1 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

1 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

oo Türk-Fransız münasebatı, Döğünler nasıl Hariciye Vekilimiz diyor ki: ““ Aradaki anlaşmazlıkların kati surette halli artık gün, belki de saat meselesidir,, “ Sulhü müdafaaya davet edildiğimiz zaman daima “hazırız,, cevabını vereceğiz yı Hariciye Vekili B, Şükrü Saraçoğ- Mu, Petit Parislen gazetesinin muha- biri Louis Roubaud'ya yaptığı beya- malta, kapitülâsyonların ilgasından sonra Türkiyedeki yeni vaziyete ilk intibak eden Almanlar olduğunu kaydederek demiştir ki; «— Fakat şimdi Fransa, Türkiyede karşılıkli sempatilerimizin, kültür, his ve zihniyet yakınlığımızın Köndisine temin ettiği güzide mevkii işgal et- mek lâzımdır. Aradaki anlaşmazlık- lann kati surette halli, artık gün ve belki de saat meselesidir. “Fransızlar bizde eski muhabbeti, milli inkılâbı- mızla artmış olarak bulacaklardır. Bizim milli inkılâbımız, Fransız ih- tilâlinin yer değiştirmesinden başka bir şey değildir. Ayni prensiplere, ay- ni hakların teyidine ve ayni hürri- yetlerin iklizakına istinad ediyor. Burdan başka suretle nasıl olabi- lirdi? Uzun senelerdenberi okulları- muzda Fransızcanın okutulması mec- muridir. Bizim edebiyatımız, sizin- kile ayni tezahüratı, ayni ilhamları gösteriyor. Bizim edebiyatımızı oku- saydınız, bu nokta derhal dikkatini- ze çarpardı. Bizim folklörümüz, Fransız çeşnisile doludur. Sonra ayni İşçi mümessili intihabı uzatıldı İş ihtilâfları nizamnamesi hüküm» Jerinden olarak iş yerlerinde işçi mü- messili intihabı için verilen mühlet dün akşam bitmiş ise de bazı iş yerle- rinde seçim henüz ikmal edilmediği için, müddet ayın on beşine kadar uzatılmıştır, Ayni zamanda 15 hazirandan iti- baren İş ihtilâfları nizamnamesinin tatbikine başlanacaktır. İşçi mümes- $sili seçimi ayın on beşine kadar mut- laka ikmal edilecektir. Sandığa istif ederken kibrit- ler parladı, işcinin muhtelif | yerleri yandı i Büyükderede kibrit fabrikasında çahsan Hikmet, sandığa kutuları is tif etmekte iken kibritlâr parlamış, husule gelen alevlerle Hikmet, dizle- rinden yaralanmıştır. Hikmet, hasta- neye kaldırılmıştır. Gürültü çıkaran bir sarhoş yakalandı Yakup adında biri, evvelki gece son derece sarhoş olarak tramvayda 1 gü rültü çıkardığı bir sırada polisler ta- rafından yakalanmış, mahkemeye verilmiştir. Tefrika No. 13 ÇE Öğleyin üzerlerinde ziya ve gölge | parçalarının oyunu başlar, yararın korkunç derinlikleri karardıkça kara- rır, sırtların yeşillikleri gümüşlendik- | çe gümüşlenirdi. Sonra akşamları, siv- ri tepeler » öte yanda İskenderun kör- fezine dalan güneşin şaşaasile- fanus- lar dizili bir bahçe yolu gibi yer yer, sıra sıra ışıldamağa başlarken etekler ve ova Joşluğa bürünür, vaktinden çok evvel bataklıklar morarır, sazlık- ları hüzün bağlar, kurbağa seslerini Çam kaplardı. Ah, yüce dağlarla çev. rilmiş böyle çukur, çökmüş ovaların akşam melâli... İnsan kasavelten bir tortu halini alır, bir matem posasına döndüğünü duyar. Kırana Amanoslar, harpten önce MONTPELİRR'de hükümet ( hesabı. na tahsilde iken gördüğü ve gezdiği | PİRENE'leri hatırlatmaktadır. Fakat oradaki değ gezintilerinde kadın ve erkek şen üniversitelilerin kahkahala» rı, çığlıkları, çılgınlıkları yerine bu. rada Öksüzün mırıldandığı Karaca İ güneş altında ve âyni tul üzerinde yaşamıyor muyuz? Akdeniz iklimi, sizde olduğu gibi bizde de ayni tesiri yapmıyor mu? Velhasıl yekdigerimizi anlamak için yaradılmışızdır. Sizler gibi biz de bü- tün kuvvetimizle sulhü seviyoruz. Sulhe bizim, belki sizden fazla ihti- yacımız vardır. Zira rekor addeile- olacak: td Vilâyet meclisinin 926 tarihli talimatnamesindeki maddeler Dahiliye Vekâleti men'i israf nizam» namesinin hakkile tatbikini emret- mişti. Bunun üzerine vilâyet 926 tari- binde vilâyet meclisi umumisince ka- bul edilen talimatnamenin bir örne- ğini çıkararak bütün kazalara bildir- miş ve bunun behemehal tatbik edil- mesini tebliğ etmiştir. Bu tebliğin hülâsası şudur: Geline aid eşya ve cihazın nakli merasimsiz yapılacak, düğün alayın- da beş arabadan başka bulunmiya- cak, gelin odasında askı asılmıyacak, nişan ve çevre merasimi yapılmıya- cek kısa bir zamanda harikalı bir |cak, düğünlerde hediye götürülmiyecek inkulâp yapmış olan Türkiye, hâlâ muazzam bir iş karşısında bulunu- yor. Her sene düzinelerce fabrikalar inşa ediyor, şimendifer hatlarımızı yüzlerce kilometre uzatıyoruz. Okul larımızın adedini üç misli arttırdık. Yanmış mıntakalarımızı yeniden in- şa ettik, binlerce hektar genişliğinde eraziyi kuruttuk ve suladık, maden ocaklarımızı arttırdık, Mükemmel bir sürette talim ve terbiye edilmiş ve general Veygandın hayret ve takdir- lerini celbetmiş olan güzel ve büyük bir ordu vücüde getirdik. İşte bundan dolayıdır ki, sulh ken- disini bizi rmüdafaaya davet ettiği zaman daima yanınızda bulunaca- Zız ve sizin gibi biz de «hâzır; ceva- bını vereceğiz.» Buz, gece gündüz her saatte bulunacak Dahiliye Vekâletinin buz satısı içn bir tamim yaptığını yazmıştık. Bu ta- mime göre buzun yüz paradan /avla- ya satılması yasaktır, Her buzcu dük- kânında yüz para fiyatla satış yapıi- dığına dair levhalar konulmuştur. Buz, gece, gündüz her saatte buluna- caktır. Buzun bu fiyalından faziaya satılması menedildiğinden buzcular, buzu kâğıda sarmadan olduğu gibi müşteriye santmaktadırlar. Denizbankın lâğvı hakkın- daki kanun henüz Resmi Gazetede çıkmadı 'Denizbankın lâğvile yerine ihdas edilecek olan yeni umum müdürlük- derin teşkilâtı hakkındaki kanun he- nüz Resmi Gazetede çıkmamış, dola- yısile Denizbanka da bir tebliğat ya- pılmamıştır. Bu itibarla kanun meri- yete girinciye kadar Denizbank faa- liyete devam edecektir. Yüz bulamayınca kadını yaralmış! Yusuf adında biri, sokaklan geç- mekte olan Nuriye adında bir kadr nın peşine takılmış, ondan yüz bula- mayınca, bıçağını çekerek yaralamış- tır, TE Yazan: REFİK HALİD Oğlan türkülerini dinliyor; memleket aşkının bağrını yaktığım duyuyor. Es- ki Nezihin basitliğine, anlayışsızlığına gaşmaktadır. «Benim iki kalbim var- mış, diyor, birisi, umumi harbe kadar, bir oyuncak gibi hoppa ve şakrak iş- ledi. Harpte ciddi bir işleyiş tecrübesi- ne girdi. Artık o durmuştur. Şimdi ye- rinde yenisi, sağlamı, hakikisi atıyor. Bü bana başka bir şahsiyet, başka bir hüviyet verecek.» Ve pınara eğiliyor, İsa sakallı yüzü- ne bakıp gülümsüyor, Bir akşam üstü Karpuzsuyunu aş- tılar, bir höyüğün yanından dolana- Tak, epeyce yürüdükten sonra bir taş | köprü geçtiler, Önlerine Karanlığı ya- kamaozlıyan bir su tabakası çıktı. Ök- süz izah etti: — İste GÖLBAŞI bura ya derler. Bütün Amoğun balığı bura- da yetişir, bu gölden aşağılara akar. Suyunun, dere sularından birkaç de- rece sıcak olduğunu kitaplar yazıyor. muş... Sebebi içindeki balığın çokluğu ve geline cihaz verilmiyecek, düğün bir günden fazla devam etmiyecek, düğün münasebetile umumi salon- larda balo, çay veziyafet verilmiyecek, düğün vesilesile bir günden fazla zi- yafet tertib edilmiyecek, lohusa ve- silesile de ziyafet yapmak, hediye ver- mek menedilecektir, Sünnet düğünü yapılmıyacak, sün- net münasebetile hususi eğlence ter- tib edilmiyecek, sünnet çocukları mü- cevherat takmak suretile sokaklarda gezdirilmiyecektir. Bu hükümler hilâfında hareket edenler hakkında polis tarafından 22- bıt varakası tutulacak hediye gibi eş- ya derhal mubafazak altıma alınara mesuller sulh ceza mahkemesine ve- rllecek ve mahkemenin vereceği ka- Tara göre muamele ifa edilecektir. İşte vilâyet makamının tebliğinin bülâsası budur. İsraf hiç bir devirde, hiç birzaman iyibirşey değildir. Ancak men'i israf nizamnamesi hü- kümlerine göre on üç sene evvel vilâ yet meclisinin - o günkü içtimai şart. lanmıza nazaran « verdiği bir kararı bugün aynen Latbike imkân yoktur. O tarihten beri içtimai hayatımız de- ğişmiştir. Hattâ belediye bile düğün, balo ve toplantılar için Taksim kışlası sahasında bir salon yapmak mecbu- riyetini takdir etmiştir. Halkı israf- tan korumak için bugünkü hayat şartlarına uygun tedbirler almak Jâ- zimdir, Sanayi odası teşkilâtı Yeni v etlerin Teşkilât kanun- ları meriyete girerken, Ticaret ve sa- nayi odaları teşkilâtının ikiye ayrıla- cağını yazmıştık. Yeni ihdas edile- cek olan Sanayi odaları teşkilâtı hak- kında yakında yeniden bazı kararlar verileceği haber alınmıştır. İstanbul Ticsret ve sanayi odasına kayıtlı 2,000 kadar sanayici vardır. Oğaya kaydedilmemiş sanayleilerin sayısı İse 6,000 kadar tahmin ediliyor. Bu suretle Istanbulda sanayici adedi sekiz bini bulmaktadır. Ticaret ve sanayi odasının 2,000 sa- nayiciden bir sene zarfındaki varida- ti 40,000 lira kadardır. imiş. Zaten parmağını daldır, anlar- sın! Kıran binbaşısının sözlerini hatır- Tadı, etrafı gözlerile araştırdı ve ka- ra gölgesi uzaktan bile seçilen bir te- ptelğe baktı: — Öyle ise eski Suriyenin anahtarı Yağra kalesi budur... diye düşündü. Sularda bir hışıltı... Öksüz kulak kabarttı. Hepsi atları- nın başını çekip dinlediler, Sonra ge- ne Öksüz anlattı: Sazlıkla sakarcalar oynaşıyor. Sabah yakın! Sakarca, sutavuğu da denilen bir cins hantal ördektir. Hakikaten szbah yakınlaşmıştı. Çok ileride, cenubuşarkide dümdüz ovanın tâ sonundaki yatkın su birikintilerinin üstünde Arabistan hududunu çizen kül renkli, kurak ve neşesiz granit sırt- lar artık beliriyor, tepelerine gittikçe fosforlaşan bir şeridin dolandığı gö- rülüyor. Yoksul bir o tarafa, bir de garpteki Amanoslarla Kızıl dağları | ayıran dumanlı BEYLÂN geçidine baktı: — İşte avımızın geleceği yol! dedi. Doğu cihetinden hafif, fakat ısırcı, işleyici bir rüzgâr yürüdü. Güneş çık- | madan evvel toprağı ürperten o acaip | yel... İlk plândaki gölcükler ve sazlık- | Jar titreştiler. Ve Kıran adını alıp bir | aydanberi çarpışmağı bekliyen eski Nezih için çeteciliğinin ateşli, kanh, İ Haftalık piyasa Muhtelif memleketlerle ticaretimiz - ihracat maddelerimizin satışı iyi bir şekilde devam ediyor Piyasada ihracat bakımından ge çen haftaya nisbetle büyük bir fark yoktur. Evvelce de yazdığımız gibi piyasayı en ziyade meşgul eden me- sele rekolte vaziyetidir. Bundan bi- rTaz İleride bahsedeceğiz. Şimdi dış ticaret vaziyetimiz hakkında kisa bir hülâsa yapıyoruz. Almanya ie ticari münasebetleri- mizi şu bir kaç cümle Ile izah edebi- Miriz. Çok satıyoruz, fakat az alıyo- Tuz, Satılan malların başında buğ- day ve mısır bulunmaktadır. İkindi derecedeki malları da kuzu derisi, kuru meyva teşkil etmektedir. Fakat bü kadar satışa rağmen Ithalât yap- mak pek kolay değildir. Bilhassa demire müteallik madde- ler üzerinde .. Demir boru, makine, hasılı demir malzeme demir âlât ve edevat siparişleri imkânsız bir hale girmiştir. Halbuki Almanyadan en ziyade satın alınan mallarda demire müteallik mallardır. Merkez bankası tarafından neşre- dilen klering cedvelerine göre, Ak manyanın bize olan borcu 10 milyon küsür, lirayı tecavüz etmiştir. İngiltere İle ticaretimiz Almanya- dan tamamile farklıdır. Klering he- saplarında İngilizlerin bizden alacağı vardır. Alacak mikdarı da İl milyon küsür lirayı bulmaktadır. İngiltere den aldığımız malların ekserisini de- mir malzeme, makine teşkil etmek- tedir. Şimdiye kadar Almanyadan demir malzeme alan fabrikalar ve ticarethaneler İngiltere ile münase- bete girişmişlerdir. Bundan bir kaç gün evvel, nalça yapan bir İki fabrı- katöre, Almanyadan demir alamadı- ğı için, İngiltereye sipariş verm$itir, Hasılı İngiltereye olan siparişlerin mikdarı artmaktadır. Diğer taraftan İngilterenin Tü:ki- yeden yeni yeni ihracat' maddeleri alacağından bahsedilmektedir. Ge- çenlerde şehrimize gelen, bir İngilir ticaret heyeti de, bu havadisi teyid etmiştir. İngilizler tütün, nebati yağ gibi ihracat mallarımız üzerinde ted- kikler yapmışlardır. Türkiye - Fransa arasındaki ticari münasebetlerin artacağına dairde alâmetler vardır. Paristeki Franco - Türk şirketi iki memleket arasında- ki münasebetleri arttırmaktadır. Şir- ketin direktörlerinden ve idare mec- Misi âzalarından bir grup, bu mak- salla Türkiyeye gelmiştir, Heyet pa- zartesi günü akşamı Ankaraya ha- rTeket etmiştir. Orada birkaç gün ka- lacak, bu müddet zarfında Türkiye- den'ne mikdar mal alacaklarını tes- bit edeceklerdir. Franco - Türk şirketi Osmanlı borç- lannm ödenmesi için teşekkül etmiş- muvaffakıyetli ilk sabahı böyle başla- dı, “.” 'Konvuayı vurdular, Üç Senegalli maktul düştü. Yarala- nan bir küçük zabite ilişmediler ve atını sürüp geri dönerken arkasından kurşun atmadılar, Ölen katırların üs- tünden aşarak dolu dizgin Amok ba- taklığına daldılar, Bir vazifeleri daha vardı; İşgal or- dusuna yatdım ettiğini bildikleri bir Arap köyünü yakmak. Onu da yaptı- lar, ovanın ortasında bir yığın alev ve duman bırakarak geceleyin HARİM sırtlarına vardılar, Orada da bir ara- bayı çevirdiler, yolcularını indirdiler, atları söküp başıboş bıraktılar, geç- tiler. Bu, çeteciliğin icaplarındandı. Bi- ribiri arkasına, şurada burada vaka- Jar yapmak, düşmayı şaşırtmak ve karargâhını gizlemek... Nitekim o gün Kıran bey çetesini HARİM etrafında arıyanlar, bütün bu İşleri gördükten sonra, gene LEÇE'deki volkan kovuğu- ba döndüğünü keşfedemezlerdi. Kıran ilk akında maiyetindekilerin hayranlıklarını kazanmağa muvaffak olmuştu, Müsademe gününe kadar sa- dece Demir beye olan itimadlarından dolayı kendisine hürmet gösteren çe- te efradı onu ön safta, bir nefer gibi vuruşur ve ayni zamanda çetesini hi- tir. Son Paris anlaşması üzerine, Os- manlı borçları yüzde yüz mal vermek suretile ödenmektedir. Halbuki dahr evvel yüzde 50 döviz, yüzde 50 de mal veriliyordu. Franco - 'Türk şirketi bizden yal olarak en ziyade maden cevheri, pa- muk almaktadır, Şirketin Paristeki merkez binasında, Türkiye ihracat mallarını teşhir eden bir sergi de vor. dır. Ara sıra sirketin salonunda 'Tür- kiye ekonomisine dair konferanslar da verilir. Şirketin idare meclisi rölsi maruf Fransız iktisadeısı Şarl Risitir, Rekolte vaziyeti Yazımızın baş tarafında rekelte meselesine temas etmiştik. Son gür- lerde yağan yağmurlar rekolte hak- kındaki endişeleri biraz tahfif etmiş- tir. Yağmurlar daha ziyade Kırşehir, Sivas taraflarına yağmıştır, Fakat en ziyade yağmura muhtaç olan ota Anadoludur, Bilhassa Konya, Eski. şehir övalârı... Çünkü bu mıntakalar, buğday istihsalâtında sıklet merkezi vazifesini görmektedir. Maamafih bu bahiste, çok bedbin olmak da doğru değildir. Bu satırları okuduğunuz man, bu muntakalara Yağmur yoğ- ması çok ihtimal dahilindedir, Henüz yağıs mevsimi geçmeğİği için ümidi- miz de kesilmemiştir. İhracat maddelerimiz Mevsim sonu olmakla beraber, ih. racat maddelerimizin Satışı iyi bir devre geçirmektedir. Bunları biter birer aşağıya yazıyoruz: Hububat maddeleri — Almanyaya buğday ihracatı devam etmektedir. Son hafta içinde buğdaydan faza mısır sevkediimiştir. Halbuki Kara deniz. köylerinde mısır fiatleri çok yükselmiştir. Ziraat bankası bu köy- lerde fiatin yükselmesi Üzerine vayi- yetle alâkadar olmaktadır. Deri — Son zamanlarda Alma İ kuzu derisinden başka deri parça A rı, deri kazıntısı da sevkedilmektedir. Üzerinde yağ parçaları olan deriicr daha ziyade tercih olunmaktadır. Meyva ve Sebze — Adanada birkaç firma, İngiltereye taze domates sat- mak için, şimdiden teşebbüslere gir. mişlerdir. Alâkadarlardan bir zatın İladesine göre, bu sene için İngilte- reye 40 - 50 vagon domates Satmak mümkündür. Meyva ihracatı henüz başlamamış. tir. Bulgar çilek müstabsilleri, trer- kezi Avrupaya pek ucuz çilek Sati; ları için bu tercübeye girişilmemiştir. Bizde meyva ihracatı, elma Ve per. takala inhisar etmektedir. Bunun haricinde yapılan tecrübelerin Müş. bet bir netice verdiği henüz görülme- miştir. Ha maye eder görünce yeni kumandan. larına candan bağlandılar. Yoksul Adanaya kadar gittiğine ve çarşafa büründüğüne yanmadı. Öksüz, babaya kavuşmuşa döndü. İhtiyat zabitinde, eski Şevk, eski ruh, ilk vuruşmadan sonra daha gür filiz vermeğe başlamıştı. Yüreği, mü- tareke senelerinde donmuş, buz Kes. mişti. Bağrında çürümeğe mahküm | bir tohum taşıyarak hayalet gibi doia- şıyor, hissizliğini kendisi de Anlıyor, silkinemediğine şaşıyor ve Silkinme, diğini gördükçe büsbütün çöküyor, büsbütün duygusuzlaşıyordu. — Yahu, diyordu, bende kahraman. lığa yakın yüksek bir seciye Var gibiy- di, bir ruh kuvveti duymakta İdim ve bununladır ki, dört sene, dinlenme. den, harb etmiştim. O ne oldu? İşte . böyle ezgin zamanında İstanbulda hen calık peşinde dolaşarak 16 mârt 1924 gününü de gördü. Marif Nezaretindem Adana sultanisi fransızca hocalığına tayin emri çıktıktan sonra barcırah;- nı cebine koymuş ara sokaktan köj- rüye iniyordu, Serveti Fünun mali «. ası önünde binbaşısı Recep beyle kur. şılaştı. Recep beyin her zaman penbe, kanlı olan yüzü bembeyazdı. pu ve- yazlık Nezihe korkunç, vahşi, sanlj siyah göründü. Binbaşı: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: