19 Haziran 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

19 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m 1934 Ankarada yapı kooperatifi Üniversite profesörlerinden Kesler Ankaraya davet edildi Ankarada yapı kooperatifi tep- kiline teşebbüs edildiği yazılmıştı. Aldığımız malümata göre, koo- peratif müteşebbirleri, üniversite içtimaiyat profesörü doktor Keş leri Ankaraya da Dok: tor Kesler Ankarada yapı koopes ratifinin projelerini yapacak ve kendisinin fikirlerinden istifade Ayni zaman. i halkında umuma mahsus bir konferans ve recektr. Doktor Kesler içtimaiyat ens titüsünde verdiği konferansta ken. disinin kooperatifçi olduğunu söy- lemiş, bu fikirini bir çok eserle rinde, hattâ üniversite talebesi için yazdığı içtimaiyat notların. da da izah etmiştir. Profesör, kooperatifçilik sahasın: 'da yalnız bir mazariyattçı olarak kalmamıştır. Saksonyada yapı koo- Per.tiflerile yakından alâkadar ol. muştur. Hattâ bir yapı kooperati- finin idaresinde de bulunmuştur Bu kooperatif Breslâv civarında | ortaklarına 6500 ev yapmağa mu-| yaffak olmuştur. İl Doktor Keslerin bundan başka sanayi mıntakalarında, ameleye mahsus evler ve amele mahalleleri teşkili hususunda da ihtisası var- dır. Türkiyede yapı kooperatifleri kurmak, amele mahalleleri yap- mak hususunda profesörden çok istifade edilecek! Mısır fiatleri Son günlerde gayri tabii bir yükseliş var | Piyasada mısır fiatleri sebep- ükselmektedir. Son bir iki gün içinde mısır fiatleri 4 ku- siz yere yi ruşa kadar fırlamıştır. Toptan mi sir satan tacirler arasında yapılan kuraklık haberlerini mübalâğalı bir surette piyasaya yaymaktadır. Bu haberlerin te sirile, mar fiatlerini çıkarmağa muvaffak olmuşlardır Mısır, en ziyade Karadeniz vi lâyetlerindeki tüccar tarafından köylü ihtiyacı için tedarik edil mektedir Bu suretle köylü pahalı mısır satın almağa mecbur kak maktadır. Diğer taraftan yaptığımzı tah- kikata göre, piyasada bol mik- tarda stok mal olduğu gibi, mısır) istihsal mıntakalarında bol yağ: murlar yağmaktadır. önümüzdeki mahsul devresinde mısır kıtlığına ihtimal vermek doğru değildir. lar resmi daireler, bil. ret borsası mısır Fiatle- tetkik ederek, köyli pahalı olmamasını temin etme GUNUN HABERLERİ Hidir. Kadın yüzünden bir cinayet Çakır Mehmet sevdiği kızın nişanlısını öldürdü Milâsın Sırtlan genç yaralı olarak görülmüş ve biraz sonra da ölmüştü yet hakkında alınan malümat şu- dur: Maktulün ismi, Kars vilâyetim den gelerek Sırtlan e yer. leşmiş olan Allahverdi oğlu Bay- ramdır. Bayram, geçenlerde Ra- ziye isminde bir kızla nişanlar miştir. Yalnız bu kız, evvelden ablası Eriştehin kayın biraderi Çakır Mehmede nişanlı bulum- makta idi. Çakir Mehmedin bir aile geçindirecek kadar kabiliyet olmadığı işin Raziye nişanı red. detmiş ve Bayrama söz vermii ür Bu muameleden muğbor olen Çakır Mehmet, ayni köyden Meh metle birleşmiş. ve Bayramı ta- kibe başlamıştır. Nihayet Bayrı mın, köy civarındaki kır kahvesi çardağında olduğunu haber al mışlar ve Bayramı uyur bularak üzerine çifte ile ateş etmişler ve kaçmışlardır. Bayram sabaha kadar hiç bir muavenet görmemiş, fazla kan kaybetmiş ve sabahleyin işe giz denler tarafından görülmüş ise de ifadeye muktedir olamadan öl: müştür. Müddeiumumi Enveri bey der hal faaliyete geçmiş ve âleti katil ve her iki iştir. olan çifteyi bulmuş Mehmedi de tevkif et Mesai t teşkilâtı ia teşkilâta Amerika girmeğe karar verdi men kongre, nelmilel mesai teşkilâtia girme Sine mezuniyet veren karar su- retini kabul etmiştir. Bu kararın Amerikaya Millet ler Cemiyetine karşı bir takim taahhütler tahmil etmiyeceği tas- | rih olunmaktadır. Cumhuriyetçi âyandan ve bu karar suretinin en şiddetli aley- tarlarından M. Tinkham şöyle demiştir: Bu tedbir, bizi beynelmilel adalet divanından ziyade Millet ler Cemiyetine yaklaştıracaktır. Mesai nazırı M. Perkins karar sü- retinin lehinde bulunmuş ve se- bep olarak Amerikanın amel nin hayat şartlarını ıslah için gay- rek sarfetmekte olduğunu söy- lemişti Muğlada ilkbahar ekimi Muğla 18 (A.â.) — Vilâyetin 934 ilkbahar ekimi aşağıda gös- terilmiştir: Buğday, 1772 hektar arpa, 1928 hektar yulaf, 2742 haktar çavdar, 1682 hektar darı, 3736 hektar mısır, 6042 hektar hakla, 240 böğrülce, 550 fasulya, 242 nohut, 3905 susam, 565 beke tardır. ir. Bu cinas! AKŞAM GUNUN MESELELERİ Küba adası Son senelerde Küba adasinda bir gok hadiseler, karnşiklıklar. olmustur. Bu karışıklıklar. ndnnın istiklâlini ti yenler tarafından yapılıyordu ve Ame- | Fikaya karşı idi Vaşingtendan gelen İ son haberlere göre Amerika, Küba ile yeni bir mukavele akdetmiş bu. suretle öbtilü halledilmintir. Şimdiye kadar Birleşik Amerika devletlerinin bir kıtası sayılan Küba, | bu mukavele ile müstakil bir devlet & rana, yükselmiştir. Bu mukavele üze Birleşik © Amerika devletlerinin Küba üzerinde haiz olduklari bilcümle. müdahale haklan kâmilen bertaraf edil- mili İspanyalıların Kübada mağlübiyetine den sonra Amerika Birleşik devletleri ne müdahale hakkı veren Küba teşki: lâ esasiyesi vücut bulmuştu. 1901 mesinde bu baptaki tadilâş Ame kongresi tarafından kabul edilmişti. Bu sulle Kübanın meşruti meclisi Ameri ka hükümeti tırantının askeri tazyikli altıma: lnmaşt i| © Yukanda zikredilen tadilâtim 3 cü maddesinde: «Küba hükümeti, adl ki hayat ve Fest hürriyetinin mahir teakihüdatım — ifası © hunusunda ikanın Kübaya müdahale hakkı “| ni tanars, denmektedir. Bu madde Küballar. tarafından Küba hâkimiyeti için daimi bir tehlike | olarak görülmekte ve endişe veriri bir hal olarak telâkki edilmekte idi. Bu madde, işzal kuvvetlerinin o vakitki kumandanı. ceneral Woodum tadilâr sin 3 üncü maddesi hükmünün «Küba hükümetinin | Sinda olmayıp, Birleşik Amerika deve eklerinin haklı #rühüm. sebepler dolayıile. yapacağı © teşebbüste allâk etmekte olduğunuz, beyan e mesi üzerine kabul. edilmişti. Halbuki, bu teyebbünat, 1906,1912, 1913 senelerinde yapılan hakiki as keri işsalleri müncer olmuştu. Ve bu lü işgalden sonra Amerikan kıta 1919 senesi ikinci kânuna kadar memlekette yerleşip kalmışlardı. | Har sonramı devresinde. ise, İ sika iktismdiyatının. Küba adasına, İâhli olarak hülül ve nüfuzu büyük bir vusat kesbetmiş ve bu. söretle el yevm Amerika Birleşik devletlerinin Kübadaki sermaye tesisatı 1.5. mil dolardan fazlaya baliğ. olmuştur. Kür ba harici ticaretinin onda sekizi Arme adr, hükimiyet işlerine müdahale manas Azı ka kontelu Bu iktisadi velte ein Roose- | emperralşlerin hedefi Amerikanın müdahale hakka yeni ans: kavala ile ezelim Fransa Reisicumhurunun seyahati Bordo 18 ( A,A. ) — Resicum- hur M. Lebrun, dün belediye dar iresinde bir kabul resminde hazır bulunmuştur. Müşarünileyb, ziya- fete riyaset eylemiştir. M. Lebrun, saat 15 te halkın alkışları arasında milli şarap pa- İ mayırında hazır bulunmuştur. Reisicumhur, o saat Parise hareket etmiştir. İ Avrupa kupası maçları Roma 18 (A.A) — Avrupa futbol kupası maçlarında Juventus | takamı Toeplitser takımını 4-2 ve Balogna; takımı Booskay takımını 2-0 mağlüp etmiştir. Hanımların nazarı dikkatine: YAKUT Güzellik mnstahzaralı; günden güne fazla rağbet kazanmakla ve tanınmış hanımefendiler tarafından koma mem: maniyetle. kullanılmalıtadır. Sizde ba müstahzarları, Kullanınız. Başlıca parfamörilerde Bakılır. olamadığı için 23,15 te | 7 TİYATRO MÜSAHABELERİ Fert: İşte bu güzel! Bu hariku- lâde! Bu ekmel!. der, En yüksek terajediden, en basit vadvile ka dar, kollektif bir ruh yaratan sah- ne eseri, bu Ferdi güzelliği, hari: kulüdeliği, kemali, bir kaç esaslı sahne vasfına feda eden eserdi Sahneye konan eser «serab» ol. malıdır. Amma berrak bir serab, Dinliyenler, müfekkirelerindeki hakikatten, dünya şeniyetinden ay- rılmalıdırlar. e Dinlediklerini ve gördüklerini, «hakikatin hakikati» sanmalıdırlar. Bu serabı, dinliyenlerin gözü önünde nasıl canlandırmalı? Bu, biraz da insanın kendi vergisidir. İçten doğan bir kabiliyettir. Bu ka: biliyete, sahneye giren bütün gü zel sanatlar yardımcı olur. Fakat bu kabiliyet nedir? Sahneye giren musiki, raks, resim, heykeltraşi- nin yardım ettiği şey edir? İşte bu şey henüz bir sırdır. Eskilerin «hak vergisin dedikleri şey insanları, benliklerinden tecere rüt ettirmek kolay değildir. Bin- lerce kişiyi, beş on kişinin yaşa- dığı bir âleme sokuyorsunuz. Bu beş on kişinin hayatları, yaşayış tarzları, düşünceleri, tasavvurları, duyguları, o binlerce kişinin duy- gularına, tasavvurlarına, düşünce lerine, hayatları ve yaşayış tarz- larına taban tabana zıttır. Buna ın, o binlerce kişi, o beş on kişi ile beraber düşünüyor, bera ber ayni hayatı sürüyor, ayni şey- leri tasavvur ediyor. Ve bı lerce kişiyi sokmak ve ya berkesin kârı değildir. Sahnede, perde açılır açılmaz, serabım baş- laması lâzımdır. Yoksa piyes der- hal yuvarlanır. Piyesin kahramanında, müelli- fin şahsiyeti tebarüz. Mütercim veya nâkil, tercüme ve ya adapte ettiği eserin cümlesini etmelidir. enlemi. ve Küle de) Avli YE (BİNASİ değil, müellifinin bariz şahsiyeti ni bozmamalıdır. Çünkü, tutan, muvaffak olan piyeslerin müelli- fi, kuvvetli bir telkinle, diliyenle- ri, kahramanın kendisi olduğuna inandırır. İhsas etmez, bunu açık- ça söyler. Racine'de, Sehakespe- are'de, Henri Bataille'de, Berns- tein'de bu vardır. Oreste, Aga- mennon Racine'dir.Othello, Ham- let, Sehakespear'dir. £ Melo'da Bernstein'i görürüz. Ve Bataille- nin bütün eserlerinin kahramanı kendisidir. «Güneş batarken» de sahnede sadece Ertuğrul Muhsini değil, Hauptmann'ın bizzat ken- disini görmedik mi? Her halde müellif, hayatını olduğu gibi de- Zil, gördüğü ve hissettiği gibi sah- neye koymalı veya sahneye koy- duğu muhayyel bir hayatı, kendi hayatıymış gibi canlandırmalı Bugün sahnedeki «Serab» 1 mu- hafaza etmek, belli başlı şartlar. dan biri olmuştur. New-Yorkta, rıhtıma yanaşmış bir gemide ge- çen bir vakanın daha temsilinden evvel, perde kapalı durmuyormuş. Tiyatroya gelenler, salona girin- ce, rıhtımda, vapurun güvertesin- de çalışan tayfaları, eşya yığınları tünde uyuyan rıhtım hamallar nı görmüşler. Daha tiyatro basla- madan serab başlamış. Mary Du. gan Davası'nı seyredenler hatır larlar. Perde sonunda perde ka» 'panmaz. Hademe ortalığı süpü- vür, biri yerden bir kâğu alıp te cestüsle okur, ihtiyar bir kadın uyuklar, Bütün bunlar bir serab. Sahife 5. Sahne eseri serab yaratmalı, muhabbet uyandırmalı, dinamik olmalıdır yaratmak ve serabi idame etmek Tiyatroya gelenlerde de, inan ve hüsnü niyet bulunmasi lâzım: dır. Tiyatroya gelenler, bir sera- ba kapılacaklarını ve bu sarabtani zevk alacaklarını evvelden düşür müp sevinmeli ve bu sevinçle ti yatroya gelmelidir. i «muhabbet uyan- dırmalın eşhasımı, dinliyenlere sevdirmelidir. Dinliyenler, gahıs- lara muhabbet beselemelidir. Bu radaki muhabbeti en şümullü ma- masile alıyoruz: Hisleri, heyecan ları paylaşmak, elemle elemlen- mek, neşe ile neşelenmek, duygu- lara ortak olmak, Roman okuduğumuz zaman da, kahramanları bizi alâkadar eder. Fakat onların içine girmeyiz, uzak» tan meşgul oluruz. Tiyatroda böyle değildir. Sah- menin içinde, onların içinde yaşa- rız. Kahramanla kahraman olu- ruz, korkakla korkak. Bir roman okuyan ve «sonünu» bilen, bir da- ha o romanı okumaz. Şaheserle- rin, nihayet, sevilen ve beğenilen bazı parçaları tekrar edilir. Fa- kat - eğer iyi ve kuvvetli ise Sahne eseri yalroya ayni eseri dinlemek on kere, yirmi kere de gidilir. Hat- tâ bu eser, bir şaheser değil, basit bir zabıta vakası dahi olsa. Bunun sebebi: Piyesin eşhasi sonunu «bilmez». Ve bu ebilmi- yenler» e karşı beslenen muhab- betle insan bildiğini unutur ve ye- ni öğreniyormuş gibi, zevkle ve merakla sonunu bekler. Rahip Meaux, «Maximes et ref- lexions sur la Comedie» isimli ese- rinin bir yerinde diyor ki: «Cid müellifinin istediği nedir? Chi- mene'yi sevsinler, Rodrigue ile be- raber ona perestiş etsinler... Tra- ie komedi prensipi söyliyenleri, dinliyenlere sevdirmektir. Eğer bir trajedi- nin müellif veya aktörü, ifade et- mek istediği hisleri duyuramaz, dünliyenleri heyecana, getiremez- se, soğuk olur, can sıkar, gülünç hale düşer.» Bu, riyaziye kadar mükbet bir mülâhazadır. Kuvvetli bir eserin kuvvetli bir aşk sahnesinde, ma- şukayı, âşık kadar sevmez miyiz? «Leylâ ile Mecnun» Romeo et Bul liette kadar kuvvetli bir üslüpla sahneye konacak olsa, Leylâ için, bütün dinliyenlerin Mecnun ola. cağına şüphe yaltur. Bunun için aktörün de, müellif kadar şahsi” yeti benimsemesi lâzımdır. Aktör, hayatından şikâyet ettiği veya ha- yatından memnun olduğu zaman, dinliyenlerin «kollektif ruh» una, hâkim olur ve kendine hak verdi. Tir, «Beşeri» bir piyeste, müellif. le aktör biribirlerini yadırgamı- yorlarsa, bu hadise muhakkak kendini gösterir. şairlerinin ilk Sahne eseri dinamik olmalıdır. La Bruyâre'nin bir sözü vardır: «Trajik bir poem, daha başlamsı- cunda çarpıntı verir...» Yüreğim ağzıma geldi... Girt- lağımda bir şey düğümlendi... He- yecandan nefes alamıyordum. İş- te, dinliyenlerde bu haleti uyan- dıran piyeslere bugün dinamik eserler diyoruz. Dinamik olmıyan eserler, sıkıci (Devamı 7 inci sahifede) Selâmi İzzet

Bu sayıdan diğer sayfalar: