6 Ağustos 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

6 Ağustos 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kararına rağmen verilmeyeceği ifade edildi. Avukat bir kere daha Ticaret toda, Danıştayın kararının kesinliğin- den bahsediliyor ve 24 saat zarfında ilâmın tanınması suretiyle icraya te- vessül edilmedi isteniyordu. Noterlik vasıtasıyla lr protestoya da bir cevap alına Şimdi kai Uras ve firması, Türkiyede adaletin keskin kılıcına hu- kuk müşavirlerine de boyun eğdire- cek mercii aramaktadırlar. Asayiş Acı gerçekler Vakit gece yarısını biraz geçmiştir. Van gölünün yakamozlanan Ssula- rı, civarı garip bir havaya bürümüş- tür. Gölün kenarındaki şipşirin ka- sabada çıt çıkmamaktadır. Duyulan sâdece sert postal sesleri ve asker- ce emirlerdir. Tatvan kasabasını sa- ran bu sessizliğin bir özelliği vardır. Bu adeta korkunun sesidir. Kasaba- nın sırtını dayadığı sık ağaçlı tepe- nin gölgelediği kıyıda sağa sola ko- şanlar,- üçer beşer kişilik gruplar ha- linde dağılanlar, açılıp kapanmasının çıkardığı oma- deni sesler.. O gece Tatvan ilçesinin sessizliğini sâdece bunlar bozmakta- ır. Bütün bunların devam ettiği ge- ce, iri bir dişbudak ağacının altında yan gelmiş beş - altı jandarma eri kendilerine doğru gelen jipin motör sesini duyup toparlanmağa çalıştılar. Ama gelenler toparlanmalarına mey- dan vermedi.. Jandarma erleri kor- kuyla ayaklandılar. Gelenler üç ki- şiydi. Genç, bıyıklı olanı, henüz otur- duğu yerden kalkmağa fırsat obula- mıyanına sordu: "— oturuyorsunuz?. Arama- Ne ya karışsanıza.. nekliyorsunuz?" Jandarmalar, sabahleyin gördük- leri genç adamı tanıdılar. Gelen İ- çişleri bakanı Kurutluoğluyla, Milli- yet Gazetesinin geziyi takip için gön- derdiği muhabiri Orhan Tokatlıydı. Halâ toparlanıp kalkamamış olanı, gazeteciye doğru ayağını uzattı. Pos- talının altı delinmiş, parçalanmak ü- zereydi. Ayakkabının azından bin ki- lometrelik bir mesafeyi katetmiş ol- Burada neden pi- duğu belliydi. Ayağını Wi müddet gazlesiye gösterdi, sonra ununla mı, eşkiya takibine gikayım beyim? Bunlarla mı sava- şayım?" dedi. Genç gazeteci ve arkadaşları baş- larını önlerine eğdiler, geldikleri gibi AKİS, 6 AĞUSTOS 1962 çekip gittiler. gün, İçişleri a Kurutlu- oğlu. Bitlisten Vana mek üzere Tatvana -Allahtan o vü seçmişti- uğradığı sıralarda Tatvana 8 kilo- metre mesafede 10 saki bir kamyon dizisini soyup soğana çevirdi. İçişleri Bakanını Tatvan doğrusu son derece iyi istikbâl ediyordu. İşin güzel tara- fı, Bakan Vana giderken diğer yolu takip etseydi, eşkiya hiç gözünün ya- şına bakmadan kırmızı plâkalı oto- m durduracak ve Kurutluoğlu- nu soyup soğana çevirecekti. Üstelik şalülezin belki de bu soygunu, nz ye kadar yaptıkları en ünlü ve en kârlı soygunları olacaktı. Bir başka hikâye Sıcak beyinleri sulandıracak kadar fecidir. Siirt dağlarının taçsız kra- Sahir Kurutluoğlu Postu o bırakıyordu lı Koçero, ünü kendisine yaklaşan bir başka şaki Davudo ve birkaç arkada- şı irice bir taşın arkasında sıcakla başetmeğe çalışmaktadırlar. Koçero kendisine getirilecek yeni bir tüfek ve mermileri almak üzere buraya gel- miştir. Senelerdir dağlarda dolaşan, halkın dilinde büyük ünü olan, Siirt ve civarında koca koca jandarma müf- rezeleriyle keklikle oynar gibi oyna- yan Koçeronun tüfeği bir hayli eski- dir. Ünlü şaki bunu değiştirmek için randevusuna gelmiştir. Bu sırada Ko- çeroyu izliyen jandarmaya bir ihbar yapılır. İhbarı yapan 15 - 20 kişilik bir müfrezeyle birlikte Koçeronun bu- lunduğu mevkie götürülür. Şimdi jan- darmalar ve eşkiya karşıkarşıyadır Jandarma eşkıyayı sarmayı odüşün- YURTTA OLUP BİTENLER mez. Karşısında mevzie girer ve kar- şıdan başlayan ateşe mukabele oe- der Bu sırada Koçero Davudoyu feda etmiş, daha doğrusu Davudo ustasının kendisini kurtaracağından emin oldu- gu için jandarmayla karşılıklı mer- mileşmeğe başlamıştır. Arkası (o açık olan Koçero tilki sessizliğiyle savuş- muş, jandarma bir müddet sonra tes- lim olan Davudoyu alıp alâyı vâla ile Siirte getirmiştir. o Getirmiştir a- ma Siirt yerlisi dudağında bir tebes- süm: "— Hıh.. Koçero, Davudoyu bura- da komaz.. Kaçırır yakında.." de- mektedir. Koçeroya gelince, kimbi- lir hangi dağın hangi yönünde veya kendisine yataklık yapan köylerden hangisindedir. avudo, halen Sürt dir. Koçero kendisini tır. Ama halkın dilinde Davudonun bir gece sırra kadem basacağı des- tandır Bu hikâyenin büyük bir kısmı şişi- rilmiş, mübalâğa edilmiş, pek çok kısmı uydurulmuş olabilir. Ama hiç değilse ee biri gerçektir . Bir üçüncüs Gi in gezisini oizleyen gazeteciler yer yer enteresan O- laylara ve konuşmalara şahit oldular. Etrafı teftiş ederken, Siirt valisi Nu- rettin Hazerin, acı acı içini çekerek gazetecilere söylediği söz basın men- suplarına durumu özetledi. Hazer: — Halkta geçim derdinden, ikti- sadi zorunluklardan suç işlemeye za- man ve mecal yok. İçlerinde suç işle- me isteği kalmamış. Yoksa dağa, kim çıksa, buralarda şakilik yapabilir..." dedi. Cezaevinde- Gene aynı teftiş sırasında bir jan- darma astsubayı (gazetecilere yana» yakıla dertlendi: — Vazife vazifedir. Koşalım, vu- ruşalım... Eşkiyayı takip edip göz aç- tırmıyalım.. Ama gelgelelim neyle? Sonra şurada bir kör kurşun beni a- lıp götürse karımı, memleketi olan Geyveye götürecek param yok.. Pa- ramız yok." Geride bıraktığımız haftanın ba- şında İçişleri Bakanı Sahir Kurutlu- oğlu, başkentten hareket ederek Do- guya doğru yola çıkarken bu ger- çeklerin hemen hiçbirinden haberdar değildi. Gerçi gelen resmi raporlar- dan, istihbarattan bazı şeyler bili- yor, Doğu illeri milletvekillerinin an- lattığı hikâyelerden birçok şeyi öğ- renmiş bulunuyordu. Ama bütün bun- ları yerinde görmesi, halkla temas ederek çıplak gerçeği öğrenmek is- teği ileride alınacak tedbirler bakı- mından kendisine büyük fayda temin etti. Bakan evvelâ Gaziantepe uğradı. 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: