13 Eylül 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

13 Eylül 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EBUMUHAMMED /(RASEBİ) * Dedi: ı — Sofi ancak şöyle sofi olur ki, yer o- k onun üzerine gölge tmesin, ve o nu kabul nun Bia işde baş rule: yalnız Allah olsu: çe Dedi: © * — Sevgi, belirtilince seveni rüsvay e der; gizlenince 'de seveni helâkâ götürür, EBUHÜSEYİN (SEKİ) Çölde dostları ve bir çok Allah ehliyle Mb gidiyordu. Birdenbire sam yeli #smeğe ve her tarafı kavurmağa başladı. Öcalan dedi ki: * — Korkmayın! Şimdi ben gidiyorum. Siz de kurtulursunuz. Bu kuraklığın da suya kandığını görürsünüz. Ve hakikaten Ebülhüseyin yanların - dan ayrıldı. O gider gitmez müthiş bir ki, sel, Ebülhüseynin na'şını getiriyor. LE siz, dirisine bir içim su ver. mez ve ölüsünü suda yüzdürür. İşte O'- nun, dekinile cilvesit.. EBUMUZAFEFER (TERMEZİ) Bir sıcak günde dostlariyle konuşur - ken yüzüne üsüsen sinekleri koğmadığı, onlara tahammül ettiği görüldü. Bir müd- et sonra ve bir münasebetle anlaşıldı ki, kendisine üşüşen sinekleri, sadece va- nındakilere konmaması, bu defa onlası rahatsız etmemesi için koğmamaktadır. Ru müddet sonra da. ona, artık sinek konmaz olduğunu gördüler. UMRAN (SULUSİ) Karşısında bir misafir olm adan ve cunu bozmamak için misafiri lâfa tuttu. Şeyh Umran o gece, rim Alla- > gördü. Allah ona hitap et mran! Senin bize Pei bir iba - Yl vardı. Bizim de sana karşı güzel bir âdetimiz... Sen, âdetini değiştirdin; biz 'de kendimizinki değiştirdik. “ Umran, üzütüler içinde uyandı. ' Bir zaman sonra, Sülüs isimli köydeki malı ve mülkü üzerinde hükümet me - ji iler, Sıkıldı ve köyünden çıkıp gitti. Bir başka. büyüğe in ikramı fir sevdiğini: bildikleri i mmm erme NE imi Le * m... du. Dimi ne kadar sy i duramadı, bir gün sonra yola çıkmağa karar verdi. r kaç gün kalmiyorsun? Sana, ei deer için hizmet ederdik. Cevab verdi: 1 Trke IEA iz Ancak Hazreti Ömer tarafından muhakeme edilmek şartiyle teslim ol- mayı kabul bila sr İran kuman- nı OHürm neye getirildi. Yanında en ileri, İran LR akra - bası.. ürmüzan, ineyi yakla - şınca eği elbiselerini giydi, elmas- hı tacını başına yerleştirdi, muras'â kılıcını taktı, esir olmasına rağmen mücessem bir gurur ve ihtişa alin- de şehire girdi; ve Mi etrafına sordu: — Ömer nerede? Hürmüzan, ismi dünyaları titreten İslâm Helifesinin. dünyada bir eşi ol- mayan heybetli bir sarayda olacağını sanıyordu. Hürmüzan'a mescidi gös - terdiler. Hazreti Ömer oradaydı ve ha fifçe bir köşeye dayanmış, son derece sade elbiseler içinde, istirahat ediyor- Hümüzan, şeklindeki ihtişamı hay- © ğa kadar e iç sonra ilk söz ola: Tak şöyle d — İşte ÜL bütün gurur ve gafletil. Bin bir defa ahdine hiyanet eden ve bir kaç İslâm kumandanını öldüren Hürmüzan'ın idami lâzımdı. Onun i- — Allah bizimle beraberken siz bi zim esirimizdiniz; şimdi Allah sizinle beraber olduğu için biz sizin esiriniz olduk. Bundan sonra Hürmüzan bir bar - dak su istedi ve bu suyu içmeden ö dütülmemei için Halifeler Halifesi" ns den söz aldı, Suyu getirdiler, içmedi, elinde tuttu ve «Kelimei Şehadet» ge- tirdi; müsümanlığı kabul ettiğini, fa- kat korku yüzünden islâmı kabul etti - ği sanılmasın * bu tedbire baş vur- duğunu söyle Si ti Ören, Hürmüzan'ın Medi- nede na müsaade etti ve üs- telik lr 2000. dirhem tahsi - sat bağladı. İ sad mivod boğr ..gimrtob «Atlı ilmed oo19n eslo rmeyijat mersd oşyA Ara X Böyleykâğie HA» : Ayalırbiljd isarıt ;aumığb — Ben, suçlandırılmış bir kimseyim! Beni nimet ve rahat içinde görüp rızasına kabul etmezse ne yaparım? Bırakın, ba- şımı alıp mihnetime doğru yöneleyim! Ta ki O'nun rızası ne ise tecelli etsin . Umran gitti , bu ceyağlin sonra, şehrin bir nl ölü buldu - lar, e erer bir kulağını yemişti. EBÜLFAZIL ZIL (SERHASİ) Büyük bir veli, Ebülfazl hakkında anlatıyor: — Ben o zaman çocuktum, Ebülfaz- Vı duymuş, kendisini de gö Bilhassa daimi rah ve neşe hali) ile meşhurdu. (Kabz- büyüklerin darlık ve sıkıntı hali) ne dü- senler, açılmak için onu ziyaret ederlerdi. a bir yer- cekleri için dut yaprağı topluyordum ve ağaçta gizlenmiş gibivdim. Bektim ki, a- ğacım dibinden Ebülfazl geçmekte... Yi- ne (bast) halindevdi ve kendinden geç- mişti. Bu hal içinde şöyle dediğini duy - dum: «Allahım; bir senedir bana bir me- telik bile vermiyorsun ki sacımı kestire- bilevim. Dostu insana hic bövle mi var- şar?» Birdenbire ağacın, bütün gövdesi. dalları ve yapraklarivle altın kesildiğini sördüm. Orada Pİ voktu ve sevh beni görmemisti. Seyh basmi kaldınv u- teda bir dille <övle mırıldandı: sana bast yüzünden söz e#vlemel gerek- mail » Ve bu hal bir ân sürdü. “Bir sün, Ebü fazlı vize hir keramet izhar larak biri gördü. Şeyh ona sor - u: — Rövle bir mârifet ister miydin? — İsterdi dim. ei istediğin icin buna malik ola - Ben istemiyorum ve orun icin buluyorum Ehiüi'fazl'a vi Ha Yinde Yanğalanı — Sisi nereve dafnedelim Cevab vermedi. Teklif Ri — Sizi filân mezarlıkta falan mevkie defnedelim. i evab verdi: Sakın, sakın beni oraya ilme yiniz! Orada hocalar, imamlar ve ulular - ; 5 sspr S > N meyiz. Biz ancak günahkârlarla buluşa- biliriz; onlar ki, hakkın *' rahmetine ya - kin dırlar. ER Sözü: ; 190 — Mazi geçtir if dakaötlegöğmic. on raf ela Muteber! oldnmahalete İ, hadditisö'hal edi, içldeğli vw Vi Vb bin kalu fa verehienidr Rd, testo 19y mizi İğamey olğÖ ...stismaşloh se bTOYUTĞ o

Bu sayıdan diğer sayfalar: