8 Şubat 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

8 Şubat 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇALIŞMA Tütün yaprakları Duman İşçiler Sigaramın dumanı ütfi Usta bir eliyle içtiği Birinci sigarasını tutarken öbür elıyle de kehribar sarısı bir tütün yaprağını gösteriyor ve: "— Bu yaprak, memleketin altını- dır, ama bunu kimse anlamak iste- miyor. Biz köylümüzün büyük emek- lerle yetıştırdıgı tutununun kıymetin| 'bılmıyoruz diyo ütfi Usta meslekte bir hayli eski idi. Babası da tütün işçisiydi. Onun için işini iyi biliyordu Lütfi Ustaya ütün memleketimizde işlenip sınıflandırıldıktan sonra ihraç edilse, undan hem işçi, hem de memleket faydalanırdı. Tütün yetiştirmek kolay değildi. Köylü daha mahsulü almadan gele- rek mahsul için fidelerini, dikmeğe başlardı. Böylece bir mahsul ondört aylık emek istiyordu. Hem 'de nasıl emek? Tütün nazlı sarışın bir kız gi- bi idi. Yağmurun azından da çogun— dan da müteessir olurdu. vardı. Dikkat isterdi. Köylü ona göz- bebeği gibi bakardı. Tarladan topla- dıktan sonra bozulmasın diye dizdiği tütünleri evinin en güzel köşesinde saklardı, Sonra da, birgün bir tüccar çıkagelır ve ondört ayın emeğini yok pahasına elinden alır giderdi. Arka— sından tütünün işlenmesi başlard Fakat pek az tüccar tütünü layıkıle işletiyordu. Diş memleketlere işlenmiş tütün diye sattığımız balyalardan hep karışık tütünler çıkıyor ve piya- saları hergün kaybediyorduk. Hal- buki Türk tütünü çok değerli idi. O AKİS, 8 ŞUBAT 1958 kurutuluyor olacak kadar ki, bize ziraat memleketi ol- mayı tavsıye eden Amerika bile ken- i topraklarında Türk tütünü yetiş- tirmek için gayret sarfediyordu. Fa- kat isçiler bundan korkmuyorlardı. Bu, diyorlardı, yalnız bu mübarek topraklarda büyür. Tütünü işliyecek işçi de ancak 15 yılda yetişir. Lutf'ı Usta tütün yaprağım eline aldı onun Bursadan mı, Samsundan mı geldiğini anlardı. Sonra o yapraklar tıpkı bir marulun dış yapraklarından iç yapraklarına doğru gidildiği gibi derece derece ayrılırdı. Bütün bun- lar elle yapılıyordu. Ama yıllarca tecrübe lâzımdı. Sonra tütün istifle- nirdi. Balyalar halinde — depolarda müşteri beklerdi. Bu da kolay bir iş değildi. Sarışın nazlı kıs balyaların içinde bile tehlikeden kurtulmuş sa- yılmazdı. Kuru istemez, fazla rutubetten korkardı. Kolayca yanar ve kırılırdı. Onun için onu ha- valandırmak, rutubeti tam derecesin- de tutmak, yerini değiştirmek lâzım- dı. Bunları yapmak elbette bir Yeni Harman veya bir Amerikan sigarası- nı içmek kadar kolay değildi. »Ama ne yapsınlardı? İnşaatta günde 10 lira var diye, baba mesleğini mi bı- raksalardı? Vakıa içlerinde bırakan- lar olmuştu. Ama, insanın bilmediği işi yapması kolay degıldı Sonra, mes- leğin zevki alışkanlığı vardı. O tütün demetleri zevkli şeylerdi — Tütünün nev'ini, yerini bilmek, kırıklarını, ya- nıklarım ayırıp Ortaya bir demet çı- armak az zevk mi idi Fakat Lütfi Ustanın asıl derdi tü- tun işçiliğinin ölmek üzere bulunma- d Babası ona bu meslekte bal ye, dıre bilmişti. O işe, ilk mektep ki- tabında "baba bal al" sözünü. oku- duktan sonra balın ne olduğunu so- ran çocuğuna bal alıp ta "işte budur" diyememişti. Vakıa günde 7 lira alıyor du. Ama bu para ile kira vermek, çocukları okutmak ve sonra geçin- mek kolay değildi. Sonra 7 lira söz- de kalıyordu. İşverenler bir yılda işlenmesi gereken tütünü 8 ayda ya- rım yamalak işletip işin içinden çıkı- yorlardı. İşlenmemiş tütünler de iş* çileri yılın diğer yarısında işsiz kalı- Çıkmayan candaki ümit T üccarın işlenmemiş tütünü işlen- miş gibi satmasından hem memle- ket tütünleri hem de işçiler Zzarar görüyordu. İyi tasnif edilmiş, temiz, lenmiş tütün dışarda daha çok para ederdi, işçi de işsiz kalmazdı. Fakat yıl, ar yılı değil kâr yılı idi. İşveren- ler işçilere kanuni tazminat hakları- nı ödememek, için de çeşitli yollar bulmuşlardı. Işçıyı mevsim — içinde devamlı olarak çalıştırmıyorlardı. Bir ay çalışan 1şç1 işinden çıkarılıyor, birkaç gün men aynı gün yeniden ışe almıyordu. Bu suret- le işçinin işine son verildiği zaman kendisi bir aylık işçi sayıldığından ihbar ve kıdem tazminatı alamıyor- du. Yıllarca çalışan işçiler bu şekil- de işlerine son verildiği zaman işsiz ve parasız, açlığın ve sefaletin kuca- ğına atılıyordu. Çalışma sürelerinin azlığı dolayısıyle tütün işçileri sigor- tadan faydalanamıyorla rdı. De- poların çoğu kaçak isçi çalıştırıyor- du Bu yüzden birçok işçi çalıştığım da isbat edemiyordu. Hele gelir ver- gisinden evvel kaçak olarak işçi ça- lıştıran işyerleri pek çoktu; Bu yüz- den meselâ, Hasan Tahsin adındaki tütün işçisi 62 yaşında olduğu halde bir türlü ihtiyarlık sıgortasından faydalanamıyordu. Ömrünün çoğunu tütün işlemekle geçirmiş olan bu iş- çi işverenlerin eski kayıtları olmadı- ği için 1945 ile 1950 yılları arasında 000 iş günü çalıştığım ispat edemi- yordu, 85 yaşında bir başka kadın iş- çi bu yüzden bir türlü ihtiyarlık sigortasından faydalanılamıyordu Bunca yıllık Pemek, bir sürü işçi edebiyatı, bu fakir işçileri ihtiyarlık- larında sefalete düşmekten alıkoya - mamıştı. "Omuz postası" günü kongrelerini yapan| işçilerinin dertleri tütün azar İETT HERKES OKUYOR

Bu sayıdan diğer sayfalar: