30 Haziran 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

30 Haziran 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeni üsul Ziraat tedrisatı değiştirilecek Memurdan ziyade müstahsil yetiştirmesine çalışılacak Ankarada ziraat enstitüsü tesis edildikten sonra Halkalı, Bursa, Adana, İzmir ziraat liselerinin ders programlarında bazı tadilât yapıl- mış, şimdiye kadar yalnız memur yetiştiren bu müesseselerin ameli ziraatçi yetiştirmesi için tedbirler alınmıştı. Ziraat vekâleti, bu mekteplerin ders programlarında daha cezri ve esaslı tadilât yapmak üzu- munu hissetmiştir. Yeni programda ziraat mesle- ginin inkişafı için maksada daha uyğun esaslar tesbit edilecek ve mezünlerin memur olmaktan ziya- de müstahsil olmaları temin edile- cektir. Vekâlet tarafından bu hususta bu (o mekteplerin muallimlerinin fikirleri sorulmuş, ve kendilerin- den birer rapor istenmiştir. Bu raporlar geldikten sonra vekâlet yeni ders programını (o tanzım edecek ve bu seneden itibaren bunun tatbikine başlanacaktır. Ispanyollar bizden yumurta alacak Gireson 29 — Ispanyanın bir çok şekirlerinden ve . bilhassa Barcelondan bir çok tüccarlar şeh- rimizden külliyetli mıkdarda yu- murta satın almak istemekte- dirler. Tarla kavgası Akhisarın bir köyünde iki kişi öldü Akhisar 28 ( Hususi) — Kızıl damlar köyünde feci bir cinayet olmuştur. Bu köyden Süleyman ile komşusu Fatma arasında öte- denberi bir tarla kavğası varmış. Süleyman, Fatmanın bu tarlaya buğday ekmesine kızmış ve geçen gün Fatmanın önüne çıkarak kısa bir münazaadan sonra çiftesile kadını öldürmüştür. Bu sırada bir kaç yüz metro uzak- ta bulunan Fatmanın oğlu Ahmet, hadiseyi görünce tüfeğini çevire- rek Süleymanı ayaklarından yara- lamış ve annesinin başına koş- muştur. Buradaki feci manzara karşısın- da kendisini kaybederek Süley- manın üzerine koşmuş “ Anamı öldürdün, katill.. Sende yaşamal,, diyerek tüfeğin dipçiğile yaralının başına vurmuş ve Süleymanı öl- dürmüştür, Ahmet tevfik edilmiştir. Acaba deli mi? Bir köylü zevcesini bıçakla öldürdü Bandırma, 26 — Bandırmanın Şevketiye nahiyesine merbut Bal- ağaç köyünde müthiş bir cinayet olmuştur. Hüseyin onamında bir adam çoktan beri geçimsiz oldukları ka- rısını evde yalnız oldukları bir za- manda bıçakla öldürmştür. Hüseynin cinnet alâilmi gösterdiği söylen- mektedir. Karısı Feride hanım üç yerinden yara almış ve derhal ölmüştür. Katil yakalanmıştır. Italyanın nüfusu Roma 28 (A.A.) Istatistik mer- kez enstitüsü tarafından tanzim edilmiş olan istatistiklerden anla- şıldığına göre Italya Krallığının nüfusu 31 mayıs 1932 tarihinde 42,112,000 kişiye baliğ bulun- makta idi. GÜNÜN HABERLERİ İzmir vilâyeti Altı aylık faaliyet raporunu hazırlıyor Izmir, 28 — Vilâyetin son altı aylık umumi ahvali hakkında dahiliye vekâletine gönderilecek olan rapor vilâyetçe hazırlanmağa başlanmıştır. (Baytar (omüdürlü- günce hazırlanan rapora göre son altı ay zarfında vilâyet dahilinde ruamdan bir beygir itlâf edilmiş, 7 köyde koyunlarda çiçek has- talığı çıkmış, 3500 koyuna vaki çiçek aşısı yapılarak hastalığın önüne geçilmiş, üç köyde keçi- lerde uyuz, bir köyde şarbon çık- mış ve son aylar zarfında ziraat vekâletinin etlik laboratuvarında istihsal edilen aşılardan getirtilerek 2325 hayvan aşılanmıştır. Raporda dört hafta devam eden at koşuları hakkında da malümat verilmiş ve 8755 lira ikramiye dağıtıldığı zikredilmiştir. Sıcaklara karşı Amerikada darülfünun talebe- sinin hususi bir kıyafeti vardır. Şikago darülfünun talebesi son günlerde şidetli sıcaklar hüküm sürdüğünü nazarı dikkate alarak bu kıyafeti sıcaklara uyabilecek bir şekle sokmuşlardır. Yani mayo üzerine ince bir cüppe giyiyorlar. Resmimizde bu kıyafet görülüyor. İşsizlik Mesai kaleminin mühim bir istatistiği Cenevre, 29 (A.A.) — Beynel- milel mesai bürosunun istatistik- leri Fenlandiya ve Lehistan müs- tesna olmak üzere dünyanın ber tarafında işsizliğin vahim bir şekil almakta olduğunu göster- mektedir. Istatistiklerin rakkamları mem- leketler arasında mukayese icra- sına yarıyacak mahiyette değildir, zira muhtelif memleketlerde ista- tistiklerin tanzimine ait üsuller arasında fark vardır. Ancak bunlar: geçen seneki ayni devir- lerle mukayese etmek imkâni mevcuttur. Almanyada 1931 temmuzda 4,211,000 işsiz varken 1932 tem- muzunda bu miktar 5,675,307'e çıkmıştır. İngiltereJle gene ayni devre için 2,577,216 işsize (mukabil 2,821,840 işsiz vardır. Fransada o51000e mukabil 315.502; Italyada 700.000 e mu- kabil 1.032.745; Çekoslovakyada 94.000 e mukabil 482.000; her sene ilkbaharda işler biraz artar ve işsizler miktarında tenakus görülürdü, bu sene bu mevsimin hiçbir tesiri hissedilmemiştir. Bir mülâkat Yeni Italyanın umdeleri M. Mussolininin şayanı dikkat beyanatı Paris, 29 ( A.A, ) — Exelsior gazetesi muharrirlerinden biri, M. Mussolini ile görüşmüştür. Gazeteci, yeni Italyanın bariz hututu ne olacağı Sualini irat etmiştir. Duçe, tereddüde kapıl- maksızın cevap vermiş ve say- mıştır: Vatanperverlik, mesuliyet hissi ve şecaat. Fikri takibi de inkişaf ettirmeğe çalışacağız. Italyanlara az konuşmalarını da öğreteceğiz. M. Mussolini, bundan sonra Romanın tarihini çizerek şöyle demiştir : Biz sizin yalnız üçüncü Napol- yonunuza değil, büyük Napolyo- nunuza da minnettarız. Çünkü Italyada aşkeri hizmeti o tesis etmiştir. Millet, iki asırdanberi değişme- mişti. Sizin imperatorunuz, kendi maksatları uğrunda istihtam ede- rek onlara silâh istimal etmelerini öğretmiş ve onları ta Rusyaya kadar götürmüştür. M. Mussolini netice olarak de- miştir ki: Büyük harp, büyük bir milletin ortaya çıkmasını tacil etmiştir. Bugün biz, İtalyayı tevessüe haklı görüyoruz. Fakat bu, tevsi arazi değil, harsi, iktisadi bir tevessüdür. Italyanın arkasında Faşist fır- kası vardır. Faşisme hizmet edile- bilir,* fakat faşism alet ittihaz edilemez. Anason Bu sene fazla anason ekiliyor Çeşme, 29 — Bu mıntakada hararetli bir anason faaliyeti vardır. Çeşmenin istihsal ettiği anaso- nun emsali yalnız Ispanya da yetişir. Çeşmenin geçen seneye kadar en kuvvetli maişet kaynağı tütündü, tütünlerin 10 kuruşa kadar düş- mesi üzerine bu sene cifçiler bütün kuvvetini anasona vererek 1900 dönüm kadar anason dik- mişlerdir. Son günlerde, lekenderiye, Mısır ve sair ecnebi memleketlerden buradaki o alâkadarlara gelen bir çok mektuplarda, bu sene çeşme anasonlarından bir miktarının lâakal 100-120 kuruştan satın alınacağı bildirilmektedir. Kanserin sebebi Kabahat fena yapılan evlerde imiş Berlin 28 (A. A.) — Stetin'de doktor Hager tarafından yapılmış olan tecrübeler, kanserin su mec- ralarının geçmekte olduğu arazi üzerinde inşa edilmiş olan mes- kenlerde hüküm sürmekte oldu- ğunu göstermiştir. Bu keşfiyattan dolayı heyecana gelen Alman hükümet memurları, mtüahassıslardan mürekkep bir komite ihdas etmişlerdir. Bu ko- mite “Kanserli evleri, meydana çıkarmak ve sakinlerini bu has- talığa karşi himaye etmekle meş- gul olacaktır. Daha şimdiden muzır inşaata karşı mücadeleye mahsus bir cihazın keşfedilmiş olduğu söy- lenmekte ve hattâ bu cihazın insanları damlaya ve romatizmaya karşı da himaye etmekte olduğu hususunun teminine kadar ileri gidilmektedir. AKŞAM'ımtefrikası: No: 157 ZINDAN HATIRALARI Ea Ag SARE Zİ A AK ALAZ” 7) Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharriri : * — Eeee... Ben gidiyorum, de- mişti, Arkadaşaları, sordular : —.. (Nasıl anlaşabiliyor mu- sunuz ), dedi. oGülüştüler, ve Ahmet Rıza bey Klemansoyu ziyarete gitti. Kendi tabiri veçhile Klemanso ile en uzun süren bu mülâkatı hakkında, Ahmet Rıza bey yazdığı fransızca bir mektupta şöyle an- latıyor : “... Klemanso pek haklı olarak birleşip anlaşamamamızı muaheze ve tenkit ediyor. Bu defa, hattâ biraz da kızgın ve hırçın ve o nispette müteessir görünüyordu. Belki de başka bir şeye kızmıştı. Fakat herhalde hıncını benden alıyordu. Üç sâatten çok fazla bir zaman hep bizim işlerimizden bahsettik. Bu sırada bana: — Sizin meşhur dost ve mu- hibbiniz ( Vamberi) nin bir çok sene evvel yazmış olduğu bir makaleyi hatırlıyorum. O maka- lesinde Vamberi sizden evvelki, yani birinci Jön Türklerden bahsediyor ve “Bana bunları Hürriyet gazetesirin (malümdur ki (Hürriyet) gazetesini Londrada Namık Kemal ve arkadaşları çıkarırlardı. ) muharrirleri o diye takdim ettiler. Fakat bu hürriyeti ümitçe zaif buldum. Bunlarla bir çok konuştum. Bunlar iddia edi- yorlardı ki inkılâpçılardırlar, fakat öyle sakin ve durgun, uslu inkı- lâpçılar ki, ben onları cumhuriyet istiyen bazı Almanlara benzettim, hani öyle bir cumhuriyet ki ba- şında gene bir grandük bulunsun!,, Vamberi bunu kaç sene evvel yazmıştır, tarihi şu anda aklıma gelmiyor. Fakat jön türklerle alâkadar olduğum için bu sözleri dikkatle okumuştum, hâlâ da ka- fızamdadır. Sizden evvelkiler için söylenen bu sözler, sizin için de söylenemez mi? Klamanso burada bir lâhza durdu ve hiç yüzüme bakmadan devam etti: — Amma İsiz diyeceksiniz ki.: Hayır, hayır siz demeyiniz, ben söyleyeyim, sizin için ne istedi- ginizi bilmiyorsunuz, denemez. Fakat bundan farkı olmayan birş ey denebilir ki, o da şudur: Siz, istediğinize gidecek yolu bulamıyorsunuz! Bir vatan davası önünde her şey susar! Ahmet Rıza bey mektubunu şöyle bitiriyordu: “... Klemansoya bu hususta lâ- zımgelen izahatı uzun uzadıya, bir daha verdim. Fakat o bir türlü kani olmayordu. Nihayet yumruklarını sıkarak ve masayı yumruklayarak, adetâ bağırdı: — Rıza bey, Rıza bey, bir va- tan davası mevzuubahs olduğu zaman bütün diğer endişeler, şu, bu düşünceler, hırslar emeller, hisler yok olurlar, olmalıdırlar... Ben başka türlü (düşünmesini bilemem. — Iyi amma, dedim, Fransada da buna benzer ihtilâflar, hattâ daha şeditleri olmadı mı, hâlâ da olmayor mu? nereye? diye — Fransa kurtarılmış bir vatan- dır. Eger ben her hangi bir (Lui ) nin istibdat ve zulmü altında inleyen zincire vurulmuş bir Fran- sayı kurtarmak için onun hudutları haricinde bir mücadeleye girişmiş olsaydım, o zincirleri) koparmağa uzatacak pençemi, evvelâ aynı mü- cadeleye atılmış vatandaşlarımın sıcak ve samimi ellerini sıkarak, ısıtır ve ancak o hararet ve aşkla düşmanın gırtlağına atılırdım... Siz işte bunu yapamıyorsunuz.. Ve daha yapamazsanız, bilmiyo- rum, nasıl muvaffak olabilecek siniz?,, Klemansoya uzun uzadıya an- lattığım sebepleri tekrar izaha kalkmak mânasız olacaktı. O, bunların hiç birini kabul etmiyor, “bir vatan davası mevzuu bahsol- duğu zaman bütün bunlar yok olurlar,, diyordn. Suçlu bir çocuk gibi sustum, o da susmuştu, biraz sonra gene söze başladı: Bir (Tolstoy) kadar kuvvetli olsanız da... — Siz, dedi, (Tolstoy) un aziz kardeşim hitabile çara gönderdiği meşhur mektubu hatırlar mısınız? Ben bu mektubu okuduğum zaman bilemezsiniz ne kadar müteessir oldum, muhakkak ki bizzat Tols- toy okadar mütehassistim, bu tesirle tekrar tekrar okudum. “,, Bu mektubumu bir imparator- dan ziyade bir insana, bir kar- deşe yazıyorum. Bundan başka yakın bir ölüme muntazırım, sözlerim öbür dünyadan geliyor addolunabilir, (o fakat (o faaliyeti hazıranız hakkında fikrimi beyan etmeden ölmek istemedim, de- dikten sonra, çar idaresinin bütün (o fenalıklarinı (o sayıyor, “mümkün olsa da katarınızın geçeceği yerlere dizilen asker- lerin arkasındaki köylüleri bir din- leyebilseniz, bunları, civar köylü- lerden zorla getirilerek yağmur ve soğuk altında aç ve çıplak bazan günlerle katarınızın vuru- duna intizar ettirilen bu biçareleri bir dinleyebilseniz, işte o vakit milletin hakiki sesini duymuş olur- dunuz..,, Diyor ve (cebir ve şid- detle bir millet tazip edilir, fakat idare edilemez, aziz kardeşi şu âlemden yalnız bir kere, evet yalnız bir kerecik geçeceksiniz, düşününüz. Allab, yani vicdanınız ne der onu yapınız!, diye neti- çelendiriyordu. Bu mektup şüphe yok ki benim kadar çarı da müteessir etmiştir. Ve bu teessür emin olunuz ki bir insan kalbini, bir insan kafasını avuçları içinde bam başka bir âleme sevkedecek kadar kuv- vetlidir. Fakat ne oldu, görün, Çar yolundan bir adım geriledi, bir santim sağa, sola saptı mı, bir lâhza tevakkuf etti mi? Hayır.. : Asla, O halde, netice?.. Tolstoy kadar kuvvetli olsanız da tek başınıza bir Kızıl Sultanı tatlı veya acı sözlerle yola getiremezsiniz. Zali bir hükümdar, boyun eğmek için » karşısında kuvvet hissetmelidir..,, Ahmet Rıza bey Klemansonun yanından ayrılacağı sırada o gün- kü Le Soir gazetesini getirdiler. Gazeteye göz gezdiren Klemanso, birden bire bağırdı: — Al, Işte bir komite dahal Ve gazeteyi uzattı, Ahmet Rıza bey hayret ve teessürle (Le Soir) da şu satırları okudu: (Arkası var) Ea

Bu sayıdan diğer sayfalar: