25 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

25 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K A D Terbiye İhtisasa hürmet ir müddettenberi cemiyetimizde çocuklara karşı bir alâka ve ka gı Uyanmış bulunmaktadır. İstan- bulda okuldan kaçıp eğlence yerle- rine dadanan veyahut bu tip disiplin- siz hareketlerde bulunan talebelerle ciddi şekilde meşgul olunmakta, ted- birler aranmaktadır. Maarifçiler ol- sun tanınmış yazarlar olsun mevzu ile yakından ilgili toplantılar yap- makta, yazılar yazmaktadır. Çocuk- larımızın bugünkü durumu - bizleri memnun etmiyor. Onların gelişmele- rini endişe ile takib ediyor ve bun- ları aile olarak, öğretmen olarak ak- settirmeğe uğraşıyoruz. ikâr yetler ve tedbirleri dınledıgımız za- n dahi tatmin olamıyoruz çünkü butun bu sesler ayrı ayrı çıkan ka— rışık bir uğultuya benziyor. Bir nınmış yazar bu vesile ile, hasretle eskiyi yadedıyor acaba biz bu usul- lere mi döneceğ ir maarifçi sı- kı ceza tedbırlerınden sÖz açıyor. A- caba netice vermeye yeter mi?.. An- baba ve öğretmenin — kulağında kı ceza tedbırlerınden söÖz açıyor. A- caba bu modern hakkında bildiklerımız kâfi mi, yoksa hiç mi birşey bilmiyoruz ?.. Çocuklarımıza yaklaşmak, terbiye sistemimizi is- lâh etmek istiyoruz ama bunun için hangi yolu seçeceğiz? Ne alâkalı makamların, ne maarifçinin, ne ya- zarın, ne de ailenin ve öğretmenin bu hususta sarih bir kanaati yok. Bir netice istiyoruz ama bu netice- ye götürecek yol hangisidir? Evve- lâ bu yolu bulmamız, tedbırlerı bu yolda almamız lâzımdır yolda en büyük yardımcı terbıyecıler ve psikologlar olmalıdır. Maarıfçıyı de, yazarı da, aileyi de,. öğretmeni d onlar aydınlatmalıdır Ancak bu su- retle yeni tedbirleri yanlış temeller üzerine oturtmaktan kurtulabılırız Bugün birçok memleketlerde okul içi ve okul dışı çocuk problemlerini hal- letmek, hattâ okul müfredat prog- ramlarım yapmak için — maarifçiler, aileler ve Ööğretmenler terbiyeciler, psikologlarla teşriki mesai etmekte- di rler. Esaslar böylece ihtisasa kıy- met verilerek, ihtisastan ve ilimden faydalanarak tespit — edilmektedir. Türkiyede iyi terbiyecilerin mevcut olduğu aşikârdır ve bunlar mütema- diyen talebe yetıştırmektedır Ama bunları mânası ile istifade e- dilip edılmedıgı sorulacak bir sual- dir. İyi bir teşebbüs ikirler önce nüveler halinde orta- ya atılarak topluluklara sindiril- meye uğraşılır. Memleketimizdeki psi kolo lar olsun, "terbiyeciler" olsun man konferanslar tertıp e— derek hasbıhaller yaparak "yeni t biye" hakkında bildiklerini aılelere 26 I N ve öğretmenlere yaymaya çalışmak- Arıc k tertıp edılen bu tip konfe- ranslara daha ziyade kimler rağbet eder? Belki bıraz meraklı anne -ba- ba, birkaç meraklı öğretmen, fakat çoğunlukla talebeler Bunlar hocala- rını dinlemeğe giderler ve bir ders daha gormuş olurlar Çünkü yaşadık- ları hayatın haricindeki problemle- ri insanlar ancak ders diye dinlerler. Üzerinde durmaz, düşünmez içlerine sindiremezler. Fakat bu terbıyecılerın meselâ sık sık Okul Birlik- lerinde hasbıhaller yaptıklarım dü- şünelim. O z n iş değişecektir. O- kul Aıle Bırlıklerınde yalnızca an- ne - babalar ve ogretmenler vardır. Bu anne babalar içinde B Mec- liste kanun teklifinde bulunabılecek mılletvekıllerı maarifçiler de mev- cuttur. Anne babaların ve öğretmen- lerin çogu her an hakiki çocuk prob- çok dertlerimize dokunmuştur. Eğer terbiye sistemimizde iyi bir hamle yapmak istiyorsak fikirleri yayacak n münbit memba Okul - Aile Bir- likleridir.. Birinci Mimar Kemal İlkokulunun bu sahada diğer okulla- rımıza örnek teşkil etmesi beklen- mektedir. Çocuğun şahsiyeti C t ve mensup oldugu memle- kete faydalı olabilmesi için çocu- ğun herşeyden evvel bir şahsiyet o- larak yetiştirilmesi lâzımdır. Bunda ailenin ve öğretmenin rolü pek bü- yüktür hattâ esastır. Eskiden terbi- ye hukuka dayanırdı ve ceza ile elde edilirdi. Bugünkü terbiye psikolojiye ve tıbba yaklaşmaktadır. — Cezanın yerini anlayış ve tahlil almıştır Me- selâ bardak kıran bir çocuğun duru- mu ele alınacak olursa eskiden ilk akla gelen şey onu cezalandırmaktı. Bugün ilk akla gelen şey bardak kı- ran çocuğun bunu neden yaptığım araştırmaktır. Acaba çocuğun el te- şekkülâtında bir sinir zayıflığı mı vardır, acaba çocuk içine gizlediği Çelil — Sokakta çocuklar Terbiye bir ilimdir lemleriyle başbaşadırlar. Kafaları ve i bununla doludur. Bazen çık- mazdadırlar. dımcı olabilir. yeni imkânlar gösterebilir. Söylenen- leri içlerine sindirirler. Öğütleri tat- bike hazırdırlar. Vaktiyle mektepte okunmuş nazari dersler tatbikat za- manı unutulmuşsa da, birkaç konfe- rans, birkaç hasbıhal bunları meyda- a çıkaracaktır. Bu mevzuda hiçbir fikri olmıyanlar dahı bırk aç kon- feran ns sonun, nda kendilerine yeni bir yol lüzumunu duyacaklardır ki, zaten lâzım olan da budur. Anka- rada bu güzel işe ilk teşebbüs okul Birinci Mimar Kemal ilkokulu- dur. Geçen haftanın sonunda çok kalabalık bir aile ve öğretmen top- luluğu önünde konuşan terbıyecı Şükrü Selçukluoğlu çocuğun şahsi yeti mevzuulu bir konferansla bir- birçok menfi hisleri, evdekilere kar- şı duydugu hıncı boylece boşaltmak- ta mıdır Yeni terbıyede dayağın yeri yok- tur. Dayak ancak dövenin içini bo- şaltır. Dayak yiyen islâh olmayacak. bilâkis günden güne menf'ıleşecektır Şahsiyeti zekâ, mizaç ve karak- ter husule getirir. Zekâ Zeka yeni problemler karşısında uygu n ve en elverişli çareyi bulmakla ölçülebilir. İnsanların hep- si aynı zekâ derecesi ile doğmaz- lar Doguşta insanların yüzde yirmi si geri zekâlı, yuzde altmışı normal zekâlı ve yine yüzde yirmisi yüksek zekâlı olarak dünyaya gelir. İşte derece derece zekâya sahip olan bü- tün bu çocuklar aynı öğretmenin kar- şısına aynı Ödevlerini yapmakla mü- kellef olarak çıkarılmaktadırlar. Biz AKİS, 25 OCAK 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: