazetelerde görülen bir haber, doğrusu bir stada kavuş- manın sevıncıyle tatlı rüyalar gören lere soğuk duş tesiri yapmıştı. Öyle ya, henüz stad açılmadan, çimlerin günlük bakımı sırasında kullanılan yanlış bir gübre, yıllar yılı beklenen- tı. Artık bu kadarı da faylaydı. Bu bir dalgınlık veya yanlışlıkla izah e- dilemezdi. Ne olacaktı şimdi? Emek- ler boşa mı çıkmıştı? Fakat hâdise belki de fazla büyütülmüştü. Çünkü akisleri şiddetli olmamış, ufak sitem- lerle kapanıp gitmişti. Ancak çimen- lerin hayatiyetiyle ilgili bu - yanma olayının menfi reaksiyonları belki de ileride meydana çıkacaktı. Me- selenin bilinmeyen taraflarını zirâ- at uzmanlarıyla sıkıca kontrol ettir- mek ve sahaya zarar — getirmemek gerekiyordu. Çim meselesi hayati problemdi. Herhalde Ankara stadın- da kısa zaman sonra "Taş su- diye bahsetmek üzücü olsa ge- rekti. Bütün bunlardan sonra An- kara stadı için ço mühim problemler olacaktı. dan ratlı" Avrupannı her tarafında rastla- nan yüzbinlik stadların idarecilerine sorulduğunda stadçılıkla ilgili mü- him noktalar öğrenilebiliyordu. — VI- yana'nın Prater Stadı -100.000 lik- yılda ancak yirmi maça açıktı. Di- ğer taraftan Varşovanın Santral Sta- dı. -110.000 lik- yılda sadece altı-on tadion'u 1ç1nde oniki m Londranın Wembley Kraliyet stadı -120.000 lik. yılda üç-altı kar— şılaşmaya tahsis ediliyorduk Maç y; pılmayan günler stadların bakımına ayrılmıştı Kuzey Avrupa stadları çimen bakımına, tribün bakımından fazla önem veriyorlardı. — Tribünler daha ziyade halkın ellerine bırakılı- göz gibi koruyacağı biliniyordu. Ni- tekim futbol âşıkları stadlarını can- ları kadar seviyorlar, demirlerim kesmiyorlar, tahtalarını kırmıyorlar, boyalarını çizmiyorlardı. Stad kesin malıydı. Ona bakmak onu yık- mamak 1lâzımdı. Çimenine fırlatıla- cak bir şişe, kesilecek bır tel onu in- citfebilirdi. Demek ki, stadın iç bakı- ış bakımı da onemlıydı Ankara 19 Mayıs Stadı için birçok teklifler ortaya atılabilirdi. Fakat herşeyi bir kenara bırakarak bu sta- dı mahut maç illetimizden kurtar- mak lâzımdı. Bu stadda kati olarak lig maçı yapılmamalıydı. Yıllık prog- fik katiyen bozulmamalıydı. m vrup "stadsız memleketin gazetecileri" diye çağırılan Türk Ba- sın mensupları iftiharla tek stadlarını müdafaa edebilirler, İngiltere, Fran- sa ve İtalya milli takımları sık sık milli maç mak üzere Türkiyeye gelebilirler, 19 Mayıs Stadının yanı sıra inşa edilecek küçük yavrularıyla ufakta olsa bazı kupa organizasyon- ları düşünülebilir, daha — açıkçası stadı olan ve futbol oynamağa nam- zet milletler sırasına girebilirdik. An- kara stadı iyi kullanılırsa futbolumu- za mühim kapılar açacak degerdeydı Ancak idarecisi, mühen , gazeteci- si, futbolcusu ve seyırcısı hepimize mühim vazifeler düşüyordu. Bu sta- dı sevmek, korumak ve çok iyi bak- mak lâzımdı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: