16 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

16 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ is a ui de; di imei du mim HABER — Akşam Postası Abdülhamit Gözdeleri Tarihi tefrika: 36 Yazan: Ishak Ferdi O gece, Ebülhuda, saraya yat- / nevi kuvvetlerden istifade etmek sıdan sonra gelmişti. Padişahın #endisini sabursuzlukla beklediği r! biliyordu. Harem ağası Abdülhamide: — Şeyh Efendi teşrif buyurdu- lar... bire yüzü güldü.. Ve Celâl Beye hitaben: — Haydi, işine git.. Diyerek oturduğu yerden doğ- ruldu..Ebülhuda huzura girerken, Padişahın gözlerinin içi gülüyor- du. Ebülhuda, Efendisini merak- tan kurtarmak için, ilk söz olarak: — Zatı şahanelerini muhafaza- ya memur olan bütün ervahı top- ladım ve hepsinden söz aldım, dedi, düşmanlarınızı birer birer bulup tazip edecekler! Abdülhamit üç gündenberi bu müjdeyi bekliyordu. “ — Ya ruhlar böyle bir vazife- yi kabul etmezlerse..7!,, Bü endişe kaç gündür Padişa- hım beynini kurcalıyordu. Ebül- hudanın müsbet cevap verişi Kızıl Sultanm yüzünü güldürmüştü. Abdülhamit, Ebülbudaya te- şekkür ettikten sonra: — Ervahın ketum < oldukların- dan emin misin, Şeyh Efendi? Diye sordu. . Ebülhuda küçük yuvarlak göz- lerini süzerek cevap verdi: — Benim hüddamlarım, habis ruhlarla temastan hazer ederler. “ Gsvezelikten hoşlanmazlar, Şev- ketmeap! Abdülhamit, Şeyh Efendiye (gizli teşkilât) hakkında şu tafsi- lâtı veriyordu: — Fehim Paşanın verdiği ma- lâmata göre İstanbuldaki teşkilâtı hafiye mensupları elli kişiden faz la imiş. Muhafız ervahın adedi, bunlardan her birini ayrı ayrı ta- zibe kâfi gelecek mi? Ebülhuda elini sallayarak: — Beş bin kişi de olsa, gene kâ- fi gelir, Velinimetim! Siz hiç me- rak etmeyin! — Buna şimdiye kadar neden teşebbüs etmediniz? Düşmanları manen helâk etmek, bence ittihaz edilecek maddi tedbirlerden çok mühimdir. Tekrilek numarası : 49 Demişti. Padişahın birden | ! İnme - Kulunuza bu ana kadar ma | kast ie km ir m Ca arzusunu izhar etmemiştiniz! Yok sa, bendeniz, muharip ruhların i yardımiyle, bir düşman ordusu- nun bile hakkından gelirim. Abdülhamit her seye inanır bir hükümdar değildi, Bilhassa böyle batıl itikatlara kendini kolay ko- lay kaptırmazdı. Fakat, Ebülhu- danm kerametine kail olmustu. Bir gün, bu Şamlı devecinin mazi- sinden bahsetmek cesaretini gös- teren Sait Paşaya bile: — Günaha girme, Paşa! Böyle | keramet sahibi bir zatın aleyhinde bulunmak doğru değildir, Diyerek tazir etmiş ve bu yüzden kendisi- | ne haftalarca iltifat etmemişti. Bazı garip tesadüfler de Ab- dülhamidi Ebülhudaya bağlama- ğa vesile olmuştu. Meselâ bir ak- | şam Abdülhamit yemek yerken, Ebülhuda yanında oturuyordu. Pa dişah önündeki sahanı açmadan: — Bunun içindeki yemeği bilir- misin, Şeyh Efendi? Diye sormuş- tu, Ebülhuda birdenbire müşkül vaziyete düşmüşse de, derhal ken dini toplıyarak, içinden bir şeyler okumağa başlamış ve: — Kuş. Kuş.. Kuş.. Diye üç de | fa mırıldanmıştı. Sahanın içindeki yemeği padi- şah da bilmiyordu.. Kapağı açtığı zaman bir miktar'pilavın üzerin- de üç tane bıldırem kızartması görünce hayretle Ebülhudanın yü- züne bakarak: — Kerametine inandım, Şeyh Efendi! demiş ve o akşam. ilk de- fa Ebülhudanın elini öpmüştü. Ebülhuda bu gibi tesadüflerden istifade etmenin yolunu bilirdi. Bir diğer gün de Muş mutasarrıfı Mahmut Beyin ölümünden kat'iy- yen haberi yokmuş gibi davrana- rak: — Bu günlerde saray muhitin- de bir baykuş ölmüş; ama zanne- derim ki bu ötüş düşmanları" nızdan birinin toprağa düşeceğini müşdeliyordu. Dedi. Abdülhamit hayretinden küçük dilini yutacaktı. — Nasıl bildiniz, Şeyh Efendi? dedi. Vallahi sizden saklı bir şey olmuyor! Bir hain, hayatıma sui- Aşk mı, Servet mi2 | Nâkili : (Vâ - — Pekili... Birlikte gidelim.. Fikret: — İşte benim kamaram şu... — Benimki öte tarafta... Fakat teşyi etmeniz lüzumsuz.. Yemeğe geç Şadiye Hanımın mevzun endam koridorun köşesinde kayboluncaya ka- dar arkasından baktı O sirada, İngiliz kadını ile çarşaflı da önünden geçiyordu ve kakavan ka: dın: — Ho... hooo... » diye hâlâ bir taktım garip garip baçret nidaları çı- karıyordu. Türk kızı, çarşafının altında, onun yanında ne vakur ve sessiz yürüyor - du. Vücudünü örten bol kumaşlara rağmen güzel ve dinç olduğu belliy - di, Fikret, 12 numaralı kamarasının e şiğindö onlara baktıktan sonra, içeri Nü) girdi. “ .— Şadiyeyi benim yanıma al - sam fena elmiyeceğim.. - diye düşü. nüyordu. - burada iki yatak var... Ma- | demki tecrübe izdivacı yapmağa ka » | rar verdik, bir kamarada gecelememi- 76 ne mani var?...” Ve samimiyetine kendi de inanma- dan: “ Ben, itimat edilmeyecek bir erkek değilim ki... Madem ki, tecrübe izdivacın #ade manevi olmasını istiyor. bir yerde sabahlamamıza rağmen, 26 | ne hududu aşmadım. Tabii. Ta bii.” Zihninde bu düşüncelerle, çabu - | cak ellerini yıkadı; saçlarım taradı; | | Üstünü başını fırçaladı ve yakasına, boyunbağına bir çekidüzen verdikten | sonra, yukarı çıktı. Etrafına bakındı. Şadiyeyi arıyordu. Fakat. genc kadm hen5- görün » Fıkra müsabakası | f tecelitir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme dinen v9 okunaklı yazılması lazımdır. ri Dişi yokmuş! Çocuğun biri ninesine sorar- mış: — Nine sana şeker mi alayım, yoksa kocaya mı verelim. Her defasında ninesi şöyle der- miş: — Yavrum, dişim yok ki şeker i yiyeyim. İrfan Numan Ziraat Vekili Merinos islâhatını tetkik edecek Ankara, 15 (Hususi) — Zira- at müsteşarı Atıf Bey İstanbuldan geldi. Ziraat Vekili Muhlis Bey ya - kmda İstanbula, oradan Bursaya | gidecek ve Merinos ıslahatını, bu İ yolda yapılan işleri teftiş edecek» tir... Vekil Bey bilâhare Şark se- yahatine çıkacaktır. Bu seyahatin uzun sürmesi muhtemeldir. Dâhiliye Vekâletinde tayinler, nakiller Ankara, 15 (Hususi) — Çat kaymakamlığına Balya kaymaka- mı Halis, Bingül kaymakamlığı» na Pertekin kaymakamı: Kemal, Demirci kaymakamlığına Erdek I kaymakamı Cemil, Erdek kay » makamlığına Demirci kaymakamı Esat, Çankırı belediye reisliğine Dede zade Lütfi Beyler tayin ve nakledildiler. Mili müdafaa Vekili Aydında Aydın, 15 (A.A.) — Milli mü: dafaa vekili Zekâi Bey, otokarle bugün saat 12 de İzmirden şehri - mize geldi. İstasyonda © vali ve mevki kumandanı beylerle, hükü- met erkânı belediye, C. H.F. ve halkevi reisleri ve azaları ve daha birçok zevat tarafından istikbal © lundu, İ nin cehenneme gönderiverdik... — Çok iyi yapmışsınız, Şevket- meap! Muzur mevcudatı ifna et- mek, şer'i şerifede muvafık bir hareket olur, Bu hususta kat'iyyen tereddüt buyurmu"ınız.. Fetvasr- nı ben veriyorum: “Küllü muzur- run yuktel!,, vardı. Bir Vi tanımadığı genç, il- tiyar, orta yaşlı erkekler ve dört beş tane güzelce hanım... Hayır, hayır, “güzelce” değil. İki tanesi, oldukça güzeldi... “ — Hiç te tanıdık yok.." diye dü- şünürken, gözüne Ferhat Bey ilişti, ” “Ferhat Bey, mektep arkadaşıydı. Daima güzelliği ile meşbur olmuş, bütün kadınlar tarafından i ve daima güzel kadın seçmekte işti » har etmişti. İstanbulun en harikulâde hafifmeşrep kadınları, öhun sirayla metresi olmuştu. Hattâ ecnebiler a - rasında da tanınmış kadınlarla behe - mehal bir takıntısı olurdu. Şehrimize bir sinema, tiyatro, bar aktrisi gelsin de, Ferhat Bey bu çi - çekten bal almasın? Mümkün değil - di. Babasınm serveti vardı. O sayede, kadınların iyisini seçmek ve onlardan kâm almak hususundaki gustosunu inkişaf ettirmiş durmuştu. Ayak üstü selimlaştılar. Konuş - da henüz ayaktaydılar. Fikret, bir ta- “ raltan, gözü kapıda, Şadiyenin gel - DİYALİZ — Suda münhal müte- bellir cisimler nebati ve hayvani | Muhtelif vasıflarda iki veys gışaların mesamatı arasından geçer, Bu nevi cisimlere kristalaid denir, Bu nevi gişalardan geçmiyen cisimlere İ- se kolloid ismi verilir. Albumin, jelâ- tin, deksirin, nişasta cisimleri kollo - iddirler. Kolloid cisimlerin bu hassasından istifade edilerek (o kristiyalominlerden yani hamız, esas ve milhlerden tefrik- leri mümkündür. Bu tefrika Diyaliz denir ve Diyalizör denilen bir âletle yapılır. Diynlizör, kaidesi parşömen kâğr dından bir kaptır. Bu kap saf suyu ha- vi diğer bir kaba batırılır. Eğer kabın | için, albumin mahlâlü korsak mahlül. de bulunan klorü sodyor ve sair kris- talloid cisimler Gışanın üzerinde kalır. Bu intişar key- fiyeti her iki kaptaki mahlüllerin ke- safeti müsavi oluncaya kadar devam edeceğinden dış kaptaki suyu ara sr- ra değiştirerek saf sa koymak lâzim- dır. GAZ MAHLOTLARI — Bunlar iki veya daba ziyade gazdan mürek - keptirler. Gazları birbirinden ayırmak için bunları mayileştirme ve sulplaş - turna usulüne müracaat olunur. Bu - nun için gaz mahlütu lüzumu miktar tebrit edilmiş bir boruya sevkolünur. Kolay mayi haline gelen gazlar bu- rada mayi olarak kalır, Güç mayi ha- Bine gelen gazlar ise diğer bir mahreç borusundan harice sevkolunur. Bu u- sul ile havagazmdaki idrojen ve kar- bonlu idrojen tefrik edilir. KIMYEVİ USULLER — Bir Gzs elklatağdi Telin licağii gazını tefrik etmek için mahlüt ha - mez kibritten geçirilir. Çünkü hamizı kibrit amonyak ile birleşir ve kibri- Bir maddenin mahlüt veya rükün olduğunu kimyevi usullerle araştırın ken fevkalâde dikkat etmek lâzımdır. Çünkü kimyevi vasıtalar bazan mah - lât cisimleri yahut kimyevi rükünleri tahrip ve tahlil ederler. Basit ve mürekkep cisimler SAF HAMIZLAR — Yani erkânı kimyeviye dediklerimiz — elde mev - cut vadıtalarla iki veya daha ziyade cisimlere ayrılıp ayrılamadığına naza- ran see veya gieşkken ismi ie ufak tefeğini satarak, bunların parasiyle esham almağa gidiyorsun... o Halbuki, Ben, İzmire, banka memuru olarak 6 tormağa gidiyorum... Bakalım, ne ola cak... — Sılılma... Kadınları güzel bir şe- hirdir. İstanbuldan hiç aşağı kalmaz; belki yukarıdır... Baksan a, sade bu va- purdaki güzel kadınlar yetişir. Hepsi İzmire gidiyor... Bahusus şu iki hanım fena değil. - Sen de öyle düşünmiyor | masum? Fakat, asıl bir tane var ki, | henüz gelmedi. Harika... Harikm.. Za- | ten İstanbuldan da şöyle bir tanırım... Otomobili vardır. Zengin bir kadınmış. Bir türlü tanışmadımdı.. Birdenbire sustu. aki Fikreti dürttü: ayı — İşte. diye mırıldandı, “İK Fikret, başını çevirdi. N Salondan içeri, Şadiye girmişti, Demek ki, kendisini 6 derece büyük bir aşkla seven bu kadm, Ferhat gibi bir erkeğin fevkalâde nazarı dikkatini celbetmiş.... iğ Ferhatı - Nakıl ve tercüme hakkı —71— | klana be bee teri Yazan: M. E MÜREKKEP yade cisimlere ayrılabilen mürekkep derler. Meselâ #8f'j tahlil usulleri ile başka ayrılamaz. (Fakat (biraz kibrit ivesi ile nakil kılındı mi husule getirmeğe sentez “ adı verilir. Hali hazırda mevcut 4 başka başka hassada cisimler* "| Tir. Meselâ oksijen basit bir © Çünkü tahlil için ne my n rik etmek mümkün değildir. bazı cisimler vardır ki, terkip halel gelmeden sair Şiddetli bir zehirdir. Havada © altmış derecede yanar. Âdi Kırmızı fosfor: Kırmızı Kibritiyeti okarbonda erimez, değildir. Havada 260 derecede | ziya meşretmez. Ve zeveban Halbuki bu iki fosforun da birdir. Her ikisi hava veya * dahilinde yanınca bilâima hart for husule gelir. Karbonu da, elmar, grafit * kilsiz karbon hallerinde bu üç nevi karbonun hassaları olduğu halde terkipleri birdir. Allotropi adesesine sebep cisimlerin moleküllerini teşkil atomların muhtelif miktarda #mı veya atomların mo'ekül de mühtelif vaziyetlerde bülus” tahlil atfederler. | Mürekkep bir cismi unsur! ayırmağa tahlil devler. Tahlil y fi » kalitativ yahut kemmi > (Bi titativ olur. Lâkin sade bu vapardakilerden i miyorum... Bütün kadınlara... evlenmeğe aleyhtarım.. ! Sözünü kesti: i — Ay.. Bu tarafa doğru geli — Benim ahbap! tanıştırayım... Şadiye, inci gibi dişlerini e gülümsedi. Fikret, tanıştırma mini yaptı, ötardebi Hep birlikte sofraya Sadede doğrudan doğruya — Ne konuşuyordak, biliyo! nuz, hanımefendi... Diyoriil vi vapurda bir kaç güzel kadın bunların hepsinden güzel e” — Yok canım! diye, Şe tehziyane gülümsedi. Sahi mi

Bu sayıdan diğer sayfalar: