10 Eylül 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

10 Eylül 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Li , ŞE a « Çanakkale » < Türk Destanına Giriş » adlı kitabile mat. buatımızda büyük bir alâka uyandıran Halük Nihat Pepeyi, edebiyatseverlere, yeni bir eser daha sundu : «Çanakkale , Boğazların tahkimi sırasında neşrolunan bu eserin, böyle büyük bir safer gününe rasilayışı, ehemmiyetini bir kat daha arttırmış; belki de 17 milyon nüfusun duyduğu ölçüsüz heyecanın, tercümanı olmuştur. Hiç güphe yok ki, bu güzel desadifi yaratan, san'atini en temiz gayeler uğ- runda sarfeden Halük Nihalın ince zekdsıdır... Onun milliyetçi, fakat antiemperyalist duyguları böyle büyük bir günde bu eseri vermekle, sami- miyetini bir kere daha ispat elmiş oluyor. «Çanakkale» zevkle okunacak hakiki bir epo- pedir. Eserin ehemmiyeti hakkında kâfi bir fikir edinebilmek için, Hilmi Ziya Ülken'in kitabın başına ilâve ettiği mukaddemeden bir parça nakledelim : «...Halâk Nihad'ın yazmağa başlad.) destan, Çanakkale vesilesile bütün insaniyet çatışmasına dokunacaktı. Daha baş- lanmadan evvel mevzuundan haberdar olduğum bu kitabın yalnız ilk parçasını okuyabiliyoruz. Bu, binanın birinci taşı- dır. Çahya kadar daha alınacak çok yol var. Eğer şair plâ- nına sadık kalırsa, beş on sene içinde bütün kitabı görece- ğimizi umuyorum. Halük Nihad kitaba, insani mücadeleyi anlatan bir sem- belle giriyor. Ehramın kuruluşu ve Firavunların mağaralarına çekilişleri üzerinde bu kadar israrı mutlaka henüz büyük bir kısmını yazmamış olduğu kitabının umumi havasını ifade ede- bilmek içindir. Bundan dolayı bu başlayış bana birinci fasıl olan Çanakkale'den daha etraflı görünüyor. . Deniz aşırı piyasalarında malları için büyük mabreçler bulan yeni zaman devletleri yavaş yavaş, bu mecburi müşte rilerini. boyunduruk altına aldılar. Kazanç yolları genişledikçe beşeri ibtiraslar tehlikeli bir salgın haline geldi. Onlar nihayet bir yerde çatışmağa mecbur oldukları zaman ancak mikroplar gibi birbirini yiyerek yaşıyabilirler. Şair gittikçe büyüyen ve yükselen medeniyet binasını bir ehrama benzetiyor ve bu ehramı daha kurarken birbirile bo- gaşlaşmağa başlayan müstevli kuvvetleri de devler, firavunlar suretinde tasavvur ediyor. Devler büyük lokmayı paylaşama- yorlar, aralarında niza başlıyor: Bu, umumi harptir...» Hilmi Ziya Ülkenin kaleminden çıkan bu satırlar da gösleriyor ki, eser sadece milli bir No. 2090—405 ii e Sabah Gün başladı gene lâmban yanmadan, Karanlık göklerin sırrı çözüldü; Kaldırım konuştu, bir çocuk güldü, Gözlerin açıldı, hiç kapanmadan. Saatler çalıyor: vakit tamamdır, Koşuyor sormadan hayata sokak. Sahneye yeni bir eser konacak; Bu belki komedi, belki dramdır. Çıkıyor gibisin bir fırtınadan Işıklar yüzünde bir ateş iğne. İçinin görünmez derinliğine Sarışın rüyanı göm de kımıldan! A. Sırrı Uzelli yü epope olarak kalmamış, aynı zamanda içine bütün bir insaniyeti alan tarihi bir kıymete yükselmiştir. Çanakkale ?,.. O, Avrupa emperyalizmine kargı koyan büyük kütlenin kazandığı ilk zaferdir... Anafartalarda doğan bu zafer, kurtuluş savaşıyla en yüksek anlamına ulaşmış; emperyalizmin boyunduruğu altında ezilen milletlere, hürriyetin ve hürriyet aşkının büyük mandawmı tanıtmıştır... Halük Nihat Pepeyi de bu fikri eserinin başında «Söz- lerim, Düşüncelerim» kısmında ne güzel ifade ediyor : «Düşman denize döküldü. Bu zafer yalnız bir milletin zaferi değildir. İhtiras devlerinin önünde insanlığın kurtuluşu- nun fecridir. Bu; yalnız şarkın iradesini kazanmak için açacağı bayrak- ların habercisi değil; yarını, insaniyeti tufeyli ve kudurmuş ihtirasların zulmünden kurtaracak olan günlerin habercisidir.» Halük Nihatım bu çok değerli eserinden bir- kaç mısra alarak yazımıza son verirken, Türk kurtuluşunu canlandıracak olan diğer iki kitabı. nın da pek yakında çıkmasını gönülden diliyorum: «leberse yurdumuza hücum etsin küreler, Düşman olsun denizler, saldırsın gök, hava, yer. Üstünlüğü vermeyiz hiç bir savaşımızda, Öndeyiz o kahraman durdukça başımızda. Gözleri ufku kollar, parmakları enginde, Arzın göğsü kabarır o varken üzerinde. Biz ondan bir parçayız, o bizlerden biridir. O, zafezin kendisi, kurtuluşun fecridir. Güneş daha kaç defa, aydınlataa cihanı; Bir kahraman ırk ki bu yazılamaz destanı! Boğazda ölenlerin oğluyum demek yeter, Yazamam, ey gök, bana şimşekten bir kalem ver 1.» Gavsi Halid Ozansoy yy YAŞ AŞ 246 SERVETİFÜNUN |

Bu sayıdan diğer sayfalar: