1 Şubat 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

1 Şubat 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M U S İ Kİ Festivaller Suna Kan S alı gecesi Devlet Operası sal o- nunun manzarası, Oystrah veya Ricci'nin aynı salonda çaldıkları ge- eelerinkini andırıyordu. — Bütün bi- letler satılmış, bütün yerler dolmuş- tu. Balkonda, merdivenlere yerleş- miş dinleyiciler, adım atılacak boş- luk bırakmamışlardı. Bu manzara, halkın Suna Kanı nasıl sevdiğini, onun bakında ne gibi kanaatler bes- lediğini gösteriyordu: Genç — viyolo- nist, o geceki resitalinin her anın- da, bu sevgi ve ilgiye hak kazan- mış olduğunu isbatladı. Dinleyiciler de, gerek sanatçıyı şahsen tanıyan ve seven, gerekse temsil ettiği ke- man okuluna inanan herkesin gözle- rini yaşartan — coşkunlukla, çaldığı her parçayı alkışladılar ve «bravo» ladılar. Suna Kan, gördüğü —eğitimin ve bunun neticesinde meydana gelmiş sanatçı şahsiyetinin icabı, kemancı- lık sanatının — günümüzde, şişirme gösterişçilikten ve bayağı virtüoz- tan kurtulup yeniden — aydınlara hıtabeden bir sanat haline gelmıye başlayışım temsil ediyordu. Her kadar olgun bir virtüöz teknıgıne sahıpse de bunu hiçbir zaman ba- yağı maksatlar için ve dinleyicinin kafasına vurarak — kullanmıyordu. Ysaye'nin beşinci sonatı gibi virtüöz parçalarında bile tekniğini gizleyip eserin pek de derin olmıyan müzikal mânasını — araştırıyordu. Tesirler peşinde koşmuyor ve bir. tesiri yok- etmenin en Uuygun çaresinin onun üstünde ısrar etmek olduğunu bili- yordu. İfadesinde <az sözle» yetini- yor ve belagat in, su veya bu ifa- denin altısı kalemle kalın, kalın çizmek demek olmadığını his- settiriyordu. Yapmacıksız, tertemiz üslübuna hayran olmamak elde de- ğildi. Suna Kanın kemanından çıkardı- ğı, ses, cilâsız; şekersiz, kremasızdı ve guzellıgını doğrudan oğruya malzemesinin sâf kalitesinden alı- yordu. Ranatça zıplayan çevik yayı, bilhassa spiccato larına dirilik, ke- sinlik veriyordu. tempoları seçip, aksatmadan devam ettirmesi, bir melodik çizgiyi nasıl bıçımlen— dirip «teganni edeceğini» bilmesi, icralarına insicam, sağlamlık veri- yordu. Herhalde bu çapta bir ke- mancıyı, ilk defa olarak, uzun 'bir do- programı yetkiyle icra ederken ya doya dinlemek, büyük bir zevk- ti. Minör, 10), so- Programda Eccles'in Sol Mozart'ın Si Bemol Mınor (No. Beethoven'in Do Minör (No. 7) natları, Ysaye'nin bir sonat olmak- tan çok solo keman için üç kısımlı bir poem denebilecek beşinci sonatı vardı. Programın ana kıs dışın- daki şekerlemeler de zevkle, degışık AKİS, 1 ŞUBAT 1958 Suna Kan Konserlerin en başarılısı şeyler olmalarına dikkat edilerek seçilmişti. Bunlar Ravel'in -Duşkin düzenlenmesi- «Pastourelle» i, — Del- vincourt'un iki «Dancerie» si, Mil- haud'nun, «Corçovado» su ve -dinle- yicilerin nefesini kesen bir icrayla çalınan- Wieniayvski'nin — «Polonaise brillante» ıydı. Ek parça alarak çaldığı Ibert'in <<Kuçuk Beyaz Eşek» inde ve Pier- ne'nin «Küçük Paune'ların — Marşı» nda Suna Kan, gelişmiş bir mizah duygusu oldugunu gösterdi. Mithat Fenmen, mükemmel bir refakat pi- yanıstıydı Suna Kan resitali, Anka- Müzik Festivalinin hem — sanat, hem de gişe bakımından, en başa- rılı konseri oldu. Karikatürist Soprano eçen hafta Çarşamba gecesi soprano Selma Emiroğlu, resi— talinin başlama saati olan 8. on beş dakika geçtiği halde, konserin verileceği yer olan Milli Kütüpha- neye henüz gelmemişti bile. Sebep: Ankara'nın nakil vasıtalarının peri- şan dununu ve- bu şehirde bir yere vaktinde yetişmenin imkânsız dere- cede güç oluşuydu Saat dokuza doğru soprano niha-- yet, refakat piyanisti Pertev Apay- dınla birlikte salona girdi. Sakin ve rahat hareketlerle platforma çıktı. Onyedinci Asır İngiliz bestecilerin- den Dowland'ın <I Saw My Lady Weep» adlı şarkısını söylemiye baş- ladı. Bağlarbaşı Amerikan Kız Ko- lejinde tahsil etmiş olan Sel E miroğlu, gerek bu parçayı, gerekse onu takibeden diğer Elizabeth devri; şarkısını -Bartlet'ih «Of All The Birds That I Do Know>»- mükemmel bir İngilizce telâffuzla söylüyordu. Konser heyecanı ve konsere gecik- ine telâşının kalıntıları ancak, ne- fes kontrolunda belli oluyordu. Fa- kat kısa bir zaman sonra o da kay- boldu. Soprano Emiroğlu-, şarkı ve lied'lerden -ve Bach'ın «Mattheaus Passion» undan bir aryadan- müte- şekkil programının karakterine u- yan küçük ve yumuşak bir — sesle Schumann ve Schubert İlied'lerinde ortaya koyduğu güzel Almanca te- lâffuzla, kültürlü ve müzikal bir tegannıyle konserini devam ettirdi. Geçen yıl dört İstanbullu şarkıcıy- la birliktte Ankaraya gelip — konser verdiğinde Selma Emiröğlu — opera aryalarında, gerektiğinde büyük bir sesle de soylıyebılecegını göstermiş O , ilerisi için bü- Vaatler de vermişti. Çarşam- resitalinde bu vaatlerini gerçekleştirme ve devamlı — olara ilerleme yolunda olduğunu belirtti. Piyanisti Pertev Apaydının besteci karakterlerine riayet eden, duygulu çalışının konserın başarısına büyük tesiri Programda iki Türk eseri de var- dı. Cenan Akının «Hasret» i ve İl- han Usmanbaşın Ertuğrul Oğuz Fı- ratın şiirleri — üzerine — bestelediği <<Uç Müzikli Şiir» den «Zamanın Ö- rümceği». Akının; Yapı Kredi Ban- kası şarkı müsabakasını kazanmış parçası, her haliyle bir — Anadolu çocuğunun eseriydi. Schönberg ve Berg gibi bestecilerin «Sprachgesang» (konuşma - tarzını, za e onların- .kinden çok farklı bir şekilde tatbik eden Usmanbaş parçası, — konserin dinleyici üzerinde belki en — büyük tesiri yapan eseri oldu ve diğer iki şiirin de söylenmemesi esefle karşı- landı. Programda Ravel'in İki İbra- ni şarkısı ve Stravinski'nin sözsüz «Pastorale» i de vardı. Selma Emiroglu aynı — zamanda memleketimizin tanınmış karikatü- ristlerinden biridir. Daha konuşma- ya başlamadan bırbuçuk yaşınday- ken, resim çizmiye ve — karikatür yapmıya başlamıştı Soprano olarak kendini tanıtmadan önce, onüç ya- şından — itibaren Cemal Nadırın Amcabey Dergisinde, sonra Akbaba Tef, Doğan Kardeş gibi mizah ve çocuk dergilerinde yayınlanan ka- rika türleriyle memleket çapında büyük bir isim yapmıştı. Çocuklu- ğundan beri şarkı söylentiye de he- vesli olan Selma Emiroğlu beş yıl önce İstanbul Konservatuvarına gir- miş ve İtalo Brancucci ile şan çalış- mıya başlamıştı. Kısa bir zamanda Çarşamba geceki gibi — olgun — bir konser verecek kadar profesyonel seviyeye yükselen soprano Emiroğ- u, Türk opera ve konser şarkıcılı- ğının en büyük ümitlerinden biridir. Lawrence ve soprano umhurbaşkanlığı — Orkestrasının Cumartesi günkü — konserinin 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: