28 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

28 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 Ağustos 1934 Yazan: SÜLEYMAN KÂNI Ali Suavinin Galatasaray müdürlüğü 5 Tercüme, iktibas hakka mahfuzdur w ve bu vazifeden Üdeba cemiyeti hakkında mü- £akerede bulunmak “üzere Na- milk Kemal bey ve Ziya paşa bir kaç arkadaşlarile sersyda toplan- mişlardı. Birinci içtimada * hrigiliz Sait Paşa Suavi efendinin de padişah tarafından cemiyet yin olunduğunu tebi Ziya paşa ünl il — Suavi efendi cemi; olursa biz içtima etmeyiz Cevabını verdi. Sait paşa bu rmtinaı Abdülkamide arzetti; son- Ta içtima odasına avdet eyliyerek: — Cemiyetiniz doğmadan öldü! Sözile cemiyetin toplanmasına lü- zum kalmadığını bildirdi. (1) © Yeni Osmanlıların bu suretle idareleri kabil olamıyacağı anla şıhınca Abdülhamit Namık Kemal bey gibi asrın yükelâsindan sa- habet görenleri birer hizmete s0- kuşturdu. Conston Suavinin delâletile ve «bazı idraksizlerin de sahabeti- le» sadareti esasında Mithat pa- şaya sokulmağa, saraya intisap peydasına muvaffak © olmuştu. Constonun bur sırada İstanbulda bulunuşu İngilterede devlet aley- | hine dönmüş olan efköra karşi hareket için âdeta manevi bir lütuf eddolundu; içyüzü tamami" le bilinmeden kendisile siyasi is- tişarelere girişildi; tedbirlerinden fade gibi batıl bir emele dü- şüldü. Mithat paşa. sadarstinde bir ak- şam vükelânm havası Beşiktaş sarayına celbolundu. Sadrazam da hazır olduğu halde Conston meşveret meclisine mahrem oldu! Conston ingilizce bir lâyiha har zırladı. Bu lâyihada olmıyacak, yapılamıyacak bir takım teklifler. de bulundu. Rusyada ihtilâl çıkar- tılması, Eflâk ve Buğdanın Avus- turyaya terki mukabilinde Avus- turyanın Galiçya eyaletine muh- tariyet vermesi gibi tevehhümler, bu siyasi lâyihanın en mübim maddelerini teşkil ediyordu! Avusturya Galiçyaya mubtari- yet verecek olursa bunu görecek Lekliler Rusya aleyhine kıyam edeceklerdi! — Bu lâflara ehemmiyet verildi. Mithat paşa tarafından Avrupa- ya gönderilmiş olan nafia müste- garı Odyan efendi aldığı talimat üzerine bu esaslar üzerinden Avusturyaya telkinlerde bulundu. Avusturya imparatoru bu acip fikirlere bir istihza tebe: ile cevap verdi. Bu suretle Babiâlinin sırtına siyaset âlemince yeni bir skandal yüklendi! Urguhart Abdülüziz zamanın 'da gösterdiği hayırhahlıkta devam ediyordu. Bahusus Abdülhamit Abdülâziz gibi hariçten evrak ka- bulünde taassup göstermiyordu! . Urauhart Abdülhamide yazdığı mektupların birinde: (Kendisinin efkârmi istimzace Abdülkamidin de tenezzül eylediğini) zikreyle- misti, Diğer bir defa da bu azimkâr Türk muhibbi Abdülhamide (me- yus olmayınız! Vakayiin feci s€y- (1) Hadisanı tarihiya, rine bakarak gayret ve tedbiri ek 'den bırakmayınız. Devletiniz mah» volmuş değildir. Bir vezir zuhur ve vukuatın — cephesini değiştirebilir.) Diye kalp kuvveti aşılamağa çalıştı. Abdülhamidin yeni Osmanlıla- yn muktedalarını taltiflerle nazar altında tuttuğu sırada Ali Suavi efendi de Abdülhamidin. oğul rına muallim tayin edildi. Fakat saray adabına göre hareket ede- cek kabiliyette olmadığı için bu vazifesi çok sürmedi. 1877 iptidalarında, (muharrem. Gala- isi mektebine mü- dür tayin edildi. Suavi efendi bu memuriyeti de saraydan ayağını devletin büyük siyasi kında sarayca rey ve fikrine mi Facaat olunmak derecesinde bir mevki tuttu; mütalealar beyan ve löyihalar takdim eti, Suaviyi takdir etmiyenler ar: sında bulunan Ahdürrahman Şe. ref bey tarih müsahabelerinde Ali Suavinin bu münasebetle «kendi- ni satıcı, sahte dniş İle» saraya takarrübünü muhafaza eylediğini zikrediyor. ve itibar bulmak emelini de bes- Tiyordu. «Elmârüz» diye gazetelere si- yasi makaleler yazıyordu. Saraya intisaptan sonra vaziyeti his ve fehmederek saraya yaranmak yo- lunda Mithat paşanın aleyhine dönmüştü, Ramazanda Ayasofya ve Beya- zıt camilerinde kürsüye çıkıyor, halkın © efkârmı uyandıracak vaizler irat eyliyordu. Lâkin tavrü hali perişan iç Hazırcılardan aldığı yakası düşük ceketi, paçaları yerde sürünür, pantalonu zıbıdı kıyafetle sultani mektebi içinde dolaşması eski sof- talık zamanlarını hatırlara geti- riyordur. Çok okumak, çok yazmakla meşgul olan ve siyasi hayatı çok etmişlerdi SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ sına tabi Adagide nahiyesinin Adagüme namında Bir köyü vardır. Köy halkı çok uyanıktır, çalışkandır, terakkiyi çok sever. Bu şirin köy halkı bir köy odası tesis ettikleri köy odasına ait olmak üzere mükemmel bir kıranthane de inşa Yukarıda resmini neşrettiğimiz bu kıraathane gerek manzarası ve gerek yapılış tarzı itibarile Istanbul kıraatbanelerin- den çok farksızdır. Bu uyanık köy halkını tebrik ed: Telrika No. 344 azli seven Ali Suavi efendi idaresi gile ve «çok bilmişlik idelinsilen mektepte intizamın ve tedrisatın altım üstüne getirmişti - Avrupadan peşine taktığı güzel kadın ile mektepte beytutet et mek usaygısızlığında das bulun» duğu cihetle o yolda dahi ayrıca dile gelmişti (2). Conston da ika metgâlnda kendisine refakat rdu. Bu hal ile sultani mü- dürlüğünde kalması caiz görüle mediğinden (28 teşrinisani 1877) de azledildi. Defaten en yüksek mertebeye çıkmak, devlet işlerinin hal ve akdini elde tutmak ister. ken şimdi ölede beride sürünme- Ze başladı. Bu halden kurtulmak için gay- ri memnunlar adadına girerek bir hamlede ve yekten balya sıçra- mak çaresini düşündü. Kendisin- de memleketi Abdülhamidin şea- metinden ve fena tutumlarından. kurtarmak üzere beşinci Sultan Muradı yeniden tahta geçirmek fikri uyandı. Mektepten çılıtıktanı sonra Üsküdarda Şemsipaşada (Direkli yalı) diye maruf yalıda oturuyordu. Üsküdar semtinde sakin sadedil Rumeli muhacirlerini etrafına | toplamağa başladı. | Sultan Muradın hali üzerine saltanatından istifade O emelinde bulunup ta bir şeye 'nail olami- yanların da Suaviye taraftar ok maları tabii idi. Zaten Sultan Muradın özmü bü tün gayri memnunların ökhat noktası olmuştu, Halk arasında Sultan Muradın akıllandığı, tahta geçirilmesi lâ- zum geleceği yolunda sözler de- Veran ediyordu. Suavi de Sultani Murad mey. dana çıkarıp tekrar tahta getir. mek, buna muktedir olamazsa İn- giliz (gemilerine iltica (etti. rerek Londraya götürmek ka- rarmi verdi. Bu yolda ciddiyetle alışmağa koyuldu. Crkesi var) 7) Hadimi riiye (0) Tarik münkabeleri “Akşam, in edebi tefrikası * 76 e PAT — Genç kizlarin ve kadınlarin pe- ginde iki tarafı da düşürecek şe- killere giren münasebetlerden ade- ta iğreniyordu. O förtlerde bile bir asalet arar» Edi. İlke aşinalıkta aşkın o iğrenç yüzünü görmeğe tahammül ede- mezdi. Bütün bunlar onu klüp arkadaş- larile yalmız spor zamanları bu- luşmağa ve bunun haricinde on- lardan uzak kalmağa icbar edi. yordu. Süküneti, inzivayi sevmekle be- raber candan, temiz. dostluklar. dan zevk aldığı için gerek Rume- lihisarı gezintilerine, gerek apar- tumandaki komşusu ile yaşadığı sohbet gecelerine alışmıştı. Hisar gezintilerinde kendi hislerine ya- bancı insanlar arasında bulun. makla beraber o kafilenin dürüst, temiz insanlardan mürekkep ol ması, sporla fazla alâkadar oluş- ları hoşuna gidiyordur. Apartımandaki > yemek sonu sohbetleri de pek meşeli geçiyor. du. Seviye zekâs, terbiyesi ve sa- mimiyeti ile hayatının ona ait ol- mayan kısmındaki çirkinliği umut- turuyordu, Suat Rahmi son zamanlarda ha- yatın dolduran. bu müna- sebet ve hareketleri birer birer hayalinde yaşıyordu. İtiyatlar, hele zevk alınan iti- yatlar hayatta insana adeta dü- men gibi karar ve hedef değişti- recek kuvvettedirler. Delikanlı gerek evde ve gerek pazar eğlen- celerinde geçirdiği lezzetli hayata © kadar alışmıştı ki şimdi kapılıp gittiği bu âlemin bir tarafı aksa- yınca müteessir olmuştu. Demek artık deniz yarışlar, te- nis müsabakaları olmıyacaktı, Ve. yahut genç, kızın. tekliflerini kar bul etmek, bu hayatın şeklini de- Hiştirmek lâzımdt. Suat Rahmin kafasındaki muhakeme hareket leri bu noktaya gelince sarsılıyor- du. Dimağı, muhayyilesi adeta bir kızgın çelik levhaya çarpraış gibi gevşiyor, sinirleri ezilmiş gibi ger- ginliğini kaybediyordu. Şimdi emniyet edilen bir kıy- ibi adeta çalış- bir mücrim tığı masada kendir gibi görüyordu. Karşısındaki bu cide, ağır başlı iş adamı ona me yüksek bir itimat göstermişti. . Daha mektep hayatında başlı- yan serbest iş adamı olmak arzü- su onu nihayet emeline kavuştur mak üzere iken hiçte beklemedi. ği bir gönül hadisesi mevki sayordu. Delikanlı mis Lidyanin mektu- buna nasıl cevap vereceğini boş bir zamanında düşünmek istediği halde kafası mütemadiyen bu da- yanın peşinde işliyordu. Karıştırdığı dosyalari adeta ma masız bir albüm seyreder gibi çe- virip çevirip atıyor, bir hesap mu- amelesi hakkında arasıra gelip filerini saran Muhsin beyi rasgele cevaplarla başından savıyordu. “Akşam paydos saati geldiği za- man bir külçe gibi olmuştu. Mister Grevsi, çok çalışan, fakat istirahat zamanı gelince işe ait her Şeyi unutup neşeli bir hayat adami olan patronu karşısında. bulunca şaşırdı, Mister Grevs, bap par. maklari yeleğinin kol yerlerine takılı, ağzında piponu her zaman: ki çiy mavi tebessümü ile ona ba- kıyorduz — Bugün çok çalıştiniz. Suat Bürhan Cahit | lim. Kimseyi davet edecek değ RON bey, dikkat ettim, bir dosyayı bel ki on kere gözden geçirdik! Suat Rahmi fena halde bozuldu, Patronun lerini keyfeti zannetti, kazırmıştı. O devam etti: — Artık bırakın... Akşam ol- du. Konuşalım biraz. Bu son kelime onu büsbütü yecana düşürdü. Şaşkınlıkla deki kâğıtları biribirine karıştır» he yordu. Patron: — Bugün Mançesterden telgraf aldim, dedi. İşler çizdiğim plân da- iresinde yoluna girmiştir. İngilte- seye tahmin ettiğim tarihten da- Ka evvel dönebileceğim. Dastem Edvard teklifimi kabul ediyor. Suat Rahmi adeta idam ferma- mı dinliyen bir mahküm gibi önü- ne bakıyordu. Mister Grevs devam etti: — Gitmezden evvel yapılacak işlere şimdiden başlamak lâzım, Bu pazar şöyle ailece bir toplana- lim, yalnızız. Ve iş adami ağır, ciddi ilâve etti — Türkiyedeki işlerimizin eski. si kadar hararetli olmıyacağıni tahmin ediyorum. Fakat bundan kendiniz için aksi bir mana çıkar. mayınız. Geçenlerde görüştüği müz gibi hükümetiniz yeni bir sa- mayi plânı ile çalışıyor. Bu pro; ram tatbile edildiği takdirde Türle pazarı Avrupa için elden çıkmış olacaktır. Ben öyle görüyorum ki bizim işimiz yavaş yavaş yalnız beyaz dokuma üzerinde toplana- caktır. Yalnız bir nokta var. Eğer Türkiye Avrupa fabrikalarile açıl ve serbest bir rekabet kapısı bıra- kursa o zaman iş değişir. Avrupa sermayesi mücadele için kuvvet Tir. Suat Rahminin can damarına basılmıştı. Patron o kadar samimi ve dost görünmesine rağmen gene bir köşeden içyüzünü gösteriyor. du. N Bu bahis Suat Rahmiyi © müş. kül dalgınlıktan kurtarmıştı. Ye niden canlanmış gibi dikildi: — Buna ihtimal vermiyor mu- sunuz, dedi. Sanayii yeni olan her memleket gümrük kapılarını kon- trol eder. Bugün hangi memleket bu himaye sistemini kabul etmi yor ki. Fransa şarap ticaretine za» rar verir diye nümunelik, hediye» lik bir kadeh Türk şarabını Mar. silyadan geri çeviriyor. Kendilerinde olmıyan malı ve mahsulü dişarıdan alan memle- ketler de adeta şaşkına döndüler, Her taraftan hücum eden sahci- lar öyle fiat kırıyorlar ki alıcılar bu yıkıcı rekabetten istedikleri gi- bi istifade ediyorlar. (Yokohama) (Milano) yu bastırdı, Müşteriyi daima ayağında bekliyen İngiliz şimdi dünyamın yedi kö- sesinde bezirgân arıyor. Harp sonu buhranı iktisat ve ticaret âleminde yeni teknikler doğurdu. Kitap iktisadı iflâs etti. Bugünün devletle şehir ticareti iki cepheden yürüyor. — Himaye ve rekabet! Bu davada sanayii eski ve ge niş memleketler daha çok zarar ediyorlar. Onlar harpten evvel bü- tün dünya piyasasını aralarında taksim etmişler, hesaplarını, ka- zançlarıni ona göre yapmışlar, bir verip yüz almıya alışmışlar... Şim- di bu pazarlar birer birer kapan- dıkça sendeliyorlar. (Arkası var))

Bu sayıdan diğer sayfalar: