16 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

16 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Başveki zonguldakta (Üst tarafı 1 inci sayıfada) limliye gidilerek İş Bankasının kömür yıkama fabrikasının açıl - ma merasimi yapıldı. Müteaki - ben Zonguldağa dönüldü, heyet Gülcemal vapuru ile ve tezahür- ler arasında Ayancığa hareket etti. Başvekilimiz Ayancıkta Zin gal kereste şirketi tesisatmı tetkik edecekler, cuma günü de Kunduz ormanları Türk limtet şirketi ke- reste fabrikasının ihraç limanı o- lan Kumcağız iskelesine gidecek- lerdir. Paşa Hazretleri Bafrayı da teşrif ederek kereste fabrikasını gezeceklerdir. Nafra ve Maliye Vekilleri heyete Bafrada mülâki olacaklardır. Hindenburg'un vasiyetnamesi (Üst tarafı 1 inci sayıfada) tadır. Bu kısım bu sene bir ilâve ile tamamlanmiştır. Mareşal Won Hindenburg vasiyetnamesine yap- tığı ilâvede milli sosyalistliğe ve Hitlere teveccüh göstermektedir. Obersalzberg (Yukarı Bavye - ra) 16 (A, A.) — Başvekil mua- vini Von Papen, müteveffa reisi- cümhurun oğlu miralay Hinden- burg namına Mareşal Hindenbur- gun vasiyetnamesini ihtiva eden mühürlü zarfı M, Hitlere tevdi etmiştir. Von Papen, Başvekilin Almar milletine hitaben beyannamesini neşretmektedir. Beyannamenin birinci kısmı Hindenburgun 1919da yazdığı vasiyetnameyi ihtiva etmektedir. Hindenburg, bu vasiyetname» sinde, harbi ve son felâketi takip eden müfrit nevmitlikten şikâyet ederek, 19 uncu asrın karanlık günlerinden sonra davalarınm kutsiliğine inanan kimselerin yes ni vatanı, umumi menfaat çerçe- vesi içinde ferdin serbest inkişafı esasına müstenit olarak nasıl kur- duklarını hatırlatmakta ve: “Bugün ayni yolu takip etmeli- yiz, demektedir. “Hars ve insan medeniyetinin pek çok eserlerine merkez olan Almanya, tarihi vazifesine olan imanmı muhafaza ettiği müddet- çe ölemez. İyi Almanlar, yeni fikirleri eski zamanlarm hazinele- riyle mezcetmeğe her halde mu - vaffak olacaklardır.,, Hindenburg, siyasi (o ihtiraslar dalgasınm bütün mukaddes an'a- neleri mahvolmak tehlikesine ma- ruz bıraktığını görerek, bu dal « ganm geçeceğini kaydediyor ve diyor ki: “Babalarımızın ümidini teşkil #tmiş olan ve vatanın ist”“balini Üzerine kurmuş olduğumuz sağ - Yam kayanın tekrar zuhurunu gö- receğiz. Bu kaya, Alman vatanr dır. “Almanyanın sembolu ve en Kuvvetli istinatgâhı Reichsvehr olmalıdır. Devlet içersinde gayri- muntazam siyasi inkişaflara karşı koyacak en büyük kuvvet ordu- Bur. Etrafımızı saran coşkun de- nizlerde, Alman imparatorluğu, garp kültürünün mesnedi olan ve "Avrupayı kurtarmak için yaşa- ması iktiza eden Almanya, bir kayadır.,, * Vasiyetnamenin sorunda da deniliyor ki: “Baavekilim, tarihi kıymeti | Kürt musa Arap | Her parçası Etemi öldürdü (Baş tarafı 1 inci sayıfamızdadır) mett Etemle alay etmeğe başla” mışlardır. Aradan biraz sonra, her l birinin sirkat, katil ve o cerhten muhtelif sabıkaları olan, bu gece misafirleri birer sigara yakarak içtikten sonra gazöz istemişler, E- tem, kendisinde gazöz olmadığını ve esasen kahveyi kapatmak üze- re olduğunu söylemiş; çay da ver- mek istememiştir. Müşteriler bunun üzerine hep birden kalkarak otomobillere at- layıp gitmişlerdir. Aradan on da- kika kadar bir zaman geçmiş, ora- dan ayrılanlardan Arap Mahmut kahveye gelerek Etemi dışarıya çağırıp uzun müddet Arapça bir | şeyler konuşmuşlar, bu sırada kah İ vede bulunan çıraklardan biri u- zaktan birinin eli belinde olarak etemin üzerine doğru koşmakta ol duğunu görmüş ve (kaç Etem ağa bey, vurulacaksın) diye bağırmış- tır. Koşan adam Etemin arkasın- dan bir bıçak saplamış, Etem bıça ğı yiyince arkasına dönmüş, bu de fa midesi üstüne bir bıçak daha saplanmıştır, Bıçakları saplıyan, Kürt Musa isminde, biraz evvelki misafirlerden biridir. Etem bıçak- ları yedikten sonra bir kaç adım yürümüş ise de fazla kan zayi et- tiğinden oraya yığılıp ölmüştür, Kürt Musa vak'adan sonra kırk adım kaçmış ve elindeki bıçağı kendi bacağının muhtelif yerleri- ne sokmakta olduğu bir sırada et- raftaki evlerden kadınlar görmüş ve feryada başlamış oldukların - dan gürültüyü polisler işitmiş, Mu sayı kendisini yaralarken yakala- mışlardır. Musa bundan evvel de, Arap Mahmut isminde birini öldürmüş ve ağırceza mahkemesince mah- küm edilmiş, fakat cezasını ikmal ettiğinden yeni tahliye . edilmiş bulunmaktadır. Şimdi kendisi de Cerrahpaşa hastanesinde ( tedavi altına alımmıştır. Berberler (Üst tarafı 1 inci sayıfada) par ve bu suretle günde 15 - 16 saat çalışır, Üstelik çırakların al- dığı yevmiye mahalle aralarında bulunan berber yanlarında çalı - şanlar 30 kuruş, diğer yerlerde çalışanlar ise 50 kuruştur. Bu pa - radan da öğle yemeği yerler. Akşamları sekizden sonra ber- ber dükkânlarında hemen iş ol - maz, yalnız perşembe akşamları müstesne.. Geç vakitlere kadar müşteri gelip de başka dükkâna gitmesin diye otururlar. Balkan memleketlerinde berberler | saat sekizde açılır, akşam sekizde ka : panır. Arada yemek tatili de var- dır. İstanbul berberleri de sekiz saatten fazla çalışmamayı ve cu- ma tatilinden istifade ettirilmemi» zi istiyoruz. İstidayı bu münase- betle verdim.., | ma ZAYİ — 54 numaralı motosik- letimin plâkasını zayi ettim. Yeni- sini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Koço haiz bir adım almış bulunuyor. Ve tarih, iradelerimin ne kadar yerinde olduğunu takdir edecek- tir.,, Daily Teleşraph muhabirinin zannettiğine göre M. Hitler, nas- yona| sosyalist davasmda iyi bir propaganda vasıtası teşkil eden bu vasiyetnamenin, ilânını reyi - âm gününe kadar geciktirmek maksadiyle, evvelemirde sıhhati - ni tesbit ettirmek istemiştir. Geçen kısmların yrı bir heyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR (Şe | SÜLEYMANIN OĞLU gi hülâsası Arslan terbiyecisi Süleyman, Ka - hirede vereceği oyunda katil arslanın ağzıma başını koyacaktı. o Süleyman: çekemiyen Rumlö bir gece evvel aslan- ların içinden geçtiği parmaklıklı yo - ln parmaklıklarından birini devrile- cek bir şekilde söktüğü için bir teh- likenin önünü güçlükle almıştı. Tehlikeli noktaları yeniden göz - den geçirdikten sonra çadırına gitti. İkisi de yegâne kurtarabildik- leri aslan kafesinin yanmda © şaş- kın bir halde duruyorlardı. Süleyman, terbiyesi altındaki hayvanlara birer isim takmış, ve onları küçüklüklerinden beri da- ima o isimlerle çağırmıştı. İsmini kendisine benimsiyen biricik hayvan da “Bora, idi. O ne cana yakın hayvandı. Buna vah şi adının alem olması bir hakaret sayılabilirdi. Süleyman bu sesi daha fazla işitmemek için kulaklarını kapa- dı ve yüzünü o taraftan çevirdi. Canbaz köpeklerinin havlayış- larmın ardı arası kesilmiyordu. Süleyman Yavuzun kendisine da- ha çok yakınlaşmasını istedi ve: — Git., Bana canbazhane mü- dürünü bul.. Bak nerede! Kendi- sile konuşmak istediğimi haber ver. eğağğe — Peki Baba,, “SMMM Yavuz ayrıldıktan sonra, Sü- leyman bir müddet yalnız kaldı. Şehirden yetişen itfaiye yangı- nı söndürmeğe çalışıyordu. Buna muvaffak olabilecek miydi? Belki.. Fakat artik neye yarar- 1. Süleyman, alevlerin serptiği kı» zıl aydınlıkta kaynaşanlar arasın» da bir sedyenin götürüldüğünü gördü. Biraz dikkatle bakmca bunun Matmazel Moliye olduğunu tanr- dı. Zavallıya ne olmuştu? Başma muhakkak bir kaza gelmiş ola- caktı, Yanına yaklaştı. Kızcağız! konüşamıyordu. Götürenlerden sordu: — Yıkılan çadırlardan birinin altında kaldı. Cevabınr aldı. Ne tatlı, ne şen, ne güzel bir kiz dı bu... — Yazık.. dedi. Tehlikeli mi? — Hiç bir şey bilmiyoruz, Ken- disi de konuşamıyor. Kimbilir buna benzer, daha ne felâketlerle karşılaşılacak ve da - ha neler öğrenilecekti. Maarif (Bas © Mi ei age” N , fevkalâde bir değişiklik yoktur. Hangi sahalarda nasıl ıslahat ya- pılacağını size sözle söyliyemem. Tedricen, icraatla, ıslahatı görür- sünüz, Yalnız bu sene orta tedri - sat mekteplerinde haftalık ders adedi 32 den 28e indirilmiştir. Dersler tam birer saat devam ede- cektir, Bu seneki ders başlangı - cımda üniversitenin bazı fakülte - lerine birer sınıf ilâve edileceği doğru değildir. Bu sene için böyle bir kararımız yoktur. Her fakülte şimdi olduğu şekilde tedrisatma devam edecektir. Tefrika No. 6 Yer i —4 — e KARAR SÜLEYMANIND Madam Janet Beker, Matma- zel Blanche Allarty, Süleyman, Murat, Hanri Martel, Rober Du- pon yangmdan kurtarılmış çadır - lardan birinde oturmuş konuşu- yorlardı. Canbazhane müdürü Ernest Mo liye, iki saat kadar evvel karakola çağrılmış, hâlâ dönmemişti. Yan- gın felâketine sebebiyet veren hâ- diseyi Rumiö'nün yaptığı tahak - kuk etmiş gibiydi. Fakat bunu kıs kançlık ve çekememezlikten ziya- de, akıl noksanlığma hamlediyor- lardı. Kendisini muayeneye O sev- ketmişler ve müşahede altma alın masına lüzum göstermişlerdi. Rumiö'nün, kendisile sık konu- şan arkadaşları son bir ay zarfın- da tamamile değiştiğini, gayri ta- biiliğinin fazlalaştığını söylüyor - lar ve bunda ittifak ediyorlardı. Şayet böyleyse bile, şüphesiz ki buna, gene kıskançlık ve çekeme - mezliği sebebiyet vermişti. Ne olursa olsun netice meydan- daydı. Ortada ne belli başlı bir canbazhane, nede canbazhaneye kâfi vahşi hayvan vardı, Hepsi de müteessirdiler. Sene - lerdenberi beraber çalışmışlar, be - raber yaşamışlar, beraber yiyip içmişlerdi. Şimdi dağılacaklar mıydı? “ Bütün ümitleri gene Ernest Mo liye de toplanıyordu. Uzun süren bir sessizlikten son ra, canbazhanenin, genç olmasına rağmen, Süleyman kadar şöhret kazanmış at mürebbisi Blanş Al- larti: — Şimdi ne #apacağız? dedi. Ernest Moliyenin bu yaşından son ra tekrar sermaye koyarak, can- bazhaneyi dirilteceğini zannetmi- yorum. Buna kimse cevap vermedi. Herkes susmayı ve düşünmeyi ter cih ediyor gibiydi. Blanş Allarty güzel olduğu ka- dar, cesaretinin fazlalığı ile tanın- mış bir kızdı. Güzelliği, canbazha nede çalışan gençlerin hemen hep sinin kendisine gönül bağlamış bulunmalarına hak verdirebilirdi. İnce ve mütenasip vücudunun hatları, usta bir heykeltraşın elin- den çıkmış gibi ahenkliydi. Sarı - ya yakın saçlarile süslenen başı” nın yosma oynayışlarını gören'er. ona vurulmamakta, gönül bağla - mamakta, pek fazla mukavemet ......ANARAEEEEEEEEEEEENEEENE EEE EEEAEEEENENEEEEEEEAEEENREN EAA ANNAN Vekilinin beyanatı Doçentlerin maaşlarının arttı- rılması varit değildir. Doçentler devlet memurudurlar. Vaziyetleri kanunlarla mukayyettir. Kanun haricinde bir iş yapılamaz. Ecnebi profesörlerin (o hariçte iş yapıp yapmamaları meselesine gelince: Kendileri ile oevvelce mukavele yapılmıştır. Bu muka- veleler ahkâmı tatbik edilir. Mu- kavelelerinde hariçte iğ'görmele'- ri yazılı ise dışarda da meşgul o- lurlar, müsaade edilmemişse bü - tün zamanlarını mekteplere bağ - lamıya mecburdurlar.,, erdi. Ciddiydi. Bütün tanıdığı kadaş muamelesinden ileri#* melerine lâkırdılarile d: ve hareketlerile mâni olur”. hürmet hissile doluydu. İYİ canbazhane gençlerinden dı. Madam Janet Beker o"“ Hanri Martel'le, Rober gelince: Bunlar da, Süley”* / daha yaşlı bulunmalarna duyarlardı. Fakat bunun * mı, yoksa, hürmetten mi ileti | diğini, kendileri de anlam! Madam Janet Beker kıf£ ; i yaşmda, yirmi beş senelik * | rebbisiydi. Kocasını bir ber Dupon'la alâkası olduğ leniyorsa da canbazhanede | bunun hakiki mahiyetini öA rin 30 senelik rejisörüydü. Hiç bir şey konuşmadıla” yordu. yordu. Gözü gibi sevdiği hayvan! rer külçe kömür halinde 9 ne uyku bile girmiyordu. O, bir an evvel b dan uzaklaşmak ve dı. Fakat vaziyetin o birs?(i aydınlanmasını bekliyordu» ket sebepleri arasında ismin”! zulmasına kâfiydi. Blanş bunu bütün arkadaşlarında” / evvel anlamakta hassasiyet ; çalışmıştı. Süleymanın gen€ teessir bir halde durduğun! rünce yanına yaklaştı: tun.. Bari konuş ta açıl.. — Teşekkür ederim. si ticeyi bekliyorum. bir an iyi olacak.. Nereye gid ii der, kendimize başka işler * ne çalışırız. — Yoksa bizden | tinde misin? i yok., Fakat canbazhane a ne getirilemezse benim ! # işim kalmaz. Dört aslanla 1 — Böyle düşünürsen Ama hangimiz iş yapabilir. larımdan beşi yandı, 35* if ne eski haline getirilemi birimize iş kalmaz, Gene bir müddet ikisi lerin kendisine bir kardef: Süleyman kendisine evlât gibi severdi. i ona karşı kalplerinde bir ri in vel kaybetmişti. ea | memişti. Hanri Martel m Süleymanın ağzımı bıçak” ten sonra, konuşmak değil, ti unutmak tasavvuru miş bulunması bile sinirleri" miş ve onu uzun boylu & — Süleyman, dedi, Gen yapacağımızı kğ — Daha böyle bir dü cek değilim ya.. ii yalm aya deği mi? Cen tular, eği # jel

Bu sayıdan diğer sayfalar: