20 Temmuz 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

20 Temmuz 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RM VAN GENEMİ 20. Temmuz 1934 AKŞAM Sahife 7 Otomobil ve motör asrında Avrupanın Otomobil asrında arabaya rağbet! ir çok yerlerinde arabalar ortadan kalktı, Fakat yalnız bir noktada otomobil arabaya rekabet edemiyor: At yarışlarına gidenler elân arabayı tercih ediyorl . Bu arabalar dört at koşulu, yüksekte oturulur, hususl bir tarzda yapılmıştır. Ingiliz kibarları yarışlara behemehal bu garip arabalarla giderler. Fransada da bu sene bu eski arabalar moda olmuştur. Resmi- mizde yarışa giderken atlardan birinin kapaklanması üzerine duran bir araba görünüyor. Atina mektupları Atina ve Pirede heyecan uyandıran bir cinayet Bir genç, kız kardeşini ve kız kardeşinin dostunu öldü! Atina (Hususi) — Geçen hafta Pirede vukubulan bir cinayet, ic- ya tarzı itibarile eski zamanlarda» ki vahşet devirlerini hatırlattığın- dan, efkâri umumiyede çok derin bir heyecan uyandırmıştır. Bir genç, hem hemşiresini, hem de âşıkını, büyük bir soğuk kanlı- bkle, yedi kurşunla öldürmüş, bu çifte cinayetten sonra kendisini yakalıyan polislere ifade verirken ilk sözi — Ailemiz, namussuz deği Ben, bunu bilfiil isbat ettim de- mek olmuştur. Yunan efkârı umumiyesini, şid- detle işgal eden ve bütün Yunan gazetelerine sahifeler dolusu tat silât yazdıran bu feci cinayet fail ve kurbanları şunlardır: Katil Yorgi Panayot namında biridir. Kurbanları da 40 yaşında dul hemşiresi Katina ile 35 yaşın- da âşıkı ve Pire liman işleri amele şefi Panayot Liyaskodur. Katina, 40 yaşına basmış olma- ina rağmen çok güzel bir kadın- dır, Kendisini görenler, ancak otuz yaşında tahmin ederler. Ka- tinaın, bundan iki sene evvel kocası ölmüştür, Pirede küçük bir evde bir oda tulmuş ve kendisine kardeşleri bakmağa başlamışlar. dı Katina, çok hoppa bir kadın ol. duğu cihetle, oturduğu mahallenin gençlerile münasebetler tesisine başlamış, üç ay evvel Panayot Liyasko ile tanışmıştır. wnayot evli bir adamdır, ve ü çocuğu vardır. Katilin sıl fıkı ah- babı olduğu cihetle, evine serbestçe girebiliyor ve bu hal iki âşıkın münasebetlerini ko- Jaylaştırıyordu. Katinanın Panayotun, sık sık genç dulu evinde ziyaret etmesi, ve saatlerce yanında kalması, komşuların der. rdü EE al dikkat gözüne / çarpmış, ve mahallede dedikodular » başla” maştar, Dedikodular, büyüye büyüye, &n nihayet kadının kardeşinin ku- lağına kadar varmış, ve Yorgi bemşiresini hissettirmeden göz hapsine almıştır. Yorgi, hemşiresinin kendi arka- 'daşile münasebet tesis etmesini, bir hazmedememiş ve kati bir surette bu münasebetin intika- mını almağa karar vermiştir. Bu karar üzerine, bir tabanca satın almış, şafak sökerken, eve damla- mış. Katinayı, saçlarından yaka- uyarak kendisine yere diz çöktür- dükten sonra tabancasını çekerek hemşiresinin sağ şakağına daya» mış, arka arkaya beynine iki kur- gun sılemıştır. Katina beyninden yediği iki kurşunla, derhal yere ölü olarak serilmiş, silâh seslerini duyarak kapıya koşan kumşula: — Ailemizin namusunu temiz- ledim diyerek, sokağa fırlamış, oradan geçen bir otomobile bine- rek doğruca Pireye götürmesini emretmiştir. Katil, Pire limamına varınca rasgeldiği liman amelesine Liyas- konun nerede olduğunu sormuştur. Ameleler, Liyaskonun biraz öte- 'de bulunduğunu söylemişler ve kendisine bulunduğu yeri de elle- Tile göstermişlerdi, Katil, hem; mına varınca: inin âşıkının ya- — Alçak herif, aile namusumu- Zu lekeledin, fakat bu hareketin, cezasız kalmıyacak demiş ve der. hal tabancasına davranmıştır. Liyasko, tabancayı görünce kaçmağa başlamış, ve katil tara- fından adım adımı kovalanarak bir kahvenin tezgâhı arkasına iltica etmiştir. Katil, kahveye girerek tezgâhın arkasında saklanmiş olan Liyaskoya, tahancasında kal: mış olan beş kurşunu beynine sık- mış ve onu da öldürdükten sonra yetişen polislere teslim olmuştur. Katil, cinayetin sebeplerini 40- Tan komisere şu ifadeyi vermiştir: — Namussuz hemşiremi ve âşi- kımı öldürdüm. Bu hareketimden çok memnunum, Hayatımın en Tetrika No. 2 Her şeyden evvel muhafaza kürlardan ne derede müzaheret göreceğimi tahkike lüzum gör- düm. Bu hususta Bonar Lowun tecrübe ve malümatına dayanı- yordum. Balfourun kuvve Taftarlığı temin edildiğini ve mu- maileyhin hariciye nezaretini deruhde edeceğini öğrendim. Fır- kanm en nafiz ve muktedir er- kânmdan lort Milner ile sir Car- sonun da müzahereti temin edil- di. Deruhde ettiğim vazifeyi ar tık başarabileceği 'minan geldi. Kabinelerin çoğun- da dahili bir meslis vardır. İstis- nai kabiliyet ve şahsi tecrübe- leri ile temayüz eden dört beş âzadan mürekkep bu meclis bü tün kabinenin siyasetine istika- met verir. Fakat her hangi kabine böyle ili meclisten mahrum bulunur- ikün ve huzur anlarında hi kümeti tedvir eylese de fevkalâ- de ahvalde muhakkak pusulayı Liberal fırkasında efkâri umu: miyeye kendisini tanıtmış ancak üç dört'sima vardır. Bunlar da Asguith, sir Edvard Grey ve Winston Çurçildir. Bunlara ken- di ismimi ilâve etmeği hadnaşi- nazlık addetmem. Çü lara tekaüdiye verilmesi ve milli sigorta sistemi kanunlarında ve geçen son senelerin umum siya: münazaralarında hep ileri cep bede bulunmuştum. rallerin diğer erkânı par lâmentoda ve parlâmento haricin- deki müdekkik siyaset meraklı larına malüm bulunsa da perlerdeki efradı onda biri bile bunların ne işte bulundukları ve hattâ hangi fırkaya mensup ol. duklarını da bilmiyorlardı. Muhafazakârların da umuma malüm adamları azdı. Başlıca" ları Bonar Low, Balfour ve Edvard Carson idi. Fakat siyasi- yat ile alâkadar olanlara az çok malüm olan bir hayli muhafaze- kâr vardı; lort Gürzon, mister Ansten Çemberlayn, lort Robert Cecil, mister Long. Lort Milner fırkanın genç mü- nevverlerine kendini tanıtmış ol- duğu eskilerin de “itimadır nı kazanmıştı. Fakat Gürzon hakkında böyle söylenemezdi. Bu zat ademi itimat telkin etmiş, ve e kene ü ihtiyar hafilinde nefret uyandırmıştı. te bu blok 1923 te Gürzonun baş- vekâlete gelmesine mâni olmuş- tu. Muhafazakârların en kıdemli erkânından olan lort Lansdowne çok hürmet edilen bir zat olmak- la beraber arkasından çok adamı sürükliyemiyordu. korkunç değildi. Yalnız güzel se- lâm alıyordu. Vaktile idare eti ği taraftarlarının alayı artık kılı” cının ucile işaret ettiği istikame- ti tekip etmiyordu Bonar Low, Carson ve Balfour fırkanın her takımının itimat ve inkiyadını temin etmişlerdi. Mu- hafazakârlığın esas Kılıcı savaşta umdelerine zit olmıyan her hangi vatanper. verane teşebbüste fırkanın bu üç zatın arkasından hakkaktı, Bonar Low kuvvetli bir fırka adamı olmakla beraber mazırla gideceği mu- nüfuzlu bazı muhafazakârlar ma- | LoydCorcun harp hatıratı Umumi harbin esrarı rın intihabında benim gibi fırka düşüncelerine ehemmiyet verme- mek mevkiinde değildi. Binaen- aley fırkasını dağıtmamak için arkadaşları bulunan sabık muz hafazakâr mazırları yeni temer küz, kabinesine sokmak için bü- tün kuvvetile çalışmak mecburi- yeti altında bulunuyordu. Muhafazakâr nazırların intiha" bında Bonar Lowun rey ve ka- rarına tebaiyet etmekli icap ediyordu. Bu zatın rüfekasına gösterdi sadakate ileride ben de teessüf ettim. Çünkü arka- daşları kenilisine yar olmadıkla- rını ve hattâ Jiderliği elinden al- mağa çalıştıklarını gördüm. Amele fırkası Amele fırkasını yeni hükümet ile teşriki mesaide bulundurmak birinci derecede milli ehemmiye- & haiz biriş-olduğunu hissedi- yordum. Çünkü Amerikan dahili harbindenberi ilk büyük muhare- be bu idi. O muharebede umum teşekkülleri mühlik bir savasa müttehiden girmişler. di. Garbi Avrupa müttefiklerine göre harbi tumumide bu hal demokrasi demokrasi muharebesi idi halkların tam ve hakiki fakati ile bu harbe girişilmişti Halkın umum evlâdi rütbe, sınıf, meslek farkına bakmaksızın har bediyor ve -ıztırap çekiyordu. Muharebeyi | kazanmak memleketteki “bütün işçileri bü- tün gayretleri ile çalışmağa sev ketmek lâzımdı, Bunu temin et- mek üzere amelenin hükümetle teşriki mesaisini elde etmek ve bunu sonuna kadar muhafaza et mek zaruri idi, X Bir hayli zaman harbi memnu- niyetbahş bir nihayete erdirmek mümkün solmuyacağını. anlıyor 'dum. Harp usançlığı artmak i tidadını gözleriyordu. Henüz mile Wi azim ve irade kırılmamış ise de milli şevk ve gayret harbin ilk aylarında görüldüğü kadar ate- değildi. Bu ahval ve şerait içinde amele karışıklıklarının art- makta olması şaşılacak bir şey değildi. Bu karışıklığın için amele liderlerini muharebe yi idare ve takip işlerinde zama: nin hükümeti ile daha faal, dar ha müessir teşriki mesaide bulun durmak elzem bulunduğunu dü- şündüm. Geçen temerküz kabinesinde amele fırkası namına yalnız bir nazır vardı: Mister Artör Hen- derson. Mumaileyh te k. harp komitesinde âza değildi. « geldim: Nihayet çu net ba esaslı ve daha mü te temsil edilme! ve muhterem liderlerinden biri harbi idare eden yüksek mecliste öza olmalıdır. Fakat her şeyden ey- vel amele fırkası yeni teşriki mesaide bulunmak arzusu izhar eylemesi zaruridir. Sarayı ziyaretimin ertesi günü mister Artör Henderson harbiye nezaretinde beni gördü ve amele fırkasının yeni hükümete um mel iştirakinin şeraitini mek üzere parlâmentodaki ame- le fırkası ile milli amele icra he- yeti namına gelecek heyeti kabul edip etmiyeceğimi sordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: