13 Ocak 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

13 Ocak 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

linde hareket eden resmi veya piya- sadan kiralanan talarının sayısı, yetlerden gelerek yolda iltihak eden- 20 Kübada Basın Hürriyeti Yeryüzünün en hayasız diktatörlerinden biri olan Batista'yı yıllarca süren bir iç savaşı sonunda yıktıktan sonra iktidara gelen Fidel Castro, aslında ihtilââ hükümetinin reisidir. Castro'nun karşılaştığı tek dava elbette sadece demokrasiyi kurmak değildir. Castro ilk ön- ce, memleketinde hür bir rejimin yaşayabilmesi için lüzumlu şartları temin etmek zorundadır. İlk iş olarak, radikal bir zirat reform yapma- ğa girişmiş ve Küba'yı haraca kesen diktatörlerin dayandığı toprak derebeylerinin kökünü kazımağa başlamıştır. Kökü kazınacak olanlar sadece toprak ağaları da değildir. Hürriyetçi Amerikanın temsilcisi büyük teşebbüs erbabı, fakir Küba'nın kaynaklarını sömürmek ve zen- gin Amerikan halkına ucuz şeker satabilmek için, bu toprak derebey- lerinin arasına girmişler ve büyük şeker kamışı çiftliklerini ellerine geçirmişlerdir. İşte Castro, memleketini, sömü asri kapitülâsyonlardan da kurtarmağa çalışmaktadır. Tabii, bunlar, Castro'ya dünyanın her tarafında ve bilhassa hürriyet sever Amerikada büyük düşmanlar kazandırmıştır. Ve pek yerinde bir zirai reform komünistlik gibi gösterilmeğe çalışılmaktadır. Bu hususi men- faat sahipleri, şimdi Washington Hükümetini Castro'ya karşı vaziyet almağa zorlamaktadırlar. Öte yandan, Castro, Karayip Denizinin en ahlâksız diktatörü olan General Trujillo'uun da tehdidi altındadır. Trujillo Kübaya denizden komandolar göndererek, kendi rejiminin varlığını tehdit eden bu genç ihtilââk hükümetini yıkmağa uğraşmak- tadır. Bütün bu badireler içinde Fidel Castro, doğrusu istenirse, her za- man, soğukkanlılığını muhafaza edememiştir. Kendisini savunacağı yerde o da etrafa saldırmağa başlamış ve Güney Amerikadaki bütün diktatörlüklere karsı silâhliı komando — mücadelesine girişmiştir. Üs- telik, Castro'nun, memleketinde kalmış eski rejim taraftarlarını sor- gusuz sualsiz kurşuna dizdirmesi de, Kübanın, eski Güney Amerika geleneklerinden tamamiyle sıyrılmaktan henüz uzak olduğunu meyda- na koymuştur. Gerçi, Castro'nun karşılaştığı güçlükler dışında güçlüklerdir. Nihayet, Küba Kübadır. Bir olmayan ve kanlı geleneklere bulanmış bir olgunluk beklenmemelidir. İşte bu Kübada, bu ihtilâl şartları altında Havana Gazeteciler Derneği, -Hükümetin zoruyla olacak- bütün gazetelere -pek hürriyet- sever olmayan- bir tamim göndermiştir. Tamimde, gazetecilerden, İh- tilâlin itibarını kıracak ve Kübanın milli menfaatlerine darbe vuracak mahiyette gördükleri ve yanlış malümat ihtiva eden i haberleri şu notu ekleyerek yayınlamaları istenmektedir: Kübada mevcut olan basın hürriyetinin icabı olarak gazetemiz tara- fından serbestçe yayınlanmaktadır. Fakat burada çalışan gazeteciler ve matbaa işçileri, yine basın hürriyetinin verdiği imkâna dayanarak, bu haberin doğru olmadığını ve en basit gazetecilik ahlâkına uygun düşmediğini belirtirler.” Dikkat edelim: Yanlış da olsa, Hükümetin itibarını da zedelese, menfaatlere aykırı da olsa, haberin neşri yasak edilmemiştir. Sadece, gazete haber hakkındaki kanaatini okuyucuya haberle birlikte bildir- mektedir. Nihat hüküm bizzat okuyucuya aittir. Üstelik, bu sadece dış haberler için varittir. Sonra Havana Gazeteciler Derneği sadece bir tavsiyede bulunmuştur; bu tavsiyeye uyup uymamak da gazetecinin bileceği şeydir. normal şartların asırlık tarihi bile memleketten daha fazla lerle birlikte 750 yi bulmuştu. Evvelâ neşe içinde yola Trevan olan, sonra- dan kendilerini "törenzede" olarak isimlendiren davetliler, yol boyunca motorlu taşıt vası- civar kaza ve vilâ- tesadüf olunan köylerde D.P. büyük- leri için toplattırılan kalabalıkları, asılan bayrakları ve kış kıyamette saatlerce bekletilen İlkokul öğrenci- lerinin yürekler parçalayıcı durumla- rını gördüler. Fakat, dairelerinde ça- lışmaktansa, kendilerine hediye edi- len Yenice-Bafra surette hazırlanmış açılışı ve Kesikköprü atma töreni hatırası" Barajı sigaralarını rüye gelindiği vakit, birçoğu, lu taşıt vasıtalarında kalmağı tercih etti. Fakat canlarının tadını bilen ve üst başlarının berbat olup şıklıkları- na halel gelmemesi konusunda en fazla titizlik gösterenler, D. P. mil- letvekilleri oldu. Üzerinde B. M. Mec- lisi bandı olan otobüs, kademeli tö- renlerin ilki icra edilirken dopdoluy- du. Organizasyon denen nesne değil kötü, kökünden mevcut olmadığı i- çin, tören tam manâsıyla bir keşme- keş ve katıksız bir fiyaskoydu. Ba- yar, Menderes ve Koraltan geldiği za- man, nizam intizamı hiçe sayan ateş- li Vatan Cepheliler, bir anda D.P. ku- rucularının etrafıni sardılar. Omuza alınmak istenen Menderes, itişme kakışma sırasında çok müşkül anlar geçirdi. Tabii ki, Menderesi görmek pek az talihliye nasip oldu. Elleri so- ğuktan kaskatı kesilmiş veya eldi- venli olduğu için alkış tutamayan ka- labalık, avazı çıktığı kadar bağırıyor ve garip bir uğultu etrafı sarıyordu. "Havanın — muhalefetine" serzenişte bulunarak konuşmasına başlayan İle- rinin sözleri de, kulaklara vasıl ol- madan bıçak gibi kesen rüzgâra ka- rışıyor, dağılıp gidiyordu. Anadolu- nun göbeğinde, kışın tam ortasında İlerinin "hava muhalefetinden" dem vurması, — tebessümlere yol açmıştı. Bıyık altından gülenler, böyle bir mekân ve zamanda atmosfer şart- anormalliğinden bahsetmek için ancak bir D. P. li Bakan olmak gerektiğini, kafalarını sallıyarak dü- şündüler. 4 Saatte 26 kilometre Hadisenin buraya kadarı, nispeten normaldi. Çilekeş davetliler, "tö- renzede" sıfatını, asıl Kesikköprü - Hirfanlı arasındaki 26 kilometrelik yolu katederken hakettiler. Beklenil- meyen olaylar nazarı itibara alına- rak cömertçe davranılmış ve progra- ma göre, 26 kilometrenin 45 dakika- da aşılabileceği düşünülmüştü. Tak- riben 15 bin kişiyi taşıyan motorlu taşıt vasıtaları kafilesi, 11.30 da Ke- sikköprüden harekete geçmişti. Fa- kat kapasitesinden çok fazla trafiğe maruz kalan yeni stabilize yol, dev- let adamları ve yüksek seviyeli da- vetliler geçtikten sonra hemen bal- AKİS, 13 OCAK 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: