22 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

22 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22 Şubat 1839 AKŞAM B. Mahmut Kemal diyor ki... “Encümeni daniş,, den evvel edebiyat” bir kadın yalnız başına adamları nerede toplanırlardı ?,, | bir bankayı soyuyordu OrtaköydeFerruhefendininyalısındaki Som neee 2 . Kadın gangster ! Amerikada genç ve güzel edebiyat gecelerinde kimler bulunurdu Mercanda Mühürdar Emin paşa 80- kağı, Ve bu sokakta Mühürdar Emin paşanın oğlu üstad İbnülemin Mah- mud Kemalin oturduğu konak. Şimdi İstanbulda emsali pek azalan bu eski zaman konağı mütarekede, işgal kuy. vetleri arasında «Sarı ev» diye meş- 'hurdu. Bir vakitler zamanının en meş- hur edebiyat üstadlarının haftada iki defa toplanıp «Edebiyat gecelerin yap- tıkları bu tarihi konak -ne yazık ki. Mütarekede işgal orduları kuman- danları tarafından harap edilmiştir. Mütareke senelerinde baha biçilemi. yecek derecede nadide eşyasının, son derece kıymetli kitaplarının çoğunu kaybeden üstad Mahmud Kemalin konağı şimdi de -elinde kalan eşya» Bile. bir müze halindedir. Her biri birer sanat şaheseri olan levhalarla, yazılarla duvarları yerden tavana kadar kaplıdır. Köşe bucakta eski kiymetli eşyadan elde kalan bir çok nümüneler göze çarpıyor. İşte es- ki zamanın gümüş kapaklı, billür şer- bet bardakları, işte en nadide çiniden yapılmış hokkalar, ayaklı, seyyar avi- zeler, baha biçilmiyecek şüküferanlar ve takımına vaktile 1000 lira verilen kalemtraşlardan bir ikisi... Unutma- malıdır ki vaklile büyük fikir adamı. nım kitaplarına 30000 lira teklif edil. mişti, Fakat Mahmud Kemal kitabını satmağı affedilemiyecek, büyük bir günah addeder. Üstadın yanında eşyasını ve levha- larını da medhetmeğe katiyen gel mez, Favazn; —Şu yazı ne kadar güzel!... deseniz © derhal derdini döker: ri — O da yazı mı? O da sanalkâra- ne bir hat mı?.. Bunları duvarları örtmek için koyduk. Gördükleriniz ha- Jayıkların odasında dururdu. Asıl kıy. metli olanlarını zayi ettik. İnsana hayret verecek derecede kuy« vetli hafızası ve ilim, edebiyat hatıra- Yarı ile canlı bir tarih olan üstad, bu- gün eskiye aid kimin bir müşkülü olursa, derhal cevap verecek yegâne ve en salâhiyettar ilim ve edebiyat adamıdır. Kendisine evvelâ biz de eskiden ede- biyat akademisi mahiyetinde olan te- şekkülleri, toplantıları sordum: — Üstadım. Bizde Encümeni Danış- tan evvel bir edebi teşekkül var miy- dı? — Gayri resmi surette vardı. Zama- nenin kibarani ilim ve edebiyat adam- ları müayyen zamanlarda toplanır- Jardı. Edebiyat. ilim mübahaseleri olurdu. Bunların en meşhurlarından biri de tabir caizse Ortaköy encüme. ni idi, Londra sefaretinden infisal eden Fer- ruh efendinin Ortaköydeki yalısında memleketin erbabı danişinden bir ta- kım yüksek zevat toplanırlardı. Bun. ların içinde Şanizade Ataullah efendi gibi emsalı her zamanda hakikaten ender olan kimseler bulunurdu. Ortaköy toplantılarında bezen en güzel mısraı bulunmasına karar ve- rilirdi. Meselâ gere bir toplantıda en güzel misralar ortaya konulmuştu. Ve bunların içinde en güzel mısra olarak gunun üzerinde karar kılınmıştı: zy Şadım ki yâr ağlar benim için» mısradan da anlaşılacağı v Je Ortaköyde edebi ri irk eden kimseler pek ziyade zevk ehli in- sanlardı, Sonra bu heyet iftiraya uğradı. Bek- İaşi yeniçerilerin ilgası sıralarında bu da lâğvolundu. Saikai garazle bunla- AR meclisleri dağıtıldı. Ortaköy en- encümenin lâğvı L24i senesinde ol muştur, Ortaköy meclisi azasından en ziya- de adavete uğrıyan biçare Şanizadedir. Kendisi Tireyg sürüldü. Sonra hak- kında af fermanı çıktı. Tire Voyvodası bu haberi müjdele- Bay Mahmud Kemni masası başında derdi. Lâkin fikir adamlarının ekseri- si vehham oluyorlar. Müjdecilerin gü- rültü ile patırtı ile gelmelerinden Şa- — Eyvah... Katlime ferman geldil.. dedi. Biçare büyük ilim adamı bir iki gün sonra da vefat etti. Tirede med- fundur. Tesviye turuk bahanesile ın kabri tarumar edilmiş- tir, Ortaköyde toplanan bu heyeti fa- zılenin azasının ne kadar liyakatta bu- Tunduklarını anlamak için yalnız Şa- nızadeyi dikkate almak kâfidir. Şani- zade edebiyallan, ulümu şeriyeden başlayınız da ulümu tibbiyeye ve cer- rTahiyeye kadar aşina misli nadir bu. Junur bir ilim ve edebiyat adamı idi, Gayet temiz sülüs, nesih yazar hat- tattı. Gayet güzel tanbur çalar, musi- ki üstadı idi, Gayet değerli müverrih- tL Fransızcaya, adam âkılı vakıftı, Gayet iyi kumaş dokur, saat yapardı. Nüshası pek ender olan bir de şiir di. yanı vardı. Şiirde gösterdiği kudret emsali derecesinde idi. Meclisin reisi olan Ferruh efendi de sürgün cezasina mahküm olanlar ara- sında idi, Fakat meclisin lâğvında yaz- makta olduğu tefsiri bitirinceye ka- dar Kadıköyünde ikamete memural- muştu. Bu meclisten 26 sene sonra 1267 yı. Uuhda Encümeni Daniş kuruldu. Tabif Ortaköy encümenindeki zevat memur değillerdi. Hususi surette kendi ara- larında toplanırlardı. Encümeni Da- niş hakkında herkesin fikri olduğu için bundan bahsedecek değilim. 1277 senesinde yani Enciimeni Da. nişten 10 sene solira Ortaköy encü- meninin küçük bir nümüunesini Hor. #ekli Arif Hikmetin Lâlelideki evinde görüyoruz. Hersekli Arif Hikmetin LA- Jelide oturduğu eve haftada bir gece zamanın meşhür şairleri, edipleri ge- lirlerdi. Namık Kemal, Ziya paşa, Şeyhislâm meşhur Osman Şemisi efen- di, Lebib efendi, Halet bey, Manastırlı Naili... Bir hafta içinde encümen aza. sının söylediği şiirler okunurdu, Şiir. leri de daima Namık Kemal bizzat o. kurdu. Bundan başka daha eski olan Me. bahisi ilmiye yapılan encümen de var. dı. Meselâ Şeyhislâm Arif Hikmet be- yin konağında ve yalısında bazı gece. ler erbabı daniş toplanırlardı. Burada mebahisi ilmiye olurdu. Bunların da hitamında lezzetine doyulmaz nefiş çörekler ikram olunurdu. — Burada, bu konakta da vaktile birçok ilmi ve edebi toplanlılar yapıl- dığı meşhurdur. Biraz izahat verir mi. siniz? Üstad kendi baba evinden bahsi te- vazua muvafık bulmüyordu. Fakat benim israrım karşısında nezaket gös- terdller. Ve kıymetli hatıralarına şöy- le başladılar: — En son olarak burada senelerce » Iki gece pazar ve cuma mem- iyi SİLİMİ Mine leketin en lyakatlı ülema ve üdebası toplanırdı. İlmi, edebi meseleler konu- şulurdu. Hersekli Arif Hikmet, Bereketzade İsmail Hakkı, şair Mehmed Akif, şair Besim, Şeyhislâm Musa Kâzım, Ada- nalı Hakkı, Emiri, Hayret gibi üdeba ve ulema... : Güzel sözler söylenir, mübahaselerin nihayetinde üzerleri kapaklı, tabaklı Tengârenk billür bardaklarla misafir. Jere şerbet ikram olunurdu. Bu şerbet de hususi bir surette hazırlanırdı. Şer bet portakal, mandalina, teği limon, ekşi limon ve «kız memesi» portakal cinsinden bir meyvadanda sularını karıştırarak yapılır, fevkalâde nefis kokardı. Sabalilehin erken gelen- lere, akşam geç gidenlere yemek dahi ikram olunurdu. o” Haftada bir gece de muntazaman musiki âlemi olurdu. Hem musiki bahisleri cereyan eder, hem de terennümat icra olunurdu. Meşhur üstadı musiki Nuri bey, tamburi Ce- mil bey gibi emsali nadir gelen Üş- tadlaria diğer musiki üstadları bu meclislerde bulunurlardı. Böyle toplantı gecelerinde sıra sıra ayaklı avizelere renkli mumlar dizi. lir, onların yanına şüküfedanlara çi- çekler konurdu. Oda mis gibi kokar. Bu bol ışık ve çiçek kokusu içinde, edebiyattan, ilimden, musikiden talı tatı konuşulur, şiirler okunur, mu- siki gecelerinde ise şarkılar söyle- nirdi.> Üstad Mahmud Kemal daldı, San- ki o geceleri düşünüyormuş gibi idi, Sordum: — Üstadım, bizde ötedenberi bir akademi hayatı, resmi ve hususi bir şekilde göze çarpıyor. Acaba için de'bir &kademiye lüzum var mıdır? Mahmud Kemal cevab verdi: — Encümeni dâniş için erbabı dâ- nişin bulunması lâzımdır. Memlekette de dâniş ilerlemekte, erbabı yetişmektedir. Onlar yetiştik. leri vakit bir encümeni dâniş teğ- kili elbelle ki hayırlıdır...» Hikmet Feridun Es İş bulmak için a Uzun, uzun düşünmeğe hacet yok! «Akşamed bir KÜÇÜK İLÂN vermek kâfidir. Amerikada o gangsterlerin bânka- ları soyduklarını, rovelverlerini teş- hir ederek memurları korkuttuktan böyle tehlikeli bir haydudluğua t8 şebbüs ettiği hiç vaki değildir. Şikagodan bildirildiğine göre gan gster'lik mesleğinde kadınların da ef- kekler kadar cüret gösterebileceğini isbat etmek istiyen Mari Cekfild adın- da sarışın, genç ve güzel bir kadın, Dreksel State Bank'ı soymağa teşeb- büs etmiştir. Vaka şöyle olmuştur: , Banka müdürünün kâtibesi yam odasında oturmakta iken kapı açıl yor ve içeriye bir kâdın giriyor. Kâ- tibe ne istediğini sorunca gelen ka dın direktörün metresi oldüğunu söyliyerek kâtibenin gidip haber ver mesine vakit bırakmadan müdüriyet odasının kapısını açıp içeriye giriyor. Müdür ân bir baskına uğramak- tan mütevellid hayretini yenmeğe vakit bulmadan odasına giren güzel, sarışın kadın hiç sesin! çıkarmadan bir elile bir kâğıd uzatırken diğer elinde tuttuğu içleri bir mayile dolu iki şişeyi tehdidkâr bir tavırla mü- düre gösteriyor. Direktör bir kere kadına ve bir kere de elindeki şişele- re baktıktan sonra masanın üzerine konulan kâğıda bir göz gezdiriyor ve o anda bankanın tehlikeli bir vazi- yete düştüğünü anlıyor. Çünkü kâ- (ıdda şişelerin içinde en tehlikeli bir infilâk maddesi olan nitrogliserin bulunduğunu ve şayet derhal on bin dolarlık bir çek irizsliyarak bunu veznede tediye ettirmezse bütün bankanın bir anda berhava edileceği- nin yazılı olduğunu görüyor . Müdür itidalini muhafaza ediyor, her şeyden evvel bankayı havaya uç- maktan kurtarmak lâzımgeldiğini anlıyor ve ona göre hareket etmeğe karar veriyor, Karşısındaki güzel ka- dına nâsıl bir desise oynıyabileceğini ve Onu nasıl mat edebileceğini şim. şek süratile düşünüyor. Evvelâ, kâ- dının İstediği on bin dolarlık çeki doldurarak imzalıyor. Ondan &onra kendisi önde, şişeleri elinde tutan kadın arkada yürümek üzere kalkıp bankanın idare meclisi ikinci relsi- nin odasına gidiyorlar. Çünkü ikin- ci reisin de çeki İmzalaması lâzım. dır. Reis, müdür tarafından ibraz olunan çekten dolayı hayretle mü- dürün yüzüne bakıyor. Müdür iti- raz elimeden çeki imzalamasını göz işaretleri, yaparak ikinci reise anla. tayor, Bu iş bittikten sonra güzel kadın- Ja beraber alt kattaki vezneye im mek icap ediyor, Merdivenlerden inerken müdür biraz *tereddüd edi- yor, Kadın onun bu tereddüdünü gö- rür görmez hemen şişeleri gösteriyor ve onları yere atarak patlatacağını söylüyor. Bundan başka, müdüre mızıkçılık yapmağa kalkmanın bey- hude olacağını, çünkü banka kap sının önünde bekliyen adamlardan birinin küçük bir mitralyözle mü- cehhez olduğunu ve bu silâhla ban- kanın. içerisine yaylım ateşi açılca» ğanı anlatıyor, Bu esnada alt kala iniliyor. Müdür sokağa doğru baktığı zaman haki- katen kapının önünde şüpheli bir taksi durduğunu ve Kıyafeti dikkati celbeden bir şoförün kapı basama- ğında beklemekte olduğunu görüyor. O esnada banka gişelerinde muame- lelerile meşgul olan bir çok iş adam- lari bankanın gayet şık ve güzel bir kadın tarafından soyulmak üzere ol- duğundan tabii bihaber bulunuyor- lardı. Direktör arkasından gelen şık ka- dınla vezneye yaklaştığı zaman vez- nedar şüpheleniyor ve tehlikeyi sezi- yor. Fakat direktör ona da gözile işaret ederek hiç itiraz etmeden çeki tediye etmesini kendisine anlatiyor. Kadın on bin doları alarak çantasına yerleştiriyor. Artık banka soygunculuğu muvaf- fakıyetle neticelenmiş gibi görünü- yor. Müdür, bankanın en muteber müşterilerinden birini (oselâmliyor. muş gibi bir tavir takınarak kadın gangster'i kapıya kadar götürüyor. Orada müdür etrafına bakımoöyr. Be- reket versin o esnada bankanın önünden bir polis geçiyor ve başmı kaldırıp imüdüre bâkıyor. Müdür bu fırsattan bilistifade polise başile bir işaret yaparak arkasaında duran kadını gösteriyor. Polis vaziyeti der- hal kâvrıyarak sarışın kadının üze- rine atılıyor. Müdür de hayalını teh- likeye koyarak bir anda kadının eli; deki şişeleri kapıyor. Kadın tevi ediliyor: İşin en garibi şudur: Zabıta tara- fından yapılan tedkiketta şişelerin içinde safi sudan başka bir şey bu- Tunmadığı anlaşılmıştır!... ANNA KARENİN (Baş tarafı 6 ncı sahifede) dır, Levin kendisi, Kittide karısı Sofiadır.) Levin ile Kitti mesud ola dursun- lar, kont Vronski, Anna'ya gönlünü açar. Kadın da ona karşı lâkayıd de- gildir, fakat çocuğuna düşkün, ko- casına sadık, afif, dürüst bir kadındır. Kont Vronski de kadına asıl bunun için âşıklır ya, İstediği gayri meşru bir hayat sürmek değildir. Gayesi An- Da'yı kocasından ayırıp evlenmektir. Kadın bu teklifi şiddetle reddeder ve hissiyatına hâkim olarak adamın bü- tün ümidini kırmak azmile: «Gidiniz, sizden nefret ediyorum» diye haykırır. Kont gidecektir; at yarışlarına iştirak edecek ve koşu sırasında kendini at- tan atıp ölecektir. Dediğini de yapar, attan düşer ve yaralanır. Biribirine kayan iki gönlün cere- yanı gözlerde görülür. Aleksi Karenin bu cereyanı görmüş, kuşkulanmıştır. Karısına damdan düşer gibi: «Yarış- larda kont Vronski düşüp öldülu ha- berini verir, Kadın öyle ânl bir teessü- re kapılır ki, bu heyecanla, adamın aş- kını ve bu aşkla nasıl mücadele etii- ğini anlatır... Kocası bunları dinledikA ten sonra kontun ölmediğini söyler. Kadın bu yalan karşısında ürperir, ko. casından nefret eder ve başını alıp konta kaçar. Bir müddet beraber yaşarlar, bera. ber seyahat ederler. Nikâhsız hangi aşkın sonu gelmiştir?.. Vronski Anna- dan bikar, kadın da kendini bir trenin altına atar. Anna Kareninin bizim sahnemizde- ki temsiline dair tenkidimizi başka bir a dina

Bu sayıdan diğer sayfalar: