6 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

6 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İhracat vaziyetinde değişiklik yok yeni mahsul için Geçen gün de yazdığımız gibi bu- günlerde piyasayı en ziyade meşgul eden mesele, gümrüklerdeki malların çıkarılmasıdır, gümrük başmüdür- lüğü memurları, tüccar tarafından verilen beyannameleri tedkik etmek- le meşguldür. Bu meşguliyeti bir iki ay devam edecektir. İhracat vaziyetinde değişiklik yok» tur, Hattâ geçen haftaya nisbetle iş- ler daha ziyade azalmaktadır. Mas mafih bu, her sene bu Zamanlarda mutad olan bir vaziyollir. Tüccar şimdi yeni sene mahsulleri üzerine iş yapmak için hazırlıklara başlamıştır. Rekolte vaziyeti Yeni sene rekoltesi nasil olacaktır? Ticaret borsası koridorlarında en çok ls budur, Bilhassa vaziyeti her tarafta e göre, bu #ene geçen seneye nisbetle daha fazla mahsul alınacağından bahsedil- mektedir, Buğday mahsulü içinen kuvvetli tahmin üç buçuk miyon tondur. Maamafih bu rüâkkamı kul- lanmak doğru değildir. Daha önümüz- de kuraklık ihtimalleri vardır. Bu dev- releri de geçirmek İcap eder. Tiftik rekoltesi 100 bin balye ola Tak hesap edilmektedir. Fakat bu se- ne tiftik vaziyeti nasıl inkişaf edecek, ne gibi safhalardân geçecek, şimdi- den bunu tahmin etmek kolay değil- dir. Fındık rekoltesi hakkındaki iyi ha- berler devam etmektedir. Trabzon- dan gelen haberlere göre, bu sene her senekinden ziyade iyi mahsul alına caktır. İspanyadaki dahili muharebe- ler devam ettiğine göre bu sene 'Tür- kiye fındık satışlarının geçen sene- ki gibi fazla olacağı ümld - ediliyor. Geçen sene İspanya vaziyeti üzerine, fındık fatlerinin yükseleceğini tah- min edemiyen tüccar alivre satışlar yapmak suretile ucuz fiatlerle fındık- larını satmışlardı, Bundan çok ziyan edenler olmuştur. Maamafih fındık işinde henüz alıvre satışlar başlama mıştır. Herhalde bu sene tüccarın ih- tiyatkâr hareket edeceğini ümld edi- yoruz, Zeytin mahsulünün bol olacağın- dan bahsetmiştik. Bu haberler tahak- kuk etmektedir. Zeytin ticaretinden büyük ümidler vardır. Çünkü dünya zeytin ve zeytinyağı flatleri pek yük- sektir. İspanya gibi en büyük zeytin ve zeytinyağı müstahsili olan bir mem- leket, dünya piyasasından uzaktadır. ispanyadaki dahili muharebeler de- vam ettiği takdirde, zeylinpağı fiat leri gene eski seviyesini muhafaza ede- cektir. Bundan Türkiye ihracatçıları- nın çok istifade edeceğine şüphe yok- tur. Hasılı yeni rekolte senesine girer- ken, bu sene ihracat maddeleri üzeri- ne büyük işler olacağı ümid edilmek- ihracat maddelerimizin vaziyeti Bu hafta içinde ihracat maddele- rimizin geçirdiği vaziyeti aşağıya ya- zıyoruz: Buğday — Mersin yolile Belçika, İsviçreye ihracat devam etmektedir. Fakat bunların miktarı azdır, ufak partiler halindedir. İtalyaya ihracat yapılacağından bahsediliyordu. Bu havadisin aslı çıkmamıştır. İtalya - Romanya ticaret anlaşması mucibin- €s, İtalyanlar Romanyadan buğday alacaklardır. Halbuki Romanyada ge- çen sene az buğday yetiştiği için buğ- day ve hububat ihracatı tahdid edil miştir. Romanyadan, İtalyaya buğ- day nakletmek için Türk şilepleri işle- mektedir. Bir şilep bu hafta içinde Küstenceden Venediğe geçmiştir. $ Tütün— Piyasadaki durgunluk de- Vam elmektedir. Samsun ve Karade- hiz piyasalarında işler azdır. Yalnız evel takas üzerine talepler şlamıştar, İf Aiyon — Uyuşturucu maddeler in- Milsarının direktörü Anadoludaki se- di ghatine devam ediyor. Bu seyahat. | ee zi üni ana hazırlık yapılıyor lerde, bu seneki afyon alışları hakkın- da tedkikler yapılmaktadır. Rekolte vaziyeti iyidir. Bu sene inhisar idaresi- nin geçen seneye nisbetle daha çok afyon alacağından bahsediliyor. Bu haber, son günlerde piyasaya yayıl- | mış ve büyük bir memnuniyet uyan- dırmıştır. Ayni zamanda bu seneki afyon fiatleri daha yüksek olacaktır. Afyon ihracat vazyetinde büyük bir değişiklik yoktur. Hatta içinde muh- telif memleketlere ufak partiler halin- de ihracat yapılmıştır. Balmumu — Piyasa iyi değildir. Halbuki her sene bu mevsimde balmu- mu satışları pek iyi giderdi. Malüm vaziyet üzerine Almanyadan talepler yoktur. Balmumu ihracatında Bulga- ristan en büyük müşlerimizdi. Bü- tün Bulgar kiliselerinde Türkiyeden giden balmumları kullanılırdı. Son bir iki sene içinde Bulgarlar balımın- larımıza karşı çok isteksiz davran maktadır; Balik ihracatı — Sirkeci rıhtamın- dâki İtalyan balıkçı gemileri torik, ve palamut almaktadır, Fakat fiatler pek ucuzdur. İtalyaya gönderilen torik, orkinos balıkları orada konserve ha- line getirildikten sonra Amerikaya sa- tılmaktadır. Yunan motörleri de Ge- liboludan geçen hafla içinde mühim miktarda balık almışlardır. İç piyasada, balık, et fiatlerinden daha ucuzdur. Hergün piyasada bol miktarda kalkan balığı bulunmak- tadır. Fiati 30 kuruştur, Diğer balık- ların fiati de pek ucuzdur. Meyva satışları — Bu sene meyva- nın bol olacağından bahsedilmektedir, Piyasada, henüz ilkbahar meyvaları bulunmaktadır. Erik 15 kuruşla 20 kuruş arasındadır. Bu sene Maltaeri- ği pek boldur. Fiat 20-30 kuruştur. Ki- raz, gittikçe bollaşmaktadır. Çilek fi- atleri de son biriki gün içinde birden- bire düşmüştür. Son fiat 40 kuruştur, Önümüzdeki haftalarda daha ziyade ucuzlıyacağından bahsedilmektedir, H.A, Perşembe müsahabeleri (Baş tarafı 8 inci sahifede) hareket 1906 ya kadar olanca şiddeti- le devam etli. Finlandiya meclis ve ordusu dağıtıldı, iş başında bulunan belli başlı memurlar hapsedildi, Bir kısmı Sibiryaya sürüldü. Liselerin programına büyük mikyasta rusça kondu. Rus - Japon muharebesinde Rusların mağlübiyeti Finlerin ekme- ğine Adeta yağ sürdü. Finlandiyada umumi bir grev baş gösterdi. Nibayet Rusya yeniden Fivlandiya millet meclisinin kurulmasına müsaade etti. 1907 de 200 kişilik bir millet meclisi kuruldu ve kadınlara da 24 yaşından | itibaren ointihab etmek ve iintihab Olunmak hakkı verildi. 1915 de, cihan harbi üzerine fim- nastik ve spor cemiyetleri namı altın- da vatanperver gençlerden bir ordu meydana getirlidi ve 1917 de yeni te- şekkül eden bolşevik idaresine müra- caat ederek İstiklâllerinin iadesi ta- lebinde bulundular, Ruslar bu müra- caati kabul ettiler, Sibiryaya nefye- dilenler vatana döndüler, Bu suretle ayni senenin Kânunuevvelinde Fin- landiya istiklâlini ilân etti, 1919 martında toplanan milet meclisi profesör (Stahiberg) 1 50 mu- halif reyo karşı 143 muvafık rey ölç cumhurrelsi Dün etti. Bugün Milletler Cemiyetinde yeni beliren Finlandiya dört kelime ile hu lâsa edilebilir; Küçük devlet, büyük millet! Küçük tarih, büyük örnek! Selim Sirri Tarcan AKŞAM Gençlik nasıl yetişiyor? (Baş taralı 7 nci sahifede) şekilde düzelmiş. son derece güzel bir kadı Profesör diyor ki: — Bedii diş hekimliğinin istikbali gayet parlaktır. Çünkü ufak bir çene ameliyatı çirkin bir yüzü güzelleştiri- yor. Bu itibarla bu kabil diş hekimle rine rağbet edenler çok ölacaktır.. Bu bedii diş hekimliği servisinde lamış dişler tellerle içeri çekiliyor. Çene âdeta yumuşak bir hamur gibi düzeltiliyor. Cerrahi serviste genç bir talebe ya- nımıza yaklaştı, Profesöre: — Üstadım. dedi, gayet enteresan bir vaka.. Gittik, enteresan vakanın kahrs- manı olan hasta ağzını açmıştı, Bir de baktım. Ne göreyim.. adamcağızın damağının tam ortasında yanyana iki diş çıkmış... Ama damağın tam ortasında. şaşırdım. Profesör: — Bize böyleleri çok gelir. dedi ve işine başladı.. Bir profesör anlatıyor: — Bir lokantaya gittik.. dişçi arka- daşlarla beraber. etrafıma bakındım. Şöyle eğini adamakıllı, usulile çiğniyen iki kişi gördüm. Maalesef yemeği çiğnemesini hiç bilmiyoruz. Diş hastalıklarımız çoğalıyor ve bu ehemmiyet vermeği; dis hastalık- ları vücudümüzde hiç akla ve hayale gelmiyen arızalar, hastalıklar yapı- O. N Bir talebe yanımıza yaklaştı: n meslekteki derdle- değil mi?. &ize meslek hayatında çok sinirlendiğimiz bir şeyden bahsedelim. Bizden, yani mektep görmüş diş Janılıyorr 'Hayır biz dişçi değiliz.. kanun mek- tep görmiyen dişçilerie, mektep biti- ren dişçileri ikiye ayırmıştır. Mektep görmiyenlere yalnız <dişçis denilir? Bize de diş hekimi. bunun her zaman ayrılmasını #stiyoruz. Bunu kaydet- tikten sonra ben ona sordum: Mektepte hemen yarı yarıya €c- nebi talebe görüyorum. Acaba bütün Balkınlarda ve civarda bizim dişçi mektebin ti nedir? Genç talebe: — Bunun cevabını gene ecnebi ta- | lebeden dinleyiniz. dedi, Size bir Bul- gar talebe çağırayım.. Bir genç Bulgar kızını çağırdı. Ona da ayni sünli sordum. Güzel, pürüz- süz birtürkçe ile cevap verdi: — İstanbul dişçi mektebi fevkalâ- de bir müessesedir. Size bunu bir mi- sal ile anlatayım.: biz bu mektebi biti- rip Bulgaristana dönünce orada da bir imtihan veririz. Bütün ecnebi memleketlerde okuyanlar imtihana tâbidir. Sekiz senedenberi bu imti- hanlara giren dişçi talebesi arasında İstanbulda okuyanlar birinci oluyor- lar. bu imtihana girenler arasında Pariste, Berlinde dişçilik tahsil eden Bulgarlar da pek çoktur. Fakat birin- ciler daima İstanbulda okuyanlardır. Doğrusu bu cevap göğsümü kabart- tı, Talebeler yanımızdan ayrılınca be- ni dolaşlıran asistan; — Bulgar talebe ile bizim talebe aarasında dehşetli bir çalışma yarışı edi... Fakat birinellik bizimki- hekimlerinden | bahsedilirken daima <«dişçis tabiri kul-! in beğenilmesinin hikme- | SARAY ve BABIALININ IÇ YUZU Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Telrika No. 876 Abdülhamidin maiyet çavuşluğu - Sisam adasındaki kıyamlar Seryaverin maiyetinde bulunan yâ- veriler sadrazama, şeyhislâma, seras- kere, bahriye nazırına mabeyinden yazılan tezkereleri götürürlerdi. Di- ğer nezaretlere yazılan te?kereler mü- iyeti seniye çavuşları marifetile gön- derilirâi, Maiyeti seniye çavuşluğu ya- verliğin bir mahreci idi. Son zamanlarda bu çavuşluk öyle iptizale uğradı ki saray mensupları ile büyüklerden bir çoğu daha beşik- teki çocukları için bu rütbeyi istida ve istihsal eder oldular. Mabeyin başkitabet dairesine gelen evrak hulâsaları bir deftere kaydedil- dikten sonra padişaha takdim olunur, Cevaplar ile resen sadır olan iradeler gene buradan tebliğ edilirdi. Mülkiye işlerini sadrazam, ilmiye işlerini şeyhislâm, bahriye işlerini bahriye nazırı, askeri işleri de seras- ker, Tophanenin ve askeri mekteple- rin işlerini 'Tophane müşiri, hazinel sa işlerini hazinel hassa nazı di, Padişaha büyük kâğıda yar i watta bulunmak hakkı bu makamlara sitti Diğer nazırlar dahi maruzatta bulunabilirler ise de bunlara (hususi) denilirdi. Bu gibi- lere küçük kâğıtlarla ve hususi tezke- relerle cevap verilirdi. İradeler ya resmi teğkerelerin zeyli- ne hamişlerle yahut hususi tezkere- lerle tebliğ olunurdu. Abdülhamid maruzalı ya bizzat okur, yahut bif mabeyinciye okutur- du. Akşama doğru gelen maruzat ge- celeri kitabet dairesinde kaydedildik- ten sonra defterle beraber bir tor- baya konulur, ertesi sabah bu torba etüv makinesine gönderilir, mikroplar» Gan temizlendikten sonra bir musahi- be verilir, padişahın iş odasına bırakı- Kırdı. Abdülhamidin tasdik ve kabul işa- | reti tezkerelerin arkalarına, baş ta rafa yazdığı hicri tarihten ibaretti, Bu tarihin yanında başka bir işaret yok ise istizan edilen madde aynen kabul eğilmiş demekti, Tarihin yanın- Ga (O) işareti var ise bu Abdülhami- âin bu iş için bir diyeceği olduğuna Gelâlet ederdi. Abdülhamidin bu mü. taleasını ye başkâtib ya bir mabeyin- ci dinliyerek ona göre cevap yazılırdı, Abdülhamid işin kendisinden sorul- masını ister İse evrak üzerine (8) işa- retini kordu. Mabeyin kâtiplerinden Cevad bey - meşrutiyetten sonra. mabeyin başkâ- tibi - maruzat evrakını okurken çok defa bunlara müteallik olarak bir be- yit veya kıta inşad eylemekten zevk alırdı. Bir gün Abdülhamidin kullandığı bu harf işaretlerini toplıyarak (5) susl ve (C) cevap ve (K) kayıt mıs- ramı tertib eder; fakat beytin ikinci musraını bir türlü getiremez; bunu ar- kadaşlarından ... beye söyler! o d8: — İlk mısrada takdim ve tehir ya- pılirsa ikincisi kendi kendine gelir! diyerek beyti şöylece ikmal eder: (CE) kayıttır; (8) sual ve (C) eş lerinde ne kadar işler berbad olup kal- maşa Abdülhamidin pek siyade dikkat ettiği bir nokta verdiği iradelerin bir suretle tahrife uğramıyarak tamami- le tebliğ olunması idi. Bunun için ya- zılan tezkerelerin suretleri de kendisi- ne takdim olunurdu. tünde bunu ve saat kaçta teslim olun- duğunu işaret eder, zarfın arkasına imza yerine eksariya (malüm) keli- mesinin ilk harfini (M) yazardı. Bu zarfı getiren teslim ettiği kâtipten bir makbuz senedi alırdı. Bu senede zarf- tan çıkan tezkerelerin adedi ve nu- maraları, getirenin ismi, sant kaçta getirdiği yazılırdı; senedi başkâtip imza ederdi. Bu mekbuz senedi mutlaka Abdül- hamldin eline kadar götürülürdü. Abdülhamid müstacel br iş çıkınca gecenin herhangi bir saatinde kendi- sinin uyandırılmasına müsaade ei- mişti, Bir işin müstaceliyetini ve hün- kârı uykudan uyandıracak kadar ehemmiyeti olup olmadığını takdir et- mek hakkı da, mesuliyeti de onu “> zcdon zata aitti. Abdülhamidin yatak odası kapısı içeriden kapanır, odanın dışarısında ve kapının önüne yerde serilen yatak- larda bir haremağasile bir Boşnak tü- fekçi, Söğüllü slayı efradından biri yatardı. Müstacel iş için gelen tezke- re d)ş kapıdan içeriye gönderilir, hün- kârin yatak odası önünde yatan bu haremağasına verilirdi. Haremağası yatak oğasının kapısını vurarak Ab- dülhamidi uyandırır, tezkerenin kim- den geldiğini söyler, kâğıdı takdim ederdi. Abdülhamit kâğıdın mühteviyatına muttali olduktan sonra hemen tebliğ edilecek bir iradesi olursa ya nöbetçi mabeyincilerden birini, yahut başkâ- tibi çağırtırdı. Çağrılan başkâtip, ma- beyinci veya başmabeyinci yatak oda- sına gelir, paravana arkasından padi- şahın iradesini telâkki eylerdi. Abdül. hamidin bözan paravana kanatları- nın ittisal hattı üstünden görünerek konuştu tebliğ ettiği iradenin ce- vabına bir, bir buçuk saat kadar in- tizar eylediği olurdu. Hünkâr bu iş olup bittikten sonra tekrar yatardı. Son toplar! Sisam adası İstanbulun fethinden sonra ve ayni sene içinde Osmanlı ülkesine ilhak olunmuştu, Fetihten sonra hemen 1ssız bir hale gelmişken 1560 de malikâne olarak Kaptanı der» ya Kılıç Ali paşaya verilmiş, o da ci- var ada ve suhillerden ahali celb ile burasını imar ve evkafını tanzim et- Evliya Çelebi seyahatnamesinde adada bir cami ile biraz müslüman bulunduğunu kaydediyor. Kılıç AH paşadan sonra ada derya kaptanlığı- na bağlı kalmış, vergisinin azlığı ve deniz ticareti nüfusunun artmasına bâdi olmuştu. Sisamlılar Mora ihtilâline iştirak ederek adadaki Türkleri kâmilen katliâm eylemişlerdi. Yunanistanın teşekkülü üzerine İngiltere, Fransa, Rusya devletleri Si- sam adasının mümtaz bir eyalet ha- iinde bir hrıstiyan bey tarafından ida re edilmesinde ısrar eylediklerinden ikinci Mahmud bunu kabule mecbur olmuş ve 1247-1832 hattı hümayunile Sisam ahalisi hakkında umumi bir af ilân eylemişti. Beyliğin idari teşkilâtı üç sene son- Ta icra olunmuştu. Adanın vergisi dört yüz bin kuruş iken sonra bunun bir kısmı adada ışlahut icrasına tah- sis edilmişti Fakat Sisamlıları bir türlü memnun etmek kabil olama- Taşlar, Sisamın ilk beyi aslen Bulgar un- suruna mensup meşhur İstefanaki bey - Stefan Vogoridis - olmuştu. (H 1249) Ancak İstefanaki bey İstanbul- da kalarak adayı vekâletle idare €y- Temişti. Ondan sonra Rum ekâbirinden bir çokları adaya bey - prens - tayin olun» dular. Ancak Sisamlılar rahat nedir? bil- mediklerinden İstefunaki beyden 801- ra H 1267 den 1326 tarihine kadar 59 sene İçinde beylik makamında on yedi defa tebeddü! vaki oldu. 8isamlılar ikinci meşrutiyetin ilâ- nmdan iki ay kadar evvel yeni bif gürültü ve isyan çıkardılar. Bu isya” na ada ahalisinin ancak pek az bif kısmı iştirak etmedi. (21 Zilkade 1325” 26 kânunusani 1908) tarihindenberi Sisam beyliğinde Andirya Kopasi di bulunmakta idi. Adalılar 1908 mayısının ortala doğru işte bu zatın idaresine karşı Kr yam eylemişlerdi. İhlilâli yatıştırmak için derilecek asker kuvvetine DAfİ filo dahi terfik edilmek lâzım geli? du 95 parçadan mürekkeb ge nanmasında 24 nakliye ve V9 000 tn gemiler haric olmak üzere 81 luk harp gemisi ve 65 kroP ve A trong topu vardı (1) (1) Senelik Bahriye mecmuası.

Bu sayıdan diğer sayfalar: