25 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

25 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nce, henüz bir öğrenciyken Arika- raya gelip çaldığı Mozart La Ma- jör Konserto daha ruc kat, ek parça olarak çaldığı Beetlıo- ven'in Sol Majör Romansından ve bir prısınd verdiği Sa kşamı resitalinin çok daha olabıleceğı hususunda dınleyıcılerıne ümit veriyordu. nser, Robert sevk, iyi Lawrence'in iyi olduğunu dü şu ndü- ren bir icrayla çalınan "Saraydan Kız Kaçırma" üvertürü ile bitti. Cemil Sökmen resitali Dnorlarından Cemil Sökmen geçe vl t rasının kaabiliyetli te- mba gecesi -Festivalin üçüncü olarak- Millf — Kütü a değil dü meşh natçılarına gösterilenler kadar bü- ? Cemil Sökmen, kusurlarını muha faza ediyordu. Pl tavırlarını üzeltme ıştı, soyl d parçaların metinlerini iyice ezberlememış oldu ğu için yanına kâğıtlar almıştı Gene bu kağıtları piyanonun üstüne yayı- aral dınleyıcılere nın e se- ökmen insi- biçimli bir program meydana getirme mesuliyetine de yan çizmiş- ti. nç tenorun sesi çok kere karan- lık, çok kere gırtlaktandı Fakat g dinlenen resıtalı nel olarak zevi Cemil Sokmenın, Operamızın ero ık tenor ihtiyacım -böyle bir . ihtiy hıssedılıyorsa şaye karşı layabıle- du gunu gosterebılı- asıl ük kusuru refakat piyanisti Dieter Brux'un ka- ba çalışıydı. Münakaşasız piyanist omadaki Santa Cecilia Konserva- Rtuarında öğretmen olduğu, birçok müsabakada başarı kazandığı, bırçok memlekette konser verdiği ve ahi- i" için plâklar yaptıgı be- lirtilen bir İtalyan piyanisti Emma tabile, geçe azar şamı le Konservatuarı salonunda bir resital verd "Cont stabile" İtalyan ekti. Fa- -yarısında terkedenler dahi asız ola- rak bır fıkırde bırleşmışlerdı Hepsi, bir çirmiş oldukları- nı soyluyorlardı Oy Emma Contestabile, teknik kolaylıgı olan bir piyanistti. k atçı mizacına sahip değildi. Scâr- latti'de olsun Schuman veya Casel- la'da olsun piyanodan aynı nu nı tarafsız vermesi, taham- mülü güçleştiren bir bıtevıyelık do- guruy rdu. Tempolari istikrarsız, müsavi olması ge reken nota aralıkla- rı ilgi çekici programındaki — birçok eserin yapısını ve manasını bozacak derecede müsavatsızdı. AKİS, 25 OCAK 1958 TİYATR O Devlet Tiyatrosu Konyadan gelen yazı evlet Tiyatrosu Müdürü Ertuğ- Muhsin masasının üzerindeki mektupları bırer bırer gözden geçiri- yordu. Gö Valısı tarafın- gonderılen bır mektup ilişti. Müdürün yuzunde bir gü- belirdi.. Demek ki Bölge tatbıkatından olarak dan Umum lümseme Tiyatroları ya mdi de Ko ya halkını temsıl Va- li kendisine teşekk r edıyordu Ama Umum sevinci u- zun sürmedi. Mektubun dalıa ilk sa- tırlarını okur okum üzü karıştı. Vali, kendısıne teşekkur etmıyordu, sine Um Müdüri Konya Muhsin Ertuğrul Raks sanattır! gönderdiği tiyatro sanatkârlarından şikâyet ediyordu. Konya halkını tem- sil eden Vali, mektubunda bir hanım sanatkârın temsilden sonra oldukça açık bir kıyafetle raksettiğinden bahsedıyor ve bunu Devlet Tiyatro- ciddi bir teşekküle — mensup yakıştıramadığını ki- Hîâdise şöyle olmuştu: Temsil bit- ikten sonra, bu mesut gunu kut- lamak üzere topluca bir gidil miş, sanatkârlar Konyalı seyircile— riyle birlikte eğlenmeye aşlamış- lardı Hafiften çalan caz bir ara co- ziğin ahe kendini mü ngin kaptırıp derhal consantr&e olan ol- dukça yeni mezunlardan ve tiyatroda "sarışın bomba" diye bilinen genç bir bayan ortaya çıkıp raksetmeye başlamıştı. Yaptığı raks oldukça a- çıktı. Oscar Wilde'ın "Salome" sine yakışır tarzda raksediyordu ama, durum etraftakiler tarafından başka bir şekilde yorumlanmıştı. — Sarışın bayana göre raks, sadece bir sanattı. < Ama Vali bunu Konyaya temsil ver- mek için gelmiş ve ciddi T teşek- kül olarak bilinen Devlet Tiyatrosu- na mensup bir sanatkâra pek yakıştı- ramamıştı. “Bir tek daha ver..." .. telik bu —Konyaya vlet Tiyatrosu sanatkârlariyle tek hâdisede — değildi. Meselâ ada bir gece perdeler ner- deyse açılacaklı ki, baş roldeki bir B tıyatroyagelmedıgı Heyecan ve korku son had- Rezil olmak işten de- gönderilen ilgili hayatında biraz haylazdı ama, sanat hayatında son derece ciddi idi. m hususi hayatının dozunu kornasını öttürmeye başlayınca sah- nedekilerin yüreğine su serpildi. Baş aktör, geldiğini hep böyle müjdeler- di rabadan, baş aktörle birlikte çok meşhur bir k ses sanatkârı indi Yanlarında iki kişi daha rd Konyadaki Iemsılden önce Anka bir kaç kadeh içmek ıstemışlerdı Baş aktörle meşhur şarkıcı, Ankara- da iki tek attıktan sonra, şarkıcının lüks arabasına atlayıp Konya yolunu tutmuşlardı Baş aktör büyük bir sevkle oyu- nunu oynadı. Perdeler kapandıktan sonra Devlet Tiyatrosu kadrosunda olmadığı halde, meşh şarkıcı da sahne arkasına gelmiş ve bu arada hazır bulunan hanım sanatkârl Ö- nunde bir kaç da nükte yapılmıştı. Am öbür andan, sanatları- nı icra eden sanatkârlar Türkiye de- nilen bir memlekette bulunuyorlardı ve Türkiyenin Konya gibi de Devlet Tiyatrosu önce Devleti temsil eden senin mümessilleriydiler. Her memle- ketin bir âdeti vardı. mumiyetle gözler susi hayatlarına iyor onya gibi şeh tlerde tiyatrodan ki bu sanatkârlar, ru gibiydiler. Meselâ gelen bir memuru âmirleri pek affet- miyorlardı. Ve meselâ sarışın sanat- kâr konyada, Devlet Tiyatrosu üyesi olduğu için bulunuyordu. Hareketle- rinden bahsedilirken — adının bir de Devlet Tiyatrosu ibaresi ekleniyordu. —Üstelik şehirlerde, büyük şehirden gelenlere karşı gozlerın nasıl faltaşı gibi açıl- dığı da malümdu 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: