12 Şubat 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

12 Şubat 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Faat O gün, Cumhurbaşkanı An- kara Gazeteciler Cemiyetine yaptığı ziyaret Birasında bir sohbet mahiye tinde konuşulanlar "Çankaya Top- lantıları"nın bazı gazetelerdeki ma- nâlandırmalârdân uzak mana taşıdı- ğını ortaya koydu. Cemal Gürsel bu nun, bir Cumhurbaşkanıyla partiler liderlerinin son derece, tabii bir kar- şılaşmasından ibaret olduğunu açıkla dı, yoksa her hangi bir Yuvarlak Ma- sa Konferansının veya tebliğli, imza- lı, nutuklu törenlerin bahis konusu bulunmadığını belirtti. Gürsel, mem- leket meselelerini partilerin liderle- riyle görüşmeyi arzulamış, onları da vet etmişti. Beraberce oturulmuş men akabinde, tıpkı talihsiz -ve Ö- mürsüz- Yuvarlak Masa Konferansın- dan sonra olduğu gibi bazı parti li- lerlerinin birbirine girmesi, birbiri aleyhinde atıp tutmaya başlaması ve birbirinden adam transferine girişme si hiç hoş karşılanmamıştır. Tecrübe iyi netice vermediği halde buna de- vam edileceği ve gene bir takım ve- sikaların oOimzalanmasıyla (huzurun sağlanacağı yolunda bir inancın ge- ri geldiği endişeleri rahatsızlık ver- miştir. Böyle bir ihtimalin varit ol- " madığı, temasların normal "Cumhur- sevinilecek haberlerdir. Zaten, bugünkü rejimin bir hayır- Cumhurbaşkanı Gürsel Ankara Gazeteciler Cemiyetinde Jade-i konuşulmuştu. Cumhurbaşkanı, aynı mahiyetteki toplantıların gene yapı- lacağım tekrarladı. Bunlara oHükü- met temsilcilerinin katılmasının da fayda vereceğini bildirdi. . "Bunlar benim için o tabii vazifelerdir" dedi. Böylece, bir mesele aydınlığa kavuş- muş oldu Hakikaten, geçen hafta EN o toplantıya verilen m ahiyet -ki, top- lantının öyle bir manası olmadığı şimdi açıklanmıştır- siyasi (hayatta bir karışıklık yaratmamış değildir. Evvelâ, "Huzur Toplantısı" o lâfının ta kendisi bir ohuzursuzluk şüphesi uyandırmış ve etraf tedirgin olmuş- tur. Bundan başka, toplantının he- AKİS, 12 ŞUBAT 1962 ziyaret lı tarafı memleketin yüksek seviye- deki idarecileri arasında bilhassa Ce- lâl Bayatın tabiatının doğurduğu tahtaperdelerin yıkılmış olmasıdır. Şimdi Gürsel, İnönü, Gümüşpala, Bölükbaşı, Alican, Aksal (yanyana gelip konuşmakta, tartışmaktadırlar ve bu hepimize son derece tabii gel- mektedir. Bu tarz temasların mutla- ka resmi, tantanalı hava içinde yapıl man gerekmediği gittikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanının Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı kü- çük, sade açıklama bulutların dağıl- masına yardım etmiş ve her şeyin ta- bii mecrasında olduğu inancım tak- viye etmiştir. Mecranızın son sayılarında libe- ve sosyal ada: let mehumlarnın doğru ei sı için neşrettiğiniz başyazı ve çer- çeveli yazıların çek faydalı olduğu- na ve bu nevi neşriyata devam ede- ei yürekten inanmak iste- Çünkü bu mefhumların delâlet ettiği mânaları ve sınırlarını de- &il büyük kütleler, Avrupada dok- tora yapmış -sosyal ilim dallarında kimselerimiz dâhi bazen kavraya- mıyorlar. Avrupanın gelenekçi sosyalist partileri artık ihtihsal vasıtalarını tezatları etmek yolunu bırakmışlardır. Misal: Avusturya ve Alman Sosyalist Par- tileri. Avrupa ve İngilterenin libera- list partileri kontrolsuz bir libera- lizmi terketmişler, müterakki gelir vergisi, servet beyannameleri, pa- ra ve kredi müesseselerini ede ve milli gelirden az hisse alan kütleleri refaha O kavuş- turmak yolunu bulmuşlardır. Hem sosyalistler, hem libera- listler milli gelirin adalet dairesin- de dağılımı hususunda mutabıktır- lar. Bunun adına sosyal adalet den- mektedir. Terim, pratik mânası bakımından garbın malıdır. Ama bizde sosyal adalet tâbirini Sosyal müsavat veya komünizm diye an- layan az mı insan var? , Hudutsuz liberalist geçinenler vetlerinin de yükseleceği noktası- n1 Nüfus artışını yavaşlatmak (çok zordur. Halkın bir kısmım paraşüt- le teçhiz edip aya göndermek im- kânı da olmadığına göre, istihsali arttırmaktan, yani deha fazla ça- lışmak, daha az yemekten başka çâre yok. Daha fazla tasarruf, daha fazla yatırım meselesi de AKİS'in bütün güzel yazılarına rağmen hiç bir ge- ri kalmış memlekette demokrasiyle hallolmuyor. Kısa zaman içinde demek istiyoruz. Bu meseleyi Türkiye çözebilir- se muhakkak ki tarihi bir hâdise olacaktır. Kamaran Kadıoğlu - Freiburg 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: