15 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

15 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, Tennis 1999. 15 Temmuz 1939 Feriha bir sigara yaktıktan sonra yazı masasının başına geçti. Önüne bir deste, şık mektüp kâğıdı çekti. Kalemi eline aldı. Arkadaşı Nerima- na şu mektubu yazmağa başladı: «Nerimancığım, Sana epeyce şaşacağın bir haber vereceğim: Nihayet evleniyorum, Bu #atırları okurken senin nasl hay- ret edeceğini, gözlerini yuvarlak yu- varlak açacağını adetâ görüyor gibi- yim. Çünkü benim bir daha evlen- memek için verdiğim kati kararı sen herkesten iyi bilirsin... Şimdi sana bu işin nasıl olduğunu anlatayım: Bundan tamam altı Agi veldi. Bir gün ahbaplarnıdan bana genç bir adamı tanıştird.. Bu yakışıklı, iyi giyinen, güzel konuşan Daha tanıştığımızın ilk gününden itibaren Ali pervaneler gibi etrafım- da dönmeğe başladı. Bazan akşam üstleri şöyle civarda kısa bir gezin- tiye çıkıyordum. Her gezintiye çıkı- şımda da mutlaka Aliye Tasgeliyor. dum. İlk defa bunları basit birer tesadüf zannetmiştim. Fakat sonraları Ali- nin benim geçeceğim yollarda bekle- diğini anladım. Karşılaştığımız za- man hemen yanıma yaklaşıyor, bü- yük bir nezaketle söze başlıyor, bana neler neler anlatmıyordu ki... Arasıra onu toplantılarda, nişan- larda, düğünlerde filân da gürüyor- dum. Böyle kalabalık yerlerde bir köşeye çekilir, gözlerini bana diker, kimse ile dans filân etmezd'. Eğer benden biraz iltifat görürse o zaman €esareti arlar, yanıma yaklaşır, beni dansa davet ederdi. Bu yaz başlangıcında Adaya taşın- dığımı biliyorsun. O sıralarda Ali bir ki gün gözden kaybolmuştu. Niha- yet bir gün baktım, bu da Adada... Bir öğle üstü idi. Pelâja gidiyordum. Hemen yanıma yaklaştı, Bir kaç gün beni görmediği için çok üzüldüğünü söyledi. Bir aralık da büyük bir cesaretle: — Belki bana kızacaksınız... dedi;- fakat artık size itiraf edeceğim. Çün- kü hislerime dizgin vuramıyorum. “ Ne kadar söylemek istemesem, içim- de bir kurt: «Söyle, söyle...» diye be- ni yiyor... Ben sizin adetâ tiryakiniz olmuşum. Bir gün sizi görmesem kendimde bir eksiklik, bir sersemlik hissediyorum. Bu, onun bana karşı ilk itirafı ol- du. Fakat sözlerini anlamamazlıktan geldim. Erkeklerden ne derece kork- tuğumu bilirsin. Üstelik benim epey- ce mühim bir param olduğunu her- kes, bilhassa genç ve bekâr erkekler bilir. Sonra Alinin de para sıkıntısı içinde olduğunu işitiyordum. Onun İçin onun Sözlerini anlamamazlığa gelmek çok yerinde bir hareketti. O günü Ali benimle beraber plâja geldi. Akşam üstü birbirimizden ay- rıldık, Gece çok güzel mehtap vardı; Şöyle biraz dolaşmak için evimden çıktım, Daha oturduğum sokağın kö- şeşini dönerken Ali ile burn bına gel- dim, Zaten ne zamandanberi onun bü çeşit takiblerine alıştığım için pek hayret etmedim. O gece de geç va- kitlere kadar dolaştık. Ertesi, daha , ertesi, daha ertesi gece yinz sokağa çıktım. Her defasında da Aliye ras- geliyordum. Yavaş yavaş ben de ona alışmağa başladım. Bu delikanlının beni hakiki bir aşkla sevdiğini anlı- yordum. Onu bir kere tecrübe etmeğe karar verdim, Bir gece yine buluşmuştuk. Deniz kenarında bir bahçede cturu- yorduk. Elimi tuttu, Tuhaf değil ri? Heyecandan titriyordu. O akşam za- ten çok durgun ve neşesizd.. Beni sevdiğini, bensiz yaşamıyacağım söy- Jedi. O zaman, tam Aliyi tecrübe etme- Bin #irası geldiğini anladım. Ona: ve — Fakat dedim, benim kalbim boş | değil ki... Ben de birisini seviyorum. Bu sırada söylediğim yalandan mıdır nedir? Hareketlerimi şaşırdım. Sol ayağımla farkında olmadan Ali- nin ayağına basmıştım. Bir taraftan da sözlerimin ne te sir uyandırdığını görmek için yun gözle Aliye bakıyordum. Onun güz- leri mi Artık bir insanın bu er mas | İKİ MEKTUB 4 1 yapam wyacı p lada | tı, Onun beni ciddi bir hisle âşikârdı. Aliye; — Şaka söylüyorum... dedim, Şim- diye kadar kimseyi sevmemiştim. O kadar sevindi ki elime sarıldı. Mütemadiyen «mesudum, mesudüm..» diyordu, İşte bu suretle evlenmeğe karar verdik. Yakında seni nişanıma davet edeceğimi umyorum. Sevgili Neri- mancığım, gözlerinden öperim...» Genç kadın bu mektubu yazarken, Ali de masasının başına oturmuş, &r- kadaşı Feride şu satırları yazıyordu; «Peridciğim, Artık evleniyorum. 'Turnayı gö- zünden vurdum. Zengin bir kadın alı- yorum. İsmi Feriha... Fakat onu yola getirinceye kadar pek sıkıntı çektim, Dünyanın en ma- hir aktörü derecesinde tol yaptım. Bir gece Adada onun yolunu btkle- | miştim. O günü da ayağıma gayet sı- kı bir iskarpin giymiştim. Parmak- Yarım sanki burgu ile oyuluyor gibi İdi. Bunun için durgun ve neşesiz- dim. Neriman benim bu halimi gün geçtikçe artan aşkımın tesiri eani- yordu. Deniz kenarında bir gazinoya otur. muştuk, Bir arabk elini tuttum. Parmağındaki ber zaman taşıdığı son derece kıymetli bir yüzüğe elim değince vücudumu - bir titreme aldı. Çünkü bu yüzük başlı başma bir ser- vetti. 'Tam bu sırada Feriha bana kim bilir ne maksadla kalbinin boş olma- dığını söyledi, Birdenbire şaşırdım. Bu aralık Feriha farkında olmiyarak ayağıma baslı, Zaten iskarpinlerim dar... O da nasırımın üstüne basınca | o kadar canım acıdı ki gözlerimden | yaş geldi. O benim yaşlı gözlerime bakınca sözlerinden son derece müteessir ol- duğumu sandı. Gülerek; — Şaka söylüyorum, dedi, şimdi. ye kadar kimseyi gevmemiştim. İşte bu sretle evlenmeğe karar verdik. Artık bundan sonra önümde servet kapılan açıldı. Beni tebrik et âzizim, tebrik et, İlh. ilh... Hikmet Feridun Eş 4 — 'Tersl bir çalgıdır - Ut çalan, $ — Almanyada bir nehir - Bilgi, 6 — Hubub et - Hediyeler, 7 — 'Tatlı su ennavan - Rüzgâr. 8 — Vatan - Adadan büyük kara par- çası, 8 — Suyu sikilmiş - Tenavül buyur. 10 — Biraderine, Yukardan aşağı: 1 — Ustalık, 2 — Özsoyu kalmamış. 3 — Her zaman - Yahudilerin peygam- beri, 4 — Belâ - İnad. 5 — Bir erkek ismi - İsim. 6 — Bir hayvan - Tehassür edatı - Nida. 7 — Gök gürültüsü - Köpek - Keşişin başı — On iki aydan biri. — Raci olmakbk. 10 — Bir sayı - Başına «He ye Hin- distanda bir dağ silsilesi olur. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: 1 — Karabatak, 2 — Asyalılar, 3 — Raviyân, Le, # — Aban, Ya, 5 — Niye İz- mir, © — İşte, 7 — Tay, Esed, 8 — Ka, Yi, Pisi, 9 — Traş, Şerif, 10 — Akseki, Bre, Yukardan aşağı: 1 — Karanlıkta, 2 — Asabi, Ark, 3 — AKŞAM A DÜNYASI Haziran Gini doğru halledenler Güzel bir deniz mayosu kazanan Süeda Taner: Erenköy kız lisesi No.461. Güzel bir fotoğraf makinesi nan Züleyha Kocaolçun: Beyoğlu 43 üncü ilk O. Ne. 118, Güzel bir kotra kazanan Kenan Meriç: Vefa lisesi sınıf 40 No, 195. Kolonya kazananlar Turgut Kayhan: Nişantaşı Baytar Ah- med E!. sokak No. 43 — Nevide Güçlü: Dİ- vanyolu No. 42 — Şakir Utku: İst, erkek Misesi No. 1870 — Macide Alpan: Çıngıraklı Bostan sok. No. 28 — Salim Erkümer: Hu- kuk fakültesi No. 6537 — Huriye Özkaner: Zeyrek yokuşu No. 9 — Vehbi Birol: İst, erkek lisesi No, 87 — J. Tezel: Pangaltı iisesi No. 470 — Hüceste: Zeyüep Kâmil sok, Mesadet apt. kat 4 — İffet: Kadıköy Mü- sırlıoğlu Çeşme sok. No. 12. Kıravat kazananlar Muzaffer Gökaşar: Davutpaşa O. O. No. 36 — Kemal: Gaziantep Karagöz cad. İ tamirei Mehmed — Fahreddin Şaşmazer: Sıvas, İnhisarlar muhasibi oğlu — Suad Kurdoğlu: Yoğutrçu oğlu sokağı No, 26 Süleymaniye — Ahmed Ezgünen: Deniz gedikli orta okul — İskender; Güzel Sa- matlar akademisi No. 166 — Kâmile Günili; Celi Günili kızı Gelibolu — Se- lâmi Ünlügü: İsmet Inönü cad. Barlas &pt. No. 73 Ankara — Şinasi Kaleli: Zile Halkevi Başkanı oğlu — Altan Uras; Şeh- zadebaşı Kemalpaşa No. 6. Çorap kazananlar İmet Berker: Ereğli Karadeniz Türk Kömür Madenleri A. 5. — Fethi Kayacan: Cide Maliye sanık emini — Mürüvvet Uluer;. Şehremini Mimar cad. No. 73 — Nüzhet Özsoy: D, Bakır Nakliye tabur Oto. B.L.k oğlu — Kadriye Payzin; Kandili kiz lissi No, 715 — Sultana: Gedikpaşa Karma ilik okul sınıf | — Yılmaz Ertan; | Bamsun T, C. Ziraat bankası Ertan oğlu — Naci Gömeç: Üsküdar O. O: No. 95 — İlker Kutluk! Asikara kız lisesi No. 1289 — Bilgin: Kızıltoprak Bağdad cad. No. 31. Bir düzüne kalem kazananlar Hidayet Süzen; Ganika sokak No. 28 — Haldun Dinçman; Aksaray Ordu cad. No. 367 — Jale Baber: Cihangir Susam sok. Melek apt, No 5 — Seniha Gönüç: Koyluk İst, cad. No. 280 İzmit — C. Ör- bek: İst. Cağaloğlu O. O. 2-B — Peyman Hayrünnisa Narti: Tepealtı Yener apt. Kurtuluş. Defter kazananlar Seyaki: Pangaltı lisesi No. 357 — Per- ran Kaygaç: İnönü kız lisesi No. 468 — Leylâ: Hamam sok. No, 15 — Nedret Ye- tk: Beşiktaş kı? O. O. — Ali Yavuz: Ada- na Salhane civarı No, 298 — Leylâ Burak: Kalamış cad. No, 7 — Sedad Örmek: Bey- oğlu 44 üncü ilk O. sinif 5/B No. 384 — Akın Oran: Afyon kor bandosunda — İter: Ankara Gazi lsösi ders âlesleri âmiri kızı — Nureddin Önal; İzınit, Değir- mendere Memduh kardeşi, Muhtelif hediye kazananlar Nevzad Akgül: İst. kız lisesi No. 597 — Edip Karahasan; Mitat paşa cad Na. 17/2 Beyamd — İnci Ergin: Çanakkale Erenköy nahiye müdürü kızı — Baha Karahasan: Mitat paşa cad. No. 112 Beyand — A. Mercanof: Pangaltı lisesi No. 288 o. Maraşh:' Pangaltı lisesi No. 669 — Gülçin Orkunt: Telgraf servis memuru kızı — K. Astık: Topkapı Fatma Sultan mah. Marifetname sök. No. 14 — Neriman: Vali konağı cad. Yüce apt, No8 — Hâmid Görgün: Tekaüd sandığı Galat İst. kız lisesi No. 918 — Pervi Bahariye cad. Sokolu sök. No, “Kabak: Kabataş Mezarlık sok. No, 1/10 — İsmall Oktay: Yedikule gişe memuru — Hasan Âli Dağ: Berlin Char'otenmurg 9 Bolliyar liöç 5 — Atilâ MI: Erzurum cad. No. 43 — Turgut Kunt Zoriguldak Meşrutiyet mah, Uğur apt. No, 4 — Yo- rulmaz: Karanfil sokak No. 19 Ankara, Yenişehir — Doğan Özbil: Eskişehir - Bilecik hattı Karaköy hareket M. oğlu — Cenap Yıldırım; AHA cad. No, 168 An- kara — Sami Önel: Sümer Bank muha- sebesinde Özel oğlu, Ankara — Faik Bah- ri: Ticaret okulu. Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: Posta sokağında Ga- rih, İstikiği caddesinde Limenciyan, Pangajtıda Halâskârgasi caddesinde Nargileciyan, Okçumusa caddesinde Doğruyol, Necatibey caddesinde 8po- riis, Sariyer: Asaf, İstanbul tarafı: Fatih: İsmail Hak- kı, Karagümrük: Suad, Eminönü: Sirkecide Beşir Kemal, Bakırköy: Ter- alyan, Aksaray: Etem Perter, Fener; Emilyadi, Kumkapı: Belkis, Küçük- pazar: Hasan Hulüsi, Samatya: Ko- camustalapaşağa Rıdvan, Alemdar: Çemberlitaşta Sırrı Rasim, Şehremi- ni; Topkapıda Nüzim, Kadıköy! Eski İskele caddesinde Bü- yük Hezane, Yeldeğirmeninde Çula, Üsküdar: Ahmediye, Heybeliada: Ata- naş, Büyükada: Halk, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, pe koz, Paşabahçe, Anadoluhisarı, Yazan : Vaktile Fırat boylarında yerleşmiş bir türk kabilesi vardı. Kabile reisinin çocuğu olmazdı .. Başlangıç Halifenin sarayında bir ziyaret Hicretin 83 üncü yılı içindeyiz. Abdülmelik bin Mervan Şamda, halife, Ve tarihte zulümleri kadar fütu- hatile de meşhur Haccac, halife Ab- dülmelikin veziri bulunuyordu. Bir ilkbahar sabahı, Şamda, hali- fenin sarayı önünde bir kervan dur- du. Kırk tane atlının önünde, miğ- ferli, yakışıklı, iri boylu bir adam vardı... Atlılar derhal yere yi bu Muhafızlarile birlikte halifeyi siyare- te gelmişti. Nöbetçiler, saray teşrifatçısına ha- ber saldılar, Ve biraz sonra misafir- ler karşılanarak saraya alındı. Fa- kat, halife Abdülmelik o sırada sa- rayda yoktu, bir iki gün için Salihi- yedeki sayfiyesine gitmişti. Halifenin veziri Haccac derhal ka- iya koştu. Ve uzaktan kırk atlı ile gelen ziyaretçinin kim olduğunu an- lamakta gecikmedi. Dicle - Fırat boylarında uzun yıl- lardanberi yerleşip kalan Sümerliler ahfadından, cesaret ve kahramanlık- larile meşhur bir Türk kabilesinin reisi olan Urman, kırk yaşlarında ya- kışıklı bir erkekti. O güne kadar bir kaç kere evlendiği halde çocuğu ok muyordu. Urman, kabilesine hayırlı bir veli- ahd bırakmadan ölmek istemiyor. du. Eğer o, dünyaya bir çocuk getir- meden ölecek olursa, kabilesi dağia- cak ve Urman Türkleri de ataları gi- bi tarihe karışıp silinecekti, Haccac, Urman'ı istikbal ederek: — Uzun bir yoldan Şâma kadar gelişinize bakılırsa, halifeden mühim. bir dileğiniz olsa gerek! Dedi. Urman kabilesi reisi ayni zamanda çok şen bir adamdı: Hacca” ca: — Evet, dedi, çok mühim bir dile“ ğim var, Halife hazretlerinin tabib- leri çok hâzık ve âlim bir adammış. Kendilerinden bir çocuk istemeğe gel dim, 'Haccac, çok 2eki bir adam olmak- la beraber, kabile reisinin bu sözün- den birdenbire bir şey anlıyamadı. — Halifenin tabibi evli değildir. Evli olsa bile, çocuğunu size verirmi? Deyince, Urman hakikati anlatma- ğa mecbur oldu: — Ben, siz de bilirsiniz ki, uzun zamandanberi Dicle - Firat boyla rında - halife hazretlerinin emrile « düşmana karşı bekçilik yapmakta; yım. “Fakat, çok istediğim halde bir erkek çoctüğum olmuyor. Başvurma dığım' çare kalmadı oBâğdaddan, Basradan, Küfeden tabibler getirti- yorum, bir çok ilâçlar aldım. Kaba hat zeveemdedir diye bir kâç kere evlendim. Allah, ne yaptımsa, bir er- kek çocuk vermedi. Halifenin tabibi buna çare bulur, dediler. Fırat boy- larından kalktım.. on gündür at üs- tündeyim.. mubafızlarımla buraya etmen Bu işte sizin de yardımınızı ME o güne kadar Urmânın adı- nı ve şöhretini duymuş, fakat ken- disile görüşmek fırsatını bulamımıştı. — Ben Bağdadın muhasarasına gittiğim zaman, bana beş bin atı göndermek suretile yaptığın yardımı unutmam, dedi, ben de sana elim- den gelen yardımı göstereceğim. Hiç merak etme... Tabib Abdüsselâmın elinde böyle bir hüner varsa, emin ol ki, senden esirgemiyecektir. » ” O akşam halife Abdülmelik, sayfi- yesinden sarayına indi ve Urman'la görüştü. o Abdülmelik, Pirat boyla rında çok yakında İslfoniyeti kabul eden bu kahraman Türk kabilesinin cesaret ve alılganlığını her zaman takdir ederdi, Kabile relsine çek Hiti. İskender Fahreddin hak verdi; — Abdüsselâmın elinde bir şey varsa, hemen yapsın. Dedi. Urman, halifenin tabibi ile görüştü.. dileklerini anlattı. Abdüs- selâm, kabile reisine keçi boynuzu içinde bir ilâç verdi: -— Bunu yedi gün, yedişer damla suyun içine koyup gece yatarken içe- ceksin! Sekizinci günü zevcenle te- mas edersen, Alahın inayetile zevce- nin gebe kalacağından emin ol! Abdüsselâm, kabile reisine ilâcı ver- dikten sonra, şu sözleri de ilâve et mişti: — İçeceğiniz Mâç her halde mües- sir olacaktır amma, doğacak coçu- gun kiz mi, oğlan mı olacağını Allah- tan başka kimse bilmez. — Kız da olsa razıyım. Kızı ihsan eden Tanrı, elbette günün birinde oğlan da verir. Urman, halifenin tabibinden ilâcı alarak ertesi günü Abdülmelike ve Haccâca veda etli. maiyeti le bir- likte Şamdan ayrıldı. “ 'Urman, yolda gelirken, iki gün son- ra İlâcı kullanmağa başlamıştı. Yur- duna vardığı gün ilâcı bitirmiş ola caktı, Kabile reisi o güne kâdar ne ilâç- Jar kullanmış, ne uzun yolculuklar yapmıştı. O, her ne pahasına olursa olsun, bir erkek evlâda malik olmak saadetini tatmak ve ihtiyarlığında kabilenin"basina oğlunu geçirmek is- tiyordu. “ “7 İnsanlar rasıl, mevcud olmuyan bir şeye karşı fazla İncizap ve ihtiras gösterirlerse, reis te, bir erkek çocu- ga malik olmak için ayni ihtirasla yaşıyor ve yıllardanberi bir türlü bu emelinin “tahakkukunu göremiyor, üzülüyordü. * Şamdan dönerken, atlılardan biri reisin yarına sokuldu: — Şu köyün medhalinde ihtiyar ve gözleri kör bir bakıcı vardır. İsterse- niz, geçerken ona uğrayalım, Aldığı- nz ilâcın tesirini görüp görmiyece- ğini ondan soralım, dedi. Reis: — Peki... Diye cevap vermişti. Kafile, baki- Gnın bulunduğu köye uğradı. gözle- ri görmiyen ihtiyarı buldular, Reis: — Ben, halifenin tebibinden bir ilâç aldım. Bir erkek çocuk istiyorum. Kabahat karımda değil, bendedir. Bu ilçâtan fayda görecek miyim? Eğer bunu şimâlden keşfedebilirsen sâna on tane döve hediye edeceğim, dedi. Bâkicı develeri duyunca sevindi... Önündeki küm: yığınının üstüne par mağımın “weile işaretle yaptıktan sonra: * ie t vii — Met ötmeyin, dedi, BiP erkek oğlunuz dünyaya gelecek... Urman, « sevinçle - köyden . ayrıldı. Yolda geceleri bile uyku uyumuyor, neşesinden ».ne yapacağını bilmiyör- du. Fakat, ortada henüz bir sey yok- tu. Sekizgün çarçabuk geçti. Şama giden-katile.yirmi üç gün sonra dö- nüyordu. ; Urman Türkleri, reislerinin. sevinçle döndüğünü görünce neşelen- mişler ve Mep birden Tanrıya yak varmışlar... Her zamanki gibi, ak- şam güneşi batarken, Tanrıdan bir erkek çocuk istemişlerdi. Urman © gece en genç zevcelerin- den Ayşeyi koynuna alıp yatmıştı. Birinci kı kısım “Mecnun, un doğuşu Ayşenin kocasından gebe kaldığı meydana çıkınca, yurdun dört çey- resinde şenlikler yapılmış ve herkes: — Tanrı bize acıdı, Urman ölünce başsız kalacaktık. Diyerek sevinmeğe başlamıştı, Ger- çek Urman, kabilesi efrad'na kendi. ni çok sevdirmişti. O bir gün hasta olsa, hiç kimsenin yüzü gülmezdi. Urman, kabilenin nabzı demekti, O ölürse, kabilenin nabzı da duracaktı. var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: