15 Ocak 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

15 Ocak 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT Gülbenkyan Orkideli Adam Bu hafta, meşhur Milyonerin hayatıyla ilgili yazı serimizin beşincisini veriyoruz. sındaki orkidesinden at ve av merakına, yemek zevkinden evlilik anlayışına her şeyi ilgi uyandıran, orijinal insan Gül- benkyanın özelliğini yapan hu- suslar, aşağıda, zevkle okuna- cak şekilde anlatılmıştır. Meşhur Gülbenkyanı gördüğümü kime söylesem, ilk sorduğu şey, "orkidesi var mıydı?" oluyor. Gül- nüz otuz yaşındayken, fransız hükü- meti, Fransanın petrol dâvasında gösterdiği liyakattan dolayı vermiş. 1920 senelerinde Kalust Gülbenk- yan çiçek yetiştirmeğe merak sar- mış. Dost olduğu bir çiçekçi ona çe- şit çeşit orkideler yollamağa başla- mış. Bütün ev halkı ve babasının ha- nım ahbapları donandıktan sonra bir tane de Nubara düşmüş. O gün bugün, Gülbenkyan ile orkide ayrıl- maz olmuşlar. İlk zamanlar bunu yadırgayan- lar çıkmış. Bir büyük av partisinde adamın biri gelip, "Yakanızdaki çi- çek de ne oluyor?" diye sormuş. Kır- mızı üniforması ile at sırtında pek Gülbenkyan, orkideleri önünde Çiçek, yemek ve av: benkyan ile orkide birbirinden bu kadar ayrılmayan iki mefhum. Ha- kikaten sabah-akşam, evde veya avda, hususi veya resmi toplantılar- da yakasına daima bir orkide takı- yor. Yerine ve saatine göre de çiçe- ğin rengi değişiyor. Bu şaşmaz kai- denin bir tek istisnası var. Fransız topraklarına ayak basar basmaz, is- ter Fransa Büyük Elçiliği, ister Air France uçağı, kıymetli orkide yerini Gülbenkyan için daha da kıymetli bir şeye bırakıyor: o Fransızların meşhur "Legion d'Honneur" roze- tine!.. Bu rozeti Gülbenkyana, he- İşte hayat! ihtişamlı duran Gülbenkyan, kema- li ciddiyetle, "Buna orkide derler" demiş. Adam ısrar etmiş: "Orkide ile ava çıkanı ilk defa görüyorum." Gülbenkyan bu lâfın altında da kal- mamış: "Ya, ava çıkan ermeniyi? Onu daha evvel görmüş müydünüz?" Evsahibimin yakasında mor renk- li, güzel bir orkide vardı. Ona çi- çeklerini kendisinin yetiştirip yetiş- tirmediğini sordum. "— Bir kısmı sayfiye evimizin bahçesinden geliyor" dedi ve izah etti: Orkide, bir sapta birçok to- murcuk taşıyan ve hepsi birden a- çan bir çiçekmiş. Onun için, yalnız kendi mahsulü ile her güne bir or- kide odayandırmak imkânsızmış. Babasına ilk orkideleri yollayan fir- ma, senelerdenberi onun çiçeklerini temin ediyormuş. Müşterileri nere- de olursa olsun, Fransada veya Moskovada, ona günügününe taze bir tomurcuk yetiştirmeyi bir şeref meselesi yapmışlar. At, puro, yemek Gülbenkyan her şeyin iyisini elde etmeğe alışmış. Daima elinin al- tında bulundurduğu puroları Küba- dan geliyor. Otuz senedenberi ayni firmayla iş yapıyormuş. Kendisi için büyük itina ile, hususi hazırlanan puroları bir sene bekletiliyor; son- ra sevkediliyormuş. Gülbenkyan da onları bir sene daha evde tuttuk- tan sonra afiyetle içiyor. Küba ihti- lâlinden sonra bu düzen birkaç hafta için bozulmuş. Fakat her iki tarafın gayretiyle hal çaresi bulun- muş. Şimdi Çekoslovakya o üzerin- den sipariş veriyor, parayı da Ka- nadadaki rus bankasına ödüyormuş. Gülbenkyan o nefis purolarından birini yakarken fotoğrafcımız dav- ranıp resmini çekmek istedi. Evsa- hibimiz: — Bani yım" ded Sonra bam döndü: "— Buna ne dersiniz? Tek Göz mü?" Tâbirin gayet yerinde olduğunu, fakat bizde de monokl dendiğini söyledim. Gülüştük. Gülbenkyan herşeyin iyisini te- min etmeğe taraftar. Fakat bunun her zaman bir para işi olduğunu ka- bul etmiyor. Meselâ meyva ve sebzeleri turfanda diye altın paha sına yemenin aleyhinde. Mahsulün tam mevsiminde lezzetli olacağına kani. Bütün konuşmalarından, Gül- benkyanın boğazına düşkün olduğu anlaşılıyor. Bazıları yaşamak için yer, bazıları da yemek için yaşar. Gülbenkyan ise zevk için yiyor. Bir yemek listesi hazırlarken duyduğu hazzı hiçbir şeyle mukayese etmi- yor. Onun nazarında yemek bir sa- nat işi. Bayan Gülbenkyan: "— Kocam müzikten, tiyatrodan hoşlanmıyor. Böyle yerlere mecbu- ren arkadaşlarımla gidiyorum. de- ya hemen, tasdik e üzikten anlamıyorum, güzel bir yemeği bütün konserlere tercih ederim Yalnız alaturka müzikten hoşla- nıyormuş. B.B.C. nadiren ala- turka parçalar çalınınca dinliyormuş. monoklümü de taka- severek 15 Ocak 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: