26 Haziran 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

26 Haziran 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Doğu - Batı Çizmelerini giyince.. (General üniforması giymiş tıknaz adam haykırıyordu: — Bu yıl sonunda Doğu Alman- ya ile sulh imzalıyacagız!" Bu tıknaz adam Sovyet Rusya Başbakanı ve Komünist Partisi Bi- rinci Sekreteri Nikita Krutçefti ve Hitler Almanyasının Sovyet Rusya- ya tecavüzünün 20. yıldönümü müna- sebebiyle Kremlinde (tertiplenen bir törende konuşuyordu. General üni- formasını, diğer tâbirle çizmelerini, bu münasebetle giymişti ama, her- halde bu kıyafeti seç meşindeki mak- sat, çoktan ölmüş bulunan Nazi li- derlerinin ruhunu tazip etmekten zi- yade, "İnsaniyete kasdetmiş -olan ge- rici ve emperyalist Amerikan mah- filleri" ve "Batı oAlmanyanin inti- kamcı lideri Adenauer" diye bahset- tiği grup ve şahısları yıldırmaktı. Kennedy ile mülâkatinden sonra Krutçefin bu ko- nuşması ikinci oluyordu. İlkin Viya- na mülâkati hakkında vatandaşları- na bilgi vermişti. Şimdi ise bütün dünyaya hitap ediyordu. İki konuş- masının da esasları birdi, fakat ikin- ci konuşmasında Sovyet Rusyamn hakiki niyetleri hakkında Batılılarda hasıl olan intibaları değiştirmek, yok etmek bakımından önemli farklar vardı. Yüksek tonda bir konuşma K miçelin bir saatten fazla süren konuşmasını hakiki üniformalıla- rın, Malinovskinin, Çuykofun yehdit dolu nutukları takip etti. Fakat o kestranın değneği iğreti Üniformalı tıknaz adamın elindeydi ve bu değ- nek bir buhran temposu ile sallanı- yordu. Viyana mülâkatinden sonra Ba kan Kennedy'nin bedbin konuşmasın dan, nükleer denemeleri durdurma işinin tam bir çıkmaza girmesinden Almanya ve Berlin meselesinin taze leniş şeklinden nedense gereken neti- çeler e e Batıda, duru- randan uzak olduğu, Sov- yet başbakahınin mülayim konuştuğu, , 1958 de olduğu gibi" bir ülti matom vermemiş, mehil tâyin etme miş olduğu ileri sürülüyordu. İşte şim- di Krutcef, Kremlindeki konuşmasıy la bu intibaları tashih etmekte idi: I — Sovyetler yıl sonunda Doğu Almanya ile barış anlaşması imzalı yacaklardır. 2 Birleşik Amerika 1958 den beri tek taraflı kararlarla durdurul- muş olan nükleer denemelere tekrar AKİS, 26 HAZİRAN 1961 John Kennedy Dilinde tüy bitti bağlayacak olursa, Sovyetler de baş- layacaklardır, zira elde (denenmesi gereken pek çok yeni silâh vardır. Azizim Kennedy N ükleer denemeleri durdurma bah- sinde Krutçef, Kennedy'ye verdi- ği muhtırada, bu konuda aktedilecek Nikita Krutçef Çizmeli çalımcı anlaşmanın kontrol organizman için Sovyet tezinin kabul edilmesini, ak- si takdirde bu müzakerelerin umumi silahsızlanma müzakerelerine katış- tırılmasını istemekteydi. Sovyetlerin istediği, kontrol organizması bir Ba- tılı, bir Doğulu, bir de tarafsızdan müteşekkil bir heyet olacaktı. Rusla- rın meşhur üç atlı kızaklarına telmi- han buna "troika" denmekten hoş- lanılıyordu. Hakikaten üç atın da ba- -1ı bağlı olacaktı, zira kararlar itti- fakla verilecekti. Bunun diğer mâna- luç bırakabilecek olması Bu nasıl bir kontroldu ? Bunun kabulüne imkân yar mıydı? Kontrol organında Batılı ve Doğulu Üyelerden başka bir de tarafsızın bulunmazı ka- rarların çoğunlukla alınmasını ge- rektirmez ve bu kâfi garanti teinin etmez miydi? Bu sualleri oViyanada Kennedy bizzat Krutçefe sormuş ve şu cevabı a Imıştı: —Tarafsız üyeye mi güvenme- mi istiyorsunuz, azizim (Kennedy? Tarafsız devlet olabilir, fakat taraf- sız insan olamaz!" Sonra ilâve etmişti; "— Silâhlar mevcut oldukça, kontrol denen şey casusluktan başka bir şey değildir!" Sovyet Başbakanı burada asıl te- zine dönüyordu: Evvelâ silâhsızlan- ma, sonra kontrol!.. Dulles'a avdet e gariptir ki, Sovyetler, nükleer denemeleri ..durdurma umumi silâhsı zlanma müzake Foster Dulles'ın o idd miş oluyorlar. Gerçekten, o zaman- lar Sovyet Rusya evvelâ nükleer de- Fakat sonradan, u- mumi efkârın tazyiki altında Ameri- kanın nükleer denemeleri durdurma konuşmalarına katıldığı ve bunu ya- parken de, daha evvel oSovyetlerin alımış oldukları bir karara uyarak, denemeleri tek taraflı olarak dur- durduğu malümdur. Sovyetlerin bu bahiste bu kadar serbest, hattâ laubali denecek kadar ferah manevrada bulunmaları kendi- 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: