15 Ocak 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

15 Ocak 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA kada bir çöl var. 'Hayır, hayır! Kovboy, kızılderili filân olmıyacak. Bıktık artık! Bana bir başka çöl söyleyin. 'Afrika çölü olur mu?' 'Hayır, Afrika çölü deyince akla Ya- bancı Lejyonu gelir, o da kabak ta- dı verdi. Bir başka çöl söyleyin. 'Avustralya çölü?" Dedi ki: Avustral- ya çölünün yerlileri kim? 'Sanırım avustralyalılar. Bilmiyorum. Ne de- mek istediniz?' 'Canım, biliyorsu- nuz ya, yerliler işte...' 'Bilmiyorum. Galiba orangutanlar filan var". 'Zen- ci var mı?” Hemen anladım ki bu adamda iş yok, ama yine de cevap verdim: 'Evet, renkli ırktan kimse- ler var galiba." 'Öyleyse olmaz. Irk meseleleri olmıyacak. Bir başka çöl söyleyin." 'Çin olur mu?" 'Hayır, da- ha önce Sarı Esirler çevrildi ya.' 'Peki, Hindistan? 'Evet ama, bu film için tesbit edilen oyuncu kad- rosunda ingiliz yok. İngiliz olarak kimi kullanabiliriz ki? Sonra siya- si meselelere bulaşmış oluruz. Hin- Sü bir sürü dert çıkarır karşımı- “Artık sayacak başka çöl adı pek bilmiyordum, dedim ki: 'Peki, ya Türkiye? Türkiyede de çöl var.' 'Bak, bu ilgi çekici. Yerlileri kim? Bunun üzerine dedim ki: 'Bir daki- ka... Türkiyenin tarihini bilmiyo- rum. Yerlileri kimdir, söyliyemem.' 'Pekâlâ. Siz bize bir hikâye yazın da sonrasını düşünürüz Türkiyenin yerlileri kim? Brooks, hikâyenin gerisini şöyle anlatıyor: o "Coğrafya dergileri aldım, Türkiye üzerine bilgiler edin- dim, ilgimi çeken bir olaya rastla- ım: Birinci Dünya Savaşından son- ra türkler kadınları özgürlüğe ka- vuşturmayı, yeni âdetler getirmeyi, kadınları eğitmeyi, onları peçelerin- den kurtarmayı denemişler. Bu, Maria Montez'e iyi giden bir olaydı. Bu çeşit rollerde bir şeyler yapabi- lirdi. Bunun üzerine bir hikâye düzdüm ve yapımcıya gönderdim. İki gün sonra telefon çaldı: 'Be- nim söylediklerimi kulak ardına at- mışsınız.' 'Neden?' 'Nedeni var mı? Hani ya yerliler?" 'Yerliler mi? Tür- kiyede yerliler yok ki."'Ne demek is- tediğimi anlamıyorsunuz. Yani be- yazlara bürünmüş, at süren insan- lar demek istiyorum.' Dedim ki: "Türkiyede böyle bir şey yok.' 'Am- ma yaptınız ha!.. Dinleyin: Burada, AKİS Los Angeles'te bir türk konsolosu var. Ona danışalım Ertesi gün yakışıklı bir delikanlı geldi: Siyah bıyıklı, 30-35 yaşların- da bir genç. Yapımcı dedi ki: 'Bu film memleketiniz için büyük bir olay sayılacak.' Bütün yapımcılar hep böyle söyler. "Türkiye, üzerine bir film çevirmek İstiyoruz, VS., VS.; Bana söyler misiniz, Türkiyenin yerlileri kimdir?' 'Ne demek istedi- ginizi; anlamadım?" 'Canım, yerliler işte" "Türkiyenin yerlileri türkler- dir. 'Kimseyle herhangi bir mese- leniz yok mu yani?' 'Şu anda bazı meselelerimiz var." 'Kimlerle?' 'Eh, işte bir kabile var, kürt kabilesi, çölde ayaklanmaya benzer bir şey- ler çıkarıyorlar. 'Kürtler mi? Ol maz, imkânsız, müstehcen bir hikâ- ye olur bu.' Sonra bana döndü: 'Pekâlâ, ne yapacağımızı ben yeyim. Kuzey a çölünü ele ala- lım. Tamam mı a mesele filân olmasın. Orada yerliler var, değil mi? 'Evet, vardır. "İyi, ana bir şeyler yazın bakalım İşte Brooks, Hollywood'lu ya- pımcıları bu hikâyeyle tanıtmakta- ır. 15 Ocak 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: