9 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

9 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, Japon şairlerinden biri şöyle diyor: «Hüzün ve melâle müptelâ bir genç kız için yağmurlu bir günde yapıla cak şey eski bir aşk mektubunu alıp tekrar okumaktır.» O gün birdenbire hava kararmış, Bağnak halinde bir yağmur camları kamçılamağa başlamıştı. Madelet te bu Japon kadınının tav- #iyesini hatırladı, elini uzattı ve kutu- dan bir mektup aldı. Madelet yaşı ilerilemiş bir kızdı. Bunu sik sık kendi kendisine tekrar &derdi. Manmafih, O unutsa bile kutu- Sü hatırlatmaktan geri kalmazdı. Madaletin kutudan aldığı mektub Ona eski tatlı aşk günlerinden bahse- diyordu. Madelet mektuba düşünceli Ye müteessir bir tavırla baktı. Kâğıt hafifçe sararmıştı. Bir erkek eli tara- fından sol tarafına yazılmış olan ta- rih artık hiç bir ümide yer bırakmı- yordu. Bu mektubun on iki senelik bir ma- xisi vardı! Madelet geçmiş hayatını düşünü- Yordu. Sakin ve bomboş bir hayat! Hep biribirine benziyen günler açık Kalmış bir musluk gibi ağır ağır akıp Bitmişlerdi. Dışarıda yağmur hafiflemişti. Ma- dalet üçüncü defa olarak içini çekti, kutunun içinden en son mektubu aldı: «Canım, ruhum Madeletçiğim, bu- gün altıda mutlaka gel. Beni dinle, Mutlaka, diyorum! Seni parkta bek- Myeceğim, o eski sarnıcın yanında, bü- tün o ateşli aşkımla bekliyeceğim...> Bu mektub ne kadar ısrar ediy: du! Halbuki o zaman, on iki sene ev- Yel, Madelet parka o eski Bizans sür- bicinın yanma gitmemişti. Bu mek- tub da en sonuncu bir mektub ol- Müstu, Belki pek tatlı bir macera bir- denbire yarım katrvermişti. Neden böyle olmuştu? Madelet mektubu tekrar kutuya « Köydin. Şimdi hafif bir okşamadan son- T& gibi kendisini memnun ve biraz Weak hissediyordu. Mektubu öptü, #ararmış kâğıtlar dudakları altında biraz huşırdadı. Mektubun içindeki kstimeler yalvarıyorlardı: Mutlaka geli Yağmur tamamen dinmişti.. Gök Mavileşiyordu.* Madelet pencereyi aç- Ni. Taze hava, sokağın gürültüsü, gü- Meşin ılk Şuaları içer! girdiler ve Ma- Cölete atesli ve namütenahi bir arzu Retirdiler, Madelet serin havayı vebu ateşli #rzuyu teneffüs etti. Mektuba ve kendisini sokağa çıkmağa teşvik eder Bibi parlıyan güneşe baktı. Birdenbire kararını verdi. On iki #nelik bir teahhürle parkta Bizüns #âtnıcının yanındaki randevuya git- Mek istiyordu. Üzerindeki koyu renk bluzu çıkardı. Mor bir bluz giydi. Aynaya baktı, Ora» daki hayal kendisine: «Ne mânasız şey! diyordu... Bili- yorum, fakat ne yapayım? İçimde bir neşe var... Hem, kimbilir, belkils di- yordu. Madelet biraz utanır gibi oldu. Fakat aynadaki çehre gülümsedi ve tekrar etti: «Kimbilir... Belkil» Kalbi kuvvetle çarpıyordu. Haya linde yeni bir saadet ufku açılıyordu. On iki sene evvel çılgınlık yapmasını bilmemiş olan akıllı kalbi şimdi bir çılgınlık yapmak istiyordu. Madelet parktan içeri girdi. Yollura sararmış yapraklar dökülüyordu. Ba- # çiftler büyük ağaçların gölgelikleri- ni ve kuytuluklarını arar gibiydiler. Yaşlılar güneşin ziyası altında oturup ısınmayı tercih etmişlerdi v Madelet yavaş yavaş yürüdü, eski Bizans sarnıcına yaklaştı Orada durdu. Hıçkırığa benzer bir şey boğazına çıkıyordu, Fakat güldü. Memnundu. Damarlarında kan hızlı hızlı deveran ediyordu. Madelet yeni- den bir hayat bulmuş gibiydi. O orada yoktu. Onun da On İki se- nelik bir teahhürle randevuya gelme- sl kabil değildi. İşte bunu düşünerek Madeletin kalbi titrememek ve gizli bir ümid ile: «Kimbilir... Belki!» diye düşünmemek icab ederdi. Madelet bir sıranın üzerine oturdu. Etrafına baktı. Parkta hiç bir şey de- gişmemişti. Birdenbire, Madeletin ne- fesi kesilir gibi oldu. Uzaktan, yolun ortasında kendi kondisini görüyordu! Fakat on iki sene evvelki halile, Ma- delet güldü; «Bu genç kız benim dü- şündüklerimi bilse idi!..» dedi. Genç kız kendisine initaf eden ba- kışları hissetti, Bir kaç adım uzağa gitti. Tekrar durdu durdu ve baktı. On iki sene evvel Madelet buraya gel miş ve yaşlı bir kadın kendisini r& hatsız etmiş olsaydı oda şüphesiz böyle yapacaktı. Genç kızım halinde bir sabırsızlık eseri görülüyordu. Sante baktı, Bekli- yordu. Onun sabırsızlığı Madelete de sirayet ediyordu. Genç Kızın bekledi. ği erkek neden gecikiyordu? Niçin gelmiyordu? O kız burada muciz te- lâkki ettiği nazarlar altında sıkılarak, sabırsızlanarak onu beklefken erke- ğin geç kalması ne kadar manasızdı! Madelet, genç kızla içinden konu şuyor ve ona diyordu: — Yavrum, burağa $ırf bir merak ve tecössüs eseri olarak durmuyorum, "Benim de bir randevum var, Evet, b& »im de, Yalnız ben bir parçg, geç kak dım, on iki sene kadar bir teahhür... Onur için ki vücudüm ince ve zarif değil, Saçlarım lüle lüle değil. Halbu- ki kalbim seninki kadar taze ve se- ninki kadar çılgın bugün! Güneş yavaş yavaş alçalmağa baş- lamışlı, Birdenbire, genç kız başını kaldırdı ve gülümsedi. Acele acele yü- rüdü, Beklediği erkek geliyordu. Madelet nefesini tutarak, tered- düt ve heyecan içinde, ileriye doğru biraz iğildi. Sonra, bütün bu intizarı KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ Kemal reis düşmanın kendilerini ta- kip edecek kudret ve kuvvete malik ol- Madığını biliyordu. Böyle olmakla be- Taber, artık bu vaziyet karşısında Ma- Yorka adasına dönmenin de doğru ol- Madığını anlamıştı. Donanma Endülüs sahillerine doğru dümen kırarak yola düzüldü. Sabah oluyordu. kara pembeleşmeğe başlamıştı. cilerin yarısı şen, sı ME yarısı şen, yarıs Harbe tutuşan ve baskını yapan Hüsrev yeis filosundan: *— Yaşasın Türk denizcileri.» *— Yaşasın Hüsrev reisin aslari- ları Gibi sesler yükselirken, yedek do- efradının sesi çıkmıyordu. Mehmud rels yelkenini şişirerek Amiral gemisine sokuldu: “a > Bizi neden harbe sokmadınız? niz çok meyustur, Eğer har- be Birseydik, İspanyol donanmasını Suda boğacaktık! | | No 125 — Hakkın var, dedi, fakat kabahat bende değil, Ben vaktinde hücum ve ateş emri verdim. Emrimi size ulaş- tırmıyanları araştırıp cezaya çarpa- cağım. İşte bu suretle mihayete eren bu müthiş baskından sonra, donanma- da tekrar eikilik> tehlikesi başgöster- mişti, ... SİNYOR. CİYOVANİ'NİN DELİRMESİ!.. Öğleye doğru Endülüs sahillerinde küçük bir müslüman köyü olan Ben- gâle körfezine varmışlardı. Bu sırada. Kemal reise şöyle bir haber getirdi- ler: «— Rahip Ciyovani'delirdi!» Kemal rels İstanbula dönerken, padişaha Türk düşmanı böyle meş- hur bir adamı esir gölürmeğe karar verdiği için, kendisine iyi bakılmasını emretmişti. Bu haber birdenbire Türk amiralinin canımı sıktı: — Ne yapıyor. aklı başında değil mi? diye sordu, — Tamamile sapıtmış.. su yerine 9 Mart 1937 Salı İstanbul —Öğle neşriyatı: 12,30: Plâk- la'Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,06: Muhtelif plâk; neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 17,30 İnkılâp ders- leri Üniversiteden naklen Mahmut Esat, Bozkurt, 18,39 Plâkla dans musikisi, 1930 Eminönü Halkevi sosyal yardım Şubesi namınd bayan Şüküfe Nihal (Ce. miyetçilik bakımından sosyal yardım), 20 Belma ve arkadaşları tarafından 'Türk müsikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Rizn tarafından arapça söylev, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları ta- rTafmdan Türk musikisi ve halk şarkı- ları, saat ayarı, 21,15 Şehir tiyatro- su operet kısmı Üç saat) operelinin üçüncü perdesi, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2235 Plâkla Sololar, opera ve öperet parçaları, 23 Son. Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntehap Programı Roma (4208) saat 22 «Dibuks 3 per- delik opera. Cenovada tiyatrodan na- kil. Viyana (5068) 20,25 Operadan nakil, Belgrad (437,3) 22 (Masenet) nin Werfer operasında müntebap parçalar, Frankfurt (251) 21,10 Bü- yük konser. Varşova (1339) 21,15 Sen- fonik konser, Prag (470,2) 22 Senlo- nik konser. Hamburg (3319) 20 Ke- man ve piyano, Peşte (549,5) 22,50 Keman konseri (Jacgues 'Thiboud) Dans musikisi Viyana (506,8) saat 23,30 - Breslav (315,8) 23,30 - Varşova (1339) 2345 Peşte (549,5) 24 - Juan Les Pins (235,1) 0,15. 10 Mart 937 Çarşamba Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhte- lif plâk neşriyatı, 14 Son. a searansaasan sun senansasın hıçkırığa benzer bir kahkaha içinde ağzından fırladı, Halif ve seri adımlarla gelen ve genç kızm uzattığı eli uzun uzun sıkan €r- kek vaktile ayni heyecan ve hararet- le Madeletin elini sıkmış olan erkek- til O hiç değişmemişti. Saçları hâlâ kumraldı. Hâlâ dudaklarında o çeki- ci tebessümü vardı. Gençliğini hâlâ muhafaza ediyordu. Şimdi, Madeletin karşısında başka bir genç kıza gülümsüyor ve bir şey- ler fısıldıyordu... Madeletin önünden geçtiler. Erkeğin nazarları yaşlı kızın Üzerinden kayıp geçti. Onu tanıma- muşta. Madelet dudaklarında hafif bir tebessüm göslermiş olmasından utandı Onlar el ele uzaklaşıtken Madelet içinden: «Benim gençliğimle gidiyor» diye düşündü. Yağmurlu havada eski bir aşk mek- tubunu okumayı tavsiye etmiş olan Japon şairesi şunları da söylemişti: #Fakat en iyisi süküneti muhafaza etmek ve bulutların arkasından gü- meşin grubunu seyretmektir.> Hikâyeci idrarını içiyor. Saçlannı yoluyor. Kendisine götürdüğüm yemeği yere döktü.. başını köpek gibi yere iğdi. emekliyerek yürüdü.. ve yerdeki ye- mekleri dilile yalamağa başladı. — Konuşmuyor mu? — Kendi kendine bir şeyler söylü- yor ama, neler söylediği anlaşimı- yor. Kemal reis derin bir hayrel ve te- reddüt içinde ne yapacağını şaşır- mıştı, İlkönce içine şöyle bir şüphe düştü: Acaba yalandan mı çıldırdı? Dümenci Mehmed: — Paşam, dedi, yalandan çıldırmı- şa benzemiyor. Bu kadar akıllı bir adam yalandan delrip te kendi idra- rını su diye içer mi? Kemal reis, kendisini ziyarete ge- len bir çok kaptanlarla birlikte, rahi- bin yattığı anbara gitti. Anbarın ağ- zında duran nöbetçi: — Deli ile uğraşmak ne güç bir iş- miş. Diye söyleniyordu. Anbarın ağzını açtılar.. Kemal rels başını uzattı: — Sinyor Ciyovani, nasılsın? Rahip boğuk bir sesle cevap verdi: — Hasreti İsa ile konuşuyorum. görmüyor musun? «— Nasılsın?» Hitabma cevap veren rahip muha- kemesini kaybetmemiş gibi görünü- ey SANAN GRİiPİIN BEKİ isi Ticaret ve zahire borsası 8 Mart fiat ve muameleleri 1 — İthalât: Buğday 315, arpa 100, çavdar 135, bulgur 15, un 96, kepek 19, fasulye 15, zmasir 64, nohut 9, se- sam ©, yulaf 8, pamuk 1, tiftik 10, ya- pak 14, peynir beyaz 3 ton. İhracat: Yulaf 14, kuşyemi 6, iç ceviz 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 7. 1/2 paradan 6 kuruş 10 paraya ka- dar, buğday sert kilosu 6 kuruş 15 pa- radar © kuruş 16 paraya kadar, &spa kilosu 4 kuruş 25 paradan 5 kuruşa ka- dar, çavdar kilosu 4 kuruş 25 paradan 4 kuruş 27 1/2 paraya kadar, nasır sa- ri kilosu 5 kuruştan, yulaf kilosu 4 kuruş 30 paradan 5 kuruşa kadar, keten tohumu kilosu 9 kuruştan, susam kilo. su 18 kuruştan 18 kuruş 30 paraya ka- dar, iç ceviz kilosu 39 kuruştan, yapak Anadol Ki. 65 kuruştan, yapak Çanakkale! kilosu 72 kuruş 20 paradan, peynir be- yaz kilosu 42 kuruş 14 paradan 42 ku- ruş 37 paraya kadar, zerdeva derisi çifti 4850 kuruştan 5200 kuruşa kadar, sansar derisi çifti 3200 kuruştan 3500 kuruşa kadar, varşak derisi çifti 1400 kuruştan 2000 kuruşa kadar, tilki de- visi çifti 600 kuruştan 1200 kuruşa ka- dar, tavşan derisi adedi 23 kuruştan 26 1/4 kuruşa kadar. 3 — Telgraflar Londra Misir Lâplata mart tahmil korteri 24 Şi, 10 1/2 Pe. Londra ke- ten tohumu Lâplata mart tahmili tonu 12 Ster. 2 1/2 $i., Anvers arpa Lehis- yordu. Konuşmaları düzgündü. Fe kat, ber delinin konuşması böyle baş- lamaz mıydı? İşte bir feryad. Rahip birdenbire haykırmağa baş- Jamıştı: — Benim papalık teğımı neğön çal- dınız? Mesih hırsızın kim olduğunu soruyor.. haydi, çabuk bulup getirin o adamı buraya! Kemni Tels levendlerden birine: — Çıkarın şu kara şeytanı yukarı- ya.. Diye bağırdı. Biraz sonra rahip Ciyovaniyi gü- verteye çıkardılar, Receb reis: — Bu adam çıldırmamıştır.. hepsi yapmacıktır bunların. Diyordu. Kemal rels rahibin delir- mesine yarı inanır, yarı inanmaz bir halde, yanına sokuldu: — İspanyaya niçin gelmiştin, Ciyo- vani? Rahip gözlerini açarak önüne bak- tı. Cevap vermedi. Kemal reis rahibin İspanyaya niçin geldiğini pek âlâ anlamıştı Fakat, rahibin kafasında saklı fikirleri de okumak ve anlamak merakile onu bir daha sorguva çekmek ve deliliğinden istifade etmek istedi; Rahip Ciyovani bir müddet düşün- i ! Bütün acı, ağrı, sızı ve ıstırablarda ye- gâne' cankurtaran: Hakkı var! Soğuk algınlığından mü- tevellid nezle, grip ve bronşiti hem önler, hem tedavi eder. Baş, diş, mafsal, adale ve sinir ağrılarını geçirir. “Günde üç e kadar alınabilir. Gripini tercih ediniz. İBORSA| Istanbul 8 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahili > 96,75| İş, B. Hamiline 10,50 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrazı 9,—İ|T.C. Merkez Ünitürk (. 19,70,—) Bankası » NM. 19,40)Anedolu his. ». Ni 19,40) Telefon Mümessil | » 42,50) Terkos 11,50 » li. 39,50) Çimento 14,60 ei İttihat değir. 10,90 İş Bankası 10,50) Şark o» 1,40 Para (Çek Kistleri) Paris 17,39,75) Prağ Londra © 615,—| Berlin Nev York 79,93,33İ yandrit Miâno — 150732 Atina © 86,17) EE Zioti 4,19,50 Cenevre || 3,47,86 Brüksel 4,70,25) Peng9 o 489.— Amsterdam 1,44,98| Bükreş (o 108,61,75 Soya oo 64,71,50İMoskova (| 2,78,75 at a a tan mart, nisan tahmili 100 kilosu 129 B. Frank, Liverpul buğday mart tah- mili 100 Jibresi 8 Şi. 9 1/4Pe, Şi- kago buğday Hartvinter mayıs tahınili buşeli 135 3/8 sent, Vinipek buğday Manitoba mayıs tahmili buşeli 128 5/8 sent, Hamburg iç fındık Giresun der- hal tahmil 100 kilosu 155 R. Mark, Hamburg iç findik Levan derhal tahmil 100 kilosü 155 R. Mark. 97,25 2,50 6,50 22,18,50 197,50 11,46,34 34,63,40 tükten Sonra yere oturdu. — Papa Yinosen beni, İspanyayı fethetmeğe gönderdi. Ben İspanyayı kral ve kraliçesinden neferine vârn- cıya kadar, bütün İspanyol milletini Avucumun içine aldım. Kral Ferdi- nand, benim öğüdlerimi can kulağile dinledi. ne dedimse yaptı. Garnata- ya girdikleri zaman oradaki müslü- manları doğramalarını tavsiye ettim, Ne yazık Ki bu eğlenceli günde İspan- yada bulunamıyacağım. Benim kim olduğumu sormuyorsunuz? Gözlerini Kemal reise dikti: — Ben Sezarın vekiliyim.. İspanya- da tesis edilen katolik saltanatının hâmisiyim, Yeryüzündeki “bütün hi- rİstiyanları katolik yapmağa Mesih tarafmdan memur edildim. Haydi, ne duruyorsun karşımda o koskoca kavuğunla? Çıkar onu başından. ve yanıma sokul.. önümde iğil. seni de Sezarın elile, Mesihin elile, papanın elile vaftiz edeyim!.. Receb reis dayanamadı: — Herif bizi delilik perdesi altında hıristiyan yapmağa çalışıyor. HAJâ onun karşısında susuyoruz. Bırakın şu kara cübbeli şevtanı bana... Ona, 'Türkün kolu Sezarların, mesihlerin ve papaların elinden daha kuvvetli ol- duğunu göstereyim! Kemal reis de hiddetlenmemiş de- ğildi, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: