2 Şubat 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

2 Şubat 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Skontland Yardın yardımcıları g Polis muhbirleri MA AU Zabitanın da muhbire Yacı vardır, Muhbirlerin, en müşkil ve en Yetin işlerde sabıtaya olan hiz- Metlerini her kes bilir. Bu giz- M bir şey değ Fahat muhbir Ccik var, Bazı — memleketlerde en adi 7'"? garsonları bile (polis muh- #Wi) vazifesini görürler. İngilterode, polis muhbirli. ğini kendine sanat ittihaz eden- ler, bununla — geçinenler pek Çoktur. Bir fransız ihti. aa var, muhbir. AAA AA h.X 9 gazetecisi. Hin bu röportajı sise bunları ta- hifiyor, * Tate Night klübünün taraça- Sturmuş, barın etrafmda aşağı ÜTT meri . Ş &ng) Rğımtn polis memuru Bill “Tİ tarassut ediyordum. İngil- Ve h. Hayat kanunlarla milemmendir. 6 bi .m*tb'r kamun bir kimsenin hürri- ihdid edemediği gibi, hiç bir N,p_f! Memuru şu barm sahibini, ol Tüzgay — Memurunun — dükkânmı ta- t Na SAA k A AAA ;“Inı almasma müznade ver- Bi AT edemez. Fakat yine hiç bir ınıç“ İt Polig Memurunun sırtındaki Bita y DT Çıkarıp bir.smokin giyme- Yek Biİy "ly. gin" hangi bir klübe, bir lokan- Bi OP Oturmasına mani olamaz. —"lrı dandleri tarassut ederken na- İN hui tlei e "n:“kı in, morfin gibi şeyler sa- N"'İu ııhe' Bündenberi zabıtanın ta İr, İmğıııd.ı bulunduklarmı - bili- lin Yatlı bulunuyorlar. ! bir çınlaması dansa " Mülling, duvardaki sa. 20 geçiyordu. O gece- bitmişti. Paltosunu aldı, gaa KA Z iyalar nöelenbire d İhdan h'ıîrüıındokr bir çocuk ta- bi Ona çağırıldı. Kabineye l gördüm, Nım:"n Tabineye girme cık . Ve bana igâret etti. Ya- to? gardım : vi Whîm bir gey mi var? Mühim.., Gerar soka- G Te âar, Kalbi, *N ĞA Mklîınç bir biçak sap- Nnhqm“'hm sey!.. Halbuki si- “!h b'îmlk!: dün a adam öldürmek a- ğ :mğn-.ı söylemişti. m öldürdü? Yapan kim? Zabıta muh ER bura müdavimlerince | Büyük dolandırıcı Ingiliz zabıtası yakın vakilere kadar pek berbat bir haldeydi. Hükümet her sene Po- lislerin dörite birini değiştirir, takat sulis- timalin önünü bir türlü alamazdı. Polis, canl- lerin elini saklayan bir eldiven gibiydi. birlerini öldürmek başka memleketler- de daima görülen şeylerdendir. Fakat burada, ingilterede vukuu yok gibi- dir. Bütün şüpheler, Artur, Bayn, To- mas, Dik ve Mufin gibi meşhur kaçak- çıların üzerinde, Bunlar birer birer ya- kalandı ve hâkimin huzuruna çıkarıl- dı. Hepsi de protesto ettiler ve © sâat- te başka yerde bulunduklarımı söyle- diler. Ve Mullinganı bir hovarda ola- rak tanıdıklarını ilâve ettiler. Ne maz nunlar, ne de polisler muhbir kelime- sini ağızlarına alryorlardı. Vazife uğ runda ölen Mullingan zabıtaca sanki malüm değildi. Hiç tanılmıyordu. Za- bita; kalın bir örtüye sarılmış cesedi hâkime işaretle: — Karşınızdaki cesed, sabık banka memuru 36 yaşlarında Mulligandır. Night klüp müdavimlerinden... Hâkim soruyor: — Artur ve arkadaşlarını maznun farz ederken deliliniz nediz? Polis memuru cevap veriyor: Haberin deniz ve macera romanı: 78 İngiltere 15 bin polis memuruna niçin yol verdi ? Bir baskında ortaya çıkan hakikat: şebekesinin reisleri, zabıtanın en ileri gelen şefleri imiş | | | | HARER — Akşam post: — Bu üç şahsın bir hafta tevkifini talep ediyoruz. Bu müddet zarfında, Mull: öldürdüklerini veya ini ispat edecek delilleri bulacağız, mahkemeye arzedeceğiz. Za bıta Mulliganm bunlar tarafından öldü rüldüğüne kanidir. Hakikaten bir hafta sonra, Artur ve arkadaşlarının bir numaralı polis muhbiri Mulliganı öldürdüklerine da- ir bir çok şahid bulundu. Ve kendileri de cürümlerin! itirafa mecbür oldu. Muhbirlerin çoğu eski mahkümlar. dandır. Hapisten çıkınca işsiz ve aç kalan Mulligan gibi açık gözler zabıta hiz- metine girerler. Hem serbest yaşar- lar hem de iyi bir aylık alırlar. Mü- him işlerde kendilerine az ve çok mü- kâfat da verilir. Fakat hayatları dai- ma tehlikededir. Bir dolandırıcı çetesinin ele başıları İngiliz zabıtası yakın vakitlere ka- dar pek berbad bir halde idi, Azası en büyüğünden en küçüğüne kadar mü- tereddi, ahlaksız kimselerden mürek- kepti, kemiklerine kadar kangren ol- muştu. Sivili de, resmisi de böyle idi. Hırsızlarla münasebette — bulunurlar, bir çok kirli işlere karışırlar, bunlar- dan pay alırlardı. Hükümet her sene polislerin dörtte birini değiştirir, fa- kat sutis: ünlüi almağa bir tür lü muvvafak olamazdı. Polia, ekseri- yetle canilerin elini saklıyan bir eldi. tik ölüme mahkâm olan gemiden Üstte gördüğünüz adam, boğucu Fielâ adiyle tanımmış Korkunç bir cünldir. Ya- vanda duran kadın, boğarak öldürdü, ü kurbanlarından biridir. Ortadaki resim Skotland Yardın bir bizrosümnü gösteriyor. Boynunda yafta taşıyan kör, sabıta hizmetindeki muhbirlerdendir. — Sabıhal ılar, hırsızlar, cantiler, Londra sokakla- rında rastladıkları bütün körlerden şüphelenir ve korkarlar. ven gibi idi. Su destisi daima kırılma tehlikesine maruzdur, derler. Bu doğrudur. Lond- ra halkını bizar eden bir hırsız ve do- landırıcı çetesinin izini takip eden na- muslu polislerden bir kaçı bunların toplandıkları yeri bestıilar. Ne görse- ler beğenirsiniz? İçtimaa riyaset eden ler, zabıtanın en ileri gelen şeflerinden üçü değil mi? — Bizi kendilerine çok itimad et. ayrıldığımız ( tiğimiz, mahremiyetimize — soktuğu- muz (muhbirler) yaktı, ele verdi. Diye bu âmirler(!) cürün raf ettiler, tabil cezalarmı da gördüler Fakat, rezalet ayyuka çıktı. Halk ve gazeteler “artık illâllâh” diye bar bar bağırmağa başladılar. Nihayet, hükümet on beş bin polis birden terhis etmiye mecbur oldu. Ve bunların yeri- Ber- Devamı 11 İnelde ——— —- -—————T——— ——— —— — a a eX0 kimiz biribirimizin yorgun, meyus yüzünü gör- tizma, böyle bir saatte bile t termiş, onu tereddüde düşürm imiş gibi çok dalgın bir halde arkamdan yürüdü. Mataforasımna giderek orada asılı olan küçücük flikayı denize indirdik. Kaptan, ondan sonra a- şağı indi, benim de yardımımla yarım sandala İki küçük damacana su ile biraz peksimet koyduk Gene kendisinin mrarı üzerine bir sandık şam- panya da ilâve ettik. Bu harırlığı yaptıktan son- ra ben makine dairesine indim. — Karlı yukarı çağırdım. Alman makine dairesi — merdiveninin üst basamağına kadar geldi. Lâkin oradan öteye bir adım İlerletemedik. Ne yalvarmamız, ne zor- Jamamız onu gemiyi bırakmağa ikna edebiliyor- du. En sonra Rlak bana acr acı bakarak: — Karl gemiyi bırakamıyacak, makinesile borabor ölecek.. Kimbilir, belki de o benden akıl t davranıyor! Dodi ve elini Karla uzattı. İki büyük adamı uzun, candan bir el sıkıştılar ve sonra ayrıldılar.. Mini mini sandalınm içinde Blak ile ben ar- vakit uzaktaki İngiliz sırhlılarının ileride bulu- namı Adsız gemiye bir gülle daha attı. Fakat bu gülle pek geç kalmıştı. Çünkü Karl silindirlere hidrojeni bırakmıştı. Korkunç bir — patlama ve büyük bir alov kümeosl fle altın gemi sön nefesini verdi. Bir ateş çağlayanı denizi birçok mil uzak- lJara doğru aydımlattığı sırada bu fen dehası ka- stü sulara dalmp gitti. Bu korkunç, rüyanın sonu İdi! Ben bu denizler üzerinde gördüğüm başka bir ateş v n bir yangınt düşündüm Di m Martin Hallin yandığı ntoşi ve onun sol- gun yüzünü! Yüre tem ğimden: "O vazifesini yaptı!,, dodim alevler içinde kaybolunca — kaptan Blak mla vurulmuş gibi olmuştu. İki elle- riyle küçük teknenin Lenarını arak en mer- hametsiz, en Öce süsasmış demir yürekleri bile layacak kadar acı bir çığlıkla haykırdı: temim, gemim! Allahırm gemim! Bu sırada gece ortalığı kaplamış, — İngiliz ri uzakta bulunmuş — olduklarından k teknemizin gemiden ayrıldığını gö- rememislerdi. Bir müddet — sonra biz de onları gözden kayhetmiş bulunuyorduk. Şimdi Blak eski itidalini tokrar ele almıştı. Bir söz söylemeden sandalım içinde — oturuyor, panya şişesinden uzun hamlelerle içiyordu. gâr kesilmişsti. Şimsek, koyu kara bulutlar arasından korkunç korkunç parlıyor, ücsüz bu- caksız atlantiği aydınlatıyordu. Hor şimşekte - parç. mekte idik.. Hele kaptan Blakın üç gündür göz- lerini kapamamış olduğunu düşündükçe uykust hağa, bu kadar acı va heyecana nasrl dayandığ na şagıyordum. Pek az sonra gökten dökülen yağ murla denizden atlayan dalga Bserpintileri biri ıslatmağa başladı Bl ve ayaklarımız üuyuşuyordu. O halde ki de- risi tuz tabakası bağlamış ellerimizle, kanımızt rartan şampanya sişesini — dudaklarımıza götür- mekte güclük çekiyorduk. Blak hâlâ sö lemi- yor, yalnız vakit vakit, altın geminin battığt ane da olduğu gibi göğsünden hıçkırıklı bir inilti çıs kıyordu. Ancak güneş uzun atlantik dalgalarını sıl- dattıği saman bir İkl saat uykuya — dalabildik. Uykudan, kendimizi biraz top k kalk- tık ve gözlerimizle denizler üzeri bir vapur, bir gemi aramağa başladık.. Kaptan pek sakindi, nra sıra bana baktığı vakit yüzünde, buz ülketinde beni — haydutların elinden kurtardığı geceki ifadeyi görüyordum. -- Çocuk, dedi, güneşe doya doya bak; belki bir daha göremeyiz! — Bakıyorum, dedim, o bana can veriyor.. Derin bir düşünce içinde — göründüğü halde tekrar bana baktı: — Çocuk; sen gençsin, benden kuvvetlisin. Ben soğuk ve açlıktan ölür de sen sağ kalırsan şu belimdeki kemeri al beline bağla.. Zengin ol- duğunu biliyorum.. Fakat bu en zenginlerin bile KDeyamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: