30 Mart 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

30 Mart 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER lınması münasip — görülmüştü. Ama anlaşılan, seçim — lâflarının gene a- ğızlarda dolaştığı bu günlerde Nur- cuların pirinin dolaşma hürriyetinin iadesinde fayda mülâhaza edilmişti. Nitekim, Tevfik İlerinin Emirdağı ziyaretinin akabinde — yollara düşen üstad evvelâ Konyaya gitti, orada bir gece kaldı ve Güney istikametin- de seyahatine devam etti. Bilindiği gibi Başbakan Menderes de Güneye bir turne tertiplemiş, sonra bundan vaz geçmişti. Ama D. P. liderinin turnesini Bayramdan sonra gerçek- leştireceği — söylentiler — arasındaydı. Geçen seçimlerde C. H. P. yi tutmuş bulunan ve bu seçimde de C H. P. yi tutacağı aşikâr olan bu bölge halkı- nın "içten gelen coşkun tezahürat" yapması P. prestiji bakımından elzem sayılıyordu. Said-i Nursi evvelâ Gaziantebe vardı. Fakat heyhat! Gaziantepliler bu acaip kılıklı zatı sadece büyük bir merakla seyrettiler. O kadar. Ne se- lâmını aldılar, ne kendısme ettiler. Hattâ, son derece soğuk dav- randıklarını herkese hissettirdiler. Nurculuğun o diyarlarda rağbet gör- mediği aşikârdı. Bunun üzerine Sa- id-i Nursi şansını Urfada denemeye gitti. Ancak geçen haftanın ortasın- da anlaşıldı ki Urfada Said-i Nursi- yi bekleyen eceldi. Nitekim Nurcu- ların başı, kaldığı İpek Palas otelin- de fenalaştı. Bediüzzamanın doktora muhtaç bulunmadığını - propaganda eden müritleri Efendi Hazretlerinin ağırlaştığını görünce — doktora koş- maktan kendilerini — alamadılar. A- ma, yapacak bir şey kalmamıştı. 93 yaşındaki ihtiyar kalp kifayetsizli- ğinden muzdaripti ve yol yorgunlu- ğuna dayanamamıştı. Nitekim gelen doktor derhal takviye — edici iğneler yaptıysa da ecel Tevfik İlerinin şah- si dostunun yakasını bırakmadı ve Said-i Nursi bir kaç dakika içinde göçtü. Böylece, son asrın acaip şahsi- yetlerinden biri ortadan kayboluyor— du. Said-i Nursi ile birlikte, tinin de zeval bulması ve yerini ala- cak heyetin elinde ufalanıp kaybol- ması ve mukadder akibetine uğra- ması hiç kimseyi şaşırtmıyacaktır. Avukatlar Himayeseverler Uzun boylu, esmer genç adam otur- duğu yer erden — heyecanla ayağa fırladı ve "Olmaz böyle şey, vatan- dasın hukukunu müdafaa eden bır da tedavisi gayrıkabil yaralar aça- caktır.." Son günlerin en başarılı kehaneti de işte bu sözler oldu. Genç adam yerine oturduğu za- man terliyordu. Hâdise Ankara Ba- rosu avukatları idare heyeti toplan- tı salonunda cereyan ediyordu. O gün takvimler 11 Mart 1960 cumayı gösteriyordu saat 14 dü. Heyecanlı genç avukatın adı Yılmaz — Tüzerdi ve bir başka Aavukat arkadaşının sırf, Baronun Yardımlaşma Sandı- ğına gelir temin etmek için başvur- duğu yersiz ve lüzumsuz bir hima- ye talebine itiraz ediyordu. Münakaşa biraz sonra daha da alevlenecek, bir ağız dalaşı halini ala- caktı. Nitekim öyle oldu. Yılmaz Tü- zerin bütün gayretine ve yerinde i- kazlarına rağmen C. H. P. li avukat Muhittin Kılıcın savunmasını yap- S. Nezihi Bölükbaşı Başı dertte adam tığı "Başbakan Adnan Menderesin himayesinde balo — yapılması teklifi" balo komitesi tarafından bir muha- lif oya karşı üç oyla kabul ediliver- di. Ancak mesele öyle peşin hesap- larla ve sureti haktan görünerek C. H. P. li avukat Muhittin Kılıcın alel- acele getirip D. P. li avukatlardan Metin Sürmeli, Mehmet Nomer ve Sevinç Fikrinin de gönlünü yaparak komiteye kabul ettirdiği kararla ka- panmadı. Aynı komite, — Beyfendiye bir de V.C. ye duhul telgrafları misül- lü telgrafın kaleme alınmasına lüzum gördü. Muhittin Kılıcın bizzat kale- me aldığı telgrafta Başbakan Men- deresin himayeleri isteniyor ve Ba- lin Otelde verilmesi mukarrer balo- ya Beyfendinin koruyucu kanatları- nı germesi rica ediliyordu. Fakat himayesever avukatların sonra himaye Gerçi plân İşleri -otoseverlerden severler- iyi gitmedi. iyiydi. Menderesin himayesine a- lınmış bir balonun davetiyelerine hele Tresmi müesseseler ve İkti- sadi Devlet Teşekkülleri dünya ka- dar,para ödeyecekler, böylece Yar- dımlaşma Sandığı zengin olacaktı. Ama Başbakanın cevabı menfi oldu. Üstelik D. P. Genel Başkanının "Bunların hepsi muhalif, ben bunla- rın nesini himaye edeyim" dediği de avukatlara duyuruldu. Himayesever Ankaralı avukatlar Beyfendinin bu sözleri karşısında de- rin üzüntüye kapıldılar. Hele C.H.P. li Muhittin Kılıç, teessüründen ne ya- pacağını bilemiyordu. Eyvah Ankara avukatları Yardımlaşma Sandığının kasasına girecek paranın miktarı hi- mayesizlikten bir hayli azalacaktı! Siyasi manevra ncak Başbakan, kararından kısa bir müddet sonra vazgeçti. Ne ol- muştu? — Beyfendi hepsini muhalif kabul ettiği avukatlara yeniden hi- maye kanatlarını neden açıyordu? Kulağı delik D. P. liler çok geçme- den durumu anladılar ve Başbakanın isabetli görüşünü bir kere daha bir- birlerine heyecanla naklettiler. Kulağı delik D. P. lilerin söyle- diklerine göre, Menderesteki ani ka- rar değişikliğine avukatlardan, az da olsa, bazılarının muhalif sayıla- mayacağını anlaması sebep olmuş- tu. Öyle ya, kısa bir müddet evvel eski hürriyet havarileri Hür. P. İiler arasında bazı avukatlar Klüp 47 de verilen meşhur V. C. kokteylinde Beyfendiye olan bağlılıklarını bildir- mişler ve yuvaya dönüşlerini birer yaramaz çocuk edasıyla kutlamamış- lar mıydı? Menderes bundan pek mütehassis olmuştu ki himaye tale- bini evvelâ reddettiği halde, arkadan kabul etmişti. Bundan başka yum- ruğuna kuvvetli — Demokratlarımız- dan -küçük adına bakmayın, o soy adıyla müsemmadır- Mazlum Ka- yalar da arada, Başbakana böyle bir himayenin faydalarını anlatmıştı. Bunun üzerinedir ki bu haftanın başında gazetelerini ellerine alanlar Ankara avukatlarını ziyadesiyle kız- dıran meşhur ilânı sütunlara yerleş- miş gördüler. İlân Ankara Barosu Avukatları Yardımlaşma Derneğinin balosunun Sayın Adnan Menderesin himayelerinde yapılacağını bildiri- yordu. Kızılca kıyamet derhal kop- tu. Adliye koridorlarında. Baronun istirahat odasında avukatlar dâvala- rını unutmuşlar bu mevzuu tartışı- yorlardı. Nasıl olurdu böyle şey? Devlete karşı vatandaşın himayesi vazifesini üzerine almış bir teşekkül bir siyasi liderin himayesine nasıl AKİS, — 29 MART 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: