18 Aralık 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

18 Aralık 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CEMİYET Sami Küçükün evinde bir yemek... Yemekte bulunanların konuşma- larını tesadüfen duyanlar vr “Mü- zik dinledik. Şiirden bahsettik... Demek ark o normal ılara varildi, demek Me sonra çiçeklerin açması gibi, tatlı tatlı sohbet etme devrine giriliyor. Oh, oh!.. Geçenlerde Meclise bir yabancı ga- zeteci gitmiş. Müşahedelerini sor- muşlar: "— Ekseriyetin koridorlarda do- laşması garibime gitti" diye cevap vermiş... Sözlü soruların kabak tadı verdi- ğini kim kendisine anlatsın?.. İstanbul © milletvekillerinden Ugaz, Mecliste, fırıncılarla çok meşgul oluyor. Fırıncıları Meclis binasında dolaştırıyor. Fırıncıları Ticaret Ba- kanlığına götürüyor. Ekmeğin fiya- tının düşmesini kafiyen istemiyor!.. kes, bir milletvekilinin bir meseleyle bu kadar şümullü olarak meşgul olmasından son derece mem- ei bir ek: Ugazın, Yaşar Ke- çeci adında fırıncı bir ahbabı varmış ta!.. Şefik İnan günde üç paket cıgara içiyormuş. Bütçenin kabulünden sonra bırakacakmış. Gelecek bütçe- de de, kötü saydığı başka bir alış- Mehmet Baydur Kim haklı? AKİS, IS ARALIK 1961 kanlığını bırakacakmış. Ondan son- raki ac ise, aynı yolda, yürüye- cekm zn man, Bakan koltuğunu altın- dan birkaç sene oOkimse çekmesin!.. Bu gidişle bir da politikacıdan bir "Aziz"imiz olacak... Oladursun ama, "Ne de çok, kötü alışkanlığı varmış" diyen olmaz mı? A nadolu Klübünde süksesi olan bir kokteyl: Ferit Melen Kokteyli... Domates suyu, votka, limon... Bulu- şuna buluş değil ama. Sevsinler, Fe- rit Melen Kokteylini... Turhan Feyzioğlu, Kinyas Kartal aağadan kn ormuş: — Mu ak, enteresan adam... Fakat hakkındaki hükümler o kadar Biri çok iyi adam diyor, biri çok kötü, Biri çok müşfik diyor, biri zok zalim.. Biri fevkalâde diyor, biri korkunç.» Neye inanacağımı şırdım." sahibi olan kimseler çekişilir. o Acaba Feyzioğlu da kendi hakkında arka- dan verilen hükümleri biliyor mu?.. * Moda yaratıcısı Carven, bu sene Ankarada, Balin Otelinde bir de- file tertip etti. Süksesi pek olmadı, defilenin. . Belki hayranlık süksesi oldu ama, satış süksesi olmadı: Elbi- selerin vasati satış fiyatları 3500 li- raydı. Bir | sordu: A a gibi bir memur şeh- rinde, a Mi enmiş te bu fiyatlar- la gelm Başka bir gazeteci GeyAp verdi: — İki sene evveline!" Mehmed Baydur, ikinci izdivaçtan sonra karısı için -karısı memur- mMuŞ-, bir rapor almak istemiş, 25 seneyi doldurmadan emekliye ayrıla- bilsin diye!.. o Galiba bazı şartlarda meselâ hastalık, sakatlık gibi-, in- sanı zamanından evvel Ri a- yırıyorlar. Bayan Baydur heyet-i sıhhiyenin karşısına çıkmış ve çok sıhhatli ol- luğu görülmüş. Tabii, rapor alama- MIŞ. Acaba Baydura göre, bayan Bay- durun nesi var?.. Heyet-i sıhhiyeye Töre nesi yok? Kumkumoğlunun muhakemesi gö- rülüyordu. Hani, dört el ateş et- miş olan T.M.T.F. Başkanı Kumkum- oğlunun muhakemesi... Bir tabanca meselesi vardı. Tabancanın ehliyeti- Ferit Melen Kokteyl ni Başkana kim vermişti?., Nihayet ve nihayet İdareden bir kâğıt geldi: "Lüzumuna binaen verilmiş- tir." izumuna binaen!.. Vaktiyle bir cephe vardı: Vatan Cephesi... Onun bazı mensuplarına da “lüzumuna bi- naen" ehliyet verilmişti de. cabettiren vazifesi?.. Bu basın ataşelerinin ne getirilişi- ne, ne de götürülüşüne akıl erir yor. Bir tek lisan bilmiyen 70 lira asli maaşla tâyin ediliyor da, ona yardımcı tâyin edilen ve demir gibi üç lisan bilen kimse 35 lira asli ma- aşla gönderilmek isteniyor!.. En çok aday -basın ataşesi ada- yı-, Kıbrıs için... Sebep: Gerçi hiç lisan bilmiyenler gidiyor ama, kanuna göre basın ata- şesinin, gittiği yerin resmi lisanla- rından hiç olmazsa bir tanesini bil- mesi lâzım... Kıbrısta iki resmi dil var. Biri rumca, biri türkçe... Kız Tel Öğretmen Okulunun çok acaip bir âdeti var: Öğrenci- lere yemek veriliyor, fakat öğret- menlere, bedeli karşılığında bile ye- mek verilmiyor. Öğretmen hanımlar, çarşıdan pazardan uzakta bulunan okulda sandviçle iktifa ediyorlar, se- nelerdenberi... "Biri yer bizi bakar, kıyamet bundan kopar" derler ama, öğretmen hanımların kıyamet kopa- racağı yok. Sâdece mızıldanmakla yetiniyorlar... Bu acaip âdet neye dayanıyor a- caba?.. 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: