3 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

3 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Haziran 1938 NE EE Sahife 7 Ödemişte ilk kurşun atımı günü merasimle kutlandı Birinci topla tören başladı, ikinci topla şehidler selâmlandı ve çok hararetli nu- tuklar söylendi Ödemiş (Akşam) — Ödemişlilerin ; meşhur İlkkurşun töreni 29 mayısta Ödemişin İlkkurşun mevkiinde on binlerce halkın iştirakile yapılmıştır. "Törene İzmir ve Ödemişten tahrik et- tirilen hususi trenlerle kadın, erkek pek çok halk gelmiş, saat on bire doğ- ru İlkkurşun Abidesinin bulunduğu i Ga r, İzmir valisi B, Faz- de vilâyet daimi encümeni âzasile törene gelmişti Merd ve cesur Ödemiş halkı istilâ kuvvetine,eski ismi (Hacıllyas) olan tepeden, şimdiki adı ile bü (İlkkur- şun) tepesinden (lk kurşunu atmış, Bk mukâvemeti göstermişti Büyük harbden bezgin ve bitkin çıkan Türk gençliği, memleketini işgal için gelen- leri eski tarz kara martinlerle bile karşılıyabileceğini, göğsünü kurşuna siper ederek esarete tahammül ede- miyeceğini burada, Ödemişin İlkkur- şun mevkiinde göstermişli. Saat 11,30 da atılan lik topla İlkkur- şun mevklindeki binlerce halkın işti- rak ettiği törene başlandığı ilân edil- miş, 12 de atılan topla şehidler selâm- lanmış, bir dakika hürmetle du- Fulmuştur. Üçüncü toptan sonra İs- tiklâl marşı muzika tarafından çalın- mış, o. esnada âbidenin üzerine şanlı bayrağımız çekilmiştir. Daha sonra Manisa saylavı B. Refik Şevket İnce, âbide önünden bir hita- böde bulunmuş, Ödemişlilerin düşma- ba ilk kurşunu buradan atmak için nasl çalıştıklarım, cephanelikleri açarak nasıl cephane tedarik ettikleri- ni ve mili mücadelenin devamınca neler yaptıklarını anlatmış, çok alkış- lanmıştır. Ödemiş Parti başkanı fle bir tâlebe tarafından söylenen nutuklar da dinlendikten sonra herkes, bir ağızdan onuncu cumhuriyet marşını söylemiştir. İlkkurşun töreninden sonra gençler arasında güreşler, muhtelif oyunlar oynanmış, Ödemişliler, misafirlerini ağırlamışlardır. Akhisar (Akşam) — Akhisarın Medar köyünde merasimle halk okuma odası açılmıştır. Medar köyü halkı, kültür sever, çalışkan kimselerdir. Köyün çalışkan muhtarı ve arkadaşlarile muallim B. Tahsin ve Bn. Nefisenin köy kültür hayatını yükseltme hususundaki gayretleri takdire lâyıktır, Yukarıda- ki kilşede köy okuma odasının açılma töreni görülüyor. Turgutlu ortaokulunda ders senesinde yoksul talebeye sıcak . yemek miştir. Yukarıda telebe öğle yemeğinde görünüyor. İni ea re. Li Solda Manisa saylavı Refik İnce, Ödemiş Parti Başkanı nutuk söy'erken ve Abidenin bulunduğu yerde kalabalık, sağda ilk kurşun Abidesi, İzmirden gelen Vali ve Parti erkânı, âbide önünde asker ve seyirciler, İzmirden gelen heyet İzmirde arabadan! atılan cesed Zabıta üç katili süratle yakaladı İzmir (Akşam) — İzmirin Keçeciler mevkiinde hamam sokağı ağzına bir ârabadan bir cesed atıldığı zabıtaya haber verilmiş, derhal tahkikata baş- lanmıştır. Yol üzerinde bulunan ce- sedin berber Edirneli Ali Ulviye aid ol- duğu anlaşılmış ve katilleri süratle tesbit edilerek yakalanmış tahkikata göre Ali Ulvi yüzünden Şerif, Haşim ve Mehmed raflarından öldürüldüğü meydana çı- karılmıştır, Cinayet şöyle olmuştur: Sarhoş olan Ali Ulvi, bir arabg İle yoldan geçen Şerif ve arkadaşlarına küfretmiş, Şerif kavgayı büyütmüş, ar. kadaşları, boğazındaki kıravatla Ali 'Ulviyi boğmağa çalışırken Şerif de bı- çakla kulağından ve kalbi üzerinden ağır surette yaralamış, öldürmüştür. Katiller, vakâdan sonra kaçmışlarsa da sıkı takip neticesinde yakalanmış- lardır. Şerifin bıçağı, evinde toprağa gömülü olarak bulunmuştur. Motosikletten denize düşerek yaralandı İzmir (Akşam) — Şerafeddin na- mında biri bindiği motosikletle Birin- ci Kordöndan geçerken denize düş-' müş, yaralı bir halde kurtarılmıştır. Yapılan tahkikatta motosikletin arka- sında henüz hüviyeti tesbit edilemi- yen genç bir kadın bulunduğu v tosiklet denize yuvarlanırken atlıy: rak kurtulduğu anlaşılmıştır. Yaralı 'B. Şerafeddin hastanede tedavi altına alınmıştır, Yazan: Sermed Muhtar NANE Kurban Oseb — «Ermeni taklidi ile | şakaya boğmada:» Ekstra imam suyu- nu, nadide mezeleri fazla kaçırdı ise derunü doldu. Parnak salalım par- nak; ne var ne yok çıkıncas şıppadak gözlerini açar, sofra başına genem oturur! Asalı — «Öfkeli:s Alayın da sırası var ahbar, Savul yanından, geçer ya- hu.. Boyacı küpü değil, rakı bu. Biraz sardı işte... Arab Tayfur — Benim anlayışım, gövdeli karınlı zat olduğundan ötürü barsaklarının damarları biribirine bin- di. Mumyağı ve havacıva Ile uvalım!.. Mabeyinci bey hiç orah değil, ye- rinde mıhlı, İnsanın gırtlağını sıkıve- receği gelir değil mi? Nihayet lütfetti; — Müşarünileyhe alelekser vakidir. Bir kaç dakika kendi hallerine bira- kın, şimdi kalkıp otururlar. Yukarıda farkettiniz ya, Saraylı, yosmaların bazısı, fetvahaneli, Asah da aldırış etmiyorlar, Bu işe kanıksa- muşlar... Hakikaten bir kaç dakika geçmedi, Molla bey gözlerini açtı; açar açmaz da Eşrefe atfederek yılışkan yılışkan, 32 dişi meydanda baktıktan sonra hoppadak kalktı. Hızından topaç gibi döndü, Neşeye halel gelmemesi için lâtifede de — Korkmayın, acı patlıcanı kırağı çalmaz. Keyfimizi kaçırmıyalım; iş ve nuşumuza, fasıl ve ahengimize devam edelim. Eşref fazlasında; suratından düşen bin parça olacak. Sanki cananını elin- den alanla, canına kıymağa kalkanla, anasını babasını kesenle karşı karşi- Yerinden kıpırdama yok, Eminö- nündeki, Galatadaki elbiseci mağaza larının mankenleri gibi ayak ayak Üs- tüne atmış, dimdik. Molla bey işin çoktan farkındaydı. Asalı da hali sezmişti, Belli etmeden biribirlerine bakışıyorlar, gözgöze ko- nuşuyorlardı: Delikanlı hiç eğlenmiyor; bilâkis si- kılıyor, rahatsız oluyor. Durmıyacak galiba; çok defa yaptığı gibi: — Bu gece sarayda nöbetçiyim ve behemehal isbatı vücud etmeliyim. Zira şevketmemab efendimiz aratıyor. Ramiz ağa, Cevher ağa, Haşim ağalar hazeratı da sık sık yoklatıyor... diyip fertiği kıracak. Asalı bir işaret geçti. Kazasker efen- di pek samimileştiği zamanki hitabi- le: Eşrefa (1) dedi, zinhar şüphe ve tereddüde düşme, memşaya kadar uzanıp serlan avdet eyliyeceğim... Asalı da peşinden çıktı. Sofada fısıl- daşmağa koyuldular. — Maruzu dail dirineleridir ki Eşref beyefendi muhlisinizi burada zaptede- miyeceğiz. Zira içerideki tuyurun kâffesi malümu... — İdrak ve ferasetinle var ol, ben de ayni kanaatteyim; - bu sebebden dolayı da müteellim ve mütelehhifim., Ne yapsak? — Malâmu sem tiniz, teşbihde kusur aranmaz, müşebbihin, müşeb- behün bih olması da icab etmez, E$- İ ref beyimiz hayli nesmas iştihalıdır. Bir kere kokladığı gonceyi bir defa İ daha kokiamağa ragıb değildir. snas mesnas gibi deniyülmer- tebe ve kerihülmanzar mahlükata teş- bih etmektense kellmatı tayyibe isti- mal ederek revanheves, mütenevviül. arzu gibi terakible vasfeyliyelim... Mübealâğası yok, Asalı da mürekkeb yalamışlardanEmsileden başlıyarak İsagociye kadar çıkıp dersten icazet almışlardan Böyle kübralarla, suğralarla vakit geçirmedense dili düzeltti ve işin can noktasını yakaladı: — Bu gece 30 aded altını gözden çı- karacak mısın, çıkarınıyacak mısın nurum? — Otuz değil, kırkı da, elliyi de çi- kardım gitti! — Ben de Peçeliyi (2) getirdim git- tı — Ne diyorsun, aman sahi mi? MO | | Tefrika No. 79 LLA dolu.. Sağdaki keten torbada bozuk- luklar; yâni onun bozuk parası çeyrek, İki çeyrek, mecidiye... Soldaki savayi kumaştan kesede piril pırıl sarı liralar. Asalı, teklifinin böyle derhal kabul edilişini görünce, 30 altın dediğine nâdim. Ne diye 40, 50 den, 60, To den tutturmadı? Çabuk toplandı, dudak büktü: — Ama şu sirada konağında bula» bilecek miyiz acaba? — Başım için müşkülât çıkarma, oyun bozanlık etme! — Mevsim evvel bahar. Bebekteki sahilhanelerine nakleyledilerse?.. Molla bey, bu zırva mânie memnun kalmıştı: — Bebek olması da tasa mı?. Ne kadarcık yer, bağırsan duyulur.. Ara- ba var, kayık var, daha sıkıya gelir. sen Galatadaki Mehmed Ali paşa ha- nmın önünde kiralık islimbotlar (ya- ni istimbot) ne diye duruyor?.. Para- yi verir, düdüğü çalarız... Asalı, zensatinin çıkmazlarına baş vuruyordu: — Bunu başka bir geceye tehir edip ve erkence davranip hazırlığımızı ev- velden itmam cisek, füzuli masarifi ihtiyar eylemesek, Carın beyhude ye- re ziy misiilu canın yongası bulu- nan malın ve nakdin de ziya: günah- Göbekli, artık duramadı, Savayi ke- seyi çıkarıp elini daldırdı. Avuçladığı liraları yanyana dizip, sarraflar gibi şıkır şıkır bir elinden öbür eline kay- dırırken duruverdi: Nah bu 15, Getirme masrafına, senin ayak terine yeter değil mi?.. Mu- malleyha buraya gelsin, safayi hatır- la sabahı edelim, kendi hakkı sarihi olan 30 altını da fistanının veya fera- cesinin cebine koyuveririz... Horoz öt- tü, dava bitti! Asalı saati sordu. Molla bey, Sıvaslı Yani vesatetile Bonaparta yadigârı mineli. saati, üstündeki nisa resmini görmemek için ters çevirip ibrişim ke- sesinden çıkardı; kapağını açıp baktı: — İkiye beş var (3)... Vakit daha pek erkenmiş meğerse!.. Asalı, başparmağı şak: kendine mırıldanmada: — Bebeğe kadar araba?.. Aah, sant- ler geçer... Kayık? Canım sokakta bulmadım, o bana emanetullah... Ga- lataya kadar bir sürücü beygiri, Meh- med Ali paşa hanının : önünden bir çatana.... Bu saatte bulur mıyız, bul- maz miyız?.... Buluruza, bugün gün- lerden pazar değil, Beyoğlu lordları- nın tenezzüh va teferrüc günleri de- gli... On liradan tutturacaklar... Ve lâkin Tarabyeye, Büyükdere falan git- miyoruz... Bebek yarı yol sayılır, beşe sulh oluruz... Ha, avdet meselesi de var, yediye uyuştuk diyelim... Kendi- ne gel ey hane barab, gece yarıları araba bulacağım diye tezeyi Galata- larda sokak sokak dolaştırıp çepaki- nin, eşirranın . taarruzuna mı hedef edeceksin?,.. Kumkapı iskelesi şura- atana ile gel oraya kadar be- ında, kendi Molla bey savayi keseye haydi bir el daha attı, beş lira daha söktü, Asalı merdivenden aşağı ne iniyor, ateş saçağı sarmış ta r gibi. Ne münasebet, gittiği yer Bebek mebek değil; Aksarayla Cerrâlipaşa arasında, (Olanlar) tekkesinin karşi- sındaki sokak, İşin geribine bak, mublisinin nam ve hesabına hususi evlerde, yüksek koltuklarda boyuna böyle âlemler ya- pan, en seçme yosmalarla birlikte ba- denuş olan Nimeti Molla dâba şimdiye kadar Peçeliyi görmemişti Bir iki kişiden ismini işitmiş, hüs- nüanda Züleyha, zekâvet ve kiyase te Rabisi adeviye misalliğini duyr mesmustını Asalıya açınış, fakat o sıralarda bu geceki inhima ragıb ve talib görünmediği için herif (Arkası var) (0) Eşref ağa değil, ey Eşref mânasına, (2) O devirde Peçeli namında, hakika- ten İstanbulda bir yosma türemiş. Ken-

Bu sayıdan diğer sayfalar: