16 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

16 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

w X K Şehzade Korkud, başı açık, ayağı papuçsuz ma- ANADOLU — Şimdiye kadar tam 87000 B ğaranın ağzına geldi, şaşırdı kaldı Yarım saat sonra elli atlı şe- hirden çıkmış ve dağa tırman- mağa başlamışlardı. Karanlık iyiden iyiye basmıştı. Gecenin içinde atların nalları acı acı sesler çıkarıyorlardı. Hyar; kendi halini unutmuş- tu, Yalnız şehzadeyi düşünüyor- du. Korkud efendi, artık mah- volmuş demekti. Buna da kendi hatası sebebdi. Acaba şehzade orada mıydı? Onu nasıl bulacaklardı, ansızın kendilerini karşısında görünce ne diyecek, ne yapacaktı? Mağâraya yirmi âdım — vardı ki; mağaranın ağzında beyaz bir hayalet belirir gibi oldu. Bu, efendisini bekliyen P'ya- le idi. Atların nal seslerini duy- müş, korku içinde dışarıya - fır: lamıştı. Piyale: — Eyvah, diye inledi, tuzağa düştük. Köylü bizi aldattı, ya- kayı ele verdik.. Dişleri biribirine çarpıyordu, — dizlerinin bağı çözülmüştü. Kar şısına sehpalar dikilmiş gibiydi. — Kim 97. Diye bağırdı.. Bir ses cevab verdi: — Padişah kuvveti.. Ben Teke valisi Kasım.. Sen kimsin, cevab ver, Piyale yutkundu, ses çıkara- madı, Bir dakika sonra artık atlılar — karşısındaydı. — İhtiyar “ köylü, valvarır gibi bir bakışla: — Efendi, dedi, hata bende değil, sizde oldu. Bu güzel atı böyle, şehzadelere mahsus eye- rile ne diye bana verdiniz?. Bu sırada mağaranın içinden — Piyale... Piyalel.. Ne var — orada, kiminle konuşuyorsun?. Piyale ne cevab verecekti. Yumruklarile başına vurdu. Bir — şey mırıldanır gibi oldu... Korkud . efendi, başı açık, ayağı pabuçsuz mağaranın ağ- zına geldi. Şaşırdı, sarardı, göz- leri açıldı!. Piyale, kim bunlar?. Şehzadenin dostu hafilçe ce- — vab verdi. — Kimolacak efendiceğizim, Teke Valisi Kasım bey kulu- nuzla Yeniçeriler... — Demek... Demek... Diye kekeledi. Bizi yakalamağa gel mişler... Teke Valisi; hürmetle eğildi: —Hayır efendimiz!.. Zatı dev- intizaren şehte davet etmeğe geldik... Korkud başını salladı: — Davetin manası da malüm. T İzmir — 'ı'= 2716 « Fona kutusu: 405 İADOLU NAIBMSIRDA BASILMIŞTIR Yazan: M.Ayhan İçini çekti, dostu Piyalenin omuzuna yaslandı: — Eeceh, ne yapalım Piyale, dostum, mukadderat böyle imiş.. Dağ başlarında çektiğimiz bunca sefalet, bunca acılar, hep boşa gitti... Kimse ses çıkarmıyorda. P- yale hıçkirdi.. Şehzade mağar rayâ girerek kavuğunu giydi ve sonra çıktı. Kasım bey; derhal neferlere işaret etti. Gene kendi atı, Şehzadenin ayağına getirildi. Korkud, düşünceli bir - tavırla atını okşadı ve üzerine atladı. Şimdi karanlıkta dağ aşağı iniyorlardı. Piyale ve ihtiyar köylü de beraberdi. Vali Kasım bey, aklı sıra Korkud efendiyi teselliye çalr gıyordu. Fakât şehzade, söyle- nen sözlerden bir kelimeyi bile işitmiyordu. İki saat sonra vali- nin dairesinde idiler. Sarayda derhal şehzadenin istirahati için hazırlıklar başlamış, yemekler pişirilmişti. Korkud, Piyaleyi yanından ayırmıyordu. Kasım bey; hemen o gece Bursada bulunan padi- şaha bir ariza — göndermişti. Korkudun mağarada bulunarak şehre getirildiğini ve kendi sa- rayında zatı şahanenin ferma- nma amade bulundarulduğunu bildiriyordu. Korkudla Piyale, akıbeti iyi görmüyorlardı. Korkuda bugüne kadar cesaret veren zeki, emek« tar Piyale, şimdi artık kendini derin yeise kapıp koyuvermişti. Görüşmüyorlardı. Göz göze bile gelmiyorlârdı. Kasım bey âArâ sıra girip çıkıyor, şehza: deye, Teke vilâyetinden malü- mat veriyor: — Eski eyaletiniz! D ye anlatıyordu.. Bunlar hep vakit geçirmek, oyalamak ve teselli için sarfedilmiş sözlerden ibaretti. » Padişah mektobu âlücü j ARADA SIRADA — ŞEN FIKRALAR Kumarhanede Bir kumarhanede *rolet,, öy- nânıyordu, çok para kaybeden bir genç, oyunu idare eden za- tın yanına yaklaşarak sordu: — İşte son liram.. Bunu hangi numaraya koymaklığımı tavsiye edersiniz? — (Merhametli bir tavırla yüzüne bakarak) cebinize koy- manızı tavsiye ederimi | — — Be adam, diye bağırmış, Iııııoubııııılbılııyw-r " sun?, Şoför - soğukkanlılıkla şöyle İ lanmasını henüz öğrenemedim, | kusura bakmayın! Mazeret Bayan — Boyuna zili çalıyo- | rum, br türlü gelmiyorsün! — Alfedersiniz, — vaktile ıdıreımMı. Zil se İ| sine ıldrııı etmezdim de... Seyyah Dağiü tepesinden üçuruma rinden fırladı: — Dağda, mağarada, yaka- lansın hal.. Aferin şu Kasım denilen kaluma.. Nihayet vazi> fFesini becermiş.. Hakan düşünüyordu: — Keşki hudud aşırı kaçıp gidebilseydi!. Bu düşünce, biraderini mut- Taka öldürtmek istememesinden ileri geliyordu. — Kaçsaydı, beo de bu müş- kül vaziyetten kurtulurdum. Karar veremiyordu. İlk ağızda, böyle icraat, iyi tesir yapmıya- caktı. Daha yeğenlerinin ceset- leri bile çürümemişti. Şimdi de kardeşini boğdurtmak, — zorlu bir işti. Vicdanını yokladı: Burada azap ve hicap vardı. — Çağırın Karseaoğlunu-diye bağırd- derhal gelsinl. Karacaoğlu, Padişahım göz- delerindendi. Beş dakika geç- memişti ki huzurda idi. — Fermanınız Pad'şahıml. Hakan başını kaldırdı. — Duydun mu ya?. Nihayet yakalanmış!. Karacaoğlu çok zekiydi: — Korkud efendi hazretle- ri mi? — Tâ kendisi!.. Derhal bir müfreze ile Teke vilâyetine gi decek, Kasım beyden onu ve Piyale efendiyi — tesellüm ile Bursaya getireceksin!.. — Ferman sizin hakanım! — Gene malümun ola ki, biraderimin huzaranu, istiraha- #ai temin edeceksin. Hatırlarını hoş edeceksin, kendilerine te- selli vereceksin! Kasım beye de vafır hediye ve ihsam şahane hazırlanmasım veznedarıma söy- Byesinl. Padişah kardeşinin âkıbetin- den müteessir olmuştu. Çünkü mektubda onuan dağ - başların dan nasil geldiği, ne gibi mah: rumiyetler geçirdiği de yazilı idi. — Sonu var — duuıku haykırıyor: — Eyvahl Karların (içinde zatürreeye tutulacağım. Yegâne varis Doktor zengin hastasının ta- mamile iadei afiyet ettiğini an- Tadıktan sonra biraderzadesine dönerek: — Cesaret azizim -dedi- am- canız kurtuldu. İki memur arasında — Bakkıla, kasaba, ekmek. çiye elli lira borcum birikti. — Ne yapacaksın? — Mâahalleyi değiştireceğim! Ondan bahis yok Bayan — Naire, kızı Şefikayı şımarık — ve çok serbest büyüt. Bdi Şefika, koşa koşa annesine ü ve: - Aııecııvsılhî'd' ben am- camın oğlu Şekibi seviyorum! Onunla t,İ.ııılıııııııi tm — AlL Kıziml Sen dâhâ öy- lenecek yaşta değilsin ki, — Hakkınız VAT anneciğiml Lâkin ben size €Vİtneceğim de- medim kil Çeay *0kbetinde Bayan L daiMü genç görün: mek ister. M yıldönü- münde bir çY M vermişti. Davethlerden *i kendisine Te saat dans eden adam Otuz senedenberi durmadan dans eden Fred Astaire vücudünün bu çevikli ğini devam et- tirmek için bir sporcu kadar muntazam bir hayat sürer Güzel sinema yıldaı Ginger Rogers ile birlikte çevirmiş ol- duğu filmlerde emsalsiz dans numaraları yapan ve dünyanın her tarafında pek büyük takdir- ler kazanan meşhur sanatkâr Fred Astaire danslarımı öğren- mek ve tekemmül ettirmek için mütemadiyen çalışmaktadır. Fred Astaire sabahieyin saat 10 dan öğledensonra saat 6 ya kadar dansetmektedir. Ekzesiz- lerinde daima bir sveter, bir fanile pantalon, ve dansa mah- sus fotinler giyer. Fred Astaire bir dans numa- rasını tertib edip öğrendikten sonra onu güzel partöneri Gin- ger Rogerse — öğretir. Sonra onunla birlikte ekzersizlere baş- lar. İş bonunla bitmez.. Her bir dansın fotograla, ya- ni filme çekilmesi azun süren meşakkatli bir iştir.. Dane nu- maraları üç defa ayrı ayrı o'a- rak filme çekilmektedir. Gerçi orkestra çalarsa da film ses- Sonradan müzik filme çeklir. Ondan sonra da Fred Astaire, yalmız başına numarâyı dans eder. Orkestrayı tek başına din- liyebilmesi için kulaklarına ga- yet küçük bir telefön makinesi takar, operatörü onun dans- larını filme çeker. İki ses ahizi-orkestra ve adım- Tar-sonradan ayni disk üzerine çekilir ve müzik akompanyo- manm filme katılır. İstenilen neticenin elde edile- bilmesi için çok defa günler hatta haftalarca çalışmak icab etmektedir. En ufak bir hata; saniyenin hesabında en ehemmiyetsiz bir yanlışlık bütün yapılan işleri hiçe indirir. Dans ederken bü- tün hareketlerini sarahatle takib edebilmesi için Fred Astairen karşısında daima büyük bir ay- na bulundurmaktadır. Bir çoklarma alelâde dans filmi samılan bu filmler işte bu kadar müşkülât ile vücude ge- tirilmektedir. Dans numaralarını yapabilme: si için de Fred Astaire tam bir sporcu gibi yaşamak mecburiye- tindedir. Günde ancık bir siga- ra ile bir bardak şarab içme- sine müsaade edilmektedir. Film çevirmediği günler ak- şamları gayet erken yatmak- tadır. Stüdyoda bir gün çalış- tıktan sonra — çetin bir maç yapmış olan bir boksör kadar yorulmaktadır. Tüvilet masası başında tet- kik edildiği vakit Fredin öyle zannedildiği gibi bir del'kanlı olmadığı anlaşılır. Yüzünde kı- rışıklar eksik değildir. Buna rağmen, Fred Astaire yaşlı de- gildir. Tam 36 yaşındadır. Fa kat tam 30 senedenberi de dans etmektedir. Günde 8 saat dans ettiğine Gnmeameemi nezaketle: — Acaba buügün kaçıncı se nei devriyei — velâdetinizi idrak ediyorsunuz? Diye sordu. Bayan tereddüt etmeden:” — Kırkıncı yaşımı! Çocukluk arkadaşlarından Ba: yan B. sordu: — Demek kirk sene evel Matmazel Ketiden beraber pi- ynno dersi aldığınlız zaman siz henüz dünyaya gelmemiştiniz, öyle mi? nazaran, 30 sene içinde 87,000 saat dans etti demektir. Fred Astaire, mensup bulun- duğu R. K. O, Radio film kum- panyasına 3 senede - 7,000,000 do'ar kazandırmıştır. Mes'ud günleri Hatırlatan kütüâk! Yugoslavyada, — Vinkoviçte meşhur bir tüccar, bundan otuz sene evel bir kız sevdi. Kızın Anası, babası izdivaca razı ol- madı. Bünün üzerine - tüccar sevgilisini kaçırdı ve — gizli ev- lendi. Karı koca çok mesud bir hayat geçirmeğe başladılar. Bir gün civardaki ormanda ge- zerlerken; adam çakısını çıkar- dı, meşe ağaçlarından birinin gövdesine bir kalb resmi kazıdı ve kalbin içine kendisinin ve karısının isimlerinin ilk harfle- rini oydu. Bu hâdisenin üstün- den otuz sene geçti. Adamın çocukları oldu.. Geçen gün oduncudan gelen odunları istif eden çocuklarını seyrederken bir meşe kütüğü dikkatiti — celbetti. Yakından baktı, üzerinde bir kalb resmi ve içine de kendisinin ve karı- sınıı ümlerinin — ilk harflerini gördü. Derhal bunun otuz sene evel izdivacının en mesut gün- Terini yaşarken kendisi tarafın- dan o ağaca yazıldığını hatır- ladı, Vakayı karısına ve çacük: larına anlattı.. Nesut günleri hatırlatan meşe —kütüğünü hu- susi bir camekâna koyup sak- Tadılar. Şimdi tüccarın çocuk- İame her Parar © camekâmır üstüne çiçek koymak — surefile analarımn ve babalarımın me- sud günlerini yadediyorlarınış. Sıvas Çimento fabrikastiçin tetkiklere başlandı Sivas, — İlkbalarda kurüle cak olan çimento fabrikasının hazırlığını yapmak üzere Sü- merbank çimento endüstri şefi mühend s Celil Gökalp, inşaat yefi ve havai hattı yapacak o- lan Poliğ fabrikasının mühen- disi M. Menzel şehrimize gel- mişlerdr. Mevsim müsaade et- tiği takdirde derhal faaliyete geçilecektir. Bu defa fabrikanın yerleri ve mihverlerile ocak! pılacak olan havai hattın güzergâhı tes- bit edilecektir. Fabtika 939 senesi yazında faaliyete geçecek ve Türkiyenin en büyük bir çimento fabrikası olacaktır. Günde 6000 - torba normal ve süper çimento elde edilecektir. Dikkatsizlik yüzünden yangın İkincikordonda töccardan Fes- gizade Galip oğlu Bay Abdul- lahın üzüm mağazasının üst ka- tından yangın çıkmışsa da sön zıdıkı mallar beş bin sigortalıydı. Yangını ğazada bulunan talaşlar üzerine lsrail oğlu Hazan tarafından dikkatsizlikle atılan yanık siga- radan çıktığı #nlaşılmıştır. Hilâliahmer kongresi Hilâlikhrter köngresi, ekseri- yet olmadığından dün inikad edememiştir. Ayın 22 inci Salı günü Halkevinde tekrar topla- mlacaktır. 'ğağlık bahisleri Dahili hastelıklar mütohasınmiı Dr. M. Şevki Uğar diyot ki Modern insanın günlük plânı! z Öğle ve akşam yemekleri: 1 — Taze meyvalar, ceviz, badem sübyesi, peynir, tuzsuz taze tereyağı, kepekli ekmek, portakal suyu, domates dolması. 2 — Meyva salataları, yoğurt, karnıbahar salatası, lahna, şe- kerli buğday ezmesi. 3 — Elma ezmesi, incir, li> monlu çiğ taze yumurta, tere salatası. 4 — Badem, fındık, turp ve kırmızı turp, süt ve diğer taze sebzelerden ibaret olmalıdır. Bu ümumi şekilde yazılan ye- mekleri mevsime göre ayırmak mümkündür. İlkbaharda yinecek yemekler; Sabahleyin: Taze tereyağı, kepekli ekmek, bal, elma, kay- mak, buğday lâpası. Öğleyin: Taze yeşil salata, sebze çorbası, patates, yumurta, taze meyvalar, omlet, pelte. Akşam: Taze meyvalar, ke- pekli ekmek, tereyağı, bal, nane çayı, hafif tuzlu peynir, turp, sarmısak, buğday lâpası. Yaz yemekleri: Sabah yemeği; kepekli ekmek; tereyağı, bal, meyva veya sebze suları, ceviz, meyva. Öğle yemeği: Yoğurt, buğday lâpası, kaymak, hafif tuzlu pey- nir, domates, hiysr, havuç ve diğer salatalar, yağda pişirilmiş patates, kepekli ekmek, doma- tes dolması, yumurta, — taze meyvalar. Atşam yemeği: Sât, kaymak, kepekit ekmek, Turp, Uummtcs, pirinç lâpası, hafif tuzlu peynir, meyva suları. İlkbahar ve yaz mevsimlerin. de yinilecek bu gibi hafif ye- mekler mide, barsak ve ayni zamanda hazım örgenlerimizden karaciğerin vaziferini — tenbih ederler kabızlığa meydan ver: mezler. -Arkası var- |Ndbıtçi ecza Bu gece Başdurakta Sıhhat, Kınlı;ü*,l * B. Habif, Tilkilikte Yenüizmir, Irgadpazarında Asri, Güzelyerde — Afiyet eczaneleri nöbetçidirler. Yeni Nıgiııl: Yeni Adam Yeni Adamın 215 inci sayısı çıktı. Bu fikit ve san'at gazete- sinin bu sayısındaki yazıların başlıcaları: İsmsil Hakkı Balta. atoğlu, Çocuk hikâyeleri, Suyu niçin severim, Hayatım. Hüsa- meddin Bozok, Türkiyede Po- pülist edebiyat. Hüseyin Avni Türkiyede — Nazicilik. — Hakkı Toklu, Yugoslavyada — endüstri işleri, Güsüm Sepetçioğlu,Fran- sada nüfus. Hüsnö Cırıltı, Bü- yük Pedagoklar. Sefer Aytekin, Güneş özliyen çocuklar. Henri Barbusse, Bir tesadüf (bikâye. Çeviren Hasan Ali Ediz). Lütfi Erişçi, Kasımpaşada amele ha- yatı. Espion (Bernard Newma- nın büyük ©| anı). Da- yak ı.ıkkmd:%î':nqwnıkn neler düşünüyor'ar? Yeni Adamın bu la ilâve o'arak Yeni Adam Ans siklopedisi adir öserin V1 inci formast verilmektedir. Ba an- siklopedi resinl olarak ve yep- yeni bir z hniyetle tertib edik mektedir. Tavsiye ederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: