31 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

31 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türkiyede spor işleri nasıl tanzim olunacak Üarmnik. İnmeli Beden terbiyesi umumi müdürü General Cemil Tanerin mühim beyanatı General Cemil Taner İzmir (Akşam) — Şehrimizde bu- lunan beden terbiyesi umum müdü- rü general Cemil “Taner, spor işleri- miz hakkında şu beyanatta bulun- muştur: — Beden terbiyesi kanununun tat- bikine dair olan teşkilât nizamname. sinin son şekli nedir? — Beden ferbiyesi nizamnamesi- nin başlıca hedefleri şunlardır; 'Türk gençliğinin ana yasası, Beden terbiyesi mükellefiyetine tâ- bi olan yaşlar. Beden terbiyesi için çalışma Za- manı. Mükelelflerin Oklüplere yazılma şekli, Klüplerin kendi içlerinde Mt, Klüplerdeki mecburi ve ihtiyari be- den terbiyesi ve spor faaliyeti. 'Eskideri mevcud spor klüplerinin kanuna intibak tarzları Beden terbiyesi ve spor tesisatının ne suretle vücude getirileceği Bu fasıllar hakkında istişare he- yetinin bir kaç defa müzakere ettik- ten sonra kabul ettiği kati şekli Baş- vekâlete takdim edilmiş ve idarece de tedkik edilmek üzere Devlet şürasına gönderilmistir. Bu mizamnameden başka bir de klüplerin iç hizmetleri- nin tanzimi hakkında bir nizamna- me projesi hazırlanmıştır. Ancak bu proje ilk merkez istişare heyetinde müzakere edilecektir. teşki, İdareciler hakkında hükümler| İdareciler hakkındaki hükümler klüp nizamnamesi İçinde gösteril. miştir. Bunun İçin alâkadarlar muh- telif fikirde bulunmaktadırlar, Tabii- dir ki devletçe ve kanuna göre teşkil edilen bir klüp idare heyeti elbette ki cemiyetler kanununa göre kendili- ğinden meydana gelmek istiyen bir Küp idare heyeti şeklinde vazife ba- şana geçemez. Ve geçmesi de doğru olamaz. Çünkü 12 yüşından itibaren klübe âza olması lâzımgelen gençle- rin kendi mürebbilerini kendilerinin intihap etmesi kadar yanlış bir yol olamaz. Beden terbiyesi mecburi mükellefiyeti Beden terbiyesi mükelelfiyeti 12 yaşından itibaren 45 yaşına kadar lar mükellefiyet çağında adde- ilmiştir. Yalnız bunlardan hangi yaşların vazifeye çağırılması icap ede- ceği nizamname, istişare heyetine bırakmıştır. Çünkü tatbikat zaman ve imkâna taallük ettiği için bu za man ve İmkânın takdiri de bittabi is- tişare heyetine kalıyor. Yani, bir mi- sal ile söyllyebilirim: ği İzmirde bölge yelken birincilikleri müsibakalarını takip ederken Bu mükelleflerin çağırılması mın- takavi olduğu gibi mükelleflerin içe- risinde kismi de olabilir, Zaman, im- kân, mahalli bütçeler, buna esas ola- caktır. Sporda ana prensipler Beden terbiyesi ve sporda ana prensiplerimiz, büyük bir kitleyi hep birlikte yavaş yavaş yükseltmek, sü- reti mahsusada şahıslar üzerinde meşgul olmayıp heyeti umumiyenin yükselmesi esnasında kabiliyetli olan- ları takdir ve teşvik ederek bu kabi- Myetleri inkişaf ettirmektir, İkincisi, sporun bir Ogeçim ve maişet Vasi- tası telâkki edilmesine elden geldiği kadar mâni olmak ve bu istikamette- | ki yanlış zihniyetleri önlemek.. Şimdiye kadar bazı emsali ile müs- bet olduğu gibi, spordaki kabiliyetle- rin klüpler arasında bir satılık meta şeklinde kullananların veya kullan- mak istiyenlerin hünerleri ne olursa olsun bunlara fazla kiymet vermiye- rek hakiki sporu ve hakiki sportmen- liği teşvik etmek. Beden terbiyesi ve sporda yaşın ve sıhhi kabiliyetin ve bünyenin rolü. nü hesaba katmak, Bu maksadla küçük yaştakiler ve orta yaştakiler için ve tam spor yü şında bulunanlar için ayrı ayrı birer talimatname yapmaktayız. Birincisi bitmiştir. İkincisi ve üçüncüsü Üze- rinde meşgulüz. Kadınlar ikinci plân- dadıriar. Bittabi'onlar hakkında da kanuni mecburiyet vardır, Ancak bu mecburiyet, erkekler hakkımdaki me- saimiz inkişafa ve randımanını ver. meğe başladıktan sonra tatbik edile- cektir. Yalnız gerek küçük, gerek orta yaş- taki mükelleflerin idman ve sporla- rında ordunun esas tuttuğu idman talimnamesine ve o talimnamedeki sporlara yetirtirecek surette hazırlan. mak esastır. Çünkü küçük ve büyükler için baş- ka başka devletlerin sistemini kabul edersek onlar biribirini itmam edici ve yetiştirici olamazlar. Teşkillenmiş kulüplerden beklediğimiz, bütün Türk gençliğinin tek mefküre etrafında, disiplinli yetişmesinin teminidir. Spor monitör ve antrenörleri — Muallim, monitör ve antrenörler kadrosu nasıl olacak? — Her kulübün ensttüden yetiş. miş bir muallimi, her sahanın ve her jimnastikhanenin ve her yüzme ha- vuzunun, içindeki faaliyeti idareye muktedir bir muallimi olması esastır. Bu muallimlerin yetiştirilmesi için be- den terbiyesi kanuni bütçe müsait ol- duğu zaman yüksek beden terbiyesi enstitüsü açılmasını emretmektedir, Bu enstitünün açılması takriben 2 mil- yon liraya ve açıldıktan sonra işleme- si de gene takriben senevi (150) bin liraya mütevakkıftır. Yukarıdaki söy- lediğimiz yerler için olan muallim ih- | tiyacımız takriben 140 bindir. Bu mu- allimler yetiştikçe kısım kısım hazır. lanmış olan tesislere ve klüplere ve- rilmek suretile ihtiyaç yavaş yavaş kapatılacaktır. Ba orertitirsire ate eve zunu ancak temeli atıldıktan beş sene sonra faaliyete geçebilir, O zamana kadar hiç olmazsa vakitten kazanmak için 6 ve kurslarla eğitmen yetişti. riyoruz. İlk kursumuzu bu sene Kule- li mektebinde açtık. Kadromuzu esaslı bir şekilde ta- mamlaymcaya kadar yukarıda söyle- diğim şekilde kurslarla, bir taraftan da pratik surette yelişecek monitör- lerle işi idare etmeğe çalışacağız. İşte meselâ Vehap da bu gibi istifade ede. bileceğimiz sporculardandır. Bu seneki spor faaliyeti - Bu seneki spor faaliyetimiz hak- kında bizi tenvir buyurur musunuz? — Bu seneki Spor faaliyetimizin esasları federasyonlarca hazırlanmış ve istişare heyetince de kabul edilmiş- tir, tabedilmektedir. Belki bir hafta on güne kadar bölgelerin eline geçecek- tir. Bunların içinde mümkün olduğu kadar ecnebi temaslarına da yer ver- mekteyiz. Yalnız bizim düşündüğü- müz bu temasların fiile çıkabilmesi, bir taraftan tekliflerimizin mukabil tarafça kabul edilmesine, bir taraftan da döviz vaziyetine bağlıdır. Kulüp- ler ve-bölgeler tarafından yapılmak is — Yeni sicil nizamnamesi ne vazi- yettedir? — Yeni sicil nizamnamemiz henüz Yalnız futbole münhasır ve iki sene müddetle bir tecrübe mahi- yetinde olmak üzere kulüb ve bölge değiştirenler hakkında bazı kararlar verdik. Bundaki yegâne düşüncemiz, bir sporcunun her hangi bir menfaat endişesiyle gömlek değiştirir gibi Müb ve bölge değiştirmesine mümkün mertebe mâni olmaktır. Bazı bölgeler varlıklı bazı klüblerin ve vaziyetleri daha müsald olan diğer bölgelerin sırf oyuncunun hünerinden istifade mak- sadile iş vadederek veya başka bir men- faat temin ederek mecburi yer değiş- tirdiklerinden müştekidirler. Buna mümkün olduğu kadar mâni olabil mek için bölge değiştirenlerin hiç ol- mazsa bir sere müsabakaya girme melerini muvafık bulduk. Bu, şüp- hesiz bir sene spor yapmıyacak de. (Devama 14 üncü sahifede) Evvel zaman içinde Vilhelm ile Şama vardığı- mızda ortalık kararmıştı imparator beyaz atına, imparaforiçe arabaya binmiş olarak alayı vâlâ ile hareket ettik Beruttan Şama doğru yolumuza devam ederken Âley mevkiinde su alıncıya kadar (lokomotif) impara- torla imparatoriçeyi eğlendirmekte olanı Arap rakısları devam ediyordu. İmparatoriçenin odamdönörlerinden kontes Bronekdorf, fartı heyecanla bizi seyretmekte olan Naum paşanın oğlu Kırmızı Saidin yanına gitmiş bir şeyler konuşuyordu. Bunu gören Cebellübnan mutasarrıfı Naum paşa oğlunun söz dinlemediğini kendi ken- dine kalabalığa sokulduğunu zanne- derek sıkılmışsa da bunun böyle ol- madığı derhal anlaşıldı; kontesin ba- bası, İstanbulda hizmeti Devlette iken Franko paşalarla yani madam Naum paşanın ailesile tanıştığı, bi- naenaleyh Saldde bir aile siması gör- düğü için çocuğa yaklaştığı öğrenildi. Damdönür kontes (Saidi impara- toriçeye getirdi takdim etti. Çocuğun kayu elbisesi ve kendi gibi kırmızı fesile gelişi o kadar sevimli idi ki im- paratoriçe kendisini öptü. Bu aralık zevcesinin yanına gelen imparator da Saide nerede ve neler okuduğunu sorarak iltifat ediyordu. (İstitraden şunu söyliyeyim: Said fevkalâde mun- tazam bir tahsil görmüş ve okudu. mekle musaptır. Eski devrin şımart- tığı ve hederettiği sürüye takılmıyan- lardan olduğu için matemine çok acırım)! Bu alınmış, lokomotif vagona bağ- lanmış olmasına rağmen on dakika kadar daha Âleyde duruyorduk. Zi. ra imparator madam Naum - paşa ile kolkola gezinerek hararetli bir soh- bete dalmıştı. O kadar ki... Hiç te dalgın olmıyan Naum paşa fakat şaka kabilinden olarak bir hadise gi- bi göstermek istediği bu tesadüfü, muhterem ve mükemmel olan hare- mine senelerce bir vesilei serzeniş ittihaz etmiş ve «bizim hanımefendi imparatorla şahane bir mükâleme takib ederken bana (imiparateriçeyi oyalamak düştü, demekte bir müd. detler devam eylemişti. Cebellübnanın Âley istasyonunu terkettiğimiz zaman saat on ikiye çok yakın idi, Herkes yerli yerinde otur- muş hasbihal ediyor, dedikodu yapı- yor, yemek vaktini bekliyordu. Naum paşanın hazırlattığı mükemmel bü- fe gerçi bizi doyurmuştu. Susuzluk- tan kurtarmıştı, Fakat âsabın gergin- liği kâzib bir iştihadan bizi kurtara- mamıştı. Bu sırada imparator ara sıra (Âley) den vagona aldırdığı şam- panyadan içerek (o yanındakilerle bir harita önünde bir şeyler konuşu- yordu. Ve bu konuşmalar arasnda bile imrahoruna takılmaktan hâl kalmıyordu. Nazarı dikkati celbeden bir şey daha vardı: Defterdar Etem efendi, şimendifer müdürü Mösyö Richrolles, komiseri Osman Vehbi bey ve ben buna çok dikkat etmiş- tik. İmparatorun Briguet çakmağın- dan herkes sigarasını yakıyordu. Yani sigarası elinde imparatora 0- kuluyordu çakmağı imparator yakı. yordu. Buna mukabil kimse impara- torun sigarasına bir kibrit dahi çak- mıyordu. Konuşurken herkes serbes ve ayak ayak üstüne oturuyordu; bu sırada ve Lemhaibasarda tablo deği. şiyor, herkes ayakta ve elleri şakak- larında olarak selâm vaziyetinde gö- züküyordu. İmparatorun sözü bittik- ten sedası kesildikten sonra maiye- fndekiler gülmeğe başlıyordu!!! Öğle yemeği saat bir buçuktan son- ra ayrı ayrı ve vagonlarda yendi. Cook bu işi de fevkalâde bir surette tanzim ettirmişti, Soğuk etler ve çor- balar, donmuş pelteler içinde tavuk- lar (gölatin4), bahusus buzlu içkiler cidden iştiha veriyordu. Artık hiç bir yerde durmıyarak Şama gideceğimiz için yemekten sonra misafirlere isti sany iii rahat etmekten ve ortasından geğ- mekte olduğumuz Ştora ovasının rengârenk güzelliğini hayret ve ha- raretle seyirden başka yapacak bir şey kalmamıştı. Bu ovayı ve sularından fışkıran binlerce söğüd ağaçlarının birbirine sarılan dalları budakları altındaki gölgelikleri geçtikten sonra Şama vasıl olduğumuz zaman gün karar- mıştı, Ancak o diyarın gecesi gün- düzü kadar berrak ve şeffaf olduğu cihetle günün kararmasında gözleri karartıcı bir halet yoktu. Hava da serinlemişti. Binaenaleyh hepimiz zinde idik! Misafirlerimizi Suriye valisi Nâ- ım, beşinci ordu kumandanı Hakkı paşalar (ilânı hürriyetten sonra âyan âzalığına getirilen ferik Şevket pa- şanın damadıdır) karşıladılar. Ordu- nun ve vilâyetin erkânile memleketin eşraf ve kibarı beraberlerinde idi. Trenden evvelâ imparator indi ve imparatoriçenin elinden tutarak in- dirdi. Resmi tazimden sonra o zama- nın tabirince bir alayı vâlâ ile mi. safirlerin ikametine tahsis olunan dairei müşiriye gidilecekti. Asker se- lâm durmuştu, her şey ve arabalar hazırdı. Fakat imparator beyaz atına İstasyon meydanı, yollar, evler, konaklar binlerce halk ile dolu idi. Ahali, kadın, erkek, çoluk çocuk çığ: lıklar koparmakta idiler, Alkış tufa- nı üstünde yüzüyorduk. Nâzım paşa kendi arabasında ve alayın önünde sağa sola emirler ve- İpek ganatin. iye ems. Dünün arkasında ve zevci de atma binmiş olduğu halde kendisinin ar- kasında oldukları halde yüzlerce sü- vari neferlerile öyle çevrilmiş idiler ki: Şamın dar sokakları üzerinde parlıyan bu manzara cidden geniş ve güzeldi. Dairei müşiriye ayak basar basmaz imparator ikinci Vilhelm Türkiye erkânıharbiyesi binbaşılarından olup menküben İstanbuldan beşinci ordu- ya Izam olunan (Ahmed İzzet bey) i sordu. Neredeyse yanına 'çağırılma- sını Nâzım paşadan taleb etti, (Bilâ- hare sadrâzam olan müşir Ahmed İzzet paşa bu zattır) İmparatoriçe daireli mahsusasına çekilmişti. İmparator İzzet beyi bek- ledi. Bunda: İmparatorun bir daki- ka yanından ayrilmiyan Abdullah paşanın dahli var mıydı bilmiyo rum; Ahmed İzzet beyi imparator Berlindeki tahsili zamanındanberi tanıyor ve seviyor dediler, Bu habe- re Nâzım paşa başta olduğu halde hepimiz sevindik. Çünkü İzzet bey âtlemizin dostu ve bana çocuklu. gumdanberi birçok şeyler okutan bir (obayırhahı idi. Belki (Hattâ muhakkak olarak) bir şey öğreteme- mişti... Fakat benimle bir baba gibi meşgul olmuştu, İmparalorun ken- disini aramasını hüsnü tefeül edi- yorduk. İyi bir adam olan Nâzım paşa imparatorun İzzet beyi bekleyişi sırasında bana: — Dikkat et oğlum. İyi ve doğru adamlar mutlaka bir hüsnü tesadü- fe uğrarlar. Bu seyahati şahanenin en iyi tarafı, göreceksin, İzzet beyi uğradığı nikbetten kurtarması ola- caktır. Sahibi hakiki imparatoru bel- ki bunun için buraya gönderdi de- meği unutmamıştı. İkinci Vilhelm Ahmed İzzet beyi hararet ve muhabbetle kabul etti ve sımsıkı elini sıkarak konuştu, bun- dan sonra dairei müşirideki apartı. manına çekildi. O akşam Şamın Be- lediye konağında verilecek ziyafete hazırlanmak üzere hepimiz yerleri- mize dönerken İzzet bey de Impara- tordan aldığı emre binaen koşa koşa evine gidiyordu. Çünkü kendisi bu ziyafette imparatorun davetlisi ol- muştu. Semih'Mümtaz 8, 6592 —

Bu sayıdan diğer sayfalar: