11 Mart 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

11 Mart 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ettiğine göre bugün geldiğimiz noktada bütün şartları gözönünde tutarak davranışlarımızı â- yarlamamızda sayısız milli menfaat vardır. Kaş yapayım derken göz, hem de göre göre çıkarılı- yorsa tutumu hemen değiştirmek lâzımdır." Bu radyonun 1961 seçimlerini nasıl etki- lediğini Dn tahayyül edebilmek güçtür. Bu radyo 1961 .H.P.'sini -zira her şey sonda ona im mi. 1960'ın D.P.'si yapıp çıkı- yordu. Düşünmek lâzımdır ki bunun düğmesini, o yayın başladığında ben, iğrenerek kapatıyor- dum. Hadisenin tartışmasını o sıralarda, Yassıa- dadan dönerken vapurda yaptık. Bedii Faik "Yahu, sen çocuk musun? Sonra bu heriflerin hiç birini asmazlar.." diye direniyor ve yaptığı edebiyatı savunuyordu. Etrafımızda çok subay vardı ve bizi ilgiyle dinliyorlardı. Sonradan, o tartışmanın kendisinde ne kadar endişe uyan- dırdığını Mustafa Oktan dinlemişimdir. Musta- fa Ok "Bir çuval inciri berbat ediyordunuz" de- miştir. Zira konu asma-asılmaya ,gelince ben bunun da aleyhinde bulunmuş ve "adamlar"m niçin illâ asılmaları gerektiğini sormuştum. Za- ten o konuda fikrimi daha önce, gene bir baş- yazı olarak yazmıştım. Yazı ' "İdam kararı veri- lirse" başlığını taşıyordu ve 26 Haziran 1961'de yayınlandı. Dediğim, kelimesi kelimesine şuydu: "İdam kararı verilirse, bunun infazının mı, yoksa müebbet hapse veya sürgüne tahvi- linin mi milli menfaatlerimize en uygun tutum olacağı elbette o andaki şartlarla birinci dere- cede alâkalı bulunacaktır. Bugünden görülen, sadece bir kaç basit hakikattir. Evvelâ, Yassı- ada Divanı gibi âdilliği bizzat sanıklar tarafın- dan teslim edilmiş bir makamın ölüm cezasına lâyık bulacağı kimseler hakkındaki bu ceza- nın infazının memlekette kıl kıpırdatmayacağı bilinmelidir. Türkiyedeki kuvvet muvazenesi, bir ufak dalgalanmayı bile imkânsız kılacak mahiyettedir. Menderesin en hararetli tarafta- rı, üstadın kanatlı beyaz atlarla kurtarılacağı tezinin şampiyonudur. Yoksa kendisi tarafın- dan değil! Dost yabancı çevrelerin, bilhassa anglo- saksonların Kansız İhtilâlin kansız kalmasını istedikleri hiç kimsenin meçhulü değildir. Cen- tilmen İhtilâlin bu karakterindeki değişiklik, hele hâdiseden ondört, onbeş ay sonra vuku bulacağına göre, şüphesiz bizi sevimsiz kılacak ve aleyhimizde hava yaratacaktır. Ancak, mil- letlerarası münasebetlerin bugünkü durumun- da dostlukları ve düşmanlıkları bambaşka fak- törler ayarlamaktadır. Devletlerin hafızaları- nın beşerin hafızasından da çok nisyanla malül bulunduğu Milletlerarası Münasebetler Tarihi ile sabittir. Bu bakımdan ne içten, ne dıştan bir tazyik M.B.K.'nin kararına tesir kudretine sa- hiptir. Mesele, günü geldiğinde, sadece bizim, memleketin sağlam kuvvetlerinin kendi ara- mızda halledeceğimiz bir iç meselemiz olarak ele alınacak, değerlendirilecektir. İdam kararı verilirse bunların infazı, bazı kimselerin sandığının tamamen aksine, kısa va- dede hiç bir huzursuzluk yaratmayacaktır. Bi- lâkis, bazı azgınlıklar son bulacak, cüretkârlı- ğın sarhoşu haline gelen bir takım şirretler, sokak veya sütun külhanbeyleri süt dökmüş kediye döneceklerdir. Buna mukabil, memleke- tin politika hayatına tedavi kabul etmez bir huzursuzluk tohumu mutlaka ekilmiş olacak- tır. Kan dökmemenin, kan dökmeye nazaran bir çok fazilet taşıdığını inkâr nasıl mümkün ola- bilir? Memleketin uzun vadedeki menfaatleriy- le kısa vadedeki menfaatlerinin burada bir ça- tışma halinde okluğunu sezmemek imkânsızdır. Yaratılacak olan bir âdet, siyasi mücadelelerde yeni bir anane, değişik usuller olacaktır. Bir memlekette idam sehpalarının kurulması-yo- lunu açmak, bundan sonra Türkiyeyi hep de- mokratik idare altında yaşatmaya azimli oldu- gumuza göre müstakbel iktidarların, bilhassa birinci iktidarın işini kolaylaştırır mı, zorlaş- tırır mı? Bunlar, hep inceden inceye düşünül- mesi gereken hususlardır. Buna mukabil, verilecek bir idam kararı- nın infazı yoluna gidilmemesinin kısa vadede çok huzursuzluğa yol açmasını beklemek lâ- zımdır. Bir demagoji ve küstahlık, farfara, taf- rafuruşluk dalgasının İkinci Cumhuriyetimizin emekleme adımlarını kösteklemesini göze al- mak şarttır. D.P.'nin zaten ağır yükünün han- dikapı mevcutken, o vadide bir yeni huzursuz- luk kaldırılabilir mi? Elbette ki yeni iktidar bir başarılı iktidar olursa sular kısa zamanda du- rulur, cezalarını çeken düşükler milletin mer- hamet hislerini dâhi artık tahrik etmeksizin u- nutulup giderler ve her şey bitip sokağa salı- verildiklerinde hiç kimse dönüp te suratlarına tükürmez bile.. Görülüyor ki her şey, bugünden çok yarı- nın iktidarının başarı derecesine bağlı kalıyor. Öyle ölüler vardır ki dirilerden tehlikelidir. Öy- le de ölüler mevcuttur ki, son nefesleriyle bir- likte bir mesele olma hassaları da çıkıp gider. Bunlar bin yüzlü madalyonun bin cephesinden sadece bir kaçıdır. Asıl kabul edilmesi gereken husus, bu konuda bir kararın basite alınmama- sı, her şeyin inceden inceye hesaplanması lü- zumudur. Zira aradaki fark, kıl payıdır." Mustafa Ok konuşmamın kendisinde uyan- dırdığı endişeleri, bu hatırayı anarken şöyle anlatır: "— Konuşan sadece Akis başyazarı olsay- dı, gene neyse.. Tesiri bir belirli ölçüde kalırdı. 169

Bu sayıdan diğer sayfalar: