29 Aralık 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

29 Aralık 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

JALE CANDAN OKUYUCULARIYLA KONUŞUYOR 1 meni “hârika çocuk” olduğuna inanıy: . Okula gitmeden oku” yup aki hesap yapmasını öğ” renât, Güzel sanatlara da büyük bir kabiliyet gösteriyor. Çok güzel re- sim yapıyor, duyduğu şarkıyı der hal kapıyor, fakat bütün zorlamamı" za Tağmen piyano dersini muntazam çalışmıyor. Piyano öğretmeni gene de memnun, gene de onu Üstün başa” rılı buluyor, Ama kendisini günlerce piyanonun başına oturtamıyoruz, İs- tidadının kaybolup gitmesinden kor- kuyoruz. Kabiliyet ile çalışmayı nasıl birleştirebileceğimizi bilemiyo- Tuz. Nilgünün annesi - İstanbul Şevgili okuyucum, sizi biraz hayal kırıklığına (o uğratırmsam kusura bakmayın. “Üstün kabiliyetli çocuk” la “hârika çocuk” arasındaki farkı bilmeniz şarttır, Hârika çocuk ken- dini, genel olarak tek ve belirli bir sahada, inkâr kabul etmiyecek şe- kilde, gösterir. Hârika çocuk, yüz yılda ancak bir - iki tane çıkar, Üs- tün kabiliyetli çocuklar ise daha faz- ladırlar. Meselâ Amerikada, 75 aile- de 1 tane “üstün kabiliyetli” çocuğun bulunduğu tespit edilmiştir. Genel o- larak, birçok memleketlerde her üç sımfa 1 üstün kabiliyetli oçocuğun düştüğü söylenir, Bu konuda yaptığı araştırmalarla tanınmış Dr. Willard Abraham, üs. tün kabiliyetli bir çocuğun her tipte olabileceğini, zengin - fakir, her tür- lü ekonomik şartları haiz ailede ye- tişebileceğini ve sınıfta daima çok parlak bir öğrenci olmasının şart ol- madığını söylüyor. Bu çocukların ba- zan da, kabiliyetlerini tatmin etme ortamı bulamamaktan mustarip ola- Tak sindikleri, kenara çekildikleri, hattâ basarısız öğrenci durumuna Ast#kleri görülmüstür. Fakat genel olarak. üstün kabiliyetli o çocukların Ham wiişterek vasıfları vardır: Bu tip cocuklar çahuk öğrenirler. Çoğu ezken viritmiş, erken konusmuş, okula git- meden harfleri sökmüş, rakamları ta- rımıstır, Bunu ailenin çabası le de- gil, ieten gelen bir dürtü ile kendi- leri başarmışlardır. Bu cocuklar çok soru sorar ve tatmin edici gercek cevaplar alamayınen öfke nöbetine tutulurlar, Herşeye karşı ilgileri faz: AKİS/4 la ve içtendir. Adeta öğrenme aşkına tutulmuş gibidirler, Bunlarda Xolek- siyon yapma merak; vardır, Neyi bi- riktirdikleri önemli değildir. Artist kartı da biriktirseler, taş veya bövek koleksiyonu da yapsalar, buna ken- dilerine göre bir çeşni verdikleri, de- ğişik bir tasnif şekli aradıkları görü- lür, Genellikle, çabuk gelişirler. Boy” ları, kiloları, omuz, gelişimi &üratlidir, Üstün kabiliyetli çocuklar güç oyunları severler, kendilerine gö- re bir kaide, bir sistem kurma mera- kı gösterirler, Kendi kendilerine oyun oynadıkları, konuştukları, kendi ken- dilerine mutlu olabildikleri görülür Küçükken, hayali oyunlar onları çe- ker, Çok yaratıcıdırlar. Oyunda ve çalışmada olduğu gibi, konuşurken ve yazarken, hattâ yeni bir daruma intibak ederken, kendilerine has bu- luşları vardır, Güzel sanatlara, mü- ziğe karşı kabiliyetleri fazladır. Fi- kirleri değişiktir. Sakacıdırlar, Ciddi meselelerin mizahi tarafını derhal görürler. Okulu severler ama, daima, her derste aynı başarıyı gösteremez, bazan iç sıkıntısına kapılır, umude: dilen neticeyi alamazlar. Okul faali- yetlerine katılırlar, Böyle çocuklarda zaman mefhumu fazladır, Küçük yaş- tan takvime, saate önem verirler, Kendi kendilerini tarafsızca tahlil e- debilir ve zaafları ile savaşabilirler, Kendilerinden büyük, herkes tarafın- dan çok sevilmeyen çocukları arka- daş olarak tercih ederler, Bu rocuk- lar iyi yönetilmezlerse, “çetin”, is- yankâr çocuklar olabilirler, Eğer bu özelliklerin yarısından fazlası çocuğunuzda mevcutsa, ona “üstün kabiliyetli” çocuk olarak ba” kabilirsiniz, Yoksa üzülmeyin, daha normai bir çocuğun daha kolay mut- Tu olduğu da bir perçektir. o İç senedir ayrı yaşıyorua. Kocam para, pul sahibi olunca tamamiy- le değişti, geceleri eve gelmez oldu. Yanında çalıştırdığı gençkızlaria ma* ceralara daldı, bunlarla tanıdıkların önünde gezmekten, dansetmekten, e lele dolaşmaktan çekinmedi. Önce kavga ettik, sonra sabretmeye çalış tım, yapamadım. Nihayet güç gün” lerimizdeki gibi, gene dikiş dikmeye koyuldum. Yalnız, bu sefer yardım etti, Güzel bir atelye açtım ve kısa zamanda işimle avunabilecek Kadar tutundum, Ben atelyede, o evde ya” şamaya başladık. Bir nevi huzura ka” vuştum, Şimdi ayrılmak istiyorum, fakat bir türlü razı olmuyor. Değiş- tiğini söylüyor ve ayrılmadan önce, bir kere daha beraber yaşamayı de- nememizi istiyor. Güvenemiyo'um, kısa zamanda aynı hayata döneceği” ne kaniim, Bir kere daha kendimi kaptırırsam, kurtulamam. Eski 15 tırapları oOyeniden yaşamak fik- ri bile bana, dayanılmz bir azap ves riyor, Nasıl hareket etmem gerekti- gini kestiremiyorum, Adresimi açık- lamazsanız memnun olurum, (Geride bıraktığınız ıstıraplarnı &'işün - memenizi ve geriye dönmemenizi tavsiye ederim. Para, pul sahibi ol- duktan sonra iyi bir aile reisj oldu- gunu ispat etme fırsatını kaçıran ve kötü bir imtihan veren eşinizin bu- gün, yeniden hayatınızı altüst etme- ye hakkı yoktur, kanısındayım. Dö- nemeci dönmüsşsünüz, önünüzdeki düz yoldan, korkusuzca yürüyün ve ha- yatta mutlu olma hakkınızı, akıllıca kullanın. o "Türküm, Karım ecnebidir. Beraber Türkiyeye geldik. Birkaç ay otur” du, intibak edemedi ve iki aylık ço- cuğumuzu da yanına alarak memle- ketine döndü. Şimdi orada yerleşti. İyi bir işi var, bana da bir iş bulduk- tan sonra beni dâvet ediyor. Memle- keti bırakamıyorum. Bir yandan ço cuğum var. Vazifemin nerede oldu” gunu bilemiyorum. T. A. Levend - İstanbul Siz de hayatınızı burada tanzim et- meye uğraşın, Yerleşin ve karını” za bir iş bulduktan sonTa, ki bunu kolaylıkla temin edebilirsiniz, ona mektup yazıp buraya dâvet edin. İlk intibaksızlığın, sizin nilenizle obera- ber oturmak zorunda kalısırızdan ile- ri geldiğine onu inandırın. Eğer gelir- 8e, ne âlâ! Yoksa, hayatımızı yeniden kendi memleketinizde kurarsınız, Ma- demki gitmeyi içiniz kaldırmıyor, o- rada kendinizi daima yr'nız. daima köksüz hissedeceksiniz demektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: