16 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

16 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A >> Almanya ya hâdiselerinin içyü- zü ve beklenen vak'alar Ordu iîe Naıi partisi çarpışıyor — Ortada M, Hitler, sağında M. Göbels, solunda M. Göring Avtupa gazetelerinde u- gumuza göre, Almanyada sen — değişiklikler; udıı Naayonal — Sosyalist *ınııılı çıkan ve gür genişliyen — ihtilâftan doğünuştur. Hitlere itaat etmekle beraber, bütün satvet ve kudretini ordu- suna borçla olan Almanyanın; ekser ahvtlde ve bilbassa Al- man — milletinin — mükâdderatı mevzuu — bahsolduğu — anlarda da dinlemek mec- olduğadu iddia edi- lar. Nitekim, Kaysor zamas da vaziyet o şekilde idi. Hitlerin en eeki ve samimi arkadaşlarından Mareşal ile Erkâmharbiyei relil Fon Priç olduk- bütün Alman or! 4 vetini alâkâdar eden dlıııııdnknk:ııkiı- ve Almün 1918 mağlübiyetini ileri sürerek, şitedi de vakitsiz harbe hazır- önümde en iştihaaver bir su- rette göbek atacak kadar kulu- nuza âşık olsa hiç değişmem. Ne isem gene oyum. Ben bir kadını seviyorum ve o kadını istiyorum. İstediğim — kadında 0 O da bunun farkında sanı- vım. Zaten onu ürküten de bu ylmalı. O; küçük kızlar gibi fırtına- #rdan korkan bir sarışındır. — Acaba d az şiddetle arzu etsem daha kolay razi olmaz mıydı. Diye bazan kendi kendime soruyorum. Zavallı çocuk zahir konferansına başlar başlamaz, verdiği sözü unutmuş ve sözü Hiristiyanlığa çevirmiştir. O za- man, konferans salonunu dol- duranların arasında — bulunan Fon Friç ve diğer ordu erkânı derhal çıkıp gitmişlerdir. İşte, o gündenberi başlıyan ihtilâf, günden güne dairesini genişletmiş ve ordu erkânının devlet işlerinde bir az daha müdahalelerini intaç etmi Alman ordusunun başında bu- kunanlar, son zamanlarda Alman yanın İngiltere ile uzlaşması lü- zümunü ileri sürerek, bu hu- susta çok israr etmeğe başla- mışlardır. Nasyonal — Sosyalist Partisi emniyet teşkilâtı reisi Himler, üçüncü Almanyada artık Kral, hk mevzuu — bahsolamıyacağını ve bu itibarla, ordu — erkünınin Kaysere merbutiyet beslemesin- den Almanyayâ fenalık geleceği gibi, devlet işlerine karışmala- rından da iyi neticeler husule gelmiyeceğini beyan etmiştir. Rusya ile bir mukarenet tesisi için ordunun başında bulunan" lar tarafından vaki ısrardan do- layı da doktor Şahtın i mecbur kaldığını — söylemiştir. Bu, Alman ordu karargâhını çok mütcessir etmiştir. Hitler, ma- reşal Blombergin evlenme me- rasiminde şahit sıfatile buluna» rak, bu akdi terviç ettiğini ima ettiği halde, Nasyonal Sosyalist partisinin ötedenberi kökleşmiş olan kansat va an'ane hilâfına, maroşal Blombergin, kendisin- den dun bir seviyede bulunan bir aileden kız alması, büyük bir hâdise telâkki edilmiş ve ordu ile Nasyonal Sosyalist par- tisinin arası hayli açılmıştı! Alâkadar mehafilin verdiği malümata bakılırsa, Almanyada hhıddüı eden vaziyet, daha bir zemin — açtcak Şıı Imle balnn bir keıe Çorap, fanilâ ören erkekler Garabet, yalnız. Amerikalılara inhisar etmez yal, bankacı, memur, esnaf vesaireden faydasız geçirmeme! lerinde, kadınlâr gibi, Pragdaki bazı erkekler, boş vakitlerini için bir cemiyet teşkil etmiş ve yemek tatik | miş. Bu manzarayı arkadan sey- hummalı bir şekilde fanilâ vesaire imaline başlamışlardır. Bu hal, diğer Çekoslovakya şehirlerinde de iyi ve tabi karşılanmıştır. kendini bu dalgalı aşk derya- sına atmaktan ürküyor. Yazıklar olsunl.. Bununla beraber o da kem disini korkutan bu arzuyu körük- lemekten nefsini menedemiyor. Giydiği elbiselerin intihabına şeytanca dikkat ediyor. Her vakit çıplak kolunu elime değ. dirir. Otelin salonundaki piya- noya oturuyor ve beni çağırıyor. Yanına öyle oturtuyor ki nota- nın sahifesini çevirmek için ılık ve sarhoş edici ensesine eğilk mek mecburiyetinde kalıyorum, Sâararıyorum hatta - sallandığım da oluyor. — İhtiyarım elimden gidiyor. Göğsümde — kocaman bir demirci körüğü gürlemeğe başlıyor. Yapayalnızız. İstemi- yerek kollarım kalkıyor.. Koca ellarim beline doğru uzanıyor. Yaklaşıyorum. Sarı ipek tüllerle yaldızlanmış mis gibi ensesini kokluyorum. O, bir hamlede sıçrıyor ellerini çırparak gülü- 'yor. Bende de ne gülmeğe kuv- vet, ne defolup gitmeğe takat, ne de kıçım şamarlamağa ce- saret kalıyor. İşin dâha iyisi veyahud daha kötüsü de var. Güya kanımı daha ziyade kızdırmadığından korkuyormuş gibi şimdi de bana aşktan — bahsetmeğe — başladı. Yalnız kaldığımız zamanlar de- gil ha. O, intihap edeceği za- manı / biliyor. Bunu sofrada veyahud açık arabada yapıyor. Dün bana sarşın bir kadınla hiç aşk yapıp yapmadığımı sor" masın mı? Kollarını masaya çe- | gt doktor Guillotine bu makinenin ANADÜLU » | Tarihin bir efsanesi ve ve yeni aydınlanan 1 bir hakikat Dr. Guillotin, öl ölü Sahile * mde de müsavat arıyordu Ondördüncü Lüi başlar uçuran meşhur baltanın j mahirane bir kritiğini yaptı Bir bardak suda bır kes k baş!, Dr. Guıllo.!ıne değil, p başkalarına diş bilemeli Doktor Guilletin 1538 tarihinde Saintonge eyar letinin merkezi bulunan Saintes şehrinde, istikbalde bir doktor ve bir politikacı olacak olan L Guillotin namında biri dün- yaya geldi. Guillotin kelimesi dudaklarımızdan çıkar çıkmaz hemen aklımıza o müthiş âlet gelir: — Ha, şu adammı, Gillötinin mucidil Halbuki bu noktainazar doğru değildir. Paris mebusu ve Paris tibbiyesi teşrih muallimi olan bu adam Guillotinin mucidi değildir. Belki istemiyerek böyle bir âletin araştırılmasında ve bulunmasında rol oynamıştır. Rivayete göre onaltıncı Lü, deriz; kusurlarından bahsetmiştir. Yur karıdan düşen müstatili baltanın tam boyun üzerine isabet etme- yip ekseriyetle yanlış inişler yaptığını ve başı birdenbire düşürmediğini ve bunun sebep- lerini. uzun uzadıya izah et miştir; Gene söylendiğine göre, onaltıncı Lü bu yanlışlığı tas- hih için eline bir kurşun kalemi almış ve baltanın şeklini tam bir teknikçi meharetile resmet- reden Marie-Antoinette dayana- mıyarak büyük bir feryatla dü- şüp bayılmış.. nesini de mi bekliyordu. Artık nezaketi bırakarak: — Siz böyle diye diye niha- yet beni zorla odanıza soka- caksınız. —İşte ©o zaman © dediğiniz olacak... Dedimi. — Ellerini masadan indirdi. Ve beni aşağıdan yu- karı fevkalâde bir dikkatle sü- zerek bakınız ne dedi: — Şayed ben sizin olacak olursam; bu, mutlaka sizin oda- nzda olacaktır. İşte harf yen ded ği. Şimdi siz istediğiniz. kadar hayret edebi- lirsiviz. Bana gelince artık ben hiç bir şeye hayret etmez ol. dum. dayamış cevabı- bir tarafa ASN — Bavulu oraya bırak. Gece yarısı kahve kapanır kapanmaz tekrar gel.. Evet oğlum saat Üöç trenile gideceğim, baydi seh k 1 Çok eski yıllarda Kiyoti bir ihtigar başt âletin altında can vereceksiniz! Bunların hepsi de masaldır. Tariht hakikat bize başka yer- den ve başka zaviyeden ge- liyor: Fılhakika doktor Guillotin ta- bâbette gittikçe muvaflak olur yor; ve keşiflerini, derslerini “takip maksadile uzak yerlerden bir çok talebeleri tedris kürsü- süne celbediyordu. Yukarıda da yazdığımız gibi bütün meşgale- sini teşribe hasretmiyen doktor, mühim bir zamanını da siyasete veriyordu. (Hürriyet, müsavat, uhuvvet) fikirlerinin Fransız in- kılâbının ilk bayraktarı Guillotin olduğuna son tarihi vesikalar bize apaçık söylemektedir. Doktorun bu (Müsavat) fikri- dir lümde de tatbike vesile olmuş, evelce avamın asılmasını ve asillerin boynunun vurulma- sını terviç eden kanun, hor iki sınıfta da ayni ölüm cezasını müsavi kılmıştır, Volterein, Rousseaunun, hulâ- sa, ansiklopedistlerin fikirlerile beslenen inkılâpçılar, Giyotinin bu insaai fikrini hemen benim- semiş ve 1789 da ölümde mw savat kanununu kabul etmiş- lerdir. Efendim size Allaha ısmarla- dık diyebilmek için yalnız kal- dığıma memnunum. Hikâyem uzun sürmiyecek. Artık bundan sonra benden — bahsedildiğini işitmiyeceksiniz. Bu akşam beni böyle görü- yorsunuz. ya. Ben — tamamile başka bir adamım. Öğünmek için söylemiyorum. Fakat henim ibisi de nadirdir ha. İş haddi pek - eğlenceli bir şey değil amma; şu anlatacağım hikâyeye sizden başka birisi ol- sâydı gülmeden bayılırdı. Hele bir dinleyin de bakın; Şimdi o gözyaşlarile ıslattığı yastığında uyuyor; ben de ken- disini bana teslim ettiği halde kilina dokunmadan gidiyorum. Gözlerinizi' öyle açmayın. Ben size bir hakikat — söylüyorum. Siz de göreceksiniz ya, zaten başka türlü olmasına da ımkâvı yoktu. İkindi üzeri saat beşe doğru Marie-Antoinettenin bu baygınlığına — ve dehşete düşüp korkma- sına sebep şuymuş: Spirt zmacı meşhur Mesmer tarafından sa- rayda yapılan e tizma tecrübesinde ayni âleti — kraliçe bizzat görmüş, ve kraâl tara- fından gözlerinin önün- de, kurşun kalemile gene ayni âletin çizil- mesinden — korkmuş!l.. Bu hâdiseyi Gagliost- ro adlı. sihirbaza da atfederler. O da kra> liçeye bir bardak su içinde o zaman he- nüz meçhul olan Gil- | İlotini göstermiş hattş bu spirtizmacıların kral ailesine —şu meşbur ifşaatta da bulunduklar rı rivayet olunur; — Siz, hepiniz, kral, aileniz — dostlarınızla birlikte bu — müthiş Baş kesmek keyfiyeti bazan çok hazin neticeler veriyordu. Baltayı iyi kullanamıyan adamın birden mücrimi öldürememesi ve tekrar baltayı kullanması pek vahşiyane idi. İşte bu se- bebledir ki Dr. Gillotin araya girdi. Daha muntazam, daha seri ve daha metodik bir “üle- tin bulunub — bulunmıyacağını araştırdı. — Önbeşinci — asırda Fransızların, — İtalyanların, Al- manların ve İskoçların kullan: dıldarı Manneja adlı baş İbsdu âlet elbette asmaktan da ve di- ğgerinden de daha hafifti. Doktor Guillotinin bildiğimiz Guillotine makine sile münasebeti bundan ibarettir. Halkın zannet- tiği gibi Doktor, (Sözde) icad ettiği bu makine ile ölmemiş, bilâkis 1814 yılında Pariste tam bir huzurla dünyaya gözlerini kapamıştır. Doktorun izah ettiğimiz baş- taki teklifi halk arasında çalka- na çalkana, nihayet bepimizin malümu olan ve resimde görü len meşhur âletin icadını kendi ismine atf ve isaad ettirmiştir. Hakikatte, doktorun ancak ikin: Ci ve üçüncü derecede kalan — Lütfen çeviriniz — inde odama girdi, ben çıkmak üzere bulunuyordum. Halimi — biliyor. sunuz. Son günlerde daha x ya« de vehame: peyda etmişti. O derecede ki cebir. dahi dahil olduğu halde her ihtimali göze aldirmıştım. Evet odaya girdiği zaman işte o halde idim. Arkasında bir beyaz tenis etekliği, sadel döğmeli bir gemici — gömleğiş; başında yünden örm2 yamuşak bir şapka elinde de bir şems.ye vardı. Bu iş daha demincik oldu. Fakat öyle zannediyorum ki bu | teferrüat hiç bir vakit aklımdan çıkmıyacak ve bütün hayatiım bu hatırayı zerre kadar' yıpra- tamıyacak, Kapıyı bizzat kendisi kapadı, perdeleri indirdi. Odanın nihar yetindeki masanın üzerine Şöp- | kasını, şems yesini ve çantasilli * mak Iınnın ei we

Bu sayıdan diğer sayfalar: