13 Ocak 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

13 Ocak 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünyaya bakış Fakirin Sırtından Refah Ingiliz işçi Partisi üçüncü defa iktidarı muhafazakâr- lara kaptırınca. Batıda, demokratik sosyalizmin is- tikbali hakkında türlü karanlık düşüncelere yol açıl- mıştı. Halbuki, dünyamızın büyük iktisadi dâvaları- nı hal yolunda gösterdikleri başarısızlık yüzünden asıl Muhafazakârların istikbalinden endişe etmek za- manı gelmiştir. Bunun sebebi nedir? İşçi kütlesinin ücret arttırılması mevzuundaki de- vamlı taleplerini önlemek için muhafazakârlar -siyasi bakımdan zararı dokunmayacak seviyede- işsizliğin de- vamına göz yummaktadırlar. Zira, hem tam istihdamı gerçekleştirmek, hem de enflâsyonu önlemek için, muhafazakârlar, vergileri arttırmaktan ve yatırımla- rın kontrolünü sağlıyacak bir plancılıga gitmekten ka— çınarak iktisadi liberalizm uğruna, bir "pahalı para" politikası gütmeği tercih etmektedırler Bu da, yatırım faaliyetinin yavaş yürümesine sebep olmaktadır. Diğer yandan ekonomi tam istihdama doğru gelişip enflâsyon tehdidi ortaya çıktıkça gelişmeyi frenleyen tedbirlere başvurulmaktadır. Böylelikle işsizliğin yok edilmesin- de ve işçinin reel ücretindeki artışlarda ilerleme kayde- dilmemesi, sendikaların, verimde herhangi bir yüksel- me olmadan ücret artışı taleplerini doğurmaktadır. Zi- ra, ancak bu suretledir ki fiyatlar tekrar yükselin- ceye kadar geçecek zaman zarfında -kısa bir süre için de olsa- işçi kütlesinin hayat standardında bir artış te- min edilebilmektedir. Sendikaların bu tutumdan vaz- geçmelerini sağlamak müteşebbisten daha müterakki vergiler alınması ile kaabil olabilir. Halbuki, serbest teşebbüsün koruyucu meleği olan muhafazakârlar bu- varlıklarını daima muhafaza edebilmektedir. dan vergiden kaçınmak ve yatırımları yavaşlatmak yü- zünden hakiki kütle ihtiyaçları -eğitim, sağlık ve "boş vaktin iyi kullanılması"- na hasredilecek yatırım ve hizmetlerde aksama olmaktadır. İstihsâl kapasitesi ce- miyetin önde gelen ihtiyaçlarını karşılamak için kulla- nılamayınca başka faaliyetlere — kaydırılmaktadır. Bu kapasiteyi çalıştırmak için lüks istihlâk malları ve bil- hassa devamlı istihlâk malları -otomobil, buz dolabı, televizyon- sürmek yolunda büyük israfa sebep olan gayretlere girişilmektedir. Devamlı lüks istihlak malla- rının halk kütlelerine yayılması için ilâncılığın yersiz gelişmesi ile "psikolojik eskime"den faydalanılmakta- dır. İstihsâl kapasitesinin işler halde muhafaza edilmesi için meselâ otomobil modellerinde ufak tefek değişmeler yapılmakta, bu sayede fiziki bakımdan asla eskime- iş olan arabaların yerine yenilerinin sürülmesi temin edilebilmektedir. Bir otomobil modelindeki cüz'i değiş- meler bedelinin Hindistan gibi bir memleketin birkaç yıllık yatırım programının maliyetine eşit olduğu düşü- nülecek olursa, bu israfın Aazameti hakkında bir fikir edinilebilir. Bu korkunç israfa rağmen, "zengin"lerde bile -bilhassa Fransa ve İtalyada- alt gelir tabakalarıyla üst gelir tabakaları arasındaki fark genişlemekte, nisbe- ten az gelişmiş bölgeler nasiplerini alamamakta ve top- lumun manevi ihtiyaçları tatmin edilmekten uzak bu- lunmaktadır. Halbuki, ihtiyaçların işba haline gelmesi sonucun- da "psikolojik eskime" tesirini kaybedebılır Savun— ma istihsalinde de bir azaltma yapılırsa, "zengin"- lerin istihsâl kapasitesinin işler halde nasıl tutulabile- 26 ceğini anlamak büsbütün — güçleşecektir. Bu takdirde daha plancı ve daha sosyal adaletçi politikalar gütmek zarureti ortadadır İktisadi duraklama ve gerileme devirlerinde bile son harpten beri sınai mamullerin fiyatları Batıda ekseri- ya devamlı artışlar göstermiştir. Demek ki Batının ha- yat standardı aslında "zengin"'lerin, Asya ve Afrika nın "fakir"lerine daha az sınai mamul satıp daha fazla ham madde ve gıda maddesi alabilmeleri sayesinde gerçekleşebılmıştır "Fakir"lerin dış ticaret hadleri "zengin" ler lehine bozulmasaydı, Batıdaki başıbo- zuk iktisat taraftarlarının bugün zafer çığlıkları atma- sı imkansız olacaktı. Yatırımı ve gelişme hızını frenleyen muhafazakar politika netıcesınde fakirlerin ihraç ettikleri ham madde ve zirai mahsüller Üüzerindeki talep azalınca zengin Batılılar, yardım diye fakirlere verdiklerini kat kat geri almışlardır. Hatta başıbozuk iktisat taraftarları, planlama vası- talarından ve yatırım kaynaklarından fiilen vazgeçmeği, bu yardımların yapılmasının şartı diye ileri sürmek gaf- letini de göstermişlerdir. Mesela, memleketimize istik- rar programı çerçevesi içinde yapılan yardımların, dış ticaretimizin artan bir liberasyona tâbi tutulması ve yüksek faizle borç ödetilmesi gibi şartlara bağlanmış olması, Milletlerarası Para Fonu ve Avrupa iktisadi İşbirliği Teşkilâtı gibi teşekküllerin ve Batılı Hükümet- lerin, gelişmemiş memleketlerin kalkınma davasını ha- lâ doğru dürüst anlamadıklarını göstermeğe yeter. Öte yandan, komünist olmayan gelişmemiş mem- leketler bir tarafa, ekonominin gelişme hızı İngil- terede ve Amerikada bile -sırasiyle- B 1,5 ve B 3 ü aş madığı halde, Sovyet Rusyada 2 9 dur. Bu böyle devam ederse, gelişme hızının daha büyük olması sayesinde Sovyet Rusya, Asya ve Afrikanın komünist olmayan fakirlerine daha fazla yardım vermek imkânını da bulacaktır. Nihayet, yine Sovyet Rusya bir müddet sonra, fakirlerin mallarına karşı Batılı zenginlerden daha vefalı bir müşteri olarak ortaya çıkabilir. Gerçek- ten, Sovyet Rusyada ziraatın sanayi kadar gelişme- miş olması, Batıda sanıldığının aksine Batının lehine Çünkü Sovyet Rusya artık sayesınde kalitesi artıp fiyatı ucuz- fakirlere satarken, onlardan müsait fiyatlarla zirat mahsüller ve ham maddeler satın alabilir; böylelikle kaynaklarını ziraate nisbetle daha büyük neticeler aldığı sanayie daha çok sevkede- bilir. Bu takdirde fakirlerin dış ticaret hadleri düzele- cek, bu da Sovyet prestijini arttıracaktır. Bu olayın bir diğer sonucu Batıdaki zenginlerin ticaret hadlerinin bozulması olacaktır. Bu ticaret hadlerinde © 10 nis petinde bir bozulma ise, bugünkü sahte refahı yok et- meğe yeter. Demokratik sosyalizm elbette XIX. uncu asırdan kalma “kütlelerin devamlı fakirleşmesi" gibi modası geçmiş temalara saplanmamalıdır. Fakat, sırf bundan sosyal -demokrasinin öldüğü neticesine varmak da, pek partizanca bir görüş olur. Zira, sosyal adalet ve plan cılık fikri, sosyalist doktrinlerden geride kalan en cani ve verimli temalar olmakta devam etmektedir. Genel Batının zenginlerinde, gerek komünist olmayan fakir- lerde demokrasi, Kuzeyden gelen totaliter tehlikenin altında ezilmekten, ancak bu suretle kurtarılabilecektir. AKİS, 13 OCAK 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: