31 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

31 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

31 MART — 1928 vT Eskiciler b neler orsasında gördüm ? Eski elbiseler tornistan ve bol sabunlu ütüden sonra, yeni diye Anadoluya gidiyor Eskicilerin mahalle mahalle dolaşıp topladıkları eskilerin de esham ve tahvilât gibi bir borsada alınıp satıldığını biliyor mıydınız ? — Eskiler âlırım.. Eskiler alırım., Diye her gün kapılarımızın den mekik doyuyan eskiciler ne kaza- nırlar topladıkları binbir çeşit paçav- tTayı nerede ve kime setarlar ve niha- yet bu eskiler ne işe yarar? Hir me- tak ettiniz mi, bilmem. Fakat ben, bu binbir çeşit elbise, gömlek, fanile d&ha aklınıza gelen bütün iç çamaşırı eskilerinin, paçayraların tıpkı es tahvilât ve altın gibi borsala satı nr Öğrenince hayli hayret ettim. Me- ğer İstanbulda ne borsas; varmış! Bunlardan biri Aksaraydı, önün- ve ların tam dört ta- diğeri Beyoğlunda Elmadağı caddesinde, Şüncüsü — Tophanede, de Kasrmpaşadadır. Bu- sonuncusu, kendisine toplayabildiği canaf ve (fna- İiyet sahasrı itibarile, diğerlerinden ha büyüktür. Her g inbir Çeşit ça- Maşır, elbise, ay: t şapka, pa eskilerinin elden ele geçtiği bu borkayı görmek merakından kurtulamadım, Bir gün öğleden sonra kalkıp Kasım Paşaya yollandım. Tepebaşında Ametikan sefacethane &inin yanından aşağı saptım Gittikçe bozuklaşan, berbat ve vicık vicik ça- murlu kaldırrmlardan seke sekç doğru ( aşağı indim. Sağda geniş bir meydan- “bk, körge yamaçta Kasımmpaşarım birbi- rine yaslanmış, iğri büğrü, yer yer (Paslı tenekelerle yamalanızış evleri gö rünüyor. Beni, Beyoğlu yakasile kar- (#iki yamacın en çukur yerine ulaştıran yol, orada ikiye ayııldı. - Yolun - tola, ; Kasımpaşanın büyük caddesine doğru .L a ği -SAPAD Sapmıdz- sol ta- tafımda taPif edilen yeri buldum. Burası önü ve yanı bahçeli büyükçe bir kahvehanedir. Foakat * birdenbire burasının bir kahve olduğunu anlamak çok müşküldür. Çünkü, tek katlı bi- nasının önünde, telle çevrilmiş olan bahçenin içinde karşılıklı iki tarafa di- zilmiş masa, ayna, bakır mongal, ço- Ccuk beşiği gibi bir takım eşya buraya bir bit pazarı koltukçusu manzarasını vermiştir. Ancak binanın kapısı üzerindeki kü- Çük- kırmızı tabelâda "“Cemal - esnölf kahvesi,, kelimelerini okuyonca ilk in- sizi aldattığını farkedersiniz. ye Jaldım. 1ki tarafımda sıra- çeşit eşyaya baka zoka bi- naya doğru ilerledim. Kapıyı açıp içe- #i girince burasının hiç de bildiğimiz kahvehanelere benzemediğini gördüm. Bir Bu kâahvede bir tek masa yoktu. köşesini kahve ocağı kaplam köşelerine ve dört tarmlına boyunca ikişer sıra hasır duvarlar iskemleler dirilmişti. Böylece ortada oldukça ge- niş bir saha boş bırakılmıştı. Ettafta. ki iskemlelerde torbalarını — önlerii iki baçaklarının arasına — yerleştirmiş elliye yakın eskici oturuyor, ortadaki boşlukta ayakta duran beş on kişi ara sında, Türkçe yahudice — karışığı dille hararetli konuşmalar İşitiliyordu. Arada sırada ortadaki kümeden bir kişi ayrılıyor, kenarda oturan bir eski- ©, cinin ağzı açık torbasındaki malları bi- | sonfa | rer birer alıp muayene ediyor, yine ortaya döğru dönerek © torbadaki malın hepsi için bir fiyat söylüyordu. Kenarda iskemlelerde oturan eskici- lerin bir kısmı torbalarındaki binbir çe- git — giyecek — eskilernin — bazılarını gıkarıp — dizlerinin — üzerine — ser - mişler, —omuzlarına — atmışlar, böy- lece mallarımı alıcıların tek-ar tekrar gözden geçirebilmesini kolaylaştırmış- lardır. Bu torbalarda neler, neler yoktu ki, Yntık pırtik fa ağı parçalanmış Amerikan bezinden Gonlaz, eski panta lonlar, ceketler, tabanları parça par- ga, kirden rengi kaçmış pis kokulu yün çoraplar, keçe, kilim parçaları, kenarı yamalı İskarpinler, altı kası bir karış yağlı ve dirsekleri pü- bir | İ | | delik | Matikler, şosonlar, kazak parçaları, ya- | | ğ Boayabdadik seyyar — satıcının altı H su vüzü görmeden a- vağında dolaştırdığı meşinleş- miş çorapları, tifodan öteki dün. yaya güç eden vatandaşın iç ça- maşırları, veremlinin burun ve dizanteril'nin de taharet Sabah güneş doğarken — evinden firlı. Yor; akşama kadar en az yirmi mahal le dolaşıyor; — kazandıkları paerayı bir hamala verseniz o kadar - yol yürüte. measiniz! Röportajı yapan : Nurettin ORYAN rüzlenmiş palto, pardesi pamuklu çocuk' bezleri, telleri fırlamış | şemsiyeler, üzerinde çeyit çesit Tekeler tağıyan kadın çamaşırları, pazen, pa- tiska, basma ve yünlü kumaş kırpıntı- ları.. Ve daha neler de neler.. Köşede böş bulabildiğim bir iskem- leye oturmuş, etrafımı tetkik — ediyor ve oturdukça bu garip börsanın nasıl işlediğini daha iyi anlıyordum: Tıpkı esham, tahvilât ve para borsalıcında olduğu gibi buranın da büyük iş ya- pan alıcıları vardı, simsarları —vardı. Yalnız burada, diğer borsalarda oldu- ğu gibi istenilen bir tek nesne Üzerin- de muamele yapılamıyor; bir torbanın içinden herhangi bir şeyi seçip almak kabil değil. Ne kadar birbirine uyma- yan eşya dolu olursa olsun mutla- | ka bütün terba muhteviyatımı — toptan | almak mecburiyeti var. İ Meselâ; eski elbise ticareti — yapan | bir adam, eskicinin torbasımdaki dört pantalon ve iki ceketin hatırı için ayni torbadaki altı delinmiş bir Jâştik ve | pamuklu çocuk bezlerile paçawraları da| satın alryot, sontâ | bünların — içinden 4 işine yaramayanları 6 malların toptan | ciliığimi yapanlara satıyor, ! Ortada Guranlardan bir! mezat del- lâllığı yapıyor. Etrafına seslendi: | — Mişonun malı 850 de? | — Ön daha.. — Altmış oldu, yok mu? — Yetmiş beş de bakalım. — 875 oldu, yok mu? Gidiyor., Mi- Şşön ne dersin? — Hayrını götsün.. — Tamam.. Boşalt Mişon! Ve Mişon, torbasını bir kenara bo- şaltarak en çok artıramndan — parasını alıp cebine ve boş torbasını da omu - zuna yerleştiriyör, sonra günlük ka- zancını çıkarmanın zevki içinde müs- | terik çıkıp gidiyor, bözmaları, , Biraz sonra, böylece bir hayli mezattan geçip yeni ellere intikal et- ti Alanlar, yere döktürdüklesi eskile- rin içinden ışlerine yaramayanları ayı- rıp başkalarına devrettiler. Borsa bi- raz tenhalaştı. Yonrmda oturan elli beşlik bir ada- ma sordum: — Bü cski ceketler, pantalonlar ne işe yara:? Beni yukarıdan aşağı dikkatle süz- Bakışlatından anladım ki, bu ka- darctık şeyi bilmiyen Bir adamım orada bulunmasına hayret etmişti. Sonra, mu anlayınca — gülüm- siyerek cevap verdi: — Onlar yeni elbise olup Anadolu- Bider. Istanbulun eskisi, köylünün — Ya.. dedim. İyi ama, bu eskiler nöadil yenileşir? — Nasıl olacak - dedi - bunların tüccarları vardır. Yüzlerce, binlerce kat eski elbiseyi toplarlar. Sonra bun- latr işçilerine verip her elbisenin va- xiyetine göre ya boyatırlar, yahut tor- nıstan ettirirler. Yani sizin anlayaca- ğinız elbisenin içini dışma çevirtirler; sökükleri dikilir, lüzrmsa astarları de- Biştirilir. Sonra bol sabunlu bir de ötü basıldı mr elbise terziden daha dün çıkmış gibi yepyeni ve 'dimdik olur! Sonra depoya yerleştirilir. Bunları al- mak için Anadolunun birçok yerlerin- den bilhassa Adapazarı ve Zonguldak taraflarından tüccarlar gelir, — Alırlar, sandıklara doldurup götürürler. Orada istiyenlere, köylülere satarlar. Bunlar yeni elbiseden daha ucuza satıldığı çin köylünün kesesine elverir.. Elve- rir öma yağmur görmemeli; sıkı bir yağmurda rslandımı sabun gevşer, eh bise de çuval gibi sırttan sarkar, bum buruşuk olur, kısala kalır! — Bu iş epey kârlı gibi görünüyor. Kazancmızdan memnun musunuz? — Azl kazanan toptancı tüscarlar- dır, Bunların en kodamanaları Üç yahi- di kardeştir. Biri buranın, diğeri Elma dağındaki merkezin, üçüncüsü de Top hane kahvesinin mallarını toplar. — Bu işten çok zengin olmuşlardır. Biz, ta- bah gümeş doğarken evden fırlar, ak- şamâ kıxlar on beş yirmi mahalle dola. Şşırız. Topladığımız esi den kazan - diğimiz parayı, çok kere, bir. hamala verseniz o kadar yol yürütemezsiniz. Fakat ne yapalım, iş edinmişiz, Biz burada üç dört Türküz, Diğer gezen- lerin hepsi müktevidir. Ben eskiden memurdum. Teküt edilince çalışmak mecburiyetinde kaldım. Beş çocuğum ailem ve annem var, Bunlarr birlaç ku- ruş tekaüt öylrğiyle keçindiremiyorum. Bir tantdık teşvik etti, bu İşe baş Sürüklenip gidiyoruz, Onun, Türkçeyi düzgün konuşuşun dan, ötedenberi bu işle uğranmadığını zaten anlamıştım. Eğildi, inda dü.- adık | Tan torbayı açıp içinden. eski ayakka- Oalar çıkardı. ve bunları-bana göstere- Teki — İşte, dedi, bunlarm kârı bugünkü kötzandım olacak.. Baktım; yere dizdiği ayakkabılar bör çift lâstik, bir çilft fotin, bir çift tarı iskarpin ve bir çift de lâstiklerile beraber mettten İbaretti. - Hepsi kul - Tanılmıştı. fakat — delikleri, yamaları yoktu. Bilhassa mestle lâstik çok az kullanılmıştı. iki üç kişi yanımıza yaklaştı. Çömel- diler ve yerdeki ayakkabıları birer rer elden geçirdiler, Sonra ona, bunla- ra nt istediğini sordular. — Üç buçuk lirat dedi. Muayene edenler üç lira verdiler, razı — olmadı. | Hattâ biraz da kızdı. Bana bakarak onlara söylenmeğe başladı: — 25 kuruş için mi bu zahmeti çek- tim, dedi, beş çocuğumun hayrini gör- miyeyim dört çiftine tam 275 kuruş verdim bunların.. Üç buçuktan beş kuruğş aşağı olmar. Kocasgünde?S ku- »-bayan bunu, tamir B ĞÜ ae G D e ÜŞ ÜTÜ AAT l rtuş da kazanmayayım mı? Hakkı vardı. Bu ayakkabıları topla- mak için kim bilir sabahtanberi kaç mahalle dolaşmıştı. 75 kuruş - kazanç azdı bile.. Fokat üstelik bazı şeyler de aldanıp zarar etmek ihtimali de yok muydu? Bunu sorar sormaz yarasına dokunulmuş bir adam gibi irkildi: — Zarar olmaz olur mu, dedi, daha dün ön para kazanmadıktan maada, 25 kuruş da zarar ettim. İki liraya cs- ki bir halı parçası almıştım. Burada gdört lira verdiler. Bundan bol bol iki çift heybe çıkardı. Tophanede doha fazlasına satarım ümidile — vermedim. Oraya götürdüm. İki büçuk lira ver- diler; kızdım, çargıya götürdüm, gez- dirdir. Gezdirdikçe fiyat kırıldı. Niha yet 175 kuruşa verip 25 kuruş zaracı sineye çektim. — Tekrar buraya getirip —dört lira veren adama satamaz mıydınız? — Almaz ki,. Adet öyledir. Bir ma- İr, verilen. fiyatı beğenmeyip . buradan başka yere götürdükten sonra tekrar getirip ayni fiyata satamayız, almaz- lar çünkü götürdüğümüz yerde burada verilen fiyatı bulamadığımızı anlarlar, Hem zacar bir çeşit değli ki.. Bazı ka- dınlar eskicileri aldatmak için neler yapmazlar ki. Meselâ göğsü iyice ee kimiş bir gömleği kimse almaz. Ama, eder: Eteğinden kestiği bir parçayı kumaşın yolu yolu- na, çizgisi çizgisine uydurup göğsüne öyle bir diker ki değme göz bunun far- kına varamaz. Hele.bir de ütüleyip ka- Jıplayıp verirse.. — Peki, dedim, ya şu eski çoraplar, Amerikan bezinden parça parça don- lâr da yenilenemez ya?. Bunlar ve şu pazen parçaları, kırpıntılar ne işe ya- rarlar ki? Elümle işaret ettiğim murdar yığı- | mlerde Avustralyanın Sidney körfezinde 175 yolcuyu taşıyan bir va- pur batmıştır. Denize dökülen yolcu- ların yardımına Lowisvil adlı Ameri- kan harb gemisi koşmuş ve 145 kiştyi kurtarmıştır. 6 kişi boğulmuş olarak ekarilmız. ceride kalan yirmi dört ki- KA na baktı. cevap verdi: — Onlar altın gibi kıymetlidir. Hep- sinin toptaner tüccarr vardır. Şu eski donlar ekszriya kunduracılara — satılır, Ayakkabıların içindeki astarlar bu A- Yi Sonra hiç düşünmeden merikan bezlerinden konur. Eski ço- raplar, kıtpıntılar da yorgan olur! Birden tüylerim diken diken oldu. Yanlış işittiğimi sonarak sordum: — Yorgan mı olur? — Evet, yorgan öolür, Bunları top « layıp fabrikalarma verirler orada kine bunları güzelce dider, ci defa makineden geçti mi halis pamuk olur! Ama tengi biraz esmermiş, ne zorarı var? İşte bu pamukları yorgan yapar- lar.. Dahası var. Terliklerin tabanları- na doldurulan pamuklar da bunlardan dır. Motörleri, makineleri silmek için bu pamuklar kullanılır: üstüpi yapılır. 'Yine bu pamuklardan iplik yapılıp bo- yanır, yüne karıştırılıp battaniye — do- kunur! Baştan tşağı ürperdim; başım dön- dü, midem bulanmağa başladı. Konup tuğum adama selâm bile veremeden bu sından kalkıp dışarı fırladım, Düşünün bir kere: Boyabadlı yar satıcının altı ay yaz hiç su yürzü görmeden ayağında dolaştırdığı meşin leşmiş çorapları, tifodan öteki dün yaya göçeden vatandaşın iç çamaşırla- rı, veremlinin burun ve tükürük, dizan- tetilinin taharet mendili biribirine ka- Tışıp.siğe yorgan olmuş!. Pamuk haline gelmeden evvel ne kadar yıkanmış veya ilâçlanmış olursa olsun, böyle bir yorganın altında bile bile rohat uyku uyuyacak kaç babayi- ğit vardır acaba? Nureddin Oryan a SN Şi bulunamamıştır. Tahlisiye İşiyle uğ. — raşan bahriyeliler, düşenlerden birçok. — larmım köpekbalıkları tarafından par, çalandığını görmüşlerdir. Resimlerde, köpek balıkları tarafın- dan kısmen parçalanan zavallılardan birkaçı görülüyor. nn

Bu sayıdan diğer sayfalar: