21 Mart 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

21 Mart 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Deniz kızının ölümü dolayısile.. “Paramı geri isterim. Beni aldattınız? Bu nasıl deniz kızı? Senelerce sesile yüz binlerce kişiyi neşelendiren deniz kızının hayatı Geçen halta eğ- lence. ve. musiki ; âlemi maruf bir simasını kaybetli: Deniz kızı Eflal- Senelerdenberi — sesile vüz binlerce | kişiyi. neşelendi- Ten, coşturan, gö ne ayni sesile hate tâ ağlatan Deniz kızı. “İstanbulun kenar ; mahalle- lerinden, - Anado- lunun -€n uzak kasabalarına, köy- lerine kadar bü- yük bir şöhret yapmıştı. o Hattâ daha ileri gidelim, Amerikaya geçe- Jim. - Nevyorkun en büyük Pn hi röketli czddelerin« dep biri olan 42 n- ci sokaklaki şark musikisi plâkları satan (o dükkân- lardan birine gi- relim, Yeni dün- .yada da Deniz ki zının şesini işile- biliriz. Belki şu dakikada bile gramo- | fonun başında onu dinliyenler var- ! dr. | Onun on bir senelik kocası; hocası, menejeri,, herşeyi olan meşhur kema- ni Sadi ile büyük sanatkâr Hazımın apartımanında karşılıklı oturmuş, €$- ki günlerden bahsediyorduk. Kemani Sadi: — Biliyor musunuz? Bir gün bize gelmiştin, Karı koca mutfağa girip Size yassı kadaifi yapmıştık. Hatırlar- Bini değil mi? , Bundan sonra Deniz kızının ölümün. den. babsediyoruz. Eftalyanın ölümü hakkında halk dilinde dolaşan türlü Türlü rivayetler var. Ilalbuki Deniz kı- zinın ölümü şövle olmuştur: Meşhur ses sanatkân iki sene, yedi aydanbe- Ti bir kalb hastalığından yatıyordu. Kendisine pek tanınmış bir dahiliye doktorumuz bakıyordu. Ölümünden *dürt gün evvel bu doktor gelmiş, ken- disini muayene etmiş ve artık haya- “tundan ümid kalmadığını anlamış: — İlâca lüzum yok... Bundan son- Ka iğne yapmıyacağız. Sizi iyi gürü- yorum Eftalya... Huydi daha iyileş de Mayısta seni Avrupaya gönderelim... demiştir. Bunun üzerine Deniz kızı: — Hakikaten iy doktor... Mö- dem ki iyileştim, ne zamandanberi si- Ze Tica ediyorum. İşkembe çorbasını, tandırlanmış kuzu başını, sardalye ba- Yığını ö kadar carım çekiyor ki... Bun- ları yiyebilir miyim? Doktor ümidsiz hastasma; — Yiyebitirsiniz. Amma azar azar... demiştir. Bunun üzerine Deniz kızı iki buçuk #edenberi hasretini çektiği ve çok sev- diği sardalye balığına, kuzu başıma, İşkembe çorbasına kavuşmuştur. Bun- ları yedikten sorra ses sanatkğrı: — Kendimi daha iyi hissediyorum... demiştir, Lâkin dördüncü günü de ha- Yata gözlerini kapamıştır. Kemani Sadiye soruyorum: N — En son ne zaman şarkı söylemiş- > -— En sof Şirketi Hayriyenin gezim- tisinde şarkı söylemişti. Hattâ o gece a iie Hazım da vardı. Deniz kizi biraz üşüdüğünden bahsediyordu. Yat-! t. Lâkin hastalığı kalbti. Deniz kızıma niçin bu ismin verildi. ğini kemani Sadiye sormağa lüzum edim. Çünkü onu bir gün Deniz “ de okuduğu şarkıların kimlerin eser- İ “sı yazması da yoktu. Üzerinde çok uğ- in kendi ağzından dinlemiştim, isim kendisine konulduğu zaman Sok gençmiş 16-17 yaşlarında ya var- Deniz kızt kocası sanatkâr Kemani Sadi ile bir arada Boğuzda sandal ülemlerine . çıkarmış. Mehtabın ışığında gür ve taze sesile şarkı söyler, sandalının arkasına yüz- Jeve kayık takıırmış. Haik yüzünü görmediği v eyalnız mehtaplı yaz ge çelerinde deniz üzerinde sesini dinle- Giği bu mechul kıza «Deniz kızı adım takmış. Kemani Sadi bundan sonrasını Şüy- le anlatıyor: Vakıâ Deniz kızının şöhreti al- malş, yürümüştü. Fakat hep plâklarda ve hususi meclislerde söylermiş, Hiç sahneye çıkmamıştı. Onu evvelâ ben halkın karşısına ve sahneye çıkardım. Hem de nerede bilir misiniz? Pariste... Evet plâk doldurmak için gilmişük. Bu arada konserler de verdik. Bü sırada kıymetli sanatkâr Hazim | — Solra, dedi, Deniz kızına musiki i Din tekniğini öğreten, onu hakikaten yetiştiren, kendisine tam mânasile ho- calık eden Sadidir, — Evet... Onunla çok uğraştım. Al lah öna İki oktav üzerinden şâyanı hayret bir ses vermişti, Vakat ne mu- iki makamlarından anlıyor, hâttâ ne leri olduğunu bil!yordu. Zaten okuma»| raşmak lâzım gelmişti. Fakat istidadiı | kadındı. Halk kendisinin yaşlı olduğunu söyler?... Kaç yaşında idi, — Vallahi kadınlarin yaşını tahmin etmek, bu hususta hakikati öğrenmek çok müşküldür. — Kâkir siz 11 senelik kocası idiz. Nüfüs kâğıdında 52 yaşın- da olduğu yazıyordu, Kilisedeki vaftiz Kâğıdında ise 48 yaşında olduğu gös- ! teriliyordu. Kendisi ne derdi? Vaftiz kâğıdındaki yasın doğru olduğunu söylerdi. — Tabiatı nasıldı? — Onun size birkaç hususiyetini söy- liyeyim. Bir kere şayanı hayret bir ce. sarefi vardı, Korku nedir bilmezdi. 31 Mart vakasında evinde, kümeste, mut- fakta kendisine iltica eden zabitleri asıl sakladığından İttihgd ve Terük- ki tarihini yazan muharrirler uzun uzun bahsetmişlerdir. En büyük zaafı şu idi: Kendisini medheden bir insa- ma, icap ederse elindekini avucundaki- Bi verirdi. Çok tesir altında kalırdı. Benimle tanışmadan evvel son derece mwüsritmiş. Lâkin son zamanlarda he- sabıni fevkâlâde iyi biliyordu. «Aman biri, iki; ikiyi üç yapalım. İstikbalimi- zi temin edelim» diye para biriktiriyor. j ya yokmuş. Mehtaplı gecelerde | du: işte işimizden turmhağımızdan ayır dığımız para ile Taksımde 12 dâlreli hir aparlıman yaptırdık, 50 bin raya çıktı. Şimdi 55 bin lira ediyor, Vaktile Alko (“ek severdi. Fıçılar devirdiğini söylerdi. İkt büyük şişe Kulüp Takısı içtiği olmuştur. Fakat 10 senedir ağ- zina rakı koymuyordu. Son zamanlar- da bülün zevki istikbal için para birik- tirmekti, Alu sene evvel geçirdiği bü- yük hir ameliyatlar sonra içkiyi ken- disine büsbütün menetmişlerdi. Safra kesesinden taş çıkarılmıştı, -Z Evde hususi surette şarkı söğler miydi? — Tuhüftır, hiç söylemezdi. “Ona şarlü söylemekten bıkkınlık gelmişti. Sonfa osesim bozulacak diye hiç iti. na ötmezdi. Meselâ günde üç paket si- gara içliği çok olurdu. Evde üzerine başina pek İtina elmez fakat sahnede çök şik giyinmek isterdi. Birçok mü- cevherleri olduğu halde s&dece parma- ğına ek yüzük takardı, Son dere- ce dindardı. Pazasları kiliseyi . kaçır. mazılı, — Ne kadar kağan'rdı? — Üç sene mütömadiyen biz ikimiz 1400 lira aylık aldık. 406 lira ben, 1000 Jira o... Haftada beş gün < çalışırdık. Günümüz yetmiş liraya gelirdi, Eski. den de çok azal amma tutma. MIŞ... — Bu paranın ” kadarını sörfeder« diniz? — 34 yüz lirasını... Yoksa öyle ol- masa âpartıman filân yaplırsmazdık vi “Tabii arttırıyorduk; ; niz Kına aid vakalardan, rlralardan bühâödiyörud; — Atatürkün odainia İtfatlarına : mözhar olmuştuk Bilhassa Bitalyanın | 31 Marttaki vakasını kendisinin Türk: Jeri, bihasen askerleri ne kadar sev. diğini Atatürk biliyordu. 31 Martta ölümden için Eftalyanın evindeki kümeste; mutfakta saklanan zâbitler yüzünden Deniz kızı 24 saat: muvakkat, pls. #laresinde alakonul- müştü. Bu vala Atatürkün çok höğü- na giderdi. Bazen burdan bahsettikleri olurdu. Ç Bir gün gene sarayda Deniz kızı var- İ dı. Ben, konservatüar profesörü Ferdi $latzer... Atatürk Ferdiye; — Siz musikiden ve sesten anlarsı- nız. Eftalyanın sesi ması)? - — 10 kadın sesine bedel efendim... Hakikaten, oktuv üzerine şarkı söy» , Miyen bizde ondan başka kimse yoktu. Kemani Sadi: — Tuhaltır, dedi, hâlk'onu” hem dinlemek ister, hem de kendisini me rek eder, bazen sırf görmek “için ge- | dirdi. İlk zamanlar onu deniz kizi is- *minden yansı Insan yarısı balık sa nanlar da pek çoktu, Kıbriste bir gece tiyatronun kapı- sında müthiş bir kavgaya rasladık. | Köylünün biri gişeye yaklaşmış: Ben tâ Köyümden kalktım “gel. dim, Beni aldattınız. Deniz kızı diye kandırdınız beni... diyerek paramı ge- kândırdınız beni... Verin paramı ge- iyordu. Gişe memuru: Canım Deniz kızı içeride ya... di. ye lâf anlatmağa çalışıyor, fakat köy- lü: Sen kime yutturuyorsun. Onun neresi Deniz Kızı. Senin gibi, benim gibi insan o be... Ver paramı geriye... diyordu. Kemani Sadiye sordüm: Nasıl geçinirdiniz? 11 sene içinde bir kere bile kavga elmemiştik. Yalniz son senelerde onun sinirleri biraz bozulmuştu. Bu yüzden pek ehemmiyetsiz bazı münakaşaları. miz oldu. Amma bayatta olsaydı da. ha uzun zaman gene pâtırdısız gürül- süz labil yaşıyacaktık.» Sadiye, Hazıma veda ederek eyrıl- dım. Tramvaya bindim. Sirkeciden ge- çiyordum, Bir dükkândan Deniz kızı- nın sesi yükseliyor: «Dizlerine kapansam...» Hikmet Feridun Es “Az Yumurta yiyoruz Yumurta ihracatı azalıyor , dahilde sarfiyatı çolalimak y yolunu bulmalıyız Yumurta İhracatımız gittikçe azali- yor. Son senenin İstastiklerine göre, dışarıya sattığımız yumurtaların ge Miri, 700 bin lirayı bulmaktadır. Hal- ; buki sekiz, on sene evvel dışarıya 11 milyon liralık yumurta satıyorduk. O zamân yumurta ihracatı yapan otu» ; zü mütecaviz tacir vardı. Geçen sene on üç tacir kalmıştı, Bu sene yumur- ta tacirlerinin miktarı üçtür. Yumurta ihracatının azalması kıs- men elimizde olmıyan hâdiselerden ileri gelmektedir. Her memleketin mili ekonomi politikası takip ederek her şeyini kendi yetiştirmesi,.. Yumurta ihracatına en büyük darbeyi vuran bu hâdisedir. İhracat tacirleri buna ilâve olarak birçok sebepler daha ile- riye sürerler, Meselâ: Yumurta ihra- tatını kontrol eden nizamnamenin ih- tiyaca uygun olmaması... 'Tedkik edilecek olursa bu'da bir s8- bep olabilir. Fakat bu sebep, dördün- cü ve beşinci derecede kalabilir. Yegâ- ne sebep, bizden yumurta alan memle- kyetlerin ortadan çekilmesidir. Bellibâş- h bir müşteri vardı: İspanya... Ma Jüm olan dahili muharebeler yüzün- den bu pazar da kapanmıştır, Az yumurta yiyoruz Yumurta ihracatı azalıyor diye, yu- murta yetişiirenler de azalmaktadır. Çünkü bizde, ihracat bakımından bu işe büyük bir ehemmiyet vriliyordu. Sebebi de dahili sürfiyatın pek az ol- masıdır. Denilebilir ki Türkiye, en a3 yumurta sarfeden memleketler ara- sındadır. Vaktile Ticaret odası taratın-; darı hazırlanan bir raporda bu mes&- leden bahsedilirken, Türkiyede vasati olarak adam başına bir senede 30 yu- murta İsabet ettiği yazılıyordu. Gene bu rapora göre, en çök yumurta sar- fedilen şehirler İslanbul, Ankara, İz- mir gibi büyük şehitlerdir. Bu şehir- lerde de adam bâşına sarfedilen yu- İcmurta yüzü tecavüz elmemektedir. Halbuki Avrupa memleketlerinde nüfus başına 200 yumurta isabet etmektedir, Bu miktar şimal mem- leketlerinde dâha fazladır, İngiltere- de 250 - 300 arasındadır. Yumurta sarfiyatı hakkında ye Jan beynelmilel hesaplara göre, en şok yumurta istihlâk eden memleket Kanadadır. Avrupada İngiltere, sonra İspanya gelmektedir. Kanada adam başına düşen yumurta miktarı 500 dür, Kanadalılar sabah ve akşam yemeklerinde mütemadiyen yumur- ta ve yumurtalı yemekler yemekte- dirler, Avrupa ve Amerika memleketlerin- de yumurta sarfiyatının çok olmasın- daki en büyük sebeplerden biri de yu- Mmurtayla yapılan yemeklerin pek mü- tenevvi olmasıdır. Halbuki bizde yu- murtayla. yapılan yemelker pek mah- duddur. Bilhassa Anadolunun küçük şehir ve kasabalarında yumurta pek az sarfedilir; en basit ve hatıra gelen yumurta yemeği paztırmalı, sucuklu ve yahut sadeyağın içine kırılan yumur- ta yemekleridir. Bundan başka yu- murtanın sarfedildiği bellibaşlı işler- den biri de hamur işleridir. Bütün bunların haricinde yumurta istihlâki pek taammüm etmiş değildir. Büyük şehirlerin haricinde Kâlan küçük ka- saba ve köylerde yumurtadan neler yapılacağı malüm değildir. Omlet ye- meği görpten aldığımuz bir yemektir, Karadeniz şehir ve köylerinde omlete benzer yumurtalı bir yemek nevine tesadüf edilmektedir. Buna «kaygana» ismi verilmektedir. Ekseriyetle tuzlan»- mış hamsider yapılan bir nevi omlet- tir. Bundan başka pazı ve ispanak, si- yah lâhana ve taze soğündan da kay- gana denilen yemek yapılmaktadır. Bundan başka gene Karadeniz sa- hillerinde mısır ekmeklerinin içine, paskalya töreklerinde olduğu gibi, yu- murta konulmaktadır. Hasıli Kara deniz sahillerinde yumurta daha çok sarfeğilmektedir. İç Anadoluda yümür- ia istihlâkini bilmiyen köyler çoktur, Yumurtadan neler yapılır? Yukarıda yazdığımız gibi Avrupa ve Amerikada yumurtanın karıştığı ve doğrudan doğtuya yumurtadan ya- pilan yemekler pek çoktur. Ruslar da yumurta İstihlâkinde Avrupalılardan geri değildirler. Hattâ Ruslar balık ye- meklerinde bile yumurta kullanırlar, E Uskumru dolması gibi, balığın içine yumurta sarısı doldurulmuş bir balık yemeği bile vardır. Ruslarda da #0 bah kahvaltılarında omlet bulundur- mak bir âdettir, Fakat yumurtadan en iyi yemekleri yapan İngilizler olsa ge- rek... Çünkü yumurta sarısının balık içinde bulunması pex de hosa gider bir şey değil... İngiliz ve Fransızların haşlanmış yumurladan yaptıkları yumurta dol. ması, yumurtalı balık gibi garip bir. şey değildir. Sırası gelmiş iken, bu ye- meği burada tarif edelim: Haşlanmış yumurtaları, ikiye bölmeli, içlerinde- ki sarısını çıkarmalı bü yumurla sari- sını beyaz salça ve diğer maddelerle karıştırmalı, ve yumurtaların ortasına tekrar yerleştirmeli. Sonra fınna vers meli... Bu suretle yumurtadan yapıla cak yemekler hakkında, yemek kitap- Jarında çeşid çeşid izahat almak kabil- dir, Fakat maalesef halkımızın çoğu, yapılması kolay olan bu yumurta ye meklerini bilemiyor. Akşam kız sanat meklepleri, elek. trik idaresinin halka verdiği yemek derslerinde er kadınlarına yumurta. dan neler yapılacağını öğretmek Ji zımdır. Yumurtaya sid yemek nevile- Tini halka öğretecek olursak, memle- ketimizde yumurta sarfiyatını arttır. mış oluruz. Haibuki bizde yumurta sarfiyatı, pek mahduttur. Bi de ne kadar yumurta çıkar Türkiyede ne kadar yumurta çikti. © ğını tam ve kati bir surette tesbit etmek mümkün değildir. Vaktile yumurtacı ık hakkında yazılan raporlarda da, bü cihete tahmini olarak temas edilmiş- tir, Fakat tavuk istatistiği matümdur. "Türkiyede 935 senesinde 19 milyon ta- vuk vardı, yapılan hesaplara göre, be her tavuk senede vasati olarak 70 yü- murta vermekledir. Bu hesap netice. sinde Türkiyede, yumurta istihsalâtı 1 milyar 42 milyonu tecavüz etmekte» dir, Yumurtaların muhafazası Memleketimizde taze yumurta buk mak da meseledir. Bakkullardaki san- dık yumurtalarını, sabah kahvaltıla- Tmda rafadan diye kullanamıyoruz, taze yumurta ihtiyacını duyan bir kim $e, komşularının. tavuklarından, ve yahud köyden gelen kimselerden ta» #8 yumurta almak mecburiyetindedir, Vakıa son zamanlarda, tereyağ ve süt satan mağazalarda «günlük. danıga- Sını taşıyan taze yumurtlar da bulun- maktadır. Bakkallar ve yumurta satan dükkân. Jar, yumurta muhafazasını bilemiyor. Jar. Evlerimizde bile yumurtaları mus hafaza etmek için tedbirler azdır. Hal- buki yumurtaları mubüfaza etmek için birçok basit usuller vardır, Mese. 1â küllerin içine veyahud odun tözu içine gömmek... İnve tuz içinde sakla» mak, üzerine parafin yağı sürmek ve yahud mumla etrafını kaplamak ve saire... Bakkallarda, bir sandık yumurta, dükkânın en sıcak bir yerinde, güneşe karşı aylarca müşteri bekler. Bir san- dık yumurta satılıncaya kadar yumur- talar civeiv çıkaracak derectde bâyat bir hale gelir. Hasılı yumurtalı yemekleri öğren. mek, yumurtayı muhafaza etmek uzuk lerini halka bildirmek lâzımdır, Bütün bunları yapamazsak, yumurta istih- selâtı günün birinde pek azalacaktır. Memleketimizde tavukçuluğun ve yü- murtacılığın inkişafı için ihracata gü- vermemeliyiz. Biraz da biz yemeliyiz, hiç değilse adam başına 100 tane... Hüseyin Avnj Yumurta dolması

Bu sayıdan diğer sayfalar: