23 Şubat 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

23 Şubat 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t âleminde i Ressamlar Arasında Kendisinden bahsetmeği hiç temediğim biri var. Buna rağ irlenmeden ona haddi- hi Eidirmek için kalemime bu defa da müsaade ettim. Geçen günkü san'atkârlarm içtimam- dn ressamların iki © teşekküle malik olmalarını ikilik şeklin. de alarak “Ressamlar arasında Maraz var,,, diye bir cür'et gös termeseydi, yine kendisine ©- « hemmiyet vermiş olmak gi bir manaya da gelebilen şü bir satırı karalamak eziyetini kedime reva görmiyecektim. Hepiniz bilirsiniz ki, Türki- de iki resim teşekkülü vardır. Biri müstakil ressam ; keltraşlar Birliği, öteki de Gü #el San'atlar Birliğidir. İÇ Ayrı ayrı san'at telâkkile- ip olmaktan tevellüt e- den iki ayrı bi bugüne kadar iki neslin güzel tezahür. rine sahne olmuş. Çalışmış- Jar, sergiler açmış ve bu mem. kette her vatandaş tarafından i bir varlık şeklinde tasdik ve ka “izhar etmektedir. Bu her teşekkülün de haricinde kalan | bir Beyefendi, bir zdan i Dahsetti. Ve ressamlı hindeki makalelerini da şifahen okuma! gösterdi. Daima bir davasının hı cür'etini bozgun üfüren bu İmelerimizin uğultularına ka» Tiştı ve kayboldu. Komşu devletlerin beş, on, mani san'at teşekkülleri var- ir, Ayrı san'at o telâkkilerine, Ayrı kanaatlere sahip olacağı #ayet tabii olan iki nesil evlât- İarmın bu ayrı teşekkülleri. 'n vehimler icat etmek ve on- ara hastalık isnat etmek. an- tak bugüne kadar tebellür © bir san'at düşmanlığın arcıdır. 2 Haydi efendim çekil! Güzel #ayelerine doğru gitmek için rleşmek azmile seferber olan san'at ordusunun yolunu kes Me! Kervan geçiyor, AÇI H& gün binlerce karin elinden fen yevmi bir gazetenin bir sabi asmun haftada bir kerre yalnız san” "attan bahseden yazılara has süphesiz şayanı memnuniyet ata karşı, fikir masullerine Vary bizde olan İâkaydinin sebeple Şini aradşırmek, muğlak bir e tir, Buna acağız. Yalnız şurası Vizce umuhakkak ki, mevcut lükaydi, Mücadele edileceğine, besleniyor, he Men teşvik ediliyor. Halkı, cahili olduğu şeyler hak- kinda tenvir etmek için yahut onda fikre git şeylerin zevkini uyandır. een ek için, mecmuaları #üzetelerin oynadıkları rol büyük- tür. Bilhassa yüzlerce, binlerce müs san yevmi gazetelerin bu saha- ia icra edebilecekleri tesir çok bü- Yük ehemmiyeti haizdir. Avrupa'da yüzlerce san'at mecmu alar intişar ettiği halde, en küçük Zevmi gazetede bile, neşriydtta, ser filere, konferanslara, hasılı her tür- vi ileri nümayişlere ait sütun sütun Jazılara tesadüf olunur. Fikri nüma Zlerin gazete iitikleri bu ehemmiyetli, şerefli mev Ki en lâkayt karin pazarı dikkatini isİbetmekten vareste kalamaz. Bizim © matbuatmızda, bilhasin her a tem zıttına tesadüf edilmekte kay; Gazeteciler mi cahildir, yokum küy, kütlesini enbil | addederek, © j lin seviyesine göre mi yazı ya Bu ciheti tahlile öesaret selemi- Meseleyi mevzubahs etmek demek-| sütunlarında işgal | gün intişar eden gazetelerde bu | (Jordaens) ın Hayatı ve Eserleri 1593 - 1678 İtalyanın bir san'at kâbesi haline gelmesi (renlisme) in £ #nası olan; Flamand ekol'ini tesiri altına almış; o ilk şahsiyet ve hassalarından bir eser bırakmamıştı. Bir çok san'atkâr lar kısa bir müddet zarfında İtak yan tarzı tersiminin kötü bir mukal Tidi oldular. On altıncı asırda memle ketinin ruhunu yaşatan gayretli res- samilar yetişti, Gayet saf ve nükte dam Van Moort kendisinden evvel ri altnda tuhaf tuhaf resimler Yap- riağa başladılar. Bu sırada da (A- 'dam Van Moart) kendisinden evvel kilerin bu taklidi san'at bareketlerini çirkin bulduğu için Italyadan gelen bu cereyana , Meyhüme- lere ve kabaralara sik sık devamm. dan dolayı eserlerindeki tarz ve ©ş- basın tavırları orijinal ve hayati gibi intizamsızdı. Bununla beraber ayni yolda sebat etti; muvaffak ta oldu. Bu ekol'in cereyanından sonra meş- hur Flamand ressamları memleketin san'at tarihini şenlendirdiler. Bu meşhur şahsiyetler © arasında Jordaens arkadaşı (Bubens) © mü- vazi bir mevki ibraz eder. İkisi de © şişman ve kaba vücutlu, yaşamağa ve sefahate derin arzular taşan sar- hoş tiplerini tahlil ederek parlak ve şaşaalı renklerle en nazik bir şekle sokuyorlardı. Her ikisi de memleket lerinin ruhunu © bulmuşlardı. (Ru- bens) gürültülü sefahat meclislerin- de (Bacchus) ı ve maddi zevkleri tasvir ettiyse; Jordacns şeytani #eh- veti ganlandırdı. Rubens Flamand uslübunun harikulâde ifadesinin ha- iki olmasaydı; Jordaens bu canlı ve hayatla dolu eserleri güç Yapardı. Bununla beraber ona Rubens'in mu kallidi denemez. Rubens daha müm- taz, daha (düşünceli, daba derin; Jordaons daha kaba ve haşindir. Bun 'dan manda ruhen mutedil olduğu za anlar (Rubens) e o da coştuğu za- man (Jordaens) e benzer. Jagues Jordaens) 19 mayıs 1583 te (Anvers) te doğdu. Keten tica- reti yapan babasının şehtin ortasın- da yüksek sokan denilen bir mahal. de küçük bir evi vardı. Ekserisi kü: gük yaşta ölen on bir kardeşinin en | büyüğüdür, Çocukluğunun ilk 20- manlarına ait kat'i bir malümat ve meyli tabüsini nasıl keşfettiği hak kında esaslı bir kanaat mevcut de da iken baba- liği rivayet edilir.. Ve asrin san'at talk ve san'ate olan © rağbet Jordacns'ın bu fikrinin derhal ka- bul edilmesini intaç etti. Ve bu sıra da da Anvers'te büyük bir & şöhreti İ olan Van Noort'ın atelyesine girdi.. Atelyesi kadar meyhaneyi de seven (Van Norrt) gayet çapkın — ve hoş ğim, Şurası muhakkaktır ki yev merk e inemleketteki san at ve fikir hüdiselerine kars feci bir lâkaydi besliyoralr, ve onları haber verirken, azami bi” “sütun hasisliği,, ile bereket ediyorlar. Çok defa nazarı dikkatimi celbet- miştir, Bir konferans verilir, hi tap çikar, bir büyük Türk müsiki nası Avrupa'da alkışlanır bir resim sergisi açılır. Bütün bunlar hakkında —eşin, dostun, fedailerin £ yazıları hariç— de beş, on satırdan ibaret hâvadislerden başka bir şeye tesadüf edilmez. Buna mukabil Berberler ce miyetinin toplanmaları, kasaplar re isinin beyanatı, lokantacıların bası» latı hakkında yarımşar, birer sütun luk yazılar her gün okunan, okun- dukça bıkılan şeylerdendir. İ inin halka haber verilmesi için, ida Moi biz dolaşır, tenkitleri fedai arkadaşlara Biz yazdırır, bazıda biz yazarız! “Halbuki, gülerek diyeceksiniz, bu sergileri ve buna mümasil mem- | leketti deri nadirattan fikir nü- İ mayişlerini, her günkü vw | içinde bocalayan gazeteler fip, onlara en mutena yerlerini, sü- | tanlarını hasretmeleri lâzımdı Bunun böyle olmaması elim oldu ğu kadar şayan: hayrettir. Ara sıra Fransız Hisanile münte- ir Bulgar, Yunan, rommnile gazete İerine göz gezdiriyorum. Hemen her aushalarında kıt'aları küçük olan bu Ressam (Jordasas) meşrep bir adamdı; bu kusurlarına rağmen talebelerile çok meşgul oldu. ğunu söylerler. Aşk bütün san'atir ların hayatında mühim bir rol oynar, Jordaens'ı hocasının atelyesinde ateş li bir fanliyete sevkeden başka bir cazibe vardı. Van Norrt'un kazı gü- zel (Catherine) i (o seviyordu. Van Noort meyhaneleri dolâşrken o da gelip Jordaens'la bol bol konuşurdu. Bu tatlı konuşmalar 15 mayıs 1616 da izdivaçlarile neticelendi. O zaman Jordaens yirmi üç ve karımı © yirmi altı yaşında idi. ordacns karısını beyaz teni, parlak ve sevinçli göz. İeri kızıl ve gür saçlarile ((Rubens) den gördüğü gibi) bir çok tabloların | da tasvir etmiştir.. Mes'ut bir izdi-! vaç hayatı yaşadılar. Bütün © haya. | tnıda kayınpederinden © ayrılmadı. İzdivacından az sonra evin içinde tam bir refah kendisini (o gösterdi. Jordacns (Rubens) i sekiz sene de vam ettiği hocasının atelyesinde ta- mıdı, Ve arasıra atelyesine bir dost ler Anvers'teki © muvaffakıyetlerini temin etmişti. Kendi ailesi arasmda bir çok mevzuları kolaylıkla intihap edebiliyordu. İçki ve ziyafet ölemle- ri, kırmızı yüzle, parlak gözlü tip- ler rubunun ve zevkinin mevzularını. teşkil ediyordu. Hayatında yaptığı “cöcrler say makla bitmez. Bütün Flamand san” atksirları gibi onun da bir bolluk me riyeti vardır. Rubens aşağı yukarı üç bin tablo yapmıştı. Töniers sene. dö üç yüz elli tablo yapardı. Jor. daons ın bütün eserlerini tetkik et mek biraz fazla yorgunluk olur; her uslöpta resim yaptı, Fakat biz bura. gazeteler, sergiler, konferanslar, neş riyat hakkında büyük küçük yazılar, tenkitler neşrediyorlar, memleketle. rindeki fikir ve sa: hadiselerin. den karileri haberdar, alâkadar kıyas etmek gülünçlüğünde bulunmak © istemem, üçük memle Milliyet bize İe bir boşluğu doldurmak istedi, Hiç olmazsa bir gazete, haftada bir, | resimden ve heykelden, musikiden | ve mimariden, kitaptan ve fikirden bahsediyor. Ne mutlu! Fakat durunuz! Hiç bir şey halledilmiş değildir. Benim kalemimin dolduracağı şu sütunlar karşısmda, yeisli bir düşünceye va- rıyorum. Ne yazacağım, ne den bah sedeceğim, “Kant” dan, (Nietehe) den, (Dostoievsky) den misaller getirerek (ilmi) yazılar ını yazaca- #m? | Avrupa san'atından mu, yoksa bi. | zim san'at hayatımızdan mı bahsede ceğim? Avrupa san'atını tanıtmak, haftalık san'at sabifesinin omuzları. na çok ağır çelen bir yüktür. Merak akademinin yahut frenk ge eserler okumayı tavsiye ederim. Garbin san'at > hareketleri hakkında ufak bir fikre malik olmak asgari | beş senelik mesaiye muhtaçtır. Bi-| zim san'at hayatımız hakkında karii tenvir etmekse, işte bu daha nazik bir meseledir, ve iştet burada hakiki münekkit elim bir düşünceye varır; Bizde san'a? hayatı yoktur! Nurullah CEMAL MİLLİYET SALI 23 | tesir görünür. Birisiz borak ve ışıklı tarzının tesiri; dileri | iştigal eden doktorlar ayrıdır. Bu- da eserlerinden en mükemmel ve €n terakki izleri görümenleri nazarı iti bara alacağız. Jordaens'ın eserlerinde başlıca iki Rubens'in © bir takım (Hollande) hı ressamların karanlık bir mağara ışığını andıran yorgun ifadeli tesiridir. (Hollande) ya sıksık — seyahatleri oesnasmda, (Caravage) namındaki bir ressamın gürültülü tesiri altında kalmıştı. Bu üstada karşı şayanı hayret bir mat ve hayranlık © duymasına kat'i bir mana verilemez. İşte bu seyahatler kendisini pro- testanlığa kuvvetli bir & muhabbetle bağladı ki bu devirde — protestanlık| i katolikliğin aleyhinde ve protestan- lık lehinde yazılar © yazdığı için iki defa muhakeme (edildi, O 1649 da Bruxelles'de yapılan bir & protestan içtimama iştiraki © duyulduğundan mahküm oldu ve bu mahkümiyetten #ncak oraya bir para vermek için git tiğine dair yemin ettirilerek kurtarıl dı. Anvers'te bulunan (Sainte Apol- line) in şehadeti namındaki eseri i- çin Mansacrt: “Teferrünten eksildi ğine rağmen kompozisyonu Eengin, renkleri kuvvetli ve Jordaens'ın şah siyetini haykıran bu tablo bir şahe- ser addedilebilir!,, diyor. (Saint Martin) in bir deliyi islah ederken! tasvir ettiği eserde şahıslar adeleli, | kanlı ve güçlü kuvvetli sanki kıpkı- | zil bir alev içinde işim gibi temsil edi | liyor. Fakat bu kızıllıklar tünlin hiç | bir tarafında bir ateş parçası gibi gö ae bhtmaz.. Bütün bu ahenk bize onun kudreti hakkında en haklı ve *n kısa sözü söyler, On - dördüncü (Luis) zamanmda Fransaya geçen (Dört havari) namındaki eserinde Jordaons ilk defa olarak vücutlerin * | hareketlerile değil porteelerin mana» larile mevzuu ifade ediyor; © hakiki bir Italyan uslübu göze, | çarpan bu tablo her halde * (Caravago) i tani madan evvel | (Tintoret, Giorgione, ve ihtiyâr Baksan) ım Yesiri altmda dindarane bir hisle yöpıldığı kanâa- tini veriyör.. Aydınlıklan karanlığa doğru bir rücü devresi var ki Onra- vage'in tesiri altında çok uzun sür- meyen kâbus ânlarınr yaşatır. Bu e serlerde desen ve kompozisyon güzel ılmakla beraber bu fevkalâdelikleri silen bir karanlık hâkimdir. (Sonu ve tyrniostubrhlar Devamı ve sonu baftaya) ğ ressam Saip Bey bir yaşan Şi çınlan bu resi bir portre meşheri- dir. Saip Bey yortresisttir. Bugün “Avrupanın bazı yerlerinde bazı sam'- atkârlar arasında kabul © edilen bir ihtisas meselesi vardır. Ressamlar. İ dan bazıları meselâ yalnız o portre, yahut yalnız peyizaj yapmakla bütün ömürlerini geçiriyörler.. H tâ yalnız köpek Tesmi yapmskta ihti sas ve meleke edinmeğe çalışan res- samlar bile vardır. Nasıl ki diyorlar, Boğaz, burun, kulak mütchassuları ayrı bevliye ve #ühreviye . mütehaz. sısları ayrıdır, Çocuk | hastalıklarile Müze ve | San'atkâr Bir gün “Colarossi,, de hocam «Marcel Gimond» eskiyi tetkik lü- zumunu vâzih surette anlatıyorken biz Amerikalı kadın kendine sordu: ik : Müze- Gimond güldü: — Van Dongen nim hakkı | var, dedi. . Çünkü orada “Titien”i «Pousson,, i görenler kendi dehası- nin hiçliğini anlayacaklar diye kor. kar da onun için böyle mecburdurlar. Bu cevap karşımmda (o şaşalayan kadıncağıza izah etti: — 1914 te Picasso, Dersin, ki ms- bakiki dahileri Matisse'in re yeni san'- ir ta- at münakaşaları yaparken, kım tablo sahipleri, bu kargaşalıktan istifade ederek er reklâmları vasıtasile bir göz ressamı dahiler azil sokuverdiler. Bu- nun için Van Dongen'nin sözlerini kaydı ihtiyatla almanız icap eder. Sonra bu şekilde beyanatta bulunan Van Dongen Ef, diyi birçok zaman- İar Louvre müzesinin galerilerind. gördük. Bu halde görüyoruz ki , İerile beni cerh ederken harekâtiyla beni pek güzel tasdik ederek müze nin bir san'atkâr için lüzumunu da- ha,vâzıh surette izah etmiş oluyor. b ülh... Bir zamanlar Matisse bir atelye açıyor ve sonra kapıyor. Kendisine neden bu atelyeyi kapadığını soran bir muharrire diyor ki: — Ben talebelerime asırlardan be- ri bilinen hakiki resim tekniğini öğ. İ retmek istediğim halde, onlar hiç zi- hinlerini yormaya lüzüm görmeksi- zin Matissi taklit ediyorlardı, müca le z dım. Gimord ve Matisse ayrı görüşler 'den ayni mevzua temas ederek eski yi tetkiki tavsiye ediyorlar, Avrupa- da bir kaç Excentrigue olmak iste- yen kâr müstesna bütün diğer leri müzelere koşarlar. Orada müze sanatkârın en büyük hocası, ve en güzel mesai eyi olur, Müzeleri evle- rinden, hususi eşyalarından iyi tam mayanlar hakikaten büyük olamıyor lar, Vakıa memleketimizde bütün dün ya san'ati hakikatte ayrı ayrı nümu- neleri olan bir müzemiz Fakat Yunan san'atinden bir çok im a- sarı gösteren ein var. Emi- im çoğumuz bunu © tanımıyoruz. Kendisi affettirmek isteyen bir zat bana: — Efendim dedi. İçinde bir kaç mezardan başka bir şey yok ki. Güldüm: — Hiç olmazsa o bir kaç mezari tanısa ve göse idiniz, her halde hiç bir şey görmemiş (olmaktan daha çok iyi değil mi idi? dive cevap ver- çe” Zühtü Bun gibi yalnız çocuk portreleri ya- panlar, yalnız netörmort | yapam. lar, hattâ yalnız çiçek resimleri ya panlar da vardır. Burün | hislerini daha geniş bir surette ifade — etmek için böyle san'ati bir ihtisas köşesin den görmek istemeyen ve fırçasmı her mevzuda işletebilmek kudret ve cesaretini gösterenler de vardır. Sa- ip Bey yalnız portre ile meşgul ol- muş denebilir. Bu defa teşbir ettiği kırkı mütecaviz portreler | arasında pek güzelleri, muvaffak © olmuşlerı vardır. Resimlerimiz Saip Beyin ser gisinden alınmış iki porirenin fotoğ rafleridır. Renkler ve hatlar enali- dır. Saip Beyi samimiyetle tebrik e deriz. deleden yoruldum. Atelyemi kapa- » İ mes'ul tatmak doğru değ Tarihi Tefrika: 57 Avrupadan gelen kafile Sabatayı da Kudüse götürmek istiyorlardı Bunun gibi İzmirden de Sa | bir mektup batay aleyhine | İstanbuldaki yahudi cemaatinin ileri gelen- lerine şikâyetler oluyordu. Fa- kat İstanbul cemaati “Mesih,, aleyhinde her hangi bir hare. | S: ket ve teşebbüste bulunmakıan çok uzaktıl, Hülâsa bütün bunlardan çi metice şu oluyor ki “Me. #h,, mahpus olmasına rağmen hâkimdi. Onun hüküm ve nü- fuzu karşısında artık yahudilik birleşmiştir. Olsa olsa hakika- ten başına bir tac giydirilmesi kalıyordu ki, bundan sonraki vekayi de bu yoldaki haretek ve faaliyeti gösterecektir. anı dikkat © olan diğer bir cihet daha vardır: “Mesih,, e iman edenler | arasında pek İar vardı ki, bunlar samimi o- larak Sabatay Zeviyi yükselti. İ yorlardı. Avrupadan yola çı- kan kalabalık bir yahudi kafi. İlesi İstanbuldan geçerken Sa - | batay Zeviyi de arasına alarak Kudüse gitmek maksâdile ge liyordu. Bu kabil olacak mıdır?. Bu kafile yola çıkarken Amster. dam'daki yahudiler & Sabatay Zeviye hitaben bir mektup tev di ediyordu. Bu mektupta di- yordu ki: “Ey hükümdarımız, nasıl eket edeceğimizi bize bildi. riniz. Hemen kalkıp oraya gi- delim ve ayaklarınıza kapana « İm mr?, Yoksa dünyanın her tarafma yayılmış olan kardeş ve hemşirelerimizin birleşeceği güne kadar bekliyelim mi?,, Bu mektup Amsterdam'da. ki yahudi cemaatinin en ilâri gelenleri imzalamışlardı. yahudi Ayrupanın diğer ezlerinden de böyle mek. merki tuplar geliyordu. Vaziyet gitgide © ciddiyet kesbediyordu. Bunun neticesi olarak mühim bazı tedbirlere müracaat edileceği” anlaşılmı- i yor değildi. İÇ Sabatay her dediğine itaat | edildiğini görmekten mütevel. lit bir kuvvetle yeniden yeniye emirna yazdırıyor, yahu- di cemaatlerine gönderiyordu. Meselâ İstanbuldaki hahamla.. ra hitaben yazdırdığı bir mek- i tupta şöyle diyor: İ o “Efendimiz ve hükümdarı. miz şöyle emrediyor ki: Bana iman eden herkesi takdis ede- irim. Ben onlara maddi ve ma- imevi hazineler vereceğim.,, yle başlayan beyanname tpka bir hükümdar tarafından kullanılabilecek bir uslâp ile yazılmıştı. Müphem, fakat a- henkli kelime ve cümleler görü lüyordu. İnsanlar kat'i ve sa. İrih teminattan ziyade vazıh ol- çabuk inanırlar. Maamafih bu tarzda Sabata; ki beyannamelerden Bunları yazan Primo'dur. “Me sih,, kâtibinin kaleminden çı, kan şeylerin altına yalnız ken, di ismini yazmakla iktifa edi. yordu!. Salitay heyecanli bir uslüpla yazı yazamaz bir adam dı. Onun kaleminden © çıkmış — Sabatay Zevi İstanbul cemaati Mesihe bir şey yapamıyordu! çok münevverler, okumuş adam | $ö' | İ mahpus bulunduğu kaleden dı. Ankarada temsil edilen Çoban piyesinden ir imisa Nakleden: R. N vardır ki bu hem kısadır, hem de uslüp itibarile ehemmiyetsizdir. Onun için kendisine iman edenlere hita. ben yazılan bu beyannameler iabatay'ın değil, kâtibinin ka. leminden çıkıyordu. Maamafih kimin kaleminden çıkarsa çık. sın, “Mesih,, taraftarları bunu Şerağirmmağa, lüzum görmüyor- a, Kendilerine hitap eden bu beyannameler onlar için en kıy metli birer vesika idi. Sabata. ya inananlar hakikaten büyül bir takım vekayi arifesinde ol. duklarına da iman getirmişler. di. Birçok Sinagoglarda Saba. tay Zevi o isminin ilk harfleri yazılı lâvhalar çiçeklerle süs. lenmiş olduğu halde cemaatir özü önünde bulunuyordu. Bu harflerin üzerine de bir tac res mi konuyordu!.. Dua edildik. ten sonra, ilâveten; “Mukad. des, kâmil, olan Sabatay Ze. i için de niyaz ediliyordu. Dus kitaplarına Sabatay ( Zevinin resmi de girmişti, Şurada burada “Mesih,, e iman etmiyenler yok dej Fakat bunlara karşı “Mesih, taraftarları hiç müsamaha €- der gibi değildi. Çünkü Saba. tay'ın aleyhinde olanlar zorle Sinagoğa götürülerek Sabatay için dün edilirken onlar da bu duaya iştirak etmek mecburiye tinde kalıyorlardı!, İtalyadan birçok yahudiler Kudüse gitmek üzere yola çık mış bulunuyorlardı, O devirde yahudilerin haleti | ruhiyesin. tetkik etmiş bir Avrupalı mü. ellif bunu tesvir ederken di. “Mesih,, tarafından bir üleceğine itikat eder yahudiler saçlarının kulakları üz“vine gelerek boru sesini işit melerine mani olmaması için başlarını tıraş © ettiriyorlardı. Yahudilerle meskün olan bir şehir veya köyde birisi gece yi rısı yüksek bir tepeye | çıkıp bir boru öttürecek © olsa bunu duyan bütün yahudileri kaldı. yacaktı. Çünkü bütün yahudi. ler ergeç “Mesih, in öttürece ği borunun sesini işitmeğe in- tizar ediyorlardı. Gerek “Me. sih,, hakkında, gerek istikbal de olacak vekayi daha evvel. den haber verdiği söylenen Na tan Gazatı hakkında © yazılar ve söylenen para kazanmaktan, alış veriş etmekten vazgeçtikle ri gibi artık evlenerek aile teş. kil etmeği de istemez olmuş. lardı.,, Beyannameler, emirler, ke. hanetler biribirini tekip ediyor du. “Mesih,, in Geliboluda şarı intişar edilen şeyler bun. lardı. Fakat, hakikat ve fili. yat sahasında © kaleden dışarı çıkan bir şey var mıydı?. “Me sih,, haftalardan beri, aylardan beri orada bulunuyordu. İstedi ği adamları kabul ediyor, ken. disini ziyarete gelenlere iltifat gösteriyordu. Fakat © zaman geçtikçe bu kâfi gelmiyordu. Devamı var) EE

Bu sayıdan diğer sayfalar: