2 Şubat 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

2 Şubat 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 2 Subat 1938 İ7ABET HAVAT> Yazan; MAUREEN FLEMİNG ( Şehir ve Memleket Haberlerl ) Siyasî Hakaret davaları Sabur Saminin açtığı davalara dün devam edildi Sabur Sami tarafından bir sabah gazetesi başmuharririle neşriyat müdürü aleyhlerine açılan davaya dün asliye bırinci cezada tevhiden devam edilmiştir. Davacı vekili Sadi Rıza, dünkü celsede bundan evvelki celsede verdiği tahrirî izahnameye ilâveten bazı şifahî izahta bulunarak şunlan söylemiştir: « Gazete başmuharriri, bir otobüs işile alâkadar makalelerle neşriyata başladı. Bunu müteakıb bir Avni Bayer ve bir Recai Nüzheti ortaya çıkardı ve daha sonra da bu iki şahısla hiçbir alâkası olmıyan müekkilim Sabur Samiyi mevzuu bahsetti. Aralarmda geçmiş yakıalar varsa bunlan bilmiyorum. Yazdığı ya zılarda çok fena tesirler mevcuddur. Mezkur gazete başmuharriri alâkamız olmıyan bir iki hâdiseden sonra bir otobüs işini ortaya atmıştır. Ruhsatiyesiz otobüs işletilmiş.. Sabur Saminin otobüsleri durak yeri olmıyan mahallerde durduğu halde hiçbir Belediye memuru söz geçiremiyormuş.. Ve müekkilim Belediye Reisinin odasında oturarak memurlara ve hademelere istediği gibi emirler veriyormuş gibi yazılarla ve nihayet «Uç numaralı maske de düştü» yazısile ve bir karikatürle müekkilim Sabur Samiyi teşhir etmiştir. Müsebbiblerinin ceza ka nununun 480 ve 481 inci maddeleri mucibince tecziyelerini isterim. îstediğimiz zarar ziyan mahkemenizce takaırür edsrse biz bunu tek kuruşuna kadar Hilâliahmere tebenru edeceğiz.» Reis Sadeddin sordu: Otobüs işletmek üzere ruhsatiye aldınız mı? EveL. Kurtuluş Beyazıd hattının nıhsatiyesini istihsal ettik. Bu müsaadeyi almazdan evvel Maçka Emirgân hattının ruhsatiyesi diğer şahıslara verildiği gibi bizden sonra da §işli Fatih, Sirkeci Topkapı, Taksim Yenima halle, Aksaray Yıldız hatlarının mü saadesi de muhtelif şahıslar tarafından alınmışhr. Ermeni mezarlığı meselesi nedir? Mezkur gazetede yazıldığı veçhile bu meselede hiçbir gayrikanunî hâdise mevcud değildir. Lâyihamızda arzettiğimiz gibi Ermeni Mütevelli heyeti rSabgf Saminin kızı namına bedeli verilmiş olan bu arsayı ferağ etmiştir. Bunda^VjjjÂrÇ" tin hiçbir alâkası yoktur. Bu eşhasa ruhsatiye için tavassut ettiniz mi? Hayır.. Hiç kimseye tavassut etmedik.. Mezkur gazetede mevzuu bahsolan Kara Eftimle de müekkilimin hiçbir alâkası yoktur ve ruhsatiye işlerile de kat'iyyen alâkadar değiliz.. Biz Beya zıd Kurtuluş hattı üzerinde çahşıyoruz. Bu da resmen teşekkül etmiş bir şirket tir ve müekkilim bu şirketin müdürü bulunmaktadır. Davacı vekilinin izahatını müteakıb reis Sadeddin suçlu avukatına söz verdi. Suçlu vekili: « Verilen lâyihayı biraz tetkik ettim. Bunu esaslı bir surette tetkik etmek isterim. Bu husustaki mütaleamı tahrirî ve şifahî olarak bilâhare takdim ede rim» dedi. Bunu müteakıb, heyeti hâkime, davacı vekili tarafından gecen celsede verilen izahnamenin suclu vekili tarafından esaslı bir surette tetkik edilebilmesi için muhakemevi baska bir eüne talik etti. 5 0 MlTHAT CEMAL S. ZİYA Çevirenler: Şehir Meclisi toplandı Köşkün uzaktaki bîr salonunda kirişli sazlardan bir orkestra takımı Elisabeth'in şerefine Wagner'den parçalar çalıyordu «Şiirden, musikiden aldığı heyecan büyüktü. Sevdiği şair Henrich Heine'ydi. Corfou'daki Achilleion kasrının bah çelerinde ona bir heykel dikti; ve hep âdetiydi, zeytin ağaclarmm gümüş dalları arasmdan görünen şark yıldızlarını o radan seyrederdi. Ölümden korkmazdı. Bana bir gün şöyle dedi: «Hayatımızda aşk bittiği gün ölümün soğuk eli yakamıza yapışmış demektir.» Bir defa da Cezayir açıklarında yatı fırtınada bocalayıp duruyordu; bana sordu: «Olmeğe hazır mısınız? Yoksa siz de başkalan gibi ölüme yapılması güc bir kahramanlık diye mi bakıyorsunuz} Bana sorarsanız, hayata gözlerimi ne vakit, nasıl kopıyaca ğım, bunun ehemmiyeti bence az. Çünkü bu fani hayatta öyle bir dakika vardır ki insan manen ölür, ve bu an, maddî ölü mün geldiği an değildir. Asıl elim olan şey ölürken yapılan merasimdir.. Bu merasimi eski Romahlar esirlere terketmiş lerdi. Vakıâ vücudümüzün çöktüğünü görmek hoş birşey değil. Fakat öliimü ben her dakika bekliyorum; size gelince, mademki filozofsunuz, siz de böyle olmahsınız.» Aradan zaman geçti. Bir gün deniz kenannda bir uçuruma doğnı gidiyor dum. Imparatoriçe gülümsedi, ve ölüm hakkında sözlerini o kadar ciddiye almamamı söyledi: «Haricde şairane bir ölüm arama^a hacet yok, ölüm denilen şey insanın içinde olmalı!» «Bu nuranî ruhlu kadmın haline meftun olmaktan kendimi alamıyordum: Ölümle o derece senli benli olduğu halde gene, azçok, huzur içinde, yaşıyabiliyordu; hayata bir sây diye bakıyordu. Vazife olarak tanıdığı için sevimli bulduğu bir sây!» nun gözünde meyva yemekti.) Sepetten, serde yetiştirilmiş bi. salkım üzüm çıkardı, yemeğe başladı. İngiliz gencinin romanını kesti: Enfes üzümler, dedi, siz de yiyin. Ona doğru eğildi. Tam o sırada bü yük bir çarı ağacının üstünden bir şahin uçtu; hem o kadar yakın uçtu ki kanadile Elisabeth'in alnını sıyırdı; ve pek çabuk gözden kayboldu. Imparatoriçenin benzi attı. Dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi, ve belirmesile kaybolması bir oldu. Genc İngiliz yerinden fırladı. Şahinin uğursuzluğunu herkes bilıyordu: Onun kanadlan gölgesile, uzun zamanlar, Habsbourg hanedanının bahtını karart mıştı; o kadar ki artık halk içinde bu teşe'ümün itikad haline gebnemesi kabil değildi. Barker (bu, genc Ingilizin adıydı.) birşey söylemek istedi; Elisabeth bırakmadı: Hayır, hayır, birşey değil. Rica ederim, kesmeyin, okuyun. Fakat altüst oldunuz... Hayır, gayet iyiyim. Hem de nihayet herşey olacağına vanr. Fakat siz benden fazla telâş ettiniz. Sizin hesabınıza ettim. Ölüm hakkmdaki fikirlerimi bilirsiniz. Ben, ölümden hiçbir zaman korkmadım. Barker'in gözleri doldu. Vademiz gelince hepimiz gideceElisabeth cevab verdi: Ben kendi hesabıma hazınm. Vilâyet bütçesinin tetkikine başlanıyor Afrikada imparatorluk rekabeti imdi dünya politikasında tarihin az kaydettiği gayet geniş mik yasta manevralar ve hareketler :ereyan ediyor. Almanya, İtalya ve Ja;onyanın müttehid bir cephe teşkil edeeklerini İngiltere ile Fransa asla hesab tmemişlerdi. Olsa olsa Almanya ile İtalmuayyen meseleler üzerinde vakit akit beraberce yürüyeceklerini tahmin diyorlardı. Buna mâni olmak için în iltere ile Fransa, harb sonunda müs temlekeleri paylaştıkları vakit hisseden mahrum bıraktıklan İtalyayı bir derece memnun etmeğe çalışmışlardı. ingiltere arkî Afrikadaki Kenya müstemlekesi in şimalindeki Juba nehri havzasını :eşkil eden 200,000 kilometro murabbamdaki Jubaland'ı İtalyaya terketmişti. dahi Babülmendeb boğazının ;arb sahilindeki Fransız müstemleke topaklarile boğaza hâkim Dumeireh adasııı ve Fizan ile Afrikanın ortasındaki Tilestık dağlarına kadar Fransız Sudanıın şimalini îtalyaya vermişti. Lâkin bu yerler sevkülceyş cihetinden e İtalyanm mevcud müstemlekelerini tar.a^ılaması iübarile kıymettar olmakla jeraber Mussolini taraf.ndan «kum çöl:ri kolleksiyonu yapacak değiliz» diye :stıhkar edılmişti. Bunun için İngiltere e Fransanın kendilerince çok kıymet verlikleri arazi müsaadeleri İtalyayı ne Afikadaki teşebbüslerinden ne de Avrupaa Almanya ile daha sıkı iş birliği yap maktan menedememişti. Son zamanlarda İngiltere ile Fransa, Almanyayı müstemlekelerle itma ederek em İtalyadan hem de Japonyadan ayırmağa çalışıyorlar. Lord Halifax'ın Berlin seyahati ve müstemlekelerin iade dileceğine dair Alman devlet adamla•mda ümidler uyandıraıış olması ve Lorun Londraya avdetini müteakıb buraya davet edilen Fransız Başvekili Chau emps'la İngiliz Başvekili Chamberlain'ın Aimanyaya müstemleke verilmesi işinin müstacelen halledilecek bir mesele olduğunda mutabık kaldıklarmın resmî teb ğle ilân edilmesi hep Almanyayı îtalyadan ayırmak gayesile yapılmıştı. O zamandanberi Almanyanın tekrar müstemleke sahibi olması hakkında bu devletle İngiltere ve Fransa arasında dipomasi temaslan yapılmaktadlr. Bu nokta, ( ahiren Almanyada salâhi ettar bir makam tarafından da tasdık edildi. Lâkin müzakereler muhelif sebeblerden dolayı ilerlememiş • » :>r. Birinci sebeb, Almanyanın, müs mleke almak mukabilinde İtalya ve Japonya ile beraberce yürümek esasma dayanan umumî politikasmdan vazgeç miyeceğini kat'î olarak anlatmış olması dıı. İkinci sebebe gelince, Almanyadan aldığı müstemlekelerle Süveyşten Umid burnuna kadar Afrikayı şimalden cenuba doğru kateden ve eczası karadan birbi > .ine bağlı bir müstemleke imparatorluğu vücude getiren İngiltere, bunun halka an olan AJmanyanın eski şarkî Afrika müstemlekesmi yahud kendisinin Kenya gibi bazı müstemlekelerini Hitler hüku metine bırakmak suretile Afrikadaki mevkiini zâfa uğratmak istemiyor. îngiltere, ne yapacağını düşünürken İtalya mukabil bir manevra yapıp yukarıda zikri geçen Jubaland'ı Aimanyaya terketmek istediğini teklif etmek suretile :em Almanyanın minnettarlığını celbederek aradaki rabıtayı bir kat daha kuvvetlendirmiş, hem de îngiltereyi müşkül bir mevkie sokmuştur. İtalya Jubaland'ı verdikten sonra İngilterenin de buna hem hudud Kenya müstemlekesini kâmilen yahud da şimal k'smmı Aimanyaya vermesi icab etmektedir. İngiltere; buna müsaade ettiği tak dirde Afrikadaki müstemleke imparatorluğunu parçaladıktan başka Habeşistanı ılarak eski müstemlekelerile beraber Afrikada muazzam bir imparatorluk kuran İtalyanm yanıbaşmda Almanyanın da İtalyadan ve îngütereden alacağı yer lerle toplu ve kuvvetli bir müstemleke kuracağını ve Avrupada Berlin Roma mihverile siyasî ve askerî tefevvuk tesisine çahşan iki büyük askerî ve bahrî devletin Afrikada dahi önlerine ne kend:sinin ne de Fransanın geçemiyeceğini dü.ünmüştür. Son haberlere göre İngiltere bu plânın aleyhinde kat'î surette vaziyet almıştır. Meclis, içtima halinde Şehir Meclisi şubat içtima devresinin birinci celsesi birinci reis vekili Necib Serdengeçtinın riyasetınde dün açıldı. eçen içtima devresinin son celsesine aid zabıt okunarak kabul edildikten sonra Vali ve Belediye reisi Muhiddin Üstündağ söz aldı ve şunları söyledi: « Bu devrede bütçe müzakere edileceği için vilâyet ve belediye bütçelerini meclisinize vermek vazifemiz ikhzasıdır. Fakat hükumetçe bazı mukarrerat itti haz edilmiştir. Bundan dolayı belediye bütçesinin varidat ve masraf kısımların da tebeddülât olması zarureti vardır. Bu itibarla yalnız vilâyet bütçesini verebili yoruz. Belediye bütçesini de beş on güne kadar vereceğiz.» Vilâyet bütçesi bütçe encümenine havale olundu. cümenine; sucuk ve pastırma talimat namesine konulması icab eden sıhhî şartlara dair olan teklif Sıhhiye encümenine gönderıldi. Fınnlardan ekmek ve francala nümunelerile beraber un çuvallarından da nümune ahnmasma dair Kavanin; Sıhhiye ve Mülkiye encümenlerinin müşterek mazbatası okunarak bu hususta bazı tadilât yapılması için makama verildi. Afişaj talimatnamesinde de tadilât yapılmasına lüzum görüldüğünden bu da makama iade olundu. Cenaze talimatnamesine bağlı ücret tarifesinın beşinci maddesinde yapılacak tadilâta dair Daimî encümen kararı Mülkiye encümenine; hususî idare ve belediyeye aıd mektum emlâki haber vereceklere ikramiye verilmesi hakkındaki teklif Bütçe ve Kavanin encümenlerine; belediye ve meb'us intihabı için tanzim olu nacak defterlere esas olmak üzere yapılacak olan kılavuz kartonlan hakkındaki teklif de Mülkiye encümenine verildik ten sonra zabıtai belediye talimatnamesinin müzakeresine geçilerek birkaç madde okundu. Encümenlere havale edilen teklifler Bundan sonra itfaiye âmir ve efradı için yapılması istenen yardım sandığı hakkındaki daimî encümen karan; fınnardan kürekle ateş alarak dükkân ve evlere götürülmemesini teminen belediye zabıtası talimatnamesine bir madde ilâ vesi hakkındaki teklif; Dolmabahçe ümüşsuyu istikamet yolunun tasdikına dair teklif; Mahmudpaşada birinci ilk )kul için istimlâk edilecek yerlere konu an kıymetlere vaki itirazlann tetkikine dair teklif ve Kadıköyünde Sahrayice did mahallesinin «Yenisahra» ismile tevsimine dair teklif okunarak Mülkiye en Stadyomlarda bağırılabilecek! Bu arada talimatnamede «stadyom larda bağırmak memnudur» şeklinde bir madde vardı. Azadan bazılan buna iti raz eylediği için bu madde encümene iade edildi. Cuma günü içtima edilmek üzere celse tatil olundu. *** 9 eylulde Elisabeth Cenevreye doğru yola çıktı. Yanında kontes Sztaray vardı; beraber Roçild'in köşkünün yolunu tuttular. Bu şahane misafirini ağırlamak için baronne Roçild çok itina ile hazırlanmıştı. İmparatoriçe köşke mütenekkiren geliy<»rdu: Mis Nicholson iğreri adile. Buna duyunca baronne Roçild köşkün üzerine çekhrdiği Habsbourg bayrağmı hemcn indirtti. Üç kadın öğle yemeğini başbaşa yedi ler. Köşkün uzaktaki bir salonunda kirişli sazlardan bir orkestra takımı Elisa beth'in şerefine Wagner'den parçalar çalıyordu. Elisabeth her zaman şendi. Çalgıyı, yemekleri beğendi. Hatta yemek listesinin İmparatora gönderilmesini istedi; tmparatorun metresi Kathi yemekten çok iyi anlardı; İmparatoriçe, listeyi kocasma, metresine göstersin diye göndertiyordu... Şampanva kadehleri neşeler içinde çınladı. Baronne Roçild tertibatı beğenildi diye bahtiyardı. "T* •?• "ı* Dördüncü fasıl Kurtuluş Elisabeth hayat şairiydi. Fakat onun şiiri rakik, ölmez bir maddeden dokun muştu, onun için eğer kendisinden sonraki nesillerin onun eserine gösterdikleri hürmet adına besledikleri hürmettendaha büyük olmasaydı bu şiir yazılamazdı. îsim unutulabilir; fakat Elisabeth'in altnnş senesini dolduran hayatının şiiri bu gün hâlâ yaşıyor. Asrınm büyük adamlanndan hiç biri onun gibi hayatının seyrini böyle ince bir zevkle üretmemiş, hayatına onun gibi feleğin bir sihri rengini verememişti. Habsbourg'ların armasındaki şahin, ömrü oldukça, onun yakasmı bırakmamıştı; karanlıklara mahkum olan mağmum ruhlann remzi olan şahin. O, ömrünün so nuna kadar, bu şeamet remzine göğüs gerdi. *** Elisabeth 1898 yazının sonunda Is viçreye gitti. Yanında adı sam belirsiz bir îngiliz genci vardı; kitara çalıyor, şiir okuyordu. Elisabeth, onu iki sene evvel Kahirede görmüş, hoşlanmış, Miramar yatile yaptığı bir gezintide yanına almıştı; o da, Elisabeth'in serseri adımlarının pe şjnden bir gölge gibi artık aynlmamıştı. Boşboğazlar, hayatlarnda bir defa, Elisabeth'in aleyhinde ne söyliyeceklerini bilmiyorlardı. Onun aşk maceralanna o kadar alışkındılar ki bu velvelesiz, bu dostça arkadaşlığı havsalalan bir türlü almıyordu. 30 ağustosta tmparatoriçe, maiyetile Caux'ya gitti, Grand Hotel'e indi. Yaptığı seyahat programına çocuk gibi seviniyordu. Yanındaki genc îngilize dedi ki: Bex les Baines'e gideriz, sonra Roches de Naye'e, oradan da Evian'a... Bizim baronne de Rothscildd'e de uğranz. Göreceksiniz ne enfes orkideleri var; adeta Maximilien'in Triyestedeki orkideleri kadar güzel! Oradan da kalkar Pregny'ye ve Cenevreye gideriz. Fakat bu programa başlamadan evvel Caux ormanlarında bir gezintiye çıktı. Gölü çepçevre saran ormanın kenannda, yüzünü yelpazesile yarı saklıyarak, vücudünün narin çizgilerinin aksini gölün su larında dikkatle seyredivordu: Kendisi kendi hüsnüne meftun şahane bir Narcisse gibi! Bir tarafta dağlar, bir tarafta pmarların cıvıltılan, bir taraftan da açık hava ve etrafm güzelliği Elisabeth'in içinde huzur ve sükun uyandırıyordu. İki arkadaş rastgele dağ yollanna daldılar, yosun tutmuş kayalann üstünde dinlenecek güzel bir yer buldular, oturdular. Elisabeth'e genc İngiliz, Corbone'u yüksek sesle okuf'u: Marion Cravford'un romanmı. İmparatoriçe beraber getirdiği ufacık bir yemiş sepetini açtı; (Rejim demek, o Ziraat kongresine hazırlık başladı İhtiyar âşıkın işlediği cinayet Ziraat Odasında yakında Kendisine yüz vermiyen bir toplantı yapılacak kadını iki defa yaralamış Ankarada toplanacak olan büyük ziraat kongresi için İstanbul vilâyeti da hilinde de hazırlıklara başlanmıştır. Is tanbul Ziraat Odası yakında bir toplantı yaparak bu kongrede görüşülecek mevzulardan vilâyetimize temas eden kısımlar etrafında istenilecek hususları tesbit edecektir. İstanbulun bağcılık ve bilhassa sebzecilik noktasından ehemmiyeti gözönünde tutulacaktır. Şehrimizde bir sebze konserve fabrikası tesisi tasavvur edilen hususat meyanmdadır. Bu muazzam fab rikanın Kartal veya Maltepe gibi tstanbulun en cok sebze yetiştiren bir yerinde tesisi mutasavverdir. Memleketin demir ağlarla örülmesinin neticesi olarak bilhassa Mersin, İçel, Cebelibereket, Adana gibi iklimi sıcak memleketlerimizden vaktinden bir iki ay evvel Turfanda sebze gelmesi İstanbul sebzecilerinden turfanda sebze ve meyva yetiştirenleri cidden müskül bir vaziyete sokmaktadır. Haricden turfanda sebze ve meyva gelmesi devam ederse bahçı vanlar, İstanbulda turfandacılığın kökünden kalkacağını iddia etmektedirler. Fakat alâkadar ziraat mütehassısları bura lardan gelen mahsulâtın iyi ambalâj edilmemesi ve soğukhava tertibatını havi vagonlarla gelmemesi neticesi olarak burada yetişen sebze ve meyva derecesinde lezzetli olmadığı, binaenaleyh bunun îstanbul sebzeciliğine tesiri dokunamıyacağı kanaatindedirler. Kuruçeşmede bakkallık yapan 55 yaşlarında Hüseyin, bir müddet evvel ayni semtte oturan Aliye isminde genc bir kadına gayrimeşru münasebet teklif etmiş, fakat muvafakat cevabı alamayınca Aliyeyi yaralamış ve bu hâdisenin mu hakemesine de Ağırcezada başlanmıştı. Gayrimevkuf olarak muhakeme edil mekte olan Hüseyin, geçen teşrinisaninin on sekizine tesadüf eden muhakeme gününden bir gün evvel Sıdıka isminde bir kadınla Aliyeye haber göndererek davadan vazgeçmesini, aksi takdirde öldüreceğini söylemiştir. Fakat Aliye davadan vazgeçmemiştir. Bunun üzerine Hüseyin, muhakemeden evvel Aliyeyi sokakta yakalıyarak öldürmek kasdile üzerine yedi el silâh atmıştır. Fakat bir talih eseri olarak kurşunlardan bir tanesi Aliyeye isabet ederek hafıf surette yaralanmasına sebeb olmuştur. Bununla iktifa etmiyen ihtiyar âşık, Aliyeyi davasmdan vazgeçmemeâe teşvik eden Fethiye isminde bir kadını da ayni günde evinin bahçesinde yakalamış öldürmek kasdile üzerine birkaç el ateş etmiş, fakat gene isabet ettirememiştir. Dün Ağırcezada suçlu Hüseynin bu iki yaralama hâdisesine aid davaya başlanmıştır. Reis, tahkikat evrakı okunduktan sonra suçluya ne diyeceğini sormustur. Suçlu iki elile başmı rutarak: « Ben hastayım.. Başımda daim bir ağn var.. Hiçbir şey hatırlıyamıyo rum. Bu vaziyet dahilinde cevab ver meme imkân yok, müşahede altına alın mamı istiyorum» demistir. Heyeti hâkime, suçlunun evvelâ Ad liye tabibine muayene ettirilerek hastalı ğının sorulan suallere cevab verip vere miyecek mahiyette olup olmadığının so rulmasına, Adliye tababetince lüzum gö rüldüğü takdirde Tıbbıadlide müşahed altma ahnmasma karar vererek muhake meyi baska bir güne talik etmis.tir. Ertesi sabah. 10 eylul 1898. Elisabeth, Caux'ya gitmeğe hazırla nıyordu. Vapur zamanı yaklaşmakta. Fakat împaratoriçe birşey satm alacaktı. Bonivard sokağmda musiki aletleri satan Bâcker'in dükkânma uğrayıp to runlan kızı Valeriee'nin çocukları için ufak ve kendi kendine çalan bir erganon almak istiyordu. Çevik adımlarla dükkâna doğru ileriledi. Bir çocuk gibi bir çok çalgı şiritleri dinledi. (Arkasi var') Vedad U$aklığilin ruhuna Mevlid Büyük edib Halid Ziya Uşaklıgilin Amavudlukta vefat eden oğlu Tiran sefaretimiz Başkâtibi Halil Vedad U şaklıgilin aziz ruhunu şad için Yeşilköy camisinde Mevlid okunmuştur. Bu münasebetle Yeşilköy camisinde merhu mun ve ailesinin dostlanndan mürek keb büvük bir kaiabalık hazır bulun muş ve genc ölünün taze hatırası taziz olunmuştur. ÜNİVERSÎTEDE Üniversite talebesine verilecek burs Liselerden pek iyi derecede mezun olan veya Üniversitede pek iyi derece ile terfi eyliyen Üniversite talebesi arasında hiç geçimi olmıyan talebelere Üniversite tarafından tahsillerine de vam etmek için burs verilmesine karar verilmiştir. Bu bursların sayısı yılda yirmi beş taneyi aşmıyacaktır. Her bir burs ayda on beş lira olarak verilmek üzere yıld yüz elli lira olacaktır. Temmuz ve ağustosta bursiyelere para verilmiyecektir. Üniversite Rektörlüğü tarafından tatil başmda memleketin maruf adamlarma. müesseselere, bankalara, şirket Iere müracaat edilecek ve burs vermek suretile talebeye yardım edilmesi istenilecektir. Haricden burs vereceklerin adlan Üniversite şeref defterine yazılacak ve kendılerine teşekkür edılecektir. Güzel San'atlar Birliği kongresi 1908 de teessüs eden Güzel San'atlar Birliği ressamları dün kongrelerini A lavköskünde akdetmislerdir. İdare he veti intihabatı yapılmıs ve riyasete Konya meb'usu ressam Şevket Dağ, umumî kâtiblige Vecihi Bereketoğlu, muhasibliğe profesör Ayetullah Sumer ve azalıga Akademi profesörlerinden Feyhaman Duran, Hikrret Onatla Âli Karsan ve Sami Yetik intihab edilmişler dir. Bu sene Ankara ve Gaiatasaray mu tad sergilerinden maada İzmirde ve Avrupada da birer sergi hazırlamağı kararlastırmışlardır. Bir haftaya kadar Mısıra sevahat ede> cek olan reis Konya meb'usu ressam Sevket Dağ orada bir resim sergisi açılması için mahallî san'atkârlarla temasta . bulunacaktır. Son zamanlarda göze çarpacak derecede bir ehemmiyet alan Adalarda mandalina yetiştirme işi yapılan tecrübeler neticesinde çok müsaid semereler venniştir. Bilhassa Heybeli ve Büyükadanın lodos istikametindeki kısımlannda tur fanda olarak mebzul miktarda mandalina yetişmeğe başlamış ve bunlar piyasaya çıkanlmıştır. Avrupadan çiçek ithalinin men'i üzeSömestr tatili 5 şubatta rine şehrimizde de çiçek yetiştirenler ve bitiyor piyasaya sevkedenlerin sayısı artmıştır. îstanbul Üniversitesinin sömestr ta Vilâyetin bazı yerlerinde de iyi tütün Bir şoförün başına gelenler Ortaköy Nakliyat şirketi şoförlerin tili 5 şubat cumartesi günü bitecek ve yetismektedir. den Veli. bir kamyonun lâsitklerini şi o gün derslere başlanacaktır. uğraşırken lâstik Devlet Demiryollan Umum şirmek için şoför Veli kuvvetlibirdenbir patlamış ve hava taz înhisarlar Vekili Ankaraya muduru yikı yüzünden şiddetle yere yuvarlan gitti Devlet Demiyollan Umum müdürü mıştır. Bu yuvarlanış neticesinde VeliBir müddettenberi şehrimizde bulu Ali Rıza Erem şehrimize gelmiş ve Av nin kafası yarılmış, kolları kırılmıştır nan Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ali rupa hattı işletmesüıde bazı tetkiklerde Yaralı baygın bir halde hastaneye kaldırılmıştır. bulunmuştur. Rana Ankaraya dönmügtür. Muharrem Feyzi TOGAY Cumhuriyet Nfishas 5 knrnsrtiT. Abone şeraiti Senelik Alb aylık Üç avlık Biı ayük Türkiye icin 1400 Kr. 750 • 400 • 150 > Baffd icin 2700 Kr. 1450 > 800 • ¥ok .t

Bu sayıdan diğer sayfalar: