3 Nisan 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

3 Nisan 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sabile ğ Hitler Şuşnig birodad j Pari Suar erle eski Baş; kilinin Avusturyanın istilâ- sından evel yaptıkları mülâ- katı tesbit etmeğe muvaffak olmuştur. Gazete, bunun ha- galt olmadığını, bu malümatı M. Şuşnigin yakınlarından aldığını ve icabında vesika- larla isbat edeceğini bildi- rerek şöylece devam ediyor: 12 Şubat, sabahin saat do kuzunda, Başvekil — Şuşnigle, Avusturya Hariciye Vekili dok- tor Şmit, Berchtesgaden - villâ- sının eşiğini aşıyorlar. Kollarının altında maroken den çanta, boyunları sert bir yaka ile sıkılı, siyahlar giymiş iki adam. nda, ünifor- malı adamlardan kimse yok; hücum kıl'alarına askerlar gidiyorlar, geliyorlar; yüksek rütbeli zabitler süratle geçiyorlar. Parkın methalinde bu iki adam selâmlandı; fakat bundan sonra orlara hiç dik- kat edilmiyor. Villânin taş mer- diveni önüne varır varmaz, ken- dilerini, tanımadıkları yabancı büyük bir şehirde olduğundan ziyade yalnız hissediyorlar. Almanya ile Avusturya ara- sındaki bütün muallâk mesele- lerin düzeltilmesi için, Almân- yanın Viyana sefiri onların, Berchtesgadende, Hitlerle gidip görüşmelerini rica etmişti. Sefir, teklfi reddetmeleri ih- timalini nazarı itibara almış gibi bile görünmüyordu. Ha- kikatte, bu bir davet miydi, yoksa bir emir miydi? İki dev- Tet adamının canları - sikiliyor. Belki, on miİyon Avusturyalının mukadderatı, — yapacıklırı ko- nuşmaya bağlıdır. Erkânıkarbiğe haritaiarı: Bir zabt mahmuzlarını şakır- datıyor. Arkalırından Bir kapı kapanıyor. Başvekil Sehusch: nigg va doktor. Sehmidt, geniş bir selonda yalnız bulunuyo.lar. Zabit onlara: , — — İhtiyacınız olan — bütün ves ka, masa üzerinde toplan- miş bulunuyor. gazetesi M. Hit- ANADOLU Diyor. Şuşning, endişeli en- dişeli, masa üzerine eğ İ.yor: Orada sadece cograli haritalar görüyor. Erkânıharbiye harita- larından! Bütün Alman - Avus- tarya hududu, — 40,000 de — bir mikyasında.. Kırmızı rakkamlar, askeri tahşidatı gösteriyor; ma: vi oklar, takip edilecek yolu.. Masanın bir köşesinde, biribi- rine iğoeyle raptedilmiş birkaç IıA!ıı; askeri emirler: 30,000 Alman askeri, Avusturya hu- dudunu aşmağa hazırdır. /-Hepsi bu kadar. Mösyö Şuş: nig ve doktor Sehmidt, nafile yere haritaları — kaldırıyorlar. Bütün vesâik bu çizgilerden, bu rakamlardan ve bu emir lerden ibaret, Yarım saat geçiyor. Führer, onlara, düşünmeleri için vakit bırakmâk istemiştir. Saat dokuzu üç geçe, — salo- nun kapısi açılıyor. İçeriye ge- neral Fon Keytel ve Alman- yanın polis teşkilâtı şefi Heyn- rih Himler giriyor. Zoraki se- lâmlaşmalar ve mahmuz şakır- tıları, Himler: — Mösyö Hitler edecek, Diye tebliyatta bulunuyor. Fakat evvelâ, size tesl len vesikalar hakkında, tem ettiğiniz bütün izahatı bize bi dirmenizi arzu ediyor. Başvekil Şuşnig ve Sehmidt — ayaktaydılar, sizi kabul doktar sessız Bu sırada. general Fon Koy- tel masaya yaklaşıyor ve hari- talar üzerinde izahat veriyor. Avusturyalıların mukavemetini tasavvur ediyor; Alman ordu- sunun bu mükavemeti nasıl ezeceğini izal ediyor. — Bu, 24 saatlik bir mesele olacak.. Cümlesile hükmünü veriyor. Ve Himler ilâve ediyor: — Boş yere lâf etmiyoruz. Münih ve Ratisban muhafız askerleri, deha — şimdid ha: reket halindedirlcei İki Avusturya devlet adamı bir söz söylemeksizin, böylece yarım saat geçiyor. Eğ büyük Almanya: ş"* on, Bir muhafız zabiti girip, Şuşnigin Führerin yanına girebileceğini bildiriyor. Hitler ayakta duruyor. Etra: fında, 4 Şubattanberi Fon Key- telle beraber Reyşsver ordusu- nun kumandasını idare eden ;':“".l :ıun Bravniç; Avustur- 'min istilâsi plânını çizen neral Fon Reyşnav veçBııvefi; Do““lm katlinden sonra hudut ici edilen Avusturya nazi Partisinin eski şefleri Fravenfelt ile Kabiht bulunuyorlar. MHı'ı'l"ı general Fon Keytel ve B $ de ayni grupta udolf He, bulunuyorlar. '.'K.lı"ıllşııdı.ıdoıııı ve si- Bir vaziyette, Başvekil Sü_'h'nh doktor. Söhmidt duruyor. Hiçbir kabul İ miyor, pmım -ı=ı'ı-iı:ı.n':lıı.,- Hitler ilk cümlesini söylüyor: a Efendiler, şimdiye kadar misli görülmemiş büyük bir Al- manyanın karşısında sunuz. — Hiçbir kıyas edilemez, Yenden, süküt, M. Şuşning bulunuyor. devlet onunla yor. Sükütu mü- teakıp Üzerlerine ntırılıı-il' atisililr Üü Ü ai Bu mülâkat, tıpkı Napolyon Bonapartla Pa- panın tarihi mülâkatını andırıyordu NBazı müdafaalarda bulundu Ve Şuşnig kararinı verdi Kabul! kemlelerin gürültüsü işitiliyor. Derhal, Hitler yeniden ko- nuşmağa koyuluyor. Diplomat- ların veya devlet adamlarının memnuniyetle rında — kul- landıkları bir tavırla konuşmu- yor. Bir halk tribününde, ya- had Rıyştağda nutuk irad edi- yormuş gibi konuşuyor. Zuhur etmesi ihtimali olan neticeleri görönüne yayıyor, ani hareketler yapıyor, nutkunun sonuna doğru sesi — yükseliyor ve gürlüyor. Tam bir buçuk saat, fasılasız konuşuyor. Nut- kâ başlamasından on: dakika sonra ayağa kalkıyor ve ehem- miyetli cümleleri büyük istekle uzatarak, salonun enine boyuna dolaşmağa başlıyor. Ne mi söylüyor?.. — Evvelâ Nurenberg, Münib, Berlin rad- yolarında — şimdiye kadar sık sık İşililen şeyler: Faşizm, de- mokrasiler, bolşevikler ve Ya- hudiler — hakkındaki nakarat; üçüncü Alman meclisinin mu- vaffakıyetlerinin tadadı ve ya- bancı memleketlerdeki on mil- yon Almana yapılan vaitler. Avusturyaya, ancak, — nutkun son yirmi dakikası hasrediliyor; bu yirmi dakikada, Hitler, şi- kâyetlerini sayıyor: — Avusturya — hükünetinin, Avustüryada yaşıyan büyük bir Alman — kütlesinin — arzularını nazarı itibara almamasını kabul edemem. Kat'iyen kabul edemem.. Hitlerin cümleleri, bir idamı talep eden müddeiumuminin itbamları gibi, yıkıcı ve ezici bir şekilde birer birer dökülü- 'or. - Her bir cümlede, Başvekil Şuşnig iskemlesinden h.lkııık istiyor ve söz verilmesi için ha: rekette bulunuyor. Fakat Hitler bir el hareketile süküt talep ederek sözüne devam ediyor. Birden takati tükenmişe ben- ziyor, ansızın sözünü bitirerek oturuyor. X y M. Şuşnig konuşmak e yerinden doğrulmak — istiyor. fakat e inde bir kâğıt tutan dolf Hes ona doğru ilerliyor. Bu sefer hemen hemen ah çak bir sesle, Hitler tekrar söze başlıyor: * Müzakeratı kolaylaştırmak için, size şartlarımı tevdi edi- Örüm. i Diyor. Onları, hemen bugün imzalamanızı sizden rica edl::l En samimi temenmnilerimi tak- dim ettiğim — anavatanın A““k. turya ile teşriki mesâi ı:.ı'_ı hususundaki projenin muh! :' noktalarını tetkik etmeniZ içli efendiler, sizi bitişik —=ı yarım saat kadar yalaız bırakı- orum. ; Führerin etrafında bulunan- lar ayni gıııın;lı vekil Şuşnigle =dı kalkıyor. Himler onlara işaret ediyor; bir kapı açılıyor, yeniden, erkâmıharbiye hl:"_"'"' rının bulunduğu salona giriyor- lar. Berchtesgaden villâsında bu: Bir mülâkatın içyüzü lunduklarındanberi, bir söz bile telâflaz etmek — fırsatını — bula- madılar. Ehemmiyetsiz seyirciler Daha demin geçen şeyleri şimdi nasıl telsir edecekler? Dikkatle sahne haline getirilmiş bir manzara karşısında bulun- dular, orada; sadece, - seyirci rolü oynadılar. Başvekil, Führerin “Temen- nilerini, yüksek sesle okuyorı 1 — Avusturya — nasyonal- sosyalizrminin — murahhaslarile Şuşn g hükümetinin — geçmiş teşriki Mesaisi. 2 — Marksist partilerin halk cephesinden tard. 3 — Bundestat polis'nin çer- çevesi dahilinde S. S. ve S. A, hududlarının kabulü. 4 — İtalya ve Almanyanın yaptığı gibi, Avusturyanın Mi> letler Cemiyet'nden çekilmesi. 5 — Avusturyanın — antiko- mihter paktına iştiraki. 6 — Uygun bir zamandâ bir plebissit yapılması. 7 — Hakiki bir Alman va- tanı içm muzır bütün unsur ların halk cephesinden çıka- rılması. 8 — Bir müşterek şiar siya- seti takibi ve Almanya ile gümrük birliği. Doktor Sehmit mırıldanarâk: — Bu teklifler bütün tasav- vur ettiklerimizden daha kötü, diyor, Başvekik — İmkânsız birşey, diye cid- diyetle tasdik ediyor. İki devlet adamı, teklif edi- len şartların kabul imkânını bir ah mülâhaza etmeden, yarım saât geçiyor. Fakat Erkâmharbiye harita- ları, büyük masanın ücerinde, son derece beliğ bir lisanla konuşuyorlar. Gene Erkânıharbiye reislerile etrafı sarılı Hitlerin karşısında tekrar bulundukları zaman, va- kit öğleni geçiyordu. Soğuk bir sükünet, onları sarıyor. Başvekil Şuşning, sakin bir — Teklifleri kabul edemem. Diyor. Almanların Avusturya- daki haklarını — tanırım, — fakat bir nazi partisinin teşekkülüne müsaade edemem. Avustur, artık sadece ı’Hılk Cephesi mev ve bütün Al:ı:ıîır oraya kabul edik mekte — serbesttirler. Bııuı.: memleketimde — naziler an azlığı teşkil ediyorlar; onlara ekseriyetin haklarını tevdi ede- mem. Bu tezi tam yarım saât ka- dar izah ediyor. Herşeye rağ- men, Almanya ile teşriki mesai etmek hususunda hüsnü niyetini bildirerek sözüne nihâyet veri- yor. Şimdi cevap vermek sırası Hitlerdel.. İhtiras dolu mono- loğuna tekrar başlıyor. Salonu yeniden büyük adımlarla dola- gıyor. Fakat bu sefer tavrini değiştirmİştir; şimdi müheyyiç bir davacıdır. Sesi bazan yur muşuyor ve yaşla karışıyormuş hissini veriyor. Ecdadının yat- tığı kendi doğum toprağının, yani Avusturyanın Alman hal- kına karşı sevgisini, fedakârlr gını izah ediyor. İnsan, bu bak karşısında, gayri ihtiyari, Napolyonla Pa: panın konuşmasını düşünüyor. W Binbir ce masallarından Nisan 3 | Seyyit Sendabadın Onlar da elbet mukaddes ot- ları ellerinden bırakmış ve Hi- cazlı genc kadınlar gibi aramız- dan ayrılmış olanlardı. Fakirin dalgın dalgın önüne baktığını gördüm. Zaten, baş- ka ne tarafa bakabilirdik. Sa- ğımızda, solumuzda gene zina âlemleri başlamıştı. Çalgı ve drabuka sesleri gene etrafa ya- yılmıştı. Zavallı kızlar, göz göre göre, kulak işide işide karşımızda mahvoluyorlardı. — Hayatında böyle feci, böyle keşna, böyle erzel vakayie rast gealmediğim için buram buram terliyor ve: — Ah *diyordum- şu otanı elimden bir bırakabilsem! Fakir görmeden kargılıların eline ben de düşsem, düşsem de)j ne ya- pacaklarsa beni de bir an evel yapsalar! Artık bu günahlara bu âzaplara tahammül edecek iktidarım kalmadı. Amma, (fakirin) gözleri beni hiç terketmiyordu. — Arkadaşla- rimin kızartılmış etile yediğ'm somunlardan dolayı geçi'diğ m buhranı ve intihar teşebbüsür ü o, yakinon görmüştü. Binaen- aleyh beni daima gözetliyor; yanıma yaklaşarak: — Tanrıdan ümidini kesmel O herşeye kadirdir; ©o kadiri mutlaktır; diyordu. Bu sırada kargılıların gene bizim kafileye yaptığı ikinci bir hücuma şahid olduk. De- mek bizi bu herifler, avlamak için buraya gotirmişlerdi, Ter- tip ettikleri çirkin manzaraların sözde bizi de kendileri gibi coşturacağını zannetmişler, mu- kaddes rı bu süretle unuta- ceğimizi ve elimizden düşüre- ceğimizi akıllarına koymuşlardı! Ne yazık ki, ikinci hücuma arkadaşlarımızın yorgunluğu ve uykusuzluğu sebebiyet vermişti. Bu defa aramızdan ayrılanlar en kişi kadardı. İçimiz yandı, başımız yandı. Yandı amma bunlardan ne çı- kar ey kari! Elin, kolun bağlı, öyle bir yerdesi! etrafın de- nizdir; kaçmak deliliktir!.. Kap- Alfred de Vinyi, bu konuşmayı şu şekilde anlatır: — Gomediyant — Trajediyant Fakat bu, roman haline geti- rilmiş bir. tarihtir. Berchtesga- dende, Katolik Şuşvig, arzı- sunu bildiren diktatöre sadece ölgün bir gözle bakabiliyor. Bununla beraber tekrar cevap veriyor: — Benim için kabul etmek imkânsız. Kabul: Hitler çekiliyor. Üçüncü defa olarak Başvekil Şuşnigle Ha- riciye Vekili, bekleme salo- nunda, düşüncelerine terkedili- yor, Biraz sabır. En nihayet işin iç yüzünü anlıyacaklar. Alaca kacanlığa kadar sâhne tekrarlanıyor. Tıbkı bir polis komiseri tarafından suale çeki- len bir mücrimin kimde olduğu gibi.. Hıır yeni :&rüıı::dı. Baş- vekil ig bir n üzerin ıavıiyî:...kfklmı salonuna hdı: gitiıu]o, Eık:ıılı'biye hari- taları, ona, daima gevşemek mecburiyetinde olduğunu hatır- latıyor. Akşamın saat onu. Güneş Bavarya Alpları üzerinde gurup etti. Ötede, yani şark tarafında, Avusturya dağları çoktan zuül: mete bürünmüş bulunuyor. Kü- Ha ee | âteş gördüm. Bu Harikulâde deniz seferleri Nakleden: İrfan Hazar BEREDEEREENE e İ aan tanın ve fakirin bulunduğu yere doğru birkaç adım attım. Topu topu on kişi kalmıştık. Böyle felâketli zamanlarda insaalar öyle biribirine sokuluyorlar ki, dille tarif edemem.. Biz de kargılıların ölüm saçan 'gözleri önünde tek bir yürek gibi ol müuştuk. Herkes yekdiğerini ce- saretlendirmiye, yekdiğerine kuv- vet vermiye çalışıyordu. Yakınımızdan ansızın acı acı bir feryat koptu. Tümseğe ba- kan siyahilerin başları bile se- sin geldiği tarafa doğru çev- rildi. Biz de başlarımızı o tarafa döndürdük.. Allahım! Kalbimin, çarpar- ken birden koptuğunu, birden dürdüuğünu sandım. Keşki kop- saydı, keşki dursaydı da bugün- leri görmeseydim! Nasıl kendime beddüa etmi- yeyim ey kariim! Sesin geldiği tarafa başımı çevirdiğim zaman kocaman bir ateşin her iki cihetine çatallı çatallı bü- yük direkler dikmişlerdi. Di reklerin ortasında uzun, demir gibi bir şey vardı. Ve o demir durmaksızın dönüyordu. Niçin döndürüyorlardı? Biraz sonra, çuvala benziyen torbaların içinden parça parçâ bir şeyler çıkardılar. Hele bu parçalardan bir —danesi çok uzundu. İşte o uzun parçayı ateşin üstündeki demire geçir diler. Demirin boş kalan yar- lerine dğer küçük parçaları koydular. Ey Rabbim! Gözlerimi dört açarak baktığım bu şey neydi biliyor musunuz?. Başı, gövdesi, ayakları sıra ; ile demire geçirilmiş bir insan, evet küçük bir insan ateşin üz- tünde cızır cızır. kızarıyor, kel- lesi tıpkı koyun kellesi — gibi ütüleniyordu. Bunun — etrafında gene bağırânlar, zurna — gibi ağaçtan çalgılarile çalgı çalarak tepişenler çoğalıyordu. Nasih reis, ürkmüş bir vazi- yette yanıma goldi: Sona sar-a çük dağ köyleri ışıklarını yakı- yorlar. Avustur ekili, memle. ketinin kwık.kıını";idıln etmek için, birçok sefor, müessir söz- ler bulup söyledi. Her defasın« da, onun sözlerini soğuk bir süküt karşıladı. Her sefer, Al- man ordularının Avusturya hu- duduna varmak için Münihi ve Ratisbanı terketmeğe hazır ol- duklarını ona anlatmak makşa: dile, bir general söze karışıyor. Vatandaşlarının kanını boş yere akıtacak mıydi? Kimden yardım istendi? Mussolini saklanıyor ve Romada — bulunmadığını — tele- fonla bildirtiyor; Paris ve Low dra bu müşkül vaziyete atılmak için tereddüt ediyorlar. En ni- hâyet tamamen gevşemek mec- — buriyetinde kaldı. Berehtesga- den ittifakı imzalandı. Şimdi iki devlet adâmı mem- leketlerine dönüyorlar. Bir oto- mobil onları, süratle Salzburga götürüyor. Biraz sonra, Avus- turya gümrük momurları onları selümliyor. Doktor Sehmit: — İşte hudut, diyor. Şuşnigı — Hudut.... diye hulyalı buk — yalı mırıldanıyor. Avusturya Başvekili ihtirası- nin ilk salhasını yaşamış bulu: Hüyor. ; | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: