July 15, 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

July 15, 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Temmuz 1939 AKŞAM Niçin evlenmiyorlar ? İktisad fakültesi dekanı “Gençler izdivaç müessesesini makul bakımdan mütalâa ediyorlar ,, diyor Hükümetin evlenmeyi kolaylaştıracak tedbirlere şimdiden başlaması lâzımdır Yüksek tahsillerini bitirerek Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizde yerleşip hayata atılan ve oldukça İyi para kazanan bir çok gençlerle temas ettik. Hepsi değil, fakat içlerinden bir çoğu evlenmeyi, yeni bir yüva aÇ- bunu gelecek bir zamana talik ediyorlar. Bu mevzu cirafında konuşurken onlardan dinlediği- — Nasıl olsa evleneceğim, fakat henüz erkendir. Hele bir otuz beşe, kırka geleyim, ondan sonra düşünürüz. imdi hayatımı tanzim ettim. İstediğim gibi giyiniyor, geziyor, gitmek demektir. eğleniyorum. Evlenmek bugünkü hayatımı altüst Şunu da kaydedelim ki yukarıda saydığımız şehirler istisna edilecek olursa yurdun diğer taraflarında bu zihni- yetin tamamile aksi hüküm sürmektedir, Anadoluda her genç ilk fırsatta evleniyor. Hattâ hükümet, vatandaşlar. önki evlenme arzusunu karşılayabilmek için mevzuatımızda evlenme yaşını indirmek zaruretini hissetti ve medeni kanunun bu hususa dair maddesi geçenlerde değiştirildi. Anketimiz yalnız şehir gençliğinde belirmeğe başlıyan ve bilhassa çocuk (yetiştirmek meselesi üzerinde müessir plan bu hâleti ruhiyenin bir tabliliğir. Gençlerin terbiyesile yakından alâkadar. şahsiyetlere, profesörlere, mebusla- ra, fikir adamlarımıza. «Niçin evlenmiyorlar?» sualini sorarak kendilerile bu mevzu etrafında birer görüşme yaptık. Aldığımız şayanı dikkat cevapları sırasile okuyacaksınız. İktisad fakültesi dekanı ve istalis- tik profesörü B. Ömer Celâl diyor ki: — Bu yalniz Türkiyeye mahsus bir hâdise değildir. Medenileşmenin lâzi- mı gâyri müfarikı olan birşeydir. İn- sanlarda tedbir hissinin kuyvvetlen- mesi, dünyevileşmek, rahata düşkünlü. gün artması, zevklerin değişmesi mü- hevver gençlerde tabii olarak böyle bir zihniyet yaratıyor. Onlar izdivaç müessesesini makul bakımdan müta- ta ediyorlar. Büyük şehirde yaşıyan bir genç ev- Sermek için eline ayda asgari 300 ra geçmesini bekliyor. Bençler ha yatın henüz ilk safhasında kazandık- tarı'parayı kâfi görmüyor, bu vaziyet- Xe evlenirlerse zevklerinden fedakâr- dık yapmak zaruretinde kalacaklarını, senede iki yerine bir elbise yaptıra- caklarını, otomobile daha &z bine- oeklerini, belki de hiç binemiyecekle- ini hesap ediyorlar. Halbuki babala- rımız böyle düşünmüyorlardı. Onların. maaşa sa genç yaşlarda evlendiklerini, fik ni” salta bir yuva kurmak endişesile Ha- teket ettiklerini biliyoruz. Gençlerde rast geldiğimiz bu dü- günce pek tabil olarak doğum üzeri- ne de tesir ediyor. Yalnız geç evlen- mek bakımından deği, evlendikten sonra çocuk yapmak bakımından da bu düşüncenin büyük tesirleri görü- Yüyor. Çünkü erken yaşlarda evlenme- ye mani olan ruhi hal evlilerin çocuk yapmalarına da mani oluyor ve me- selâ bir çocukları oldu mu bunu kâfi mâdediyorlar. Yüz senedenberi Avrupada doğum- lar gittikçe azalmaktadır. Buna rağ- men nüfusun artmasındaki sebeb hıfzıssıhha sahasında kaydedilen te- rakkiler ve halkın sihhatlerini koru- maya fazla ehemmiyet vermesi dola- gwsile ölümlerin eskisi kadar çok ol- Mamasıdır. Fakat üzerinde görüştü- Bümüz düşünce hâkim oldukça vazi- İktisnd fakültesi dekam B. ei Celâl .i.. B. Hier mevki iktidara erine evvel istatistikçi Bugdöffer'in yaptığı bir hesap çok şayanı dikkatlir. Ona göre şimdiki doğum ve ölüm nisbet- leri sabit kaldığı takdirde 2000 seno- sinde Almanyanın nüfusu (o zaman 67 milyondu) 46 milyona düşecek, Fransanın nüfusu da - rakam şimdi aklımda değil - Otuz küsur milyona inecektir. Bugdöffer'in hesabı şu esasa dayar nıyordu: Çocuk doğuran nesiller orta yaşlı nesillerdir. Bugünkü orta yaşlı nesli umumi harpten az evvel dün- yaya gelenler teşkil ediyor, Binaen- #leyh bunlar sayı itibarile çokturlar. Fakat bu nesiller ihtiyartiğa doğru giderken yeni gelen orta yaşlı nesil harp sonrası çocuklarıdır; bunlar adedce evvelkilerden azdırlar. Bina enaleyh doğum da o nisbette azalacak ve umumi nüfus üzerinde büyük dü- : Dün şehrimize Ffinton adındaki vapurla 200 Yunan seyyahı gelmiştir. ,Boyyahlar Taksim âbidesine çelenk koyduktan sonra şehrin muhtelif yerle. '#ini gezmişlerdir. Seyyah kafilesi, Yunanistanda muhtelif dairelerde çalışan e. a e erer aehrimizden ayrılmışlardır. nisbetlerde düşeceği anlaşılabilir. — Bu tehlike bizim için de var mudır? — Hayır, birde nüfusun çoğalma- ması tehlikesi yoktur. Çünkü evlen- memek temayülü, sizin de söylediği- niz gibi, yalnız büyük şehirlerimize ve gençlerimizin bir kısmına inhisar edi- yor. Asıl büyük kütlede böyle bir dü- şünce mevzuu bâhis değildir. Fakat mesele yalnız kemiyet değil, keyfi- yet meselesidir. 'Bühassa münevver insanlar arasında evlenmenin fazla olması ve çok çocuk sahibi olmaya karşı bir heves bulunması şayam ar- sudur. Çünkü bunlar çocuklarına ne de olsa daha iyi terbiye verir ve onları daha iyi yetiştirebilirler, — Böyle düşünenleri erken evlen- meye teşvik için nasıl bir tedbir slı- nabilir? — Bir ez evvel de söylediğim gibi bu, yalnız bizim memlekete münhasır bir hâdise değildir, . bütün medeni memleketlerde ayni hinleti ruhiyeye rastlanıyor. Yalmız mistik düşünme- ye baslıyan memleketlerde böyle de- gil, meselâ Almanyada iki seneden beri eylenmeler ve doğum artmıştır. | Çünkü izdivaç ve doğum müessese- lerini ele alan hükümet bir taraftan gençlerdeki haleti ruhiyeyi değiş meye çalışıyor, bir taraftan da evlen- meyi teşvik için kolaylıklar gösteri- yor. Bu arada ilk iş olarak evlenmek istiyenlere uzun vâdeli ve pek az bir faizle 1000 mark'lık kredi açıyor. Diğer taraftan memurlar arasında evli olanlar bekârlardan daha fazla maaş alırlar. Ayrıca çok çocuklu olan me- murların maaşlarına zam yapılır, Sonra Almanyada gençliği aileye döndüren başka sebebler de vardır. Gazino, kahve, sinema hayatı tama- men kalktı, insanlara boş vakitlerini resmi geçidlerde, meydan tezahürle- rinde geçirtiyorlar. Herkes bu yüzden bir yuva ihtiyacımı hissetmiye baş- Jadı. Süphesiz bu bir dereceye kadar geriliktir; fakat tesirini gösteriyor. — Bence hükümetin evlenmeyi ko- laylaştıracak ve gençlerde erken ey- lenme arzusu uyandıracak tedbirlere şimdiden başlaması TAzımdır. Meselâ evli ve çok çocuklu ailelerin vergi yüklerini hafifletmek bu tedbirlerin başımda gelir. — Bekârlık vergisi? — Bekârlık vergisinin yalnız başı- na tesir edeceğini zannetmiyorum. Zaten bütün bü tedbirler pek nâfiz olmaz amma yine mutlaka lâzımdır. lar. — Bazı kimselerin kanaatine göre gençliği evlilik bağiyle bağlanmaktan Ürküten bir sebeb de mevzuatımızın boşanmayı güç bir hale koyması imiş. — Zennetmem. Boşanmayı düşü- nerek evlenecek adam pek tasavvur edemiyorum. — Şehir gençliğindeki bu erken ey- Jenmemek temayülünü izdivaç mü- essespsi için bir tehlike addediyor mu- sün — Bu zihniyet bizde henüz kökleş miş vaziyette değildir. Fakat yayık. Evvel zaman içinde “ Ya Fuadi Ninon!,, Cebellübnan mutasarrıfı Muzaffer paşa ile refikası ve garib halleri Türkiye büyük elçisi iken Pariste ve füceten vefat eden (27 temmuz 1911) Naum paşa beşer seneden İki deia da on sene müddetle Cebellüb- nan mütesarrıflığı memüriyetini ik- mal ederek İstanbula döneceği için yerine Harayı hümaunlar nazırı fe- rik Muzaffer paşa (Çaykovski aile. sinde) tayin olunmuştu. 1902. Bu Muzaffer paşa Polonyalı mülteciler. den olup sultan Mecid devri saltana- tında Türkiyeye gelerek terikliğe ka- dar yükselmiş olar Ömer paşanmn Oğludur ki Örer paşa dini islâmı ka- bi etmişti. Fakat oğlu Muzaffer pasa katoliklikte kalmıştır, Barütbei müşiri ve veziri Cebellüb- nun mütesarrıflığına tayin olunan bu Muzaffer paşa (çünkü bu imti- yazlı mülasarrıfın katolik olması bamuahede meşrut idi.) 1902 eylülü içinde Beyruta muvasalat etti. Ken- disini mütasarrıfı sabık Naum paşa ile Beyrut valisi olan pederim rıhtım- dan istikbal ederek doğruca Beycut hükümet konağına götürdüler, Zira, Cebellübnan erkânı memurini ve eşrafı vücühünü yeni mütasarrıfa takdim etmek vazifesi o zamanki pro- tokola nazaran Beyrut valisine aid idi, Resmi takdimin ifasından ve biraz müsahabet ve İstirahatlen sonra Muzaffer paşa Beyrutta kalarak Basrul oteline yerleşti. Ve: Memüriye- ti fermanını okuttuktan sonra işe başlıyacağı için bu merasimi hozır- Tatmakla meşgul olmağa başladı, Fa- kat ilk hamlede kararsızlıklar göste- Tiyordu, oFermanı (o Cebellübnanın yazlık sarayının bulunduğu (Beytüd- din» de mi, yoksa kışlık hükümet konağının bulunduğu » (Beabda) mi kutturmak kararı hayli uzadı. Niha- yet konsolosların: (Kış geldi. Biz Beytüddine kadar gidemeyiz) deme- leri üzerine ferman kışlık konakta okutturuldu. Ve yeni mütasarrıf va- sitesini deruhte etmiş oldu. Fermanm kıraatini müteakip HMu- zaffer paşanın (Cebellübnanda İlk dela olarak sabik mütasarrıfın da hazır bulunduğu bu merasimde) irad ettiği nutuk.nazarı hayret ve dikkati celbetmekten hali kalmadı. Zira «Ben burada düveli muazzamanın da inü- mümessiliyim» gibi bir şey söylemişti. Cebelin mümtaz bir mütasarrıflık ol- duğunu işaret etmek istiyen bu Söz, hayli lüzumsuz ve manasız olduğu için konsoloslar da dahil olduğu hal- de memlekette kilükal çoğaldı. Hele fermanın kıraatini müteakip söyle- diği nutkun akabinde ve Naum pa- şanın huzurunda otuz beş seneden- beri mütasarrıflik umuru ecnebiye müdüriyetini hüsnü ifa eden İsken- der Tuveyni beğe - siz artık östira- hat ve Naum paşaya dun ediniz. Ye. rinize başkası tayin olundu - demesi büsbütün hayretleri mucip oluyor. “du. İskender bey mücerrev ve doğru bir adamdı Birikigün sonrada tahrirat müdürü olan İstanbullu Be- hiç beyi azletti. Bu zat da namus- kâr ve emeketar idi. mütasarnıfın kararlarındakı isabetsiz. liklerden istifade etmek istiyenler Karargâh kurdular, entirikalara baş- ladılar. Bahusus, Dürgi talfes: eşra- fmdan Mir Mustafa Aslanla Muzaf- fer paşanın arası fazla açılmıştı ki bu açılış fermanın kıraati günü bir kat daha tezahür etti; o gün Muzaf- fer paş bu zata: «Sizin burada işiniz. nedir?» demiş ve Mir Mustafadan <Ben buraya padişahın fermanını dinlemeğe geldim. Sizin evinizde de- Zilim; cevabını almıştı. Muzaffer paşa şöyle imza ederdi: (Yaveranı hazreti şehriyariden mü- şir ve vezir Cebellübnan mütasarrıfı..) Resmi veya hususi çektiği en kısa bir telgrafnamede bile bu uzun imza ya- zılırdı. Bunlardan da nnlaşdıyordu ki İstanbuldaki Rusya sefiri (Zinovi- yef) in İbrami ve ısrarile (gerek Ba- bığli ve gerekse düveli muazzama sü- ferası nezdinde) Cebele gönderilen Munffer paşa müddeti ömründe hiz- meti devlette bulunmadığı cihetle vaziyeti kavrıyamamıştı. Bu kararsız- Yıklara, şaşkınlıklara âmtl olan sebeb- lerden en mühimmi de Kiriko ailesin- den olan reflkasının garabeti etva ve mişvarı idi. ( - Duyardık - kızdı vakitler kocasını hapseder, odada ki- Hdlermiş.) Madam Muzaffer paşa ata - ara- baya - araba kullanmağ çok meraklı idi, Ayağında çizmeler, elinde kamçı olduğu halde dolaşmağı, saçlarını alagarson kestirerek kalpak giymeği, erkekler gibi yürümeği ve yürürken ıslık çalmağı çok severdi. Ve bu tar- zı hayatında o kadar ileriye gitmişti ki hayvanlarını çiftleştirme mera- simine Lübnanın vücuh ve eşrafını, Beyrutun kibarlarını ve konsolosları davet eder. Bu merasime bizzat ken- disi riyaset ederdi! Bir merakı da pek sevdiği yeğenle- rini -eğlendirmekti. Bu iki güzel ba- yan için de Beyruttaki kışlık hususi konağını (zira Cebel mütasarrıfları kış mevsiminde Beyrut şehrinde !ka- met ederlerdi) daimi bir balo halin- de tutar, konağın sofasına yerleştir. diği Cebellübnan resmi bandosunü sabahlara kadar çaldırarak dans mü- sabakaları yaptırırdı. Ancax - musiki babında - hassas olmadığı için © ta- rihte zebanzed ve harciâlem olan kö- tü bir polkayı muttasil ve mükerre. Ten çaldırtır, halkı izaç eder. (le coeur de Ninon). Muzip ve müstehzi Araplar bu polganın küflesini arap- çaya çevirİerek (ya fuadi ninon) diye #okaklarda bağıra çağıra terennüm etmeğe ve mütasarrılm konağının önünden geçmeğe başlamışlardı. Muzaffer paşanın, Reşid ve Fuad isminde iki oğlu vardı. Çok terbiyeli ve dürüst adamlardı Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, Muzaffer pa- şa da, refikası da terbiyesiz değiller. di. Yalnız nazik değillerdi ve garip yani âmiyane tabiriyle biraz (zirzop) idiler, Muzaffer paşa müddeti memuriye- tini İkmal edemeksizin Lübnanda ve- fat etmiştir. 1906. Semih Mumlaz $. İzmir (Akşam) — Bornova biçki ve dikiş yurdu talebesinin bu sene vücü- de getirdikleri eserlerden Bornova Kars mektebi salonunda zengin bir sergi wücude getirilmiştir. İzmir valisi B. Bthem Aykut sergiyi ziyaret ederek kızla” rımizın vücude getirdikleri eserleri takdirle seyretmişir ve yurü müdürü Bn, pl ger gem a aş er

Bu sayıdan diğer sayfalar: