15 Nisan 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

15 Nisan 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tİ YA Almanya Münihte "Anna Boleyn" ara ve sanat özgürlüğü... İş- Pp te, alman tiyatrosunun iki ana desteği! Lüffi Ayın gezi izlenimlerinin sonuncusu o- lan aşağıdaki yazıda türk eği- tim ve sanat ilgililerini derin derin düşündürecek çok şey bulunmak tadır. Münihte ilk gittiğim temsil, Dev- let Operasında Oo gece verilen "Anna Boleyn" oldu. Gaetano Doni- zetti'nin, konusunu İngiltere tari- hinden aldığı bu opera, Kral VILI. Henry'nin -canına ydığı- ikinci Tanimi hazin hikâyesini canlan- dırmaktadır ve Batı sahnelerinde u- zun zaman ihmal edildikten sonra, 1965'de Giyndebourne Festivalinde Leylâ Gencer tarafından başarıya ulaştırılalıberi, sık sık oynanır ol- muştur. Heinrich Bender'in orkest- ra yönetiminde, Hans Hartelb'in rejisi ve Ekkehard Grübler'in dekor ve kostümleriyle, o azametli sahne- de, çok ihtişamlı bir "Anna Boleyn" gördük. Almanlar operayı müzikal bir dram olarak oynamıya, vokal icranın yanısıra dramatik icraya, ay- nı derecede, önem vermeğe itina e- diyorlar, çok daha etkili sonuçlar da alıyorlar. Gördüğüm temsilde, e- sere adını veren “Anna'yı Annelie Waas, VILI. Henry'yi Kieth Engen, Jeanne Seymour'u Dagmaar Naaf, Lord Perey'yi de Prag Devlet Ope- rasından misafir sanatçı Heinrich Capek oynuyorlardı. Sonuncusu gi- bi, topluluğun içinde ek uluslar- dan belki birkaç sanatçı daha var. mışlar, bir kal ve dramatik ifade bakımından elde ettikleri müzikalite temsilin en başarılı yönüydü. Goethe ve lonesco Münihin çok canlı bir tiyatro ha- yatı da var. Bu canlılığı yaratan 12'den fazla tiyatro- dünyaca tanınmış Bavyera Devlet Tiyatrosu "Resi- denztheater" geliyor. Şimdi Helmut Heinrichs'in yönettiği bu tiyatroda, alman klâsiklerinin yanısıra, Clau- del'in "Le Soulier de Satin"i, Mar guerite Duras'nın "Bütün gün ağaç- lardaki gibi, modern oyunlar da sahneye konuluyor. Nitekim, ertesi akşam, en klâsik alman oyunların- 15 Nisan 1967 TRO dan biriyle çağımızın en modern fransız oyunlarından birini, ayni sahnede, birbiri ardından seyret- tim: Goethe'nin "Suç Ortakları" -"Die Mietschuldigen"- ile lonesco'- nun "Saldalyeler"ini. Belli ki Rei- denztheater'in uyanık intendant'ı, alman seyircisine, yeni tiyatro a- kımlarını, bu akımların en başarılı örneklerini tanıtmanın gerekliliğine inanmış. Bu konuda cesaretli bir denemeye de girişmiş: eskiyle yeni- yi yanyana sunmak, dünün tiyatro- suyla bugünün tiyatrosu arasındaki farkları, aynı temsil gecesinde, gör- mek ve bir kıyaslama yapmak fir- satını seyirciye vermek... Bu kıyaslama, şüphesiz, her za- man çağdaş tiyatronun lehinde ol- muyor. Alman seyircisi, genellikle, geleneksel tiyatroya bağlı. Bunu, o gece benimle beraber temsili sey- reden, genç hanım mihmandarımın "Sandalyeler" karşısındaki tepkisin- den açıkça anlıyordum. Goethe'nin, okul çağındanberi kimbilir kaç defa gördüğü, o tatlı komedisinin yanısı- ra böyle "saçma" bir oyuna nasıl yer verilebildiğine şaşıyordu! Ama, asıl mesleği oOkimyacılık «an zarif mihmandarımın gösterdiği tepkiye ben hiç şaşmadım. Tiyatroya özel bir merakı olmadığı gibi, yeni akım- larla, yeni yazarlarla hiç ilgilenme- mişti, Kendisine, lonesco'nun tiyat- rosunu, bu trajik farsla yaptığı "ka- ra mizah"ı ve duyurmak istediği beşeri dramı anlatınca biraz yumu- adı. Goethe'nin "Suç Ortakları"nda Sophie'yi oynayan Elisabeth Ortn ile Alceste'i oynayan Martin Ben- rath, "Sandalyeler"de yaşlı kadın» la yaşlı erkeği oynuyorlar. Birinci- si, Viyanadaki Burg Tiyatrosunun ünlü yıldızlarından Paula Wesseley'- in büyük kızı olan bu iki genç sa- natçı her bakımdan biribirine zıt, bu rollerde -iki eserde de etzau'un yönetiminde- büyük usta- lık gösteriyorlar. Residenztheater'in geniş sahnesi de, mükemmel dekor, ışık imkânlarıyla, her iki oyuna, uy mmerspiele"de avant-garde Münihin Şehir Tiyatrosu Kammer- spiele, bütün Almanyada, çağı- mızın en önemli sorunlarını işleyen fikir eserlerini oynamakla, bu eser- rejilerle sahnesine nutma- mak gerekir ki Hans Schweikart, İ- kinci Dünya Savaşından sonra, tam onyedi yıl bu tiyatronun intendant'- lığınıyapmış, Dürrenmatt'ın ilk e- serlerini dünyaya oradan tanıtmış, alman seyircisine fransız ve anglo- sakson tiyatrosunun en yeni örnek- bu tiyatroyu savaş sonrası Almanyasının en ileri sevi- yeli avant-garde tiyatrosu haline getirmiştir. Şimdi August Everding'in yöne- timinde çalışan oKammerspiele'nin bir. de küçük sahnesi, Werkraumt- heater'i var. Burada, son haftalarla Münihteki Residenztheater'de "Suç Ortakları" Kuşaktan kuşağa aktarılan Goethe

Bu sayıdan diğer sayfalar: