19 Haziran 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Haziran 1934 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 87 Jüzetta kamaradan denize bakarken, iki siyah göz gördi . Venedik dilberinin uyanık olduğunu gören bu iki göz, birden geriye çekildi ve kayboldu Limnide üç gün.. Ge ik büyük meşale yakarak yemeğe oturmuşlardı. Düşman gemilerinin yabanci limanlarda ışık yakmaları adet de- Zildi. Sahilde toplanan halk, meşale- ierin ışığı altında dolaşan tayfa- ların kıyafetlerinden, | geminin Türk donanması unu tahmin etmişledi. Limni kumandanı Ali bey sa- hile inerek, uzakta duran gemiyi görünce: — Venedik korsanları... Diye haykırdı ve: — Düşmanın bizi aldatmak için bir kaç gemiciyi Türk kıyafetine soktuğu muhakkaktır. Haydi da Zalınız! Diyerek, kaleye gitti ve top ba- gına geçti, Kale kumandanı, düşmanın bir gece baskını yaparak şehri soy. masından korkmuştu. Venedikli- lerin soyğunculuğu meşhurdu. O Yıl içinde iki defa korsanların hü- cumuna uğrayan ada halkı derhal evlerine koşarak silâhlarına sarıl- mmışlardı. Ada muhafızi Ali bey çok de- ğerli bir denizci olduğu halde, (Marmara Kartalı) nın şekline bakarak bunun bir Türk gemisi olmadığına hükmetmişti. Ali beyin gece karanlığında bu hülemü vermekte hakkı vardı. Çün- kü ne adalılar, ne de ada muhafı- 71 o güne kadar Türk donanması arasında bu sistemde bir gemi gör- memişlerdi. Gemicilerin eğlentisi sahilden işitiliyordu. © Murat reis ancak sabahleyin a- daya çıkmağa karar verdiği için gemicilere: — Sabaha kadar eğleniniz! Diyerek kamarasına çekilmişti. Hüseyin, reisin kamarasında gözleri açık yatıyordu. Yavaş ya- vaş itidal ve cesaretini toplıyarak konuşmağa başlamıştı. Murat reis, Hüseyinin omzun- 'dan yaralanmasından çok mute- essirdi. Hüseyin geminin dümencisiydi. O bu halde uzun müddet dü- men kullanamıyacak, daha doğ- rusu gemide hiç bir işe yaramıya- caktı Gemide dümenci yamakları yok değildi. Fakat bunlar havayi, de- nizi bilmezlerdi. dümencinin de kaplan gibi, gideceği yeri, havayi ve suları tanıması lâzımdı.. Yar makların bu işi beceremiyecekleri belliydi Murat reis, çok eski bir arka- daşı olan Limni muhafızı Ali beye den usta bir dümenci istemeğe karar vermişti. Murat reis bunları düşünürken, Hüseyin yattığı yerden başını kal. dardı: — Limnide çok kalacak mıyız? — En çok üç gün — Yarin top tecrübeleri yapi- Tacak mi? — Evet. Öğleden sonra. — Sabahleyin niçin yaptirmi- yorsun? — Gemiciler çok yorgundur. iciler baş ve kıç güvertede a mensup oldu- | | sonra kamaranın bir Bu gece sabaha kadar eğlenip is tirahat etmelerini söyledim. Yar rın da öğleye kadar temizlik yapi: lacak, Top tecrübelerini öğleden sonra yapmak daha muvafık. — Limni muhafızını görmiye- eek misin? — Sabahleyin şehre ineceği Kendisini de gemiye davet ede- ceğim. Ali reis eski bir gemicidir. —Canım çok acıyor, Muratçi- ğım! Kürek kemiğim sızlıyor. Bu haini bir an evvel aramızdan bulup çıkarmalısın! — Sabahleyin adaya inmeden ilk işim bu olacak., Merak etme! (üzetta) söze karıştı — Bu gece gözüme uyku gir miyecek, Murat! Kendimi cehen- nem zebanileri arasında zanne- diyorum. — Ben mutlaka uyumalıyim, Jüzetta! Uyku gözümden akıyor. Murat biraz yemek yedikten kenarına uzanmıştı Jüzetta) kamaranın ufacık penceresinden şehri seyrediyordu. Limni, çok şirin ve zarif köşk- leri, yeşil bağları ve bahçelerile meşhur bir ada idi. Gecenin karanlı; len adanın bu k zelliği seziliyordu. Sahilde görünen bir köşkün de nize kadar uzanan bahçesinde, sağa sola esneyen iki uzun ağa- cin hışırtısı (Jüzetta) nın kulağı» pa kadar erişiyordu. Biraz ileride karanlıklar aya- sında başını kaldırmış bir ejder gibi, bulutlara doğru yükselen kalenin korkunç gölgesi Çüzetta) nın tüylerini ürpertmi; Murat: —Gözlerim kapanıyor,lüzetta! Sen yatmıyacak mısın? rek yattığı yerde biraz içine gömü- wlıkta bile gü- — Ben sizi bekleyeceğim, Mu- ratl — Bizi mi bekleyeceksin... Bu ne demek? Jüzetta içini çekti — Siz uyuyun...Ben bı nöbet bekliyeceğim! — Kamaranın kapısı sürmeli değil mi? yorsun? içinden Neden korku- — İçimde bir şüphe var, Murat! Bu gece gözüme uyku girmiyor. Hepimiz birden uyursak, uykuda bizi boğacaklarmış gibi.. korku- yorum, — Haydi canım, bu kadar ev: hamlı olma! Kamaramıza kimse giremez. Yukarda eğlenen adam- larımdan bir çoğunun kulağı ki- Tiştedir. Ben uyuyacağım. Fakat gemide sabaha kadar uyanık ka- lacak nöbetçilerimiz var. — Benim kimseye yok, Murat! En zararsız bir ada- ma bıçak atan bu elin mıza kadar uzanacağından kor. itimadım kamara- kuyorum. Murat ayni sözleri tekrarladı: — O halde ben uyuyorum, Sen de uykun gelince yatarsın! 19 Haziran 934 Salı İstanbul 3 18,30-19 plâk meytiyati, 19.19.30 çocukları oynan, 19,305 21,20 Türk musiki neşriyatı. (Keman Resat bey, tanbur Mesut Cemil bey kanun Vetibe hanim; Muzaffer bey Vedia Riza hanım), 21.20-21.30 ajans) ve borsa haberleri, 21,30-22,30 stüdyo, Caz ve tango orkesttamız. tarafından. dans musikisi Bülereş (364,5 m.) — 13 Ker günkü! neşriyat, 19 Popüler musiki ve Ro imamlar (çiğan takımı), 20,45. plâk, 21.15 senlonik konser (Romantik mir siki), 22 senfonik konu Budapeşte (550,5 m.) — 20,30 üç tane birer perdelik akeç, 22 Viyanaran nakil, 23,50 piyano konseri, 24,30 çiğan) münekisi Prağ (470,2 m.) — 20.25 Johann Süraussun © (Zigevnerbaron) — öpereti, 23115 caz plâkları Viyana (506,8 m.) — 20,10 Brücke ner konseri, 22 serenmlar, 2,50 caz. bant, 1 dans musik 20 Haziran 934 Çarşamba İstanbul: 18,30 - 19 Franazca dere 19. 19,30 Momoloğ, Şehir tiyatrosu artislerinden Muammer bey, taralım. dan. 19,30 - 21,20 "Türk musiki meric yatı. (Mesur Cemil B. Ruşen B. Cev det B. Vecihe H. Semiha H. Müzalisr B. 21,20. 21,30 Ajans ve borsa har berleri. 21,50 - 22,30 Orkestra kon. seri, karışık program. Varşova (1414 m) — 1815 pi yano, musikisi, 18.40 tagannili konser, 19,15 plik, müsahabe, 20,15 keman konseri, 21.12 hafif musiki, 22 solist konseri (eüganmiliğ. 23,15 dana me Bükreş (36455 m.) — 13 her gn kü meşriyat, 19 Popüler konseri, 20.45 plâk, 21,13 oda musikisi, 22 Rabert - Shilten takımı, 22,30 viyolonsel kan: seri ve tayanai Budapeşte (550,5 m.) 1950 opera orkestrası, 21,10 konser, 21:45 karınık nesriyat, 22,30 caz takımı, 23,30) keman konseri, 24.10 çisan musikisi Prağ (470,2 m.) — 21,05 kore konseri, 22,30 Kuartet konseri, 23,35 Viyana (5068 m) — 2010 as- keri konser, 22 Wyatro, 23 haberler, 24,10 dane mmusikin, | dans müsikisi Ispanyada grevler Seville 18 (A.A.) — Buz kahve patronları, geçenki grev dolayısile mukabeleibilmisil ted- birlerine müracaat etmiş olduk- larından dolayı kahve, bar, lokan- talar garsonları ile ahçılar yeni- den grev ilân etmişlerdir. Abone ücretleri Türkiye SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş SAYLIK 750 > 1450 > İğ s aylık so > s0 Ol vAvLık 150 > Tonla Mühadını Gk gimayan ecnebi mamlekatlar: Senli 4600, al aylığı 1900, Aç aylı 1000 kuruştur. Adres tebii için yi Kuruşluk pul göndermak Hü “ebinleywel 77. — Ruzih mak Güneş Ole, kimi Akya Yan EGM SA 431 saa İZ za Va 27 AM 1218 1616 AŞ Tlarehane; Babalı civarı Acımusluk Sk, İ Nm (Jüzetta) elini şakağına daya- mış pencerenin iç tarafına yas lanmıştı. Hüseyi ve Murat, İkisi de uyu- muşlardı. Jüzetta bu esnada pencerenin dı şında hafif bir huşırtı duydu.. Bi de bir mum yanıyordu. Bu hışırtı pencereye yaklaştı ve yürüyen bir gölge gibi denize doğru kayi Jüzetta korkudan | kımıldıyamı- yordu. Birden bire küçük pence- yeden içeriye bakan iki siyah göz gördü. Jüzettann uyanık olduğu- nu gören bu iki göz, derhal şim- çakarak geriye çekil İsek gibi | Güzetta, birden: — Murat. diye bağırarak yere düştü, (Arkasi var) Faz geriye çekildi.Kamaranın için-| Sahife 9 e Gi GERE Ke Londra kadınlar | Arai) Zondra kadınları v , hsin Ferit kançılarlıkla Lon- a gittiği vakit, bir kelime in- gilizce bilmiyordu. Arkadaşların» dani Galibi de orada tanıdı. Be- reket versin, onun yardımile bu ingilizce noksanıni telâfi ediyor, büyük bir sıkıntı çekmiyordu. Ga- lip, Tahsin Feridin tabiatini bildi: Bi için ona daima nasihat edi yordu: — Aman dikkat et, Tahsin. In- giliz kadınları pek acayip mah- lâklardır. Onları anlamak bizim için pek zordur. Sana dost görü- nebilirler, hattâ evine gelip baş- başa görüşebilirler. Daha 'davranmaları bile kabil bundan cesaret alıp ta işi ba ilerletmeğe kalkacak olursan bir rezalet çıkarmaları kabildir. Onun için, aman dikat et, bir re- Zalet çıkarırsan çok fena olur. Se- nin mesleğin için böyle bir şey büyük bir darbe teşkil eder. Tahsin Ferit dostunun nasihat- lerine dikkat ediyordu. Londrada epeyce bir müddet kaldığı halde, rasgele, kolay maceralardan baş- ka hiç bir aşk geçirmemişti. Daha biç bir kol beline sarılıp ta kula- ğına aşkın kalpten gelen o füsun- kâr kelimelerini fısıldamamıştı. Tahsin Ferit, Gelibin nasihat- lerinde tavsiye olunduğu gibi hep kendine dikkat ediyor, üm veren aşk başlangıçlarından bile müçtenip davranıyordu. Fakat bu in büyük bir fedakârlık bir acı vücuda getirme- Ona bu acıyı veren sebep kum: ral, uzun boylu, zarif bir İngi kızı idi: Miss beryl! Tam İngiliz- lerin «chorus girl» dedikleri kız- lardan, Altı kız ile birlikte danse- diyor, numara yapıyordu. Küçük bir tiyatroda oynuyordu. Bu, umu- mi bir müessese olmaktan ziyade adetâ hususi bir tiyatro idi, güzel sanatlar amatörlerine mahsus bir klüp sayılabilirdi. Güzide bir ki- bar halk... Bazı sefaretler men- supları buraya devam ediyorlar- dı. Oynanan oyunlar gayet seçme ve kıymettardı. Miss Beryl Tahsin Feride karşı lâkayt değil gibi gi kat Galibin muttasıl diye vukubulan ihtarları Tahsini korkutuyordu. Kıza sadece mekten başka hiç bir şey yapmı mıştı. Hem zaten, anlaşmalarına imkân yoktu ki, Genç kızın az duymuştu. Ken- fransızca bildi disi ise bir türlü ingilizce iki ke- limeyi bir araya getiremiyordu. Bu gibi işler için dostu Galbin #ercümanlığına müracaat etmeyi de münasip görmemişti, Tam bu sırada Tahsin Ferit baş- ka bir tarafa nakledildi. Artık Londradan ayrılacaktı. Fakat gi meden evvel bir kere daha küçük tiyatrodaki dostlara veda etmek istedi. Oyun bittikten sonra, Galip ile beraber küçük salonda kaldı, ar- üstlere veda etti, Sonra böle çık- tılar, Orada dansözleri beklediler. Hepsi çıktı. Yalnız Meryl görün: müyordu. Biraz daha durdular. Koridordan akseden hızlı ayak sesleri genç kızın geldiğini anlattı, Galip, Tahsin Feridin artık son ge- cesi olduğunu anlattı. Miss Beryl can sıkılmış, darılmış gibi dudak- larını buruşturarak şaka etti, Tah- Ferit bunu görünce nasihat dinlemiş olduğuna canı sıkıldı, Beraber yürüdüler. Tahsin Fe- rit kendi aparlımanına doğru gi diyordu. Bu sırada genç kız, ceni sıkılmış gibi, haykırdı. Mantosu un ceplerini karıştırıyordu. Tahsin, Galibe sord — Ne var? — Para çantasini ve apartımâ-? nin anahtarını tiyatroda unuttu Gunu söylüyor. Şimdi tiyatro ka- Panmıştır, gidip alamaz. Evine de gidemez. Galip bu izahatı verdikten son- Ta genç kızla konuşmağa başladı. “Arada sırada elini cüzdanına gö- türecek gibi bir işaret yapıyordu. Fakat genç kız başı ile reddedi. yordu. Uzun uzun münakaşadan sonra, Galip Tahsine döndü: — Ne yapacağımı bilmiyorum, dedi. Otelde kalması için para ve- reyim, dedim. Kabul etmiyor, saat altıya kadar bir yerde vakit geçir- meğe mecbur. Senin apartımana gitsin, orada otursun dedim. Fa. kat, dikkat et, gözüm Tahsin. Mür masebetsiz bir harekette bulunma, Bu kızlar kendilerine tecavüz eden erkekleri polise bile teslim eder- ler. Ben gidiyorum. Biliyorsun ya, bekliyen var! Genç kız, bir çeyrek sonra Tahi- sin Ferit ile beraber delikanlının apartımanına giriyordu. Tahsin Ferit bütün lâmbaları yaktı. Oca- ğın yanına bir koltuk çekti, gene kızın önüne bir masa getirdi. Bir kaç pasta çıkardı, bir şişe de porto Süpe etmeğe başladılar. Bun- ların baş göz yararak, tek tek ks- limelerle konuşmağa çalıştıkları- nı görmek tuhaf bir şey olurdu. Beryl gülüyor, Tahsin Ferit ka- fasını yumruklamak istiyordu. Pastalar lezzetli idi,. şarap ta nefis. Süpe bitince, Tahsin Ferit masayı çekti, bir alçak iskemle alarak genç kızın ayaklarının bi rine yaklaştı, bir sigara uzattı. — Mademki — konuşamıyoruz, dedi, size bari bir şarkı söyliyeyim. Tahsin Ferit lâmbaları kıstık- tan sonra alaturka | şarkılarımız- dan birini güzel sesile hafif hafif söyledi. Genç kızın elini tuttu. Miss Beryl gözlerini kapadı. Fa- kat tam bu sırada Galibin sesi Tahsinin kulaklarında — «aman dikkat et?» der gibi canlandı. Tah- sin elini ele dayamakla iktifa ede- rek şarkısına devam etti. Yarı kar yanlık içinde Miss Berylin gözleri yaşla doldu. Saat altıyı çalınca, Tahsin Fe- rit hürmetkâr bir tavır ile ayağa kalktı ve fransızca ile: — Pek müteessifim matmazel, Saat alti söylemiştiniz. dedi. Fakat vakit geldi. da gidecei Bütün gece bir kelime fransız- €n bilmez gibi davranan Miss Beryl oldukça fasih bir fransızca ile cevap verdi: — Biliyorum, fakat... Sizi tec yübe etmek istemiştim. Bir kadına lâyık mısınız diye anlamak fikrin- gitmiyeceğim, Bu- sun. Kalmama mü- sande eder misiniz!.. Tahsin Ferit bir ay daha Lom- dradan ayrılamadı. izmirin ihracatı İzmir 18 (A.A.) — Ticaret odasının tanzim ettiği bir rapora nazaran mevsim başlangıcından 31/5/934 tarihine kadar ecnebi memleketlere vaki hububat ibra- catimız şudur 1,026,939 bilo pamuk, 151,164 kile afyon, 2,319,755 kilo zeytin yağ

Bu sayıdan diğer sayfalar: