12 Haziran 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

12 Haziran 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO raşmaktan, bu büyük ve haşmetli problemlerle mücadele edecek zamanı ve kuvveti bulamamakta Gökçer, üstelik en uf ak muamele- lere kadar bütün yetkileri şahsında toplamak eğilimindedir. Başrejisörler ve diğer yetkili kademeler, le aşırı merkeziyetçiliği ile "gösterme- lik" hale getirilmişlerdir. Devlet Ti- yatrosu (Başrejisörü Mahir Canova bu konuda, bir AKİS'çiye şöyle demiş- tir: "— Kanun der ki, Devlet Tiyatro- su Umum Müdür tarafından İdare e- dilir. Kısımların başında Başrejisör bulunur. Ama uygulamada, Başrejisö- rün hiç birşeyden haberi olmaz; ne turneden, ne oynanacak oyundan, ne de rol dağıtımından!" Diğer yetkililer de Canovanın şi- tâyetini aynen tekrarlamaktadırlar. Doymuş olmak veya olmamak... Bu karışıklığın başlıca sorumlusu o- lan Cüneyt Gökçer, 1957 yılında, za manın İktidarı tarafından komünist isnadıyla Tiyatrodan uzaklaştırılan Muhsin Ertuğrulun yerine Genel Mü- dür olmuştur. Gökçer o tarihte, bu- ruk aktörlük gücü ve başarılı reji ça- ik gerçekten Muhsin Ertuğ- ruldan sonraki ikinci adam olarak oiteimekini Ancak, aradan nis- beten başarılı sayılabilecek bir-iki yıl geçince, Gökçerin, aktörlüğe, rejisör lüğe ve her türlü maddiyata doymuş ve küçük meselelerin üzerinde, ülkücü Muhsin Ertuğrula 180 derece zıt özel likleri olduğu ortaya çıkmış ve işler aksamaya başlamıştır. Aktörlüğe, reji- sörlüğe, gönül maceralarına ve para- ya doymamış olan Gökçer, bu kiye hareketlere girince, kırgınlıkl: ve Msi başgöstermiştir. Bundan son a Gokçe menfaatçi ve dalkavuk bir kliğin pençesine düşmesi zor ol- mamıştar. İşler bir kere böyle yürü- meye başlayınca da, Tiyatro idea- li" bir yanda kalmış ve Gökçerle kliği, sadece iktidarda katmanın çabasına düşmüşlerdir. .Gökçere rakip güçlü sanatçıların -Yıldız (Kenter, Müşfik Kenter, Yıldırım Önal, Saim Alpago- teker teker Tiyatrodan (ayrılmaları, basınla menfaate dayanan ve tenkit- ten susturmaya yönelen arka- sı za vol tesisi, oyunların seçimin- de bazı itik ölçülere yöneliş, bu çalışma üöslübunun normal sonuçları- Aynı şekilde, Ayten Kaçmazın bu derecede önem kazanması ve problem olması da, bir noktada, Gökçerin içine girdiği fasit dairenin sonucudur. Bu arada Bölge Tiyatroları Tasarısı 32 Mecliste uyuyakalmış, bir tiyatro yö- netmeliği o çıkarılmamış, hamleler ge- cikmiştir. Bu büyük aksaklıkların ve İnkirazın örtülmesi için tutulan yol ise kişisel yakınlıklar tesisi ile tenkit lerin uyutulmasının yanında, bilhasa Gökçeri öne çıkaran pahalı gösterilere gidilmesidir. Genel Müdür Gökçerin başarısızlığını, aktör ve rejisör Gök- çeri öne çıkararak kapatmak son yıl- larda çok kullanılan bir taktiktir. "Vanya Dayı" oyununun anlamsız is- tanbul seyahati, "Onikinci Gece" ve "Oidipus"la çıkılan Avrupa turneleri bu taktiğe örnek sayılabilir. Fakat, Con Ahmedin Devridaim Makinesi bir müddetten beri aksama- ğa başlamıştır. Devlet Tiyatrosu sah- nelerinde işitmeye (başlanan "yuh" sesleri, basına oakseden skandaller, Türk Tiyatrosunun yüzeye çıkan bü- yük problemleri, yönetici Gökçeri bu- naltırken, dayandıkları ağacın kuru- mağa yüztuttuğunu hisseden arka- daşları birer ikişer kendisini terket- meye başlamışlardır. . Gökçerin za- manında sivrilen Ziya Demirelin mu- halefete geçmesi, Şeref Gürsoyun kır- gınlığı ilgi çekici gelişmelerdir. Se- nelerce Gökçerin basınla münasebet- lerini, bu kliğe mahsus üslüpla düzen- leyen Gürsoya, Genel Müdürle arası- na karakedi girdikten hemen sonra "Buzlar Çözülmeden" adlı oyunda fi- güranlık seviyesindeki jandarma on- başısı rolü verilmiş ve şakacı Gürsoy, yankınlarına: "— Aklım başıma jandarma olun- ca geldi!" diye dert yanmıştır. Genel Müdürlük yatışı En yakınlarının bile kendisini ter- ketmesinden, isyan mahiyetindeki hareketlerden ve aleyhinde açılan şid- detli kampanyadan anlaşıldığına gö- re Cüneyt Gökçerin Genel Müdürlük devri kapanmak üzeredir. Yıllarca, Ti- yatroya alınacak çivi bordrolarını im- zalamaktan, politika ile becelleşmek- ten beyni bulanan -Son Vanya Dayı rolünde ilk defa olarak aldığı kötü kritikler bunu ortaya koymaktadır- Gökçer için. Gene Müdürlükten ay- rılmak herhalde faydalı olacaktır. Böylece Türk Tiyatrosu, en ön sırada gelen bir büyük kaabiliyetini yeniden kazanabilecektir. Ancak, yıllar süren bu tecrübeden sonra Gökçerin yerine yapılacak tayinde çok dikkatli olmak gerekir. Gelenin gideni aratmaması için hangi niteliklerin lazım olduğu artık anlaşılmıştır. Bugünlerde, Baş- kentte, özellikle AP'li politikacılar ile Tiyatrocular arasında temaslar ak- laşmış bulunmaktadır. Hatta, Milli E- gitim Bakanı Cihat Bilgehanın bir özel sohbette Genel Müdürlük için mühendis ve tiyatro yazarı Nazım Kur şunlunun isminden bahsettiği o bilin- mektedir. Ancak, çok efendi ve iyi bir insan olmanın dışındaki önemli özel- liği -ki AP'lilere sempatik gelen de budur -Teyvfik İlerinin eniştesi olmak- tan ileri geçmeyen Kurşunlunun bu kaynıyan kazanı idare edemiyeceği, he - le gerekli hamleleri yürütemiyecegi de aşikardır. Genel Müdürlük için Ah- met Evintan, Ziya Demirel, Muammer Esi ve Nihat Aybarsın da kulis faali- yetine geçtikleri ifade edilmektedir. Bu isimler tarafsız gözlere pek yeterli görünmemektedir. Türkiyede bu işin üstesinden gelecek otoritelerin olmadı- ğını düşünmek hatalıdır. Fakat bugün, çok şeye kırılmış olarak, köşelerine çe- kilmiş bulunan değerli birkaç ismin, günün İktidarına ne derece sevimli gö ründüğü bilindiğine göre, Devlet Ti- yatrosu probleminin halli ne yazık ki, kolay görünmemektedir. Bugünkü okuma yazma oranına göre Türkiye, tiyatro gibi köklü bir eğitim aracına bu kadar muhtaç ve türk halkı tiyatroya bu kadar "hazır" ken yakın gelecekte hamle ümit ede- memek çok acıdır. İran, Irak, Pakis- tan, hattâ Hindistan gibi ülkelerden, tiyatro varlığı bal an, en az yıl ilerde olduğumuz ve batı ülkelerine yakın bulunduğumuz bir devrede böy- le bir karanlığa dalmamızın bir sebebi, herhalde ilgililerin Gibbon'un şu meş- hur eserini okumamış olmalarıdır: “Roma imparatorluğunun inkirazı ve çöküşü..." AKİS, 12 HAZİRAN 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: