June 26, 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

June 26, 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER P. Genel Merkezi çöpe bile almamış cevap vermeğe değer bulmamıştı. Ye tim aydınlar bu hicranlarını ertesi günkü öncüde saf saf duyurmaktan kendilerini alamadılar. Öncü söyle di- yordu: "Biz bu konuda, C.H.P. nin artık bir filim mecmuası kadar gayrı siyasi mahiyet kazanan organı ULUS gazetesinin ne diyeceğini merak et- tik: fakat onun susuşunu da çok ma- nidar bulmaktayız." Canım, bu kada- rı da, olur muydu yani? Ulus bile ce- vap vermiyordu! Kimsenin kendisine metelik vermemesi karşısında kendi kendini yiyen meşhur kafalı çocuk manşeti oturttu: Gayrı ahlaki Müca- dele! Evet, artık bu "boş verme" ah- laksızlıktı. a o gün, Menekşe sokaktaki Genel Merkeze hiç bir yazı gelmedi değil. Geldi. "Ne var ki, beklenenle ge- Kapalı cemiyetlerin açık hayata geçmelerinde en zor safha han- gisidir diye sorulsa, cevap tektir: İlk safha! Hakikaten, bir hürriyet rejiminin kendi kendini bulması, ni- zamlarını kurması ve oturması son derece müşkül oluyor. Zaten bun- dan dolayı değil midir ki büyük A tatürk, meselâ basın hürriyetinin suistimaline karsı en iyi çâre ola- rak basın hürriyetinin ta kendisini göstermiştir? Menderes sultasın- dan kurtulan bizim basında, bizim basının bilhassa Menderes devri â- detleri kanma işlemiş kısmında tutulan yola bakıldığında herkese sabır dilememek imkânsızdır. Tal- an, hâdisede teselli veren bir taraf mevcuttur. Bugün hürriyeti kötüye kullananlarla, dün tek taraflı bir idarenin kanadı altına sığınarak şı- marlık edenler aynı şahıslar, ay- nı mektep, aynı zihniyetin şampi- yonlarıdır. Menderesin demirden eli kendini bilen basının ağzına tıkalı olduğu günlerde, bir kısım basın -ama, meşhur Tahkikat Komisyonunun "Bir Kısım Basın"ı değil- tam bir “sövme hürriyeti"ne sahip bulunu- yordu. Menderesin savcıları kendini bilen basında çıkan en hafif tariz- leri görülmemiş şiddetle takip e- derlerken -bunlardan biri, şimdi İn- kılâp Hükümetinde Bakandır ya,..- Zafer, Havadis. Hür Adam, Büyük Doğu ve benzeri mevkuteler Men- deresin hasımlarına ağız dolusu kü- fürleri fütursuzca osavururlardı. O devirde, bir gün memlekette kade- rini ellerine alacaklarından emin olarak hazırlık yapanları korkutan bi husus vardı: Basın hayatı açıl- 18 len arasında bir büyük fark vardı. Gelen, bir protestoydu ve muhatapla- rı zarif Nilüfer Yalçınla, Altan Öy- mendi. Yazı Ankara Dokuzuncu No- teri vasıtasıyla gönderiliyordu ve 24.6.1961 tarih ve 6911 sayıyı taşıyor- du. Nilüfer Yalçınla Altan Öymen meşhur Öncü gazetesinin sahipleri olarak protestoya muhatap tutulmuş- lardı. Öncünün artık sahibi durumun- T. P. bulunduğundan yazı o- raya havale edildi. Protestonun al- tında, yetim aydınların pek iyi tanı- dıkları bir isim vardı: Ziya Tansu! Ziya Tansunun protestosu, akılla- rı baştan alacak büyüklükte bir meb- lağın Öncü sahipleri tarafından ö- denmesini istiyordu. Aydın liderin yağlı bir kazığı olarak allanıp pulla- nıp Partiye maledilen Öncü zaten borçluydu. Şimdi bunlara Ziya. Tan- sunun da talebi ekleniyordu. Böylece Y.T.P. ye hayli yüklü bir borcu ka- bullenmek düşüyordu. Halbuki önle- rinde çok az zaman vardı. Son ihtar Ziya Tansunun protestosu, dört göz- le beklenen C H. P. tebliğini bile unutturdu. Zira ihtar pek ciddi ve mühimdi. Tansu bu ihtarında önce- den ne derece iyiniyetle hareket et- tiğini bildiriyor ve anlayışla karşı- lanmadığım ilâve ederek söyle diyor- du: "İşbu ihtarnamenin size tebliği tarihinden itibaren 10 gün zarfında taleplerimi bizzat veya varsa ilgili şirket vasıtasıyla yerine ogetirmedi- giniz veya getirtmediğiniz takdirde, bir vatandaşın malını MilliBirlik Hükümetinin adını istismar ederek gasp yoluyla zaptetmenizden dolayı sizler ve sizlere yardım edenler aley- Basın Hayatı Açılınca... dığında herkes birbirine küfretme- ye başlayacak, türlü yalanlar haber etiketi, türlü hakaretler fikir adı altında yayınlanacak, tenkit okları ulaşmaması gereken noktalara eriş- tirilecek ve en sonda tahammülle- rin hududu aşılıp tekrar eski sıkı rejime dönme zarureti hasıl olacak- tır! Buna mukabil, devlet idaresin- de daha tecrübeli olanlar, tehlike- nin sâdece ilk safhada mevcut bu- lunduğunu belirtirler, bütün mese- lenin o ilk safhaya dayanmak ol- duğunu söylerler, bu o başarıldığı takdirde sağduyunun, basiretin ve temkinin aşırılıkları mutlaka ye- neceğini ifade ederlerdi. İhtilâl, işi biraz daha güçleştir- miş bulunuyor. Zira basın hayatı- ma açılması, iki fasıla ayrılmıştır. İntikal devrinde bir subap o gevşe- tilmiştir. Normal günler avdet edip te hürriyetler kısıntısız ortaya dö- küldüğünde bir süre bütün subap- lar açılacak ve ne kadar çirkef var- sa hepsi gürül gürül akacaktır. Menderesin himayesinde küfür ede- biyatının paslanmış patalarım ku- şanarak meydana çıkanlar, daha şimdiden, inanmadıkları o basın hürriyetinin paravanası arkasından basın hürriyetinin bağrına bıçak saplamaya başlamışlardır bile.. ancak kendine güvenin verdiği bir serinkanlılık bütün aklı başında kimselere ve bilhassa kud- ret sahiplerine hakim olur, onlar gülüp geçecek olgunluğu gösterir- lerse bu ilk safha kısa zamanda mutlaka geride kalır. "Pire yüzün- den yorgan yakmak" veya "Gâvu- a kızıp" oruç bozmak" bizim ata- sözlerimizdir. Ağzı (kalabalık bir yarı münevver, görmemiş ve aile terbiyesi sıfır bir sözde aydın, ba- şarısızlıktan sinirleri laçka bir kü- fürbaz her zaman ellerine bir kalem ve bir sütun geçirebilirler. Bir sü- redir, hiç aslı olmayan hususi hayat levhalarının, sanki en ufak bir aslı varmış gibi hiç fütursuz siyasi de- dikodu sütunlarına geçirilmesi mo- dası türemiştir. Aman efendim o ne muhayyel vak'alar, o ne tatlı hikâ- yeler!.. Rem de ne geniş teferruat- la anlatılmaktadır. Hattâ böyle hi- kâyeler uyduranlar "Kadın Ameri- kalı imiş, çok güzelmiş, üstelik-sa- rışınmış ve evliymiş" gibi rüyala- rında gördükleri tafsilâtı da ekle- yerek zihinlerde bir "Acaba?" is- tifhamı yaratmaya dahi çabalamak tadırlar. Ama en sonda, karşıla- rındakinin demirden iradesi, dudak- larından eksik etmediği müstehzi tebessüm onları çileden çıkarıp ci- billiyetlerini ortaya dökmeye mut- laka zorlayacaktır. Nitekim» bu Z0- ra dayanamayıp, bugünden kendi- lerini rezil ediverenler çoktur. Bütün mesele dayanmak, sab- retmek, istifi bozmamak, kısacası Menderesin yolunu tutmamaktır. Demokrasi, sinirlerine hakim olan ve en acı hakikatleri en sakin, en efendice, ama en ağır tarzda söyle- yebilenlerin başarı kazandıkları, ötekilerin silinip süpürüldükleri re- jimdir. Bu rejimin faziletine güven- mek, bu rejimi yaşatabilmenin bi- rinci şartıdır. Basın o hürriyetinin bir belirli süre suistimalini göze a- lacağız ki, basın hürriyeti, anane- leriyle bu topraklar üzerinde bir daha sökülememecesine kök salsın Başka çâremiz var mı? AKİS, 26 HAZİRAN 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: