30 Ağustos 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

30 Ağustos 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dayiye muallim muavini olarak aldı. Antoine gittikten sonra Muhsin ve arkadaşları bir temsil heyeti kurdu- lar. Heyet Çürük Temel, Baykuş, Uçurum gibi piyesleri oynadı Birinci Dünya savaşı — esnasında orada gündüzleri sinema dyola- rında geceleri de "Lessing", "Deut- sches Künstler Theater" tiyatroları- nın sahnelerinde çalışıyordu. Bu su- retle tiyatroya dair teknik bilgisini bizzat çalışarak kazandı. Bu yüzden- dir ki, bundan bir kaç sene tepeden inme bir emirle Devlet Tı- yatroları Umum Müdürlüğünden ay- rıldığı zaman hiç de güçlük çekme- den bir tiyatronun başına geçebildi. Tiyatromuzun Meseleleri rdu Gerekırse eline - fırçayı lıp dek boyar, kostumlerın hazır- lanmasına yardım eder, yarlar, sahnenin ve kulısın en ufak teferruatına kadar bütün işlerini ya- pabilir. O tiyatro için — yetişmiştir. Nitekim bundan evvelsi tecrübede Küçük Sahne gibi daracık bir yerde bütün imkanlardan istifade — ederek sahneye başarılı oyunlar koyabilme- sinin bir sebebi de budur. Muhsin bu memlekette, mesleginden başka hiç bir şeye göz mış, nadir insan- lardan bırıdır Ertugrul Muhsin ne kendi işinden ba şkası a karışır, ne de başkasını kendi işine karıştırır İşine dışardan karışmak isteyenlerin, TİYATRO işini bozmak, istiyenlerin karşısına bir dev azametıyle dikilir ve bütün gayretiyle buna mani olmaya çalı- şır, eğer istedikleri olmazsa çeker gider. Onun tiyatro hususunda taviz verdiğini gören olmamıştır. Muhsin tiyatrosunu bir kutsal yer, bir sanat mabedi bilir, buraya — hürmetsizlik edenleri de hiç affetmez. Muhsin Almanyada kaldığı yılla- rın tek bir gününü bile boşa harca- mamış olarak yurda döndü, burada hemen piyesler tercume etti ve neye koydu. Sonra tekrar ya orada: rada, tirahat etmek üzere bir köye çekil- di. Bu köyde, "Cehennem", "Kasır- Muhsin Ertuğrul Hadisesinin Düşündürdükleri Genel Müdürün vazifesinden "af- fedilmesi" herkesi üzdü. Bu ü- züntünün memleket hesabına oldu- gu tekrarlanıyorsa da, dostlarının herşeyden evvel sevdikleri bir kim- senin böyle bir muameleye maruz kalmasına sınırlendıklerı muhak- kak. Halbuki Muhsin Ertuğrul, di- ni, ıdealı, aşkı ihtirası, bayatı her şeyi olan tiyatronun Türkiyeyi bir sanat sarmaşığı gibi sardıgını gör- dinmenin yükünden —kurtulmuştur. Bir tiyatro kurmanın ne demek ol- duğun! u işe giren bilir. Muhsin Ertugrul bir değil, birçok tiyatro- nun kurulmasını ve urulmuşlar da tülmesinin — yıpratıcı dagdagası ıçındeydı yarım asırlık tatilsiz hizmetin ağarttığı saçları- na ve zedelediği sıhhatine bakma- dan Anadolu yollarında dört dönü- yordu. Kendisinin bu hengâmeden çekp alınması şahsına hılınmeden yapılmış bir iyilik, sahici bir "af" Mânevi haz derseniz, " Muhsin Ertuğrulun en büyük meziyeti ve kuvveti bunun ımkanlarını her git- tiği yerde kendisinin hazırlaması- dır. Tiyatroya hizmet fırsatı ona başkaları tarafından verilmemiştir ki, başkaları tarafından geri alına- bilsin. Muhsin Ert grul, masallar- da her geçtıgı yolda ç men bıtıren insanlar gibi, her gittiği yerde yatro yaratmş ır. Görece ksınız, yine de yaratacak ve bu sihirli cülüğün heyecanından hiçbir zaman mahrum kalmayacaktır. Dostları- na düşen de ona bu yolda ellerin- den geldiği kadar yardımcı olmak- Durum memleket menfaatı ha— kımından — düşünülün manzara ba mbaşkadır Karşımızda şahıslarla ilgili her türlü görüşün va 0 AKİS, 30 AĞUSTOS 1958 dışında ve üstünde bir gerçek var Türk tiyatrosu kalkınıyor. Şimdi sorulacak sual şudur: Bu kalkın— ma devam edecek mi, etmeyecek mi? Meselenin karışık incelemelere ve uzun boylu "yeniden ele almış" lara boğulmasına lüzum yoktur. 1- şin esası gayet basit ve pratik iki noktada toplanmaktadır: 1) Bölge Tiyatrolarının kurul- ması ne olacaktır? Muhsin Ertuğ- rul vazifesinin son günlerinde Mer- sin tiyatrosunun açılış hazırlıkları- nı tamamlamıştı. Kayseri, Eskişe- hir, Edirne, Erzurum, Diyarbakır vesaire tiyatroları da sıradadır. Bu çalışmalar aynı hızla yürütülebile- cek mi ? 2) Türk tiyatrosunun dünya ortalamasını — tutturmak ve hattâ geç ek uzere bır hamle yapması için m mekanizması ha- zırdır. Tek eksıgının yerlı eser ol- duğu fikrinde tıyatroyla ilgili her- kes hırlş iş bulun Muhsi Ertuğrul ise bunu anlamakla, kal mamış, son yıllarda o eksiği de gi- İ alışmağa başlamıştı. Ünıversıtelerımızde tiyatro ensti- tüleri açılmasını bütün — prestijiyle desteklemesi ve Ankarada sırf yer- li piyeslerin temsili için bir yeni tiyatro açılmasını planlamakta ol- ması bu davranışının delillerinden- dir. Bu sene Devlet Tiyatrosu sah- nelerinden yerli oyunlarla Haldun Taner, Çe tın Altan ve Or- han Asenanın eserleriyle açıla- caktı. Şimdi tıyatromuzun doğu- şundaki sen safhanın da aşılması yolundaki hu gelışme devam ede- cek midir? Muhsin Ertuğrulun vazıfeden uzaklaştırılmasının ürk tiyatro- suna indirilmiş korkunç bır darbe olup olmayacagım tâyin edecek hu- s bu suallere müsbet cevap ve- rılıp verılemeyecegıd Refik ERDURAN Demin — bu işe herkes üzüldü de- dim ya, küçük bir istisnayı u- nutmuşum. İstanbul — gazetelerin- den birinin bir köşesine — tünemiş bir malüm zat vardır, allâmece ya- zılar yazmak gayretiyle sık sık gü- zel mizah örnekleri verir. Ciddiye alınmak için başvurduğu en büyük taktık devletı ıçerden dışarıdan teh- e sillerinin listesini elinde bulu k şahıs olduğunu ikide bir tekrarlamasıdır Bunu öyle ısrarla ve yüksekten atarak söyler ki, haz- retın elinden şu listeyi alıp çaresı— bakıvermek varken, devletin bu işlerle meşgul emniyet teşkilatına o kadar maaşı nasıl verdıgıne şaş mamak elden gelmez. Hazretin en büyük marifeti de insanların yırmı otuz yıl evvel, bambaşka bir siyasi iklim içinde ve çok yükseklerde e- sen ruzgarların tesiriyle söyledik- lerini o zamanlar kendisinin de aynı tarzda lâflar etmiş olduğuna hiç aldırmadan bugünkü — şartlar altında bir tehdit ve baskı vasıtası yapmağa kalkışmasıdır İşte bu Türk MücCarthy' sı yıllardır neden- se ihmal ettiği mühim bir vazifeyi, Muhsin Ertuğru lun işten alındıgı gun hatırl ermış, sabık enel üdürün dünya için ne tehlike oldugunu ümmet-i Mul mede açıklamıştır. Kendisinin bu hızmetının değeri büyüktür — ama hazret başka bir yoldan memleke- te daha da geniş, çapta faydalı ol- maktadır. Öbür memleketlerde in- sanlar gençlere, "Şakşakçılık etme- yin, kuvvetliye yaranmak — için kuvvetsize vurmayın filân diye u- zun uzun nasihat etmek Zzorunda- dırlar. Bizde ise bir adamı göste- rerek kısaca, "Böyle olmayın" de- mek imkânı var. Bu mânevi çökün- tü âbidesine bütün — aydınlarımız minnettar kalsalar, yeridir. 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: