20 Şubat 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

20 Şubat 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EEPERPÇeTŞTaORk ” r S ———— B r esl EE EE EEE, - e Nr VE Ga 20 Şubat 1938 Fransanın harb kuvvetleri Ordu, donanma ve hava kuvvetlerinin başınaGamelin'in getirilmesinin manası “ği kânunusanide Fransız Cümhur , reisi Fransız harp kuvvetlerinin, baş» kumandanlıkta tevhidini emreden Üş emirname neşretti. Birinci emirmama Milli Müdafaa Nazırının vazife sâhüe ını tevsi ediyor. İkincisi bir Mint Mü» dafan Erkânıharbiyesi reisi ihdas ey Miyor. Üçüncü emirnamede ise busMfl- li Müdafaa Erkânıharbiyesi riyasetie NR M6 general Gamelin'in tayin olundu. ğu bildiriliyor. Bu yeni kararlar par. (© lâmento tarafından fevkalâde bir ek» seriyetle kabul olundu, Fransanın müdafaa kuvvetlerinde | Yapılan bu yeniliklerin ehemmiyetini anlamak için bir buçuk asırlık Fran- &z parlâmento hayatına bir nazar st“ #etmek lâzımdır. Bu tarih gösterir ki Fransızlar 1789 daki ihtilâldenberi si» yasi serbestilerinin münferid şahıslar tarafından tahdid edilmesinden kork» tukları için büyük kuvvetleri böyle münferid şahıslara vermekten çekin- mişlerdir. Bu endişeden dolayı Fran- 8iz Cümhuriyetinin parlâmento: fır- kKalarında Harbiye Nazırlığına karşi dalma büyük bir emniyetsizlik göste- Tilmiştir. Çünkü kumanda kuvvetinin Onun elinde bulunduğu göz önünde tutulmuştur. 1871 den 1914 e kadar geçen seneler zarfında Fransanın 43 Harbiye Nazırı görüp geçirmesi hep bu itimadsızlıktan ileri gelmiştir. Messinng, Petain, Marin gibi general- lere Harbiye Nezareti nadiren tevdi olunmuştur. Harbiye Nazırlarının ço- Zu sivil pdlitikacılardı. Bir de Harbiye, Bahriye ve Hava Na Zırlarının ayrı olması Fransız parlâ- *mentosunun nazarında ayrı bir emni- yet ve itimad uyandırıyordu, Askeri Kumanda kuvvetleri bu sayede muh- telif kısımlara ayrılmış oluyordu. 1935 senesi kânunusanisino kadar yanya- ha getirilen iki general Fransız harp küvvetlerinin en yüksek kumanda mevkilerini işgal ediyordu. Bunların birisi ordunun umumi müfettişi ki Ayni zamanda yüksek askeri şüranın İkinci reisi oluyordu, diğeri de Büyük Erkânıharbiye reisiydi. Ondan sonra bu iki mevki tevhid edildi. Fakat Er- kâruharbiye relsinin orduya karşı emir kuvvetini, ancak Harbiye Neza- Tetinin talebi üzerine istimal edebile- ceği kaydi konuldu. Geçen bir buçuk sene zarfında Halk Cephesi hükümeti, alınan bu tedbirin harp kuvvetlerinin müttehid bir tarz- da idaresi için kâfi gelmiyeceğini an- ladı. Çünkü yalnız Hava Nazırı Cot İle Bahriye Nazırı Campinchi sözlerile Ye icrantlarlle aykırı hareketlerde bu- lunmadılar, Hava Nezareti tarafın- dan, talim ve terbiye, tasnif, malze- Me, inkişafı ve istihdam olunan me- Murlar itibarile tutulan yolun diğer İki nezaretin hayati menfaatlerine Md olduğu da meydana çıktı. Ondan Sonra Blum kabinesinin sosyalistlere karşı teveccühkâr görünmek için harp Banayiini devletleştirmesi de silâh İmalâtının azalmasını intaç etti. Bu İşin ancak bir elden idare ve kuman- da edilmesi ve bütün harp kuvvetle- Tinin bir şahısta temerküz eylemesile lunabileceğine kanaat getirildi. İşte 1938 senesi 21 kânunüsanisin- de neşrolunan emirnamelere yukarıda Saydığımız ahval sebep oldu. Fransız kabinesinde oturan Harbiye Nazırının Vazifesi en yüksek karar verici maka- 11 İşgal etmekten ibarettir. Harp kuv- hazırlanması, teslihat pro- Bramının ve bütçenin tanzimi onun Kararma bağlıdır. Harbiye Nazırı ver- “iğ! kararların tatbikine de nezaret der. Erkânıharbiye relsinin ve harp küvetleri teşkilâtını idare edecek ku- tayinin Harbiye Nazırı- Ma alddir. Harbiye Nazırı hsirpte yük- *ek kumanda mevkilerini işgal ede- “ek olan generallerin kontrolünü bu ie kendi elinde tutmuş oluyor. eyy data daimi komitesi ve kara, ve hava erkânıharbiye relsleri Harbiye Nazırına tabidirler, General Gamelin Müstakbel harplerin «topyekün harp» olacağı kanaati kökleştikçe, harbin uzaklara kadar erişebilen tây- yare İle katl neticeye isal olunacağı hakkında Douket tarafından ortaya atılan nazariyenin doğruluğu anlaşıl- dıkça ve yere bağlı olan kara ordusi- le havalarda iş gören hava kuvvetleri- nin ayrı ayrı kumand edilmesindeki tehlike baş gösterdikçe bütün harp kuvvetlerinin bir başkumandan tara- fından idare olünması lüzumu da git- tikçe daha kuvvetle talep olunmağa başladı. Bu başkumandanlığın nasıl olsa harp halinde ihdas olunacağında İ .reyler birleşiyordu. Yalnız sulh halin- de onun ne şekilde mevcud olabilece- ği hakkında tereddüdler hasıl olu- yordu, Fransızların «Revue Militaire Generale; i bu mesele ile meşgul olu- yor ve diyor ki: «1936 haziranında kabine tebeddü- Tü olduğu zaman böyle bir karar verilmesi omevzuubahis oldu. Ye ni Harbiye Nazırı B. Daladier ev- velâ Mili Müdafaa Nazırlığına tayin olundu.- O, her üç müda- faa kuvvetinin «âhenkleştirilmesinez çalışacaktı. Milli Müdafaa daimi ko- mitesi onun tarafından vücude geti- rildi. Nazırlardan ve üç müdafaa kuv- vetleri erkânıharbiye reislerinden ma- ada mareşal Petain de o komiteye da- hildi. Bu komite, bugün tesis olunan umumi başkumandanlık işlerini gö- recekti. Ayni maksadla bir de Milli Müdaffaa akademisi tesis olundu. Akademiye kara, deniz ve hava kuv- vetlerine mensup yüksek zabitler alındı. Şimdi general Gamelin'in Mili mü- dafaa kuvvetleri erkânıharbiye reis. liğine tayin olunması yepyeni bir şey- dir, General Gamelin Harbiye Nazırı- na tabidir, Vazifesi, ordunun ve hava kuvvetlerinin seferberliğini, yürüyü- şünü ve harekâtını bütün manasile hazırlamak ve tevhid etmektir, Bah- riye kuvvetleri de, onların kara ve de- niz kuvvetlerile müştereken hareket- leri mevzuubahis olduğu sahalarda general Gamelin'e tabidir. Bundan başka Vatan Müdafaası Şürası ve Mil- M Müdafaa Akademisi de general Gâ- melin'in emrindedir. Bu suretle Fransa bütün harp kuv- vetlerini sulh zamanında müttehid bir kumandaya tevdi etmeğe muvaf- fak olmuştur. Ayni zamanda harp ha- linde lâzım olacak müttehid başku- mandanlık için de hazırlıklara baş- lamış demektir. Şimdiki Harbiye Nazırı Daladler bugüne kadar sekiz defa Fransanın Harbiye Nezaretini deruhte etmiştir. Onun büyük azim sahibi bir zat ve Fransanın müdafaa ihtiyaçlarını en çok kavramış bir devlet adamı ok duğu söylenir. Kânunuevvel-1937 de parlâmentoda bütçe müzakereleri ce- rTeyan ederken Daladier «Harp kuvvet- lerimizin gözleri hududlara mütevec- cih olmalıdır, dahili politikamıza aid münakaşalara değil!> sözünü sarffi- miş ve «Küvvetlerimiz yalnız Pransa- yı müdafaaya mahsus âletlerden «& yılmatalı, ayni zamanda kolektif em- niyet için kendi hududlarının haricin- de de bir hücum vasıtası olmalıdır!» cümlesini ilâve eylemişti, Fransız harp kuvvetlerinin başma geçen general Gamelin yüksek kaliteli bir kumandandır. Pek zengin safha- lar geçiren askeri hayatında kıymetli tecrübeler toplamıştır. Onun yalnız sulh zamanında değil, harp çıktığı za“ maân da Fransız harp kuvvetlerinin başına geçeceğine muhakkak nazari- le bakılmaktadır. A.C.D. Niğdenin imârı süratle ilerliyor Belediye reisi operatör B. Hüseyin geceli gündüzlü çalışıyor Niğde (Ak- ; şüm) — Niğde şubat nihayetin- de elektriğe ka- vuşuyor, Halik büyük bir sevinç faaliyetle (çalış- maktadır. İki sene evvel belediye ri- yasetine seçildiği zaman belediye- nin 36 bin liradan ibaret bir bütçesi ve 18 bin lira da borcu'bulunuyordu. Belediyenin bu vaziyetine rağmen büyük bir gayretle çalışarak buldu- ğu varidat membalarile borçlarını ödemekle beraber bütçeyi 51 bin lira- ya çıkarmağa muvaffak olmuş. Açık- ia akarak ve müzahrafalla karışa- rak gelen içme sularının borular için- de şehre getirilmesini ve bu suretle tifo gibi mühim bir âfetten halkın kurtulmasını temin etmiştir. Bundan başka tarla ve bahçelerin lüzumu kadar sulanma işini salim bir şekle sokmuş ve belediyenin bazı küçük masraflarına medar olacak bir varidat temin etmiştir. Aynca 10 bin lira sarfile oldukça modem ve halkın bugünkü ihtiya- cna cevap verebilecek şekilde bir mezbaha yaptırmış, kesilecek hay- van başında 4 kuruş gibi hissedilmi- yecek dereced küçük bir resim almak suretile belediyeye seneyi 12 bin lira- hık bir gelir temin etmiştir. Şehrin tanzifat işleri ıslah edilmiş ve şayanı memnuniyet bir hale kon- muş, hükümet binası yakınında bir park vücude getirilmiştir. dik edilmiş olan şehir plânmın tat bikine ve istimlâklere İlkbaharda büş- lanacaktır. 938 senesi zarfında plân getirilecek, bir sebze hâli yaplınla- cak, kanalizasyon işleri başarıla- caktır. Niğde belediye reisi doktor bay Hü- seyin Ülküyü başardığı işlerden do- layı takdir etmek gerektir. Yazan: Arif C, Denker ESRARENGİZ KERVAN 'Teftika No. 89 Büyük kervandan bir türlü hâber alınamıyordu, her keste ümidsizlik başlamıştı Karakaş nelhiri üzerinde bir köprü Hotanderyada çobanlardan alınan son haberlere nazaran Hasan beyin kervanı dört gün evvel garbe tevec- cüh etmiş olacağından Güldost iki gün zarfında ona yetişebileceğini ümid ediyordu. Herhalde Karakaş nehri mıntakasında yaşıyan göçebe- lerin büyük kervanı görmüş olmaları Yâzımdır. Çünkü Asırlardanberi © mintakadan öyle büyük bir kervan geçmemiş olacağı için göçebelerin dikkat nazarını celbetmiş olması bek» Tenilebilirdi. Onun için, küçük kervan ertesi sa- bah yola çıkınca Güldest ve Merton her şeyden evvel göçebeleri aramağa ve onları İstintak etmeğe karar verdi- ler. Fakat o mıntaka, nebatatın yetişe- bildiği san hududda bulunduğundan ne göçebe, ne de yerlilerle meskündü. Bir çobana, bir sürüye nadiren tesa- düf edilirdi. Sahili takib eden kamış- lıktan başka bir hayvan gıdası bulun- madığı için sürülerin yaşaması tabil imkânsızdı. bir mıntakaya vardı. Burada ilk ço- banlara rasgeldiler. Fakat bu çoban- lar Hasan beyin kervanı hakkında hiç bir şey bilmiyorlardı. sordu. Bunlar da bir şey bilmiyorlar- dı. Hasan beyin Karakaş nehrine da- ha cenub tarafından gelmiş olması ihtimal haricinde idi, O halde göçebe- lerin ve yahud çobanların kervanı mutlaka görmüş olmaları lâzımdı. Fakat, Hasan beyin her hangi bir sebebden dolayı daha şimalden yürü- mesi ve bu suretle Güldostun kerva- nının önünde değil ardında bulunma- sı mümkündü. Kız bu zayıf ihtimali di. Bunlar kısa yolları bildiklerinden Güldostun bir günde katettiği mesa- feyi yarım günde katederek o taraf- larda tahkikat yaptıktan sonra geri geleceklerdi. Küçük kervan iki gündenberi Ha- san beyin tutmuş olduğunu zannet- tikleri istikamette süratle yürüdü- gü halde onun bir izine tesadüf edil- memesi büyük kervanın daha şimal. den hareket etmekte olduğu ve bina- enaleyh küçük kervanın gerisinde bu- lunduğu ümidini kuvvetlendiriyordu. Hem bu ümid ile, hem de pek yorgun düşen hayvanları dinlendirmek mak- sadile Güldost ile Merton bir gün İs- tirahate ve şimal tarafına giden ço- banların avdetini beklemeğe karar verdiler, v Fakat, bu ümidleri de boşa çıkı. Geri gelen çobanlar tarif edildiği gibi Bunun üzerine Güldost vaziyeti şu suretle tesbit etti: — Hasan bey ne önümüzde, ne de ardımızda. Halbuki kervan Hotander- yadan garb istikametinde ayrılmış! Fakat, kervan Karakaş nehri ovasın- da da değil, Acaba bu havaliden de mi uzaklaştı? Acaba hiç bir kimse tara- fından görülmeden Karakaş nehrini de geçip gitti mi? Merton dedi ki; — Garb tarafı çöl. Su kenarından gitmek varken neden çölün içerisine dalsın? Çölde gizlenmek ihtiyacını , atla rile, katırlârile, denklerile hava olup çöle dağılmıştı. Çünkü, kervanın başı- na bir felâket gelmiş, çölde yolunu kaybederek dağılmış olsa bile rasyel- dikleri yüzlerce insandan birisinin ol.” sun onu görmüş olması lâmmdı. Gör- medikleri kabul olunsa bile, yüzü müd tecaviz kervanciya ne olmuştu? Çö-' Jün kumları hepsini birden yutmuş mıydı? > Güldost küçük kervanile beraber" Karakaş şehrine yaklaştığı zaman Hacı Mehmed İsanm klavuzlarını o şehre yolladı. Bunlar, Hacı Mehmed İsanın Karakaş şehrindeki dostuna kervanın kaybolduğunu haber vere» ceklerdi. Bu adam da Kaşgara birisi- ni göndererek vâziyeti Hacıya bildire- cekti, — Hasan beye Hotanderya sahilini takib etmesini ben tavsiye etmemiş olsaydım, yahud Kaşgara gideceği- me yanından ayrılmasaydım her şey yolunda gidecekti. Merton ona ümid vermeğe ve ken- disini teselli etmeğe beyhude uğraştı. (Arkası var) sam TAE e

Bu sayıdan diğer sayfalar: