24 Temmuz 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

24 Temmuz 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER rikanların tesiri altında bulunduğunu görmemek imkânı yoktur. Millet olarak, emperyalist devrin kütlelerin itinayla beslenmektedir ve ar- tk her yerde bir mâna ifade etme- mektedir. Eğer Nasırın geniş ve kesif propaganda makinası işlemese arapla- rın Batı aleyhinde direneceklerini sanmak için çok saf olmak lâzımdır. Aksine, belki Nasırın elinden kurtarıl litikanın hasretini benliğinde duymak- tadır. Komünizmin ipliği (opazardadır ve ancak en aşırılar bunun methiyesini Dış Politika Yeni Üçler Kapaktaki ittifak Fikrin babası, doğrudan doğruya Pa- kistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han- dı. İçinde bulunduğumuz bu ayın baş- larında, Gürselin resmi davetlisi ola- rak Başkente gelen Eyüp Han, öteden beri batılılarla ortak olarak katıldığı çeşitli paktlardan hiç de memnun ol- madığım, bunun yanı sıra kendi ya- ğıyla kavrulma mecburiyeti ile haş- haşa bırakılanların asıl bir araya gelip birleşmeleri ve karşılıklı her konuda birbirlerine yardımcı olmaları gerek- tiğine inancım, bir Cumartesi akşa- mı, kalmakta olduğu Hariciye Köşkü- nün salonlarında yaptığı bir sohbet İran Şahı Yeşilköyde Sessiz yapmaktadırlar Buna mukabil Ba- tıya dost, fakat Batıya uşak olmayan bir bloka dünyanın ihtiyacı vardır. Ticaret, kültür, ulaştırma, maliye, ik- tisat.. Bunlar önemli sekielerdir. Ti kat paktlara ve bloklara kuvvet ve- ren siyasi cephedir. Meşhur Balkan Paktı, o cephesi rafa kaldırıldığı za- man nefesini vermiştir. Türkiye ile İ- ranın, çekingenliklerini bırakıp daha cesur vaziyet almaları, Pakistanın tav- siyelerine ve samimi arzularına daha fazla itibar göstermeleri tavsiyeye şa- yan gözükmektedir. Aksi halde, bugün başlayan mutlu devir bir spektaküler gösteri olmanın çok az ilerisine geçecektir ve dünyada fazla bir mâna ifade etmeyecektir. sedasız toplantısında açıklad Hariciye Köşkündeki bu gayri res- mi sohbet toplantısının gerçek amacı, türk aydınlan ve gazetecileriyle hem tanışmak ve hem de Türkiye ile Pa- kistanı yakından ilgilendiren ortak ko- nulan konuşup tartışmaktı. Eyüp Han, böylece misafir kaldığı Ankaraya bir başka yenilik de getirmiş oluyordu. Bu, hükümet edenin, problemleri kamu o- yu önünde açık açık tartışma ve ko- nuşma şekliydi. Eyüp Han ,bu arada uzun bir sü- redir ağzında ıslanmakta olan bakla yı da çıkardı. Herhangi bir protokole bağlı kalmadan bir çeşit bağımsızlık ve rahatlık içinde konuşmaya başla- dı ve iktisaden geri kalmış müslü- man milletlerin günümüzdeki dünya şartlarına bakarak artık mutlaka ses- lerini duyurma gereği üzerinde dur- du. Dünya, gerçi iki büyük bloka ay- rılmışta ama ,öteden beri bir üçüncü blok, tarafsızlar bloku da bu iki büyük blok arasında kendine eni konu bir yer edinmişti, İçinde yaşadığımız o yüzyıl, devleşmiş devletlerin yüzyılıydı, Ame- rika, Rusya, Çin ve Hindistan etraf- larım git gide büyüyen bir tesir; altı- na alıyorlardı. Meselâ bir Pakistan bu üç devle çepeçevre sarılmıştı. Her an bir tehlike ile karşı karşıya gelebilir- di. Türkiyenin olsun, İranın ve Afga- nistanın olsun bir Pakistandan farkı olmak istemiyorlarsa mutlaka birleş- mek ve ortak güçlerini bir araya ge- tirmek zorundaydılar Küçük, devlet- ler önce iktisadi ve kültürel yakınlaş- lardaki yakınlaşmalar, küçüklerin or- tak güçlerini hem daha çok arttıracak ve hem de öbür devletlere karşı onları hatırı sayılır bir dayanışmaya götü- recekti. En önemli bağ: Din Eyüp Han, bu çeşit küçük devletleri birbirine yaklaştırıp destek olma- da en önemli unsur olarak dini görü yordu; Müslüman milletler ve halklar, yüzyıllar boyunca yaptıkları gibi işi kaderciliğe ve Allaha havaleden bun- dan böyle artık vazgeçmeliydiler. Bu, korkulu ve sonunda iktisadi tehlikeler doğuran bir eğilimdi. Bu çeşit bir zih- niyet devrimi gelecek için bu müslü- man milletlere ve halklara istenen ve beklenen ilerlemenin birinci ve de- gişmez şarta olarak görünüyordu Batılı anlamda bir zihniyet ve tekniğin bir ülkede belirli ve sınırlı bir toplulukça benimsenmesi, gerçekte hiç bir önem taşımıyordu. Bu, denenmiş ve başa- rısızlığa uğramış bir yoldu. Üstelik ye- terli de değildi. Halbuki, islâm dini genel olarak akılcı davranış ve düşüncenin hiç bir zaman karşısında olmamıştı. £ Allah gözünde insanların eşitliği ve insanla- rın yeryüzündeki davranışlarının so- rumluluk payı islâm dininin ana il- keleri arasındaydı ve günümüz çağdaş adalet ve demokrasi ilkeleriyle çatış- maktan kesinlikle uzakta Eyüp Hanın üzerinde durduğu bir başka nokta da müslümanların kutsal kitabı Kur'anda belirtilen "müslüman- ların orta yolun yolcuları olduklarıy- dı ve Eyüp Han, ençok günümüzde tutulması gereken yol olarak, bunun tercih edilmesi şartını ileri sürüyordu. Küçük devletler, din faktörünün da yardımıyla her alanda birbirlerine yak

Bu sayıdan diğer sayfalar: