26 Şubat 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

26 Şubat 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

OYA .PE main Mm ..... s.s. s.s n ) e a o o ” a Wa «ee ve uu vs — 26 Şubat 1938 DER BİR HİKÂYE Şakire Balıkpazarında, bir manav &#kkânının önünde rasgeldim. Muz alıyordu, Doğrusu ne yalan söyliye- yim. Buna hayret etmiştim. Şakir Muz a Şaşılacak şey... Çünkü Şaki Macidenin ne kader gi olduğunu hepimiz gayet iyi | bilirdik. Zavallı Şakircik aksi gibi bo- Hazına, güzel şeyler yiyip içmeğe düş- kündü. Fakat Macidenin elinde göz Açamıyordu, Bunun için onun kilosu 160 kuruştan muz almasına hayret etmiştim. Yanına yaklaştım: — Ne o Şakir, dedim, muz mu alı- yorsun?... Gülümsedi: — Hayret ettin değil mi?... Benim, pahalı şeyler almam hayret edlimiyecek bir şey değil ki... Hakkın Yar... Bu işe istediğin kadar şaş ve is- in kadar hayret et... O muz kâğıdını kucakladıktan son- Ya beraber yürümeğe başladık: — Azizim, dedi, benim boğazıma, 6 kadar düşkün bir insan olduğumu bilirsin... Karımın hali de malüm... Baktım, olacak gibi değil, benim ha- Yatta en büyük zevkim boğazım, Dü- Çündüm, taşındım, Nihayet dâhiya- 6 bir fikir buldum. Benim işimi bi- Mirsin. Ası! büyük kazancımdan başka her gün ufak tefek işlerden elime ay- Mes da bir para geçer, Bunun mikta» Hi malüm değildir. Bazı gün çok olur, bazı gün hiç birşey çıkmaz. Karımın Mergün bu küçük işlerden elime ne alğaii geçtiğini bilmesine imkân ia ben bunu ünerek gayet Güzel bir hile. buldum. Macldenin Gehşetli zayif bir tarafı var. «Kelepir» i almağa bayılır. Hesabını çok İYİ bilmesine rağmen fiatinin yarısı derecesinde ucuz bir şey gördü mü? Bu kelepircilik damarları tutar, Der- Onu satın alır, Bendeonunbu reilik damarlârından İstifade etmek yolunu buldum. Şimdi camı" min istediği bir şeyi kaç para ise ali- yorum, Eve gidince Macideye gayet Ucuz bir fiat söylüyorum, Meselâ bu Muzu 160 kuruşlar aldım değil mi? Şimdi evde Macidey — Karıcığım, bir manav keşfettim. i bir adam... 45 kuruşa muzun , Dayanamadım, aldım... 45 muzu nasıl satıyor, şaşırdım. . Galiba bir yerden pek fazla Miktarda muz gelmiş olacak... Diyeceğim, hasis olmakla beraber, pek seven karım muz aldı Üm için bana kızacağı yerde muhak- pek memnun olacak... Şimdiye r hep böyle yapıyorum. Canımın bir şeyi görünce derhal alıyo- . Evde karıma aldığım şeyin fi- yahut üçte birini, bu halden son derece mem- Mun... Muzun 45 kuruşa alınabilece- Bine inanıyor, çünkü benim kendisin- gizli para bularak yüksek fiatle #y alabileceğime ihtimal vermi- Evde ismim «kelepireis oldu. «Kele- Yirciş aşağı «kelepirci» yukarı... Gü- ben bir manav keşfetmişim... Bu en nefis meyvaları her yerde yarı fiatine, üçte bir flatine, # pek ziyade gözüne girdim: > Aman kocacığım... Sen ekele- Pire, Sin. Gayet cuz bakkal, mar keşfediyorsun, bundan a b bütün alışverişi sen yap... di- Bu işten, istediğim şeyi yediğim, Kladiğim şeyi içtiğim için ben de Benmunum, kelepir gayet ucuz öte sim alındığı için o da memmun... Bi- Manav da memnun... Alışveriş eğim bakkal da memnun... Velhe- a Diniz memnun, geçinip gidiyo- Mur eri hani bir de iş çakılarak İşte o zaman halim baraptır. Mir elindeki kâğıdı ile uzaklaştı. Bir & daha onu bir ay kadar görmedim. Y sonra kendisine yine Balıkpa- rastladım. Ayni manayın nde alışveriş ediyordu. Lâkin bu Meler neşesizedi, Çehresi çatıktı tay © © Şakir? dedim, yine kelepir PA alıyorsun? ta Şakir sinirli; Baş Birâk Allah aşkına birader, dedi. AMR, gelenleri hiç sorma... Sahife 11 | bir vaziyetteyim ki halime acırsın... Yere batan bu çeşit «kelepircilik;... Eye kilosunu 45 kuruşa aldım ölye götürdüğüm muzları, dörtte bir fia- | tine aldım diye götürdüğüm enfes zey) vaları bilirsin... Karımın adımı eke- lepirci» koyduğunu sana söylemiş- tim. Kelepircilik şöhretim bu kadarla kalsa yine öp de başma koy... Fakat karımın kardeşi Sacide kocasile bera- ber sık sık bize gelir. Kaynanam haftanın iki gününü mutlaka bizde geçirir. Karım; — Aman Şakir harikulâde elişve- riş etmesini biliyor. Ben ona ekele- pirci Şakir» ismini koydum. Tasav- yur ediniz... Muzu 45 kuruşa alıy Diyerek benimle övünüyordu. Her- kesin bana hayretle baktığını görün- ce ben de bübürleniyorduni: — Efendim, diyordum, alışveriş et- mek bir sanattır, bir ilimdir. Vakıa bu ilim üniversitede tahsil edilmez amma hayat için çok mühim şeydir, Meşhur bir iktisadcı: «Paranın kaza» nılması kadar sarfedilmesini de iyi bilmek Jâzımdır...> diyor. Benim bu sözlerim üzenine kerim derhal ilâve ediyordu: — Efendim, Şakir hakikaten ye man adam ...Bir bakkal keşfetli... Herşeyi sudan ucuza satıyor. Bir manav var,.. Diyorum ya... Muzu 45 kuruşa veriyor. Müthiş bir adam bu Şakir, müthiş... Bunun üzerine kizı kadar kelepir öteberi satın almağa bayılan kayna- nam: — Aman diyordu... Muz 45 kuruşa ha,.. Hakikaten bedeva... Kuzum da- madım... Bana da yarın 45 kuruştan beş kilo alıver... İnsan elma yiyiceği- ne muz yesin canım... Ötetaraftan karımın kardeşi Seci- denin kocası: — Kuzum, diyordu. Banada 45 ku- ruştan altı kilo müz alıver... Olur mu Şakir? Karım, benimle öğünen karım; — A... Tabii, size de âli gibi ucuza, bedavaya hiç birimizin beceremiyeceği bir şey... Hattâ bütün eksiklerinizi, masrafla- rınizı, erzakımızi bundan sonra Şakire aldırtın... Değil mi Şâkir?. Alışveriş bir ilim meselesidir. Sen de bunun âli- misin... Parayı kazanmak kadar hı cetmek de mühim şe Bunları dinlerken be! boğacak gibi oluyordu: — Bilmem ki karıcığım... dum. o. — Nasıl bilmem?... Madem ki bize alıyorsun... Anneme, kardeşime de al canım... diyordu. O gün bana 11 kilo kadar muz 1s- marlanmıştı. Kilosu 45 kuruştan... Düşün bir kere... Bu parayi nerede bulacaktım, Yalnız kalınca karıma; — Macideciğim... dedim, vakıa ke- bafakanlar diyor- lepir yerler keşfettim. Her şeyi gayet ucuzdan Tuz amma... Hayatın keşfettiğimiz bu pek mühim sırın kendimize saklıyalım. Macide bu sözüm üzer'ng fena ha)- de sinirlendi. — Vay, sen annemi, Kardeşimi yabancı m: addeğiyorsun.. Meğer sen ne egoist adammışsın... Elinde olduğu halde anneme ve kardeşime bile iyilik etmek İstemiyorsun... San- ki onlara da ucuz ucuz öteberi alsan ne olur? Bundan sen ne kaybedersin? Diyerek küplere bindi. Bundan ne kaybedeceğimi ben biliyordum amma, karıma nası! söylerim. Baktım ki ola- cak gibi değil... Eğer kaynanama, baldızımla «kelepir» öteberi satın ai- mazsam bizim eve de «ucuza aldım.> diye hiç bir şey götüremiyeceğim. Halbuki ben boğazımı o derece seve- rim ki... «Haydi, dedim, bir kere için bir fedakârlık yapayım, onlara da öte- İGRiPİNİM Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklı ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alı Sk İm beri satın: alayını...» Dünyanın para- sını vererek aldığım pahalı meyvaları kaynanamla, beldizma götürdüm. Arasıra siparişler fazlalaştıkça: — Ucuz mal gelmemiş... diyordum. Fakat onlar: Zarar yok... Sen kendine aldık- ça bizede alırsın... Diye işi oluruna bağlıyorlardı. Ben de iki günde bir kendimize güzel şey- ler alamadan duramıyordum. İşbir kere çığrından çıkmış, karımı kelepi- re alıştırmıştım, Lâkin benim «<kelepirellik; şöhre- tim Macidenin samimi arkadaşları arasında da alıp yürümüştü. Bazı ha» tırnı hiç kıramıyacağım derecede güzel, nefis kadın ahibaplar da bana öteberi sipariş ediyorlardı, Karşımda öyle güzel ağızlar kelepir öteberi al- mam için rica ediyordu ki, bunları kıramıyordum. Kaynansmia baldızım da âdetâ beni bedava vekilharç haline sokmuşlardı, Herkes bana ene İşini bilir adam... Ne kelepirdi, ne akıllı insan...» diyordu. Halbuki budalalı- amın içyüzünü bir bilseler... Şimdi yine kaynanam için muz alı- yorum birader İki hafta sonra Şakirle karısına Köprü üstünde rastladım. Eminönü- ne doğru hep birlikte yürümeğe baş- ladık. Balıkpazarına yaklaşınca Ma- cide kocasına: : — Aman Şakir, dedi, pek merak ediyorum... Beni şu senin kelepir öteberi satan manavına götür.... Bel- ki lâzım olur, Ben dö şurayı öğrene- yim... Hem de bir kilo muz alalım... Şakir sapsarı kesilmişti. Ben bile fenalık geçiriyordum. Nerede İse ya- nımda bir facia kopacaktı... Şakir kekeledi: — Ben sonra alınm karıcığım... Zaten en ilerideki manav... Oraya kadar gitmek uzun olur. Fakat arzuları hakkında münaka- şa edilmesini bile sevrmiyen Macide: Ne münasebet canım?. dedi, şimdi uğrar alırız... Tuhaf şey... Bir daha Balıkpazarma neden inecek- mişsin... Haydi yürü... Hem de bana meşhur manavını göstermiş olursun. Yürü Şakir; — Karcığım... diye son bir muka- vemet göslermek istedi. Fakat Maci- de kati emrini verdi: Sana yürü diyorum, Zaten bana manavı tarif etmiştin... İşte şu sira: da, nihayetteki dükkân,.. Tamam... Diyerek Balıkpazarına girdi, Şakir Adetâ ispazmoz geçiriyordu. - Güstersene... Bu manav değil mi?.. Hani sormuştum, tarif etmiştin. Benim aklıma bir çare geldi, Göz- lerimle kapalı bir dükkân arıyordum. «Şakirin manayı burası idi amma bu- gün kapalı... Her nedense gelmemiş» diyecektim. Fakat aksi gibi kapalı bir dükkân da göremedim. Şakir de gali- ba gözlerile ayni şeyi arıyordu. Fakat nafile... Macidenin: — Canım neresi bu dükkân... Be ıkpazarı burası değil mi? Sen $u dükkânı tarif etmemiş miydin? diye sabırsızlanıyordu. Bu aralık Şakirin her zaman alışveriş ettiği manay yağlı müşterisini, yani arkadaşımı tanımıştı: — Buyur bayım.. buyur güzel müz- lar geldi... diye hararetle karşıladı. Şakir yavaşca bana mırıldandı: «Ba- yılacağım galiba! 5... Macide mang- va sordu: Kaçtan veriyorsun muzu? — 10... — Sen aklını mı kaçırdın? Neden bu kadar pahalılaştırdın bakayım... gösterdi; Manav arkadaşımı — Ne pahalısı efendim... Baya sor- sans... Her gün benden 160 dan alır, Der demez arkadaşım kendisinden geçti. Onu ayıltmak için eczaneye güç götürdüm. e iri e J daha mesuddur,, ( Baş tarafı 9 uncu sahifede) İnsan hayatta kendisini mesud ede» cek her gayeye ulaştıkça şaşımyor? «Bunu da yaptım, fakat gene mesud almadım; diyor. Bunun için gayele- rine varamamış insanlar daima ümid içindedirler, dalma mesutturlar Bir yerde Laurel He Hardinin ken- di kendilerine rejisörsüz filim çevir- diklerini okumuştum. Fakat onların stüdyolarına üstüste gittiğim iki haf- ta içinde bunun doğru olmadığını an- adım. Yalnız onların yanında rejisör su- ya sabuna karışmıyan sessiz bir adam olarak kalıyor. Her stüdyoda rejisör bağıran çağıran, hattâ artistlere küf- reden bi? adamdır. Artist rejisörün elinde sadece bir kukladır. Halbuki Laurel ile Hardinin filimlerinde iş ta- mamile bunun aksi... Rejisör artisle değil, artist rejisöre hâkim... Bir aralık rejisör makiyaj odasına gelip ezile büzüle; — Sahneye başlıyalım mı efendim? diye sordu. Sert bir eda ile cevap verdi: — Ne aceleniz var... Daha mister Hardiyi bekliyoruz. İki ciddi eser Meşhur komik aklına mühim bire sey gelmiş gibi: — Haaa... dedi, bakınız size bir- şey daha göstereyim... Sonra gene ellerini biribirine çarp- tı. Gelen hademeye: — Şoförümü çağır... dedi, Şoför kapıda görünmüştü. Laurel emretti; — Otomobilde çantam var, getir... Çanta geldi. Büyük komedi sanat- kârı içinden Kalın iki cild kitap çı- kardı. İki felsefe kitabı: — Sahne arasında dostum Hardi şekerleme yerken ven de bunları oku- rum. Ne yapayım? Ciddi yaratılmış bir adamım, Fakat tesadüf beni ko- mik yapmış... Hattâ dosilarım bazen bana kızarlar, evde: — Canım böyle ciddi komik olur mu? Biraz konuşsana... O! artık ki- taplarını bir kenara bırak... Biraz ko- nuş, biraz gül... Tuhaf şeyler söyle, bizi de güldür. derler... İşte hayatta en sinirime dokunan şeylerden biri de budur. Ahbaplarımın benden tuhaflık beklemeleri... Bir komiğin hususi ha- yatında da ahbaplarımı, tanıdıklarını güldürmesi isteniyor. Bence bir aktör stüdyosundan, tiyatrosundan çıklık- tan sonra yalnız kendisi için yaşar. Neden bir komik hususi hayatında da tuhaflık yapmağa mecbur olsun? Ne- den dostlarını ahbaplarını güldürsün? Beyaz perdede halkı ağlatan Greta Garbo, Marlene ye saire gibi ağır eser- ler artistieri evlerine gelen ahbapla- rmı hususi hayatlarında da hüngür hüngür ağlatıyorlar mı?. Bir komiğe: — Tuhaf birşey söyle de gülelim... demek bir dram artistine; — Adiklı birşeyler yap da biraz bizi ağlat... Demekten farklı mıdır?.. Bu esnada kapı ardına kadar açıl dı. Sori derece şişman bir adam iki kolunda iki kişi içeri girdi. Bu meş- hur komiğin dostu Mister Hardi idi. Laurel güldü: — Evvelâ hep beraber resim çıka rTalım da dostumla sonra mülâkağ ya» Parsınız, dedi, Cebinde güzel şekerle- meleri vardır, Sakın onlardan yeme- den işe başlamayınız... Bizim mülâkat bitti değil mi?. Hikmet Feridun Es Grip, Baş, ve Diş ağiileri Nevralji, Artritizm, Romatizma “Parasız insan | GZRZEZE Zİ 26 Şubat 938 - Cumartesi İstanbul — Öğle ——.. 1220: Plâk'a Türk musikisi dans musikisi, 19 Mandolin ve Kitara; Zekeriyya Tavman, 1930 Konferans: Üni- versite profesörlerinden Akif Şakir (İklim tedavisinden maksad nedir. Bu tedavinin faydaları ve tağbiki). 1955 Borsa hnber- Jeri. 20 Badi Hoşses ve arkadaşları tara- ından Türk musikisi ve halk şarkılar. 2030 Hava raporu. 20,33 Örer Rıza tarâ- fından araben söyler. 20,45 Semahat Öz- denses ve arkadaşları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayan), 31,9 Klâsik Türkmusikisi: Okuyan Nuri Halil, Reşad keman, kemençe Kemal Ni- yazi, tanbur Dürrü Turan, Kanun Vecihe, me Tevfik. ut Sedad, tanbur Refik, ke- çe Fahire, ub'Cevdet Kozan, nisfiye Belâhaddin. Candan; 21,50 ORKESTRA: 1 - Nicolai: Die luse | tigen Weiler Ouverture. 2 - Beethoven: Andante de 5 icme Symphonle, 3 - Staransş Wein, Welb url gene. 4 - Pelnass: Pot- pourri humotistigye, 2245 Ajans haberleri, 23 Plâkla sololar opera ve operet parçaları, 2320 Son ha- berler ve ertesi gilnün programı, 23,30 son, Ankam — Öğlâ heşriyatı; 13,30 - 1950: Miuhtelit plik neşriyatı, 1450 - 115 Plâk: Türk musikisi ve balk şarkıları, 1415 - 430: Dahili ve harici haberler, 1530 Gan itibaren Müzik Öğretmen Mek- tebinden o naklen Cumhur Başkanlığı Filormanik “orkestra heyetinin kenseri, Şef Praetorius. Akşam neşriyatı: 1820 - 1835: Plâk neşriyatı, 1835 - 1910: Çocuklara Kara- güz: Üreme Al), 1910 musikisi ve ve arkadaşların. 19,5 - ma: Hukuk İlmini Yayma Kurumu üye- lerinden Celâl Agâhçayni hakları tapuya tescillerinden sonraki hukuki neticeleri, 2030-21: Türk yeri ve halk şarkıları (Salâhaddin ve arkadaşları), 2i - 2115; Ajans haberleri, 21,15 - 21,58: Stüdyo sa- Jon orkestrası: 1 - Kari Komzik: Nave Wiener Volksmusik; 2 - P. Tosti: Chan- &on Napoliten, 3 - Prancels popy: An- daluciz, 4 - Maurice Yvain: Lâ - Haut Operette, 2155 - 22: Yarınki program ve detiklâl marşı. Avrapa Saat 29 de Viyana 2025'de senfonik karnayal kon“ seri — Berlin 2010 da plâk konseri — si — Brüksel 2015 de belçika muzika- m — Londra 20 de çigan murikası, 20.40 da #alon muzikası — Orta İngiltere 20,45 de piyano konseri — Roma 2030 da eğlen- €eli müzika — Florans 2020 de askeri muzika, Saat 21 de Dentsehlandsender 21 de çeşitli muzi- eğlenceli muzika — Milâno 2130 da eğ- lenceli muzika — Varşova 2ide «Viyana valsleri» operet — Bükreş 21,15 de radya orkestrası — Sottens 20 de senfonik kon- m — Be — 2120 de askeri marşlar — Prag 21 de «Serseriler Krali» opereti. Saat 12 de Beromünster 22 de «Zireunerbaron. meta SN ŞE Şe vaya Saat 23 de Viyana 3350 :de dans muzikas — Ber. 235 de salon muzikam, 2355 de radyo orkestrası — Lahdrn 2330 da dans mu- kası — Roma 23 de eş ii İl h : i & İp / m ii i şi zl) l MAAŞI.

Bu sayıdan diğer sayfalar: