11 Mayıs 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

11 Mayıs 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 11 Mayıs 1»3« Küçük Hlkâye Buben miyim? gözlerinin içine bakmıştı. «Beraber yaşamamak... Gülmek istiyorsun Adil!..» Hayır gülmek istemiyordu.. Ne korkuncdu bu adam... Söylediği bir hakikatti: «Çocuğum, diyordu. lkimizin de mevkii içtimaimiz var. Istanbul gibi bir verde dostunun kansile yaşıyan bir avukat olmak ne demektir, biliyor musun?» «Peki ne yapacağız?», «Kocan seni terke dinciye kadar ayn yaşıyacağız.» Istanbula dönmüşlerdi. Adil Şefkate Adada küçük bir ev kiralamıştı. Ve yanma biraz da para bırakmıştı. Sonra.. Sonra onun bir daha semtine uğramamıştı. Şefkat onun yazıhanesine telefon ettiği zaman; cevab alamamış, tahkikat yapmca Antalyaya gidip yerleştiğini öğrenmişti. Eğer uzak bir akrabadan düşen ufak bir miras imdadına yetişmeseydi hayatta kendisini na<ıl kurtaracaktı? Cünkü o îstanbula geldikten bir av sonra kocasının kendisini kactıeı eün terketmis olduğunu ve bunun da Adile bildirilmis bulunduğunu ööfrenmisti. Esasen Kn«aTna«avdı da ne yüzle ona müracaat edebilirdi? Türkkusları İki ay sonra İnönünde bir kamp kurulacak Memleketimizde Türkkuşu şubelerinin biran evvel faaliyete geçmesi için hazırlıklar ilerlemektedir. Türkkuşlanna karşı bilhassa mektebli genc kız ve er keklerin mütezayid bir alâka gösterme leri umumî memnuniyeti mucib olmaktadır. îstanbul, îzmir, Adana, Kayseri ve Bursa Türkkuşu mekteblerine devam eden talebeler arasıhda iki ay sonra 120 kişilik bir kafile seçilecektir. Bu talebeler temmuzda inönünde açılacak kampta üç ay çalıştınlacaklardır. Bu kampta talebelere hem uçuculuk dersleri verilecek, hem de askerî muallimler nezaretinde piyade talimi gösterilecektir. Bu kampta muvaffak olan ve yelken uçuşu brövesi alan gencler eğer ihtiyat zabiti olabilecek derecede tahsilleri varsa doğru Harbiye mektebine gireceklerdir. Tahsilleri orta derece olanlar ise hava gedikli küçük zabit mektebine kabul edileceklerdir. Bu hırsusta Genel Kurmay Baskanlığı bir kanun projesi hazırlamıştır. Bu proje yakında Mecli«e verilecektir. Türk sularında yetişen nefis balıklar Affedersiniz efendim, Küçükçamlıcaya nereden gideceğiz?.. Çok ihtiyar olmadığı halde yüzü çok ihtiyarlamış gibi harab olan kadın başını kaldırdı. Karşısında uzun boylu, geniş omuzlu bir erkek duruyordu. Üstünde bir spor elbisesi olan bu adamın saçlan bembeyazdı amma bu beyaz saçlar onun genc yüzüne vakitsiz gelmiş bir yaşlıhk gibi yakışıyordu... İhtiyar kadm kara gözlerinin ağır kapaklarını kaldırarak onun yüzüne bak tı: «Bir rüya mı bu?» diye düşündü. Hayır bu bir rüya değildi. Topraklan kızıl yolun üstünde ve kendi karşısında duran adam Adildi. Bundan şüphe ermeğe hiç te mana yoktu. Yirmi sene evvelki gibi, yirmi sene evvelki yüzile, Adil karşısındaydı. Yirmi sene evvelki yüzü bir parça değişmemişti bile. Yalnız vakitsiz ağarmış hissini veren saçlannm, o simsiyah saç lann üstüne; seneler beyaz boyasmı sıvamıştı. Işte ondaki değişiklik buydu. ihtiyar kadın birden cevab veremedi ve dudaklan kımıldanıncıya kadar bütün bir hayatı düşündü ve yirmi sene, yalnız geçirdiği yirmi, uzun sene gözünün ö nünde yirmi katlı fakat iskambil kâğıdından bir Amerikan binası gibi yıkıldı. Ve onu ilk tanıdıgı günü hatırladı. Kocası onları birbirlerine tanıştırmıştı: «Adil Bilgisizlik yüzünden milyonlar kaybediyoruz Beş senedenberi bir iş göremiyen Balıkçılık Enstitüsünü kapatmak değil, pratik ve faydalı bir programla yaşatmak lâzımdır Türkiyede deniz ve tatlı su balıkçılığı ziraat kadar ehemmiyetlidir. Balıkçılık işile azçok meşgul olanlar, Çanakkale ve Karadeniz Boğazlannın bilhassa orki nos, kılıc, palamut, torik, uskumru ve emsali gibi geçici balıklann yegâne yolu olduğunu bilirler. Dünyada emsali nadir bulunan bu gibi av sahalarına malik olduğumuz halde maalesef balıkçılık işile henüz lâyık olduğu ehemmiyetle meşgul olunmamıştır. Ziraat için müteaddid mekteb ve ilim müesseselerimiz olduğu halde, balıkçılık için Baltalimanındaki Enstitüden başka bir müessesemiz yoktur. Beş sene evvel açılan ve uğrunda yarım milyon liradan fazla bir meblâğ sarfedilen bu müessesenin de, beklenen neticeleri veremediğin den haziranda kapatılacağı söyleniyor. Esasen daha evvel dolgun bir maaşla bu müessesenin başına getirilen Weberman adındaki Estonyalı mütehassısın çalışmalarından Türkiye balıkçılığı için bir fay.da göriilmediğinden, mukavelesi feshe dilmiş ve yerine Simson adlı bir îngiliz getirilmişti. İki sene sonra bu yeni mütehassısın vazifesine de nihayet verilerek Baltalimanına üç Alman celbedilmesine rağmen müessesenin kapatılmasına ka rar verildiğine göre, bugün iş başında bulunan Alman mütehassısları da balıkçı lığımıza faydalı bir iş görememişlerdir. Bizdeki balıkçılık işleri haricden se • yircilere göründüğü gibi basit değildir. Balıkçılığın ilim, fen, sanayi ve ticaretle yakmdan alâkadar olduğunu ve bu işin an'anevî usullerle idare edilemiyeceğini takdir eden hükumetimiz mühim fedakârlıklara katlanarak Balıkçılık Enstitüsünü açmış ve beş sene kadar da devam ettirmiştir. Ancak herhangi bir ilim şubesinde belki büyük ihtısasları olan mütehassıslann başında, memleketimiz balıkçılığı nın ihtiyaclarını bilen ve bu san'atta tecrübi" elde etmij mııktedir bir zat bulun m«« okaydı, Balıkçılık Enstirüsü geçen beş sene zarfında hem mütehassıs me murlar yetiştirir, hem de iki senedenberi cok av'anan ve alıcı bulunamadığından ucuza latılan, bazan da denize dökülen torik balıklannın yüksek fiatlerle sabl masını temin edecek çareler bulurdu. Halbuki Ensritünün ilk müdürü M. Wberman idare teskilâtile vakit geçirmiş, İngiliz mütehassıs M. Simson ise, Mar mara denizinde yerli balıklar yataklannı bulmak ve Akdenizde sünger tarlaları keşfetmek için Ensritünün «Balıkçı» a dmdaki vapurile denizlerde taharriyat yapmakla meşgul olmuştu. Bununla beraber, mütehassıslardan istifade edilemediği için balıkçılanmız için büyük bir noksan olan Enstitünün kapa tılması hiç te doğru olmıyacaktır. Türk'iyenin sahillerine nisbeten pek az denize malik olan Bulgaristanda bile birden fazla balıkçılığa mahsus ilmî müesseseler teessüs etmişken yegâne Enstitümüzü ka patmak, hiç şüphesiz, balıkçılığımız için büyük bir noksan teşkil edecektir. Bu hayirli müesseseyi kaparmaktansa pratik ve faydalı bir programla yaşatmak ça relerini aramak bir memleket meselesidir. Bugün hükümleri cari olan 6 receb 1288 tarihü «îstanbul ve tevabii balık hane nizamnamesi» le 18 safer 1299 tarihli «zabıtai saydiye nizamnamesi» ni birleştirerek yeni bir kanun hazırlamak ta olduğu ve Alman mütehassıslannm da bu iş için çalıştıkları yazılmışn. Türkiyede balık işlerini kırk beş »ene kadar idare eden mülga Düyunu Umu miye idaresi zamanmda da bir balıkçılık kanunu yapmak üzere senelerce çalışıl mış ve hatta hazırlanan kanun lâyihası Şurayı Devlete kadar gönderildiği halde, bazı tadilât yapmak üzere geri alınmışb. Gerek bu lâyihadan, gerekse bu güne kadar cari olan bazı nizamnamelerle alâkadar birçok eski teamüllerden a tifade etmek üzere bugünkü şeraite uy •gun bir balıkçılık kanunu lâzımdır. Bu kanunu hazırlarken yalnız ecnebi mütehassıslardan değil, ayni zamanda gerek esnafın, gerekse Türkiye balıkçı lığile bihakkin uğraşmış adamlann da n^ müracaat edilmesi lâzımdır. İntanbul bahkhanesi eski Merkez Müdürü RADYO Bu aksamki program J İSTANBUL: 17 İnkılâb dersi, Ünlversiteden nakD, Esad Bozkurd taraiından 18 oda muslkisi (piâk) 19 haberl«r . 19,15 hafif musiki ve Sigan musiklsi (piâk) 19,30 havacılık hakkında konferans: Tayyareci Nuri Kızükanat tarafmdan . 20 halk muslösi, Sıvaslı Veysel ve İbrahim tarafmdan 20,30 stüdyo orkestraları 21,30 son haberlfr. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisl verllecefc. tir. VİYANA: 17,10 konser 18,05 konferans 18,23 gramofon . 18,55 tlyatro t«nkldl 19,80 lngüizc« ders 19.40 fconusma 20,06 haberler, hava raporu ve salre . 20,15 ulusal muslkl 21,35 konuşma . 21,50 opera yayını Genoveva 24,35 gece konserl. BERLİN: 18,05 seçilen musüd parçalan . 18,35 konusma . 19,05 gramofon 20,05 memleketl ziyaret 20,20 konuşma 20.50 günün a ü s . lerl 1,05 haberler 21,15 kanşık yayın . 23,05 havadis. spor, hava raporu 23,35 son numara. BUDAPEŞTE: 18,05 salon orkestrası 19,05 konferans . 21,20 konser 23,25 Çlngene musikisi 24,05 cazband takımı 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 18,05 gramofon . 19.05 havadis 19,20 konser 20.05 konferans . 20.25 konser 21.10 konferans 21.25 oda musiklsi . 22 mecmualar ve kitablar 22.10 Şan konse. ri 22,35 haberler . 22.50 Balalayka orkestrası . 23,30 gece konseri 23,50 fransızcr ve almanca haberler. LONDRA: 19,35 eğlenceli musiki 20,20 dans havaları 21.05 konser 21.50 karışık yavın . 22.35 senfonik konser . 23,25 havadis 23 35 dans musikisi . 24,35 havadis 24,45 konser. PARİS [P. T. T.]: 18.05 orkestra konseri 18.35 konusma . 19.05 orkestra konserl 19.35 havadis20.40 orkestra konseri . 21,05 edebiyat . 21.50 oda musikisi ve şarkılar 23,50 dans musikisi 24.20 eglenceli musiki. ROMA: 17,25 gramofon 18,05 havadis . 18,20 yeni plaklar 19.20 inşad 20,10 fransızca yayın . 20.25 İngilizce haberler 20.50 fransızca haberler 21,05 memleket ya yını 21 45 konser 22.55 seyyahlar İçin vaym . 23.05 piyes, sonra dans muslHsi. fc Ufak bir para ile ona miras kalan miTürkkuşu için Kayseri tayyare fabrinicik bir ev, Acıbademden dönüp: Kü kasına muhtelif tipte 28 plânör ısmarlançüçamlıca suyuna giden yolun sağmda, mıştır. büyük ve cok aeaclı bir bahcenin orta Bu plânörlerden sekizi tamamlanarak c n smda idi. On sekiz yıldır ' "' "*" bu Türkkuşu emrine verilmiştir. Geri kalan Bey» demişti. Adil Bey!.. Ve ne garib 20 plânör de hazırlanmaktadır. rada yaşıyordu. birşeydir ki kocasının ona: Hakkında Paraşüt kuleleri #** fazla bir malumat vermediği bu Adil Sovyet Rusvadan eeMrilen bir paraşüt Bey onun hayatının en büyük mecerası Küçükçamlıca suyuna r..^en gikulesi sıra ile Ankara, îstanbul ve trmiroluvermişti. deceğiz? de kurulacak ve Türkkuşu talebeleri bu Allahnn onu nekadar sevmişti. Yirmi Ileride bir otomobil duruyordu. Oto kuleden paraşütle atlamağa alıştınlacaksekiz yaşma kadar kiç sevmemiş, bom mobilden inmiş kırklık güzel bir kadın. lardır. Bir kule kifayet etmiyeceği için boş bir kalbin bütün ateşi ve bütün ihtion beş yaşında temiz giyinmiş bir erkek askerî fabrikalara iki tane paraşüt kulesi rasile bu adama nasıl tapmışh?. ısmarlanmıstır. Bu kuleler yakında hazırOnun kim olduğunu tanımaga lüzum çocuğu otomobilin yanında idiler. Ve lanacaktır. bile görmeden tıpkı ipnotize edilmiş bir spor komplesi içinde harikulâde dinc göTürkkuşu îstanbul şubesirfde derslere insan gibi o kendisine: «Bana gel» der rünen Âdil karşısmdaki kadını tanıma bugündçn itibare» ba«lanacaktır. demez, sanki hayatta en basit birşey ya dan bu sözü ona soruyordu.. Hem de pıyormuş gibi onu takib etmek cesaretini gözlerinin içine bakarak... nasıl kendinde bulabilmişti?.. Bir an onun omuzlanndan rurmagı Onunla Avrupaya kaçmışlardı. Ne düşündü, ona: «Beni tanımadın mı?» büyük bir rezaletti bu kaçış... Büyük tüc diye sormak.. Fakat hayır ona kendNini car Macid Beyin kansınm avukat Adil tanıtmak istemedi. ile Pesteye kaçışı... Elini uzattı ve hafif bir sesle: Şimdi Budapeştede geçirdikleri o Biraz daha ileride solda sedin üsgüzel günlerin hatırası gözlerinin 5 tünde. dedi. Fakat araba oraya kadaı înhisarlar îdaresinin Paşabahçede nünde canlanıyordu. Tunanın kö gidemez. yaphrmakta olduğu yeni ispirto ve soma puren suıanna Ddkan niıumüakı buSonra arkasını döndü, onun teşekküı fdbrikatı bitmck üteretiir. ŞtnKİiki Kal<ie yük otel, Buda tepelerinde yap etmesini beklemeden bahçe kapısmdan ı 36 metro kadar bir vüksekliğe varacak olan fabrikanın bacası yapılmaktadır. tklan gezintiler... Binbir kuleli bü çeri daldı. Adeta koşarak eve girdi. Ve on sekiz senedenberi birinci defa Fabrika en son sistemde vapılmaktadır. yük saraym akislerini sularda sey olarak bir aynanın karşısına geçti ve Bu tesisata göre, elde edilen muharrik rettikleri kızıl akşam saatleri, Margrit aynada kendine baktı. Allahım ıstırablı kuvvetlerin çürük diye aynlan kısmından adasında geçen güneşli günler ve sonra... seneler onu ne hale koymuşlardı?.. Bu bile istifade edileceği gibi fabrikanın Sonra ne olmuştu?.. Adil ondan bık kadın... Gözleri aynadakı aksile kar elektrik tenviratı da gene fabrikadan temin edilecektir. Şarkî Avrupa memleketmak için bir sene beklememişti bile. Da şılaşmca yüzü sapsan olan kadın: lerinde mevcud bütün ispirto fabrikala ha altı ay sonra bir gün: «Arük îstan Bu ben miyim? Diye hıçkırarak koltuğun içine düştü. rında kullanılmakta olan makineler, isbula dönelim» demifti. tstanbula dönpirto nevilerini sıra ile ve muhtelif zamanmek... O zaman Şefkat korkarak: Ve sanki bir başka dostun ölümüne ağlarda istihsal etmektedirler. Halbuki înlar gibi hayatta sevmekten başka bir su«Nasıl dönerim, demişti. Kocamdan çu olmamıs olan bir Şefkatin ölümüne hisarlar îdaresinin veni fabrikasında. baş daha aynlmadım, orada nasıl beraber ya «aatlerce ağUdı. mahsul. orta mahsul, son mahsul de baska başka mu«liıklardan, fakat ayni zaşanz.» «Beraber yaşamayız». «yok caNakleden: manda elde edilecektir. nım...» Ve şaka ediyor zannile onun SÜVEYDA H. Plânörler dahilde yapılıyor Ispirto fabrikası Nöbetçi eczaneler Paşabahçedeki fabrika modern bir hale getirilivor Çanakkale orta mekteb talebesinin tetkik seyahati Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar. dır: îstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Sırrı Rasim), Bakırkoyunde (Merkez ı, Beyazıdda (Belkis), Eminönunde (Beşlr Kemal, Cevad), Fenerde (Emllyadi), Karagrtimrükte (Suadl. Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Samatyada (Erofilos), Şehremininde fA. Hamdi) Beyoglu cihetlndekller: Oalatada (Merkez^, Hasköyde (Halk), Kasımpaşada (Merkezi, Sarıyerde (Nuri), Şişlide (Merkez), Taksimde (Matkovlç), (Kemal Rebül). K. DEVECtOĞLU Üsküdar. Kadıköy ve AdalardakilerBüyukadada (Şinasi), Heybelide vTanas), Kadıköy, Pazaryolunda (Rlfat), Modada (Sıhhat), Üsktidar, İmrahorda (İmrahor). Çanakkale Halk Partisine yeni girenler Çanakkale 10 (Hususî tnuhabirimîzden) Partiye yeniden giren 60 azanın tanıtma merasimi bugün saat 11 de büyük bir kalabalık önünde yapıldı. Cok heyecanh ve içten gelen bir samimiyet içinde geçen bu toplantıda Parti Reis vekili, tanıtma merasimi sırasında Parti' nin amaçlarını ve Partiye giren azalârın yüklendikleri vatanî vazifeleri anlatan güzel bir nutuk söyledi. Seh7fldebası T U R A N Okuyucu Tiyatrosu 12^ayıs Salı akşamı •* tarafmdan buyük oyun müsameresi in iştiraküe N A Ş İ D Ve HALİDE B U R H A N San'atkâr okuyucu H A M Î Y E T açılan Lisan Kursları: Türkçe, Fransızca, İngilizce, Italyanca, Almanca, Rusca, v.s. KAY1D MUAMELES1 BAŞLAMIŞTIR. Tecrübe dersi parasızdır. İstanbul 373 tstiklâl caddesi Ankara Konya caddesi Bu suretle fabrika, şarkta modern teknikle knrulan ilk ispirto fabrikası oimaktadır. Fabrikada yanılmakta olan tahammur mahzenleri de, eskileri gibi üsrü acık nlmavıp tamamile, her tarafı kapahdır. Rıı mah7Pnlerın in'n^pki maddelerin tahammur edip etmediei fennî bir takım âlptl<rle anlasılmaktadır. Yeni fabrika. simdive kadar Aloullu seker fabrikasından alımnakta olan ham Çanakkale (Hususî) Dört senedenisnirtovu da. kend'lioînden istihsal edeberi çalışmakta olan Çanakkale orta cektir. mekteb tarih araştırma ve yurd albü mü derleme kolu tatil günlerinde Ça 400 İngiliz seyyahı geldi nakkale mmtakasmda tarihî araştırma Çanakkaleyi ziyarete gelen Ingilizle ve etüd gezmelerine başlamak üzere rin ikinci kafilesi Langösteniye seyyah ge bir program hazırlamıştır. misile dün aksam şehrimize gelmişlerdir. tlk gezme, civardaki Trova harabe 400 kişiden ibaret olan bu kafile, aksam lerine 120 kişilik bir kafile halinde yakafileler halinde »ehre çıkarak otomobil pılmıştır. Trovada halen yapılan haf lerle müzeleri ve camıleri gezmişlerdir. riyatı idare eden Amerikalı profesör siniz? fikrinde bulundu. Cedric Lacy başmı salladı: Doğru olmaz, dedi. Elimizde hiç bir emare, iz filân yok. Beklersek daha makul hareket etmiş oluruz. Şimdi he men «Fleur de Lys» e gidiyorum. Tezkereyi katlayıp cüzdanına sok tuktan sonra, Thaisanın eldivenini elinden bırakmıyarak, Paddy Mills ile Willy Kosterin beklediği kendi otomobilinin yanına gitti. Paddy Mills: E? diye sordu, herşey hollolundu inşallah? İhtiyar centilmeni otomobile atarak gidiyoruz, değil mi?. Cedric Lacy omuz silkti. Doğrusu kazm ayağı öyle değil! Sir Walter kimbilir nerelerde dolaşıyor, Miss Strafford arkasından gitmemiş olsaydı bilmem halimiz ne olurdu? Simdilik benimle «Fleur de Lys» e geleceksıniz. Yemekte sıze herşeyi anlatırım. Cedric Lacy müfettişe veda etti. Müfettiş, adamlannın, gecenin herhangi bir saatinde olursa olsun, delikanlınm emrine amade olduğunu kendisine temin etti. Delikanlı adamlarile beraber, on beşinci asırdan kalma otelin yolunu tuttu. M. Pick Wick ve arkadaşları muhakkak ki burada da safa sürmüşlerdi. Charles Dickense gelince, o, burada uzun müddet oturmuştu. Biraz sonra üç adam, renkli tablolarla süslenmiş kalın potrelli salonda sofraya oturmuşlardı. Cedric Lacy, arkadaşlanna derhal vaziyeti anlattı. Herkes polis meselelerini şimdilik bir tarafa bırakarak, güleryüzlü bir garsonun getirdiği sığır budu kızartmasile «Yorkshire pudding» e lâzım gelen hürmeti yapmağa koyuldu. Biraz sonra, bir motosiklet güriiltüsü sokağın sükunetini bozdu. İçeri giren genc bir ses, acele bir haber bekliyen Londralı bir centilmenin içerde bulunup bulunmadığını sordu. Cedric Lacy bu sözleri söyliyen çocuğa doğru gitti. Çocuk, daha iyi tetkik için, gözlerinden birini kapıyarak delikanlıyı süzdü. Aradığı adamın karşısında bulunan kimse olduğuna kanaat getirmiş olacak ki her ihtimale karşı: Isminiz? diye sordu. Düğün Doktor A. Kemal Somerin kızı Fahire Somerle Yüksek Levazım mektebi nnı allimlerinden doktor miralay Faik Er aslanın oğlu genc tayyare mühendislerimizden Necdet Eraslanın dügünleri evvelki akşam Perapalas otelinde yapıl * mıştır. Düğünde Harb Akademisi Kuman • danı Korgeneral Ali Fuadla her iki ailenin mensublarmdan ve dostlanndan as • ker, sivil birçok zevat ve aileleri buluu muştur. Yeni evlilere saadetler dileriz. M. Bleygen kafileyi nezaketle karşılı yarak yâpılan işleri gezdirmiş ve ma lumat vermiştir. Bundan sonra hafriyat komiseri arkeolog Remzi Oğuz Arık tarafmdan dikkatle dinlenilen uzun bir konferans verümiştir. Gezmeye iştirak edenler çok istifa deli ve eğlenceli bir gün geçirdikten sonra Çanakkaleye dönmüşlerdir. tkinci gezme mayıs ortalarına doğru Anafartalarla Şehidliklere yapılacaktır. Cedric Lacy. Çocuk göz kırptıktan sonra kasketini çıkararak içinden bir kâğıd parçası aldı. Tamam! dedi. Af buyurun, ne yapayım, genc Lady sakın yanılmamamı iyice tenbih etti de. Cedric Lacy, Thaisa Straffordun tezkeresini acele acele okudu. «Bir motosikletçi sayesinde, Sir Walterin izini takib edebildim. Bir otomobilcilden kendisini almasını rica etmiş... Ve biran için, ona yetişemiyeceğim diye korktum. Fakat Margate yolu üzerinde Birchington onSea'ye gelince fikir değiştirmiş olacak ki otomobilden inmiş. tstediği malumat a bakılırsa, bataklıklar istikametinde ilerlediğı kanaatindeyim. Fakat bir mağazadan Londraya telefon ettiğini de söylediler. Ben geldiğim vakit maalesef bu mağaza kapanmış olduğundan kime telefon ettiğini anlıyamadım. Hemen adamlarınızla geliniz. Geceleyin ve bilhassa bataklıklarda herşeyden korkulur.» Beşi kırk iki geçe nCumhuriyet» in zabtta romam:48 Yazan: Charles de Richter Cedric Lacy istidlâlin çok doğru ya pıldağını söyliyecekti, lâkin bu sırada müfettişin birkaç sözü, dikkatini küçük kırmızı otomobil^ çekti. Yazık ki bu otomobilin şoförü orada değil. Orada olsaydı Sir Walter onu görünce kaçmağa cesaret edemezdi. Kaçsa bile şoförden bu hususta malumat alabilirdik. Cedric Lacy kırmızı arabaya daha dikkatle bakarak ürperdi. Gözüne birşey ilişmişti. Delikanlı pencereden sokağa atladı ve birkaç adımda otomobilin yanına vardı. Yanılmamıştı. Thaisa Straffordun bir eldiveni direksiyona takılmış duruyordu. Genc kız bunu düşünmeden yapmamıstı. Defterden kopanlmış, dörde bükül müş ve içinde bir takım yazılar karalan mış olan bir kâğıd da eldivenin içinde duruyordu. Tezkerede şunlar yazılı idi: «Cedric, kestirme bir yol yakib ettiğim için sizden biraz evvel gelmeğe muvaffak oldum. Fakat böyle erken gelişim o kadar hayırlı oldu ki bilseniz.. Yoksa vazifemiz suya düşecekti. Bir çocuk bana, pencereden bir adamın atlıyarak kırlara doğru kaçtığmı gördüğünü söyledi. Çocuğun tarifine bakılırsa kaçan bu adam, Sir Walterden başka biri olamaz. Bu adamın çıldırmış olduğuna kimse itiraz edemez. Onu aramağa gidiyorum. Hiç birşey yapmağa kalkışmayın. Sadece beni t «Fleur de Lys» de bekleyin. Birşey öğrenir öğrenmez size haber veririm. Fakat daima hazır bir vaziyette bekleyin.» Müfettiş te, Cedric Lacyden gördüğü gibi pencereden atlamış ve otomobilin yanına gelmişti. Delikanlı kendisine Thaisanın tezkeresini uzattı. Müfettiş: Bizzat kendimiz Sir Walteri aramağa gitsek daha doğru olmaz mı, der Teşekkür ederim, yavrum! dedi. Kadını nerede bıraktın, Birchingtonda mı? Powell Arms misafirhanesinde bıraktım, Sir. Sizi orada beklediğini söyletnemi sıkıca tenbih etti. Pekâlâ yavrum, haydi oraya gidiyoruz. Çocuk geriye dönerek dışan çıkb. Cedric Lacy ise arkadaşlarının yanma giderek aldığı tezkereyi kendilerine okudu. Paddy Mills çavuş: $u mubarek Sir Walter ne biçim bir seyahat yapmak hevesinde, diye homurdandı. Kendisinin hususî bir fikri var da bize izini kaybettirmek istiyor galiba. Desenize şimdi bataklıklara gitti ha! Bu, ne akla hizmet! Çavuş bir taraftan içiyor, öbür taraftan da söylenip duruyordu. Bu sırada dışarıdan, havlıyan bir köpeğin şesi geldi. Bu, bir ölüm feryadı gibi yükseldi ve ondan sonra birdenbire durdu. Herhalde Cedric Lacy çocuğun eline birkaç pa birisi köpeği susturmustu. ra sıki{tırarak; İAskuı var]

Bu sayıdan diğer sayfalar: